Eğitim-öğretim şart mı?

Kadir Gürcan

Kadir Gürcan

06 Mar 2017 02:57
  • Siyasetçi ve bürokratların yaygın problemler için yaka ceplerinde taşıdıkları anonim “Eğitim-öğretim şart canım!”  cümlesi miadını doldurdu. Herkesin tek kelime bile ilaveyi düşünmeden vakar ve ciddiyetle kafa salladığı bu genel kabul yerini daha başka, anlamsız galat-ı meşhurlara bırakacak.

    Sayın Cumhurbaşkanı’nın diploma polemiğini bu kadar ciddiye alacağını tahmin ve hesap etmemiştik. An itibariyle vaziyet onur meselesine dönüştü. Bundan böyle eğitim ve öğretimi mümkün olduğunca ibtidai, olabildiğince basit, hatta mümkünse alfabeyi zor söküyor olma seviyesinde tutmak hükümetin beş yıllık planları içerisinde: “Okuyup okuyup başımıza muhalif kesiliyorlar!” diye kendi aralarında yakınıyorlarmış! Bu defa işi kökünden çözmeye kararlılar. IQ (Zeka Testi)seviyesini 50’lerde, resmi mezuniyet sınırını da üniversite terkte donduracaklar. Üniversite Mezuniyet Diplomasına sahip olmanın, Cumhurbaşkanlığı Makamı’na hakaret sayılacağı, yeni bir KHK hazırlanırsa şaşırmayın.

    Önümüzdeki çeyrek asırlık eğitim-öğretim politikası ve mezun profillerinin kadro dağılımı muhtemelen şöyle: İlk okul mezunları birinci öncelikli parti yüzleri. Orta okul terkler, partidaş ve militan kadrolarında liste başı. Lise mezunları siyaset ve bürokratik hiyerarşiye namzet. Üniversiteye kaydolup daha sonra bir sebepten diploma alamayanlar ya da mezuniyet belgesini kaybedenler iktidar ve muhalefet partilerinin başkanlıklarına aday olabilirler.

    Bu vaziyeti toparlayacak “Çok okuyan değil, çok gezen bilir!” deforme halk söyleyişinin daha popüler olacağını ve orta okul ya da en fazla lise terk bir nesil ile gelecek asırları karşılamaya hazır olmalıyız. Nedeni malum. Zat-ı alilerinin üniversite mezuniyet diplomasına ulaşılamadı. Peki bu seviye ile değişen dünyanın ihtiyaçlarına cevap verilebilir mi? Kimin umurunda! Bektaşi’nin namaz anlayışına gülüyorduk, değil mi? “Abdestsiz namaz olur mu?” diye soran arkadaşına “Ben kıldım oldu?” cevabı şimdi, çok kimsenin istikbalini kurtaracak. 

    Kaç zamandır, hükümet bülteni olarak hizmet veren medya camiasının hızlandırılmış meslek kurslarına fazla yer ayırmalarını bir türlü çözememiştim. Türkiye’de gazetecilik standartları yerlerde süründüğü için, gazeteci-yazar, köşe sahibi, televizyon ve sosyal medya entelektüeli yetiştirmek bir kaç haftalık bir eğitime sıkıştırılabilir. Kuluçka müddetine bile sabırları yok. Civciv bile üç haftada çıkıyor be birader!

    Türkiye’de harc-ı alem mesleklerin-gazetecilik, yazarlık, Başbakan ve Cumhurbaşkanı Danışmanlıkları, yazı işleri müdürlüğü...gibi işler- kadro ihtiyacı eş, patron, parti, dernek, hısım ve akraba durumlarıyla hallediliyor. Bu yüzden yer yer gazete ve internet sitelerinden okuduğumuz “Kim kimin akrabası?” türünden cibilli ve sıhri bağlantılardan zavallı basın tarihimizin soy kütüğünü çıkarmak çok kolay. 

    Popüler fakat hayati olmayan, iktidarlara endeksli eleman ihtiyacını, hizmet içi kurslar, gazete ilanları, belediyelerin açtığı “Dostlar alışverişte görsün!” halk-eğitim merkezleri ya da güzellik yarışmalarından devşirilen ekran yüzleriyle giderebilirsiniz de, doktor, mühendis, akademisyen gibi, maalesef okuma-yazma gerektiren kadroları nasıl dolduracaksınız gerçekten merak ediyoruz!

    Amerika’nın eski günlerini arayan iki yazar (Thomas L. Friedman ve Michael Mandelbaum), “That Used To Be Us!” adlı ortak çalışmalarında, bizdeki “Ne idik ne olduk!” telehhüf ve hicranlarını okuyucularıyla paylaşmışlar. Değişik kategorilerde ele aldıkları sorunların birinci maddesi eğitim ve öğretim. Dünyanın en prestijli üniversiteleri, kütüphaneleri, öğretim kadrosu ve okul imkanlarını elinde bulunduran ABD’nin hala(!) okuma-yazma, eğitim-öğretim ile meşgul olması okul kaçkınları için çok can sıkıcı olsa gerek.

    Bizimkilerin pek sevdiği ABD Başkanı Trump’ın masasında yer alan günlük işler, devlet ve milletin istikbalini dert edinmiş yazar, düşünür, akademisyen gibi meslek erbabını ilgilendirmiyor. Onlar Harvard, Rice, MIT, Princeton, Stanford...gibi isimleriyle kalite ve seviye oluşturmuş eğitim kurumlarını daha yükseğe taşımak için ter döküyorlar. Referandum otobüslerine binip mitinglerde gövde gösterisi yapmaya vakitleri yok. 

    ABD’den bahsediyoruz. Hani şu “Amerika’yı Müslüman Kaşifler buldu!” diyerek, ilk mektepten aşırma irfani derinlikle(!) miting konuşmalarına renk katan siyasetçilerimizin hakk-ı temellük ve temettü iddiasına kalktıkları uzak kıta. “Egitim-öğretim şart!” hakikati onlar için hala çok önemli.

    Kadir Gürcan

    06 Mar 2017 02:57
    YAZARIN SON YAZILARI