Buruk Sevinç!

Kadir Gürcan

Kadir Gürcan

19 Şub 2017 10:56
  • Haftalar sonra çiçeği burnunda ABD Başkanı’nın Türkiye’yi araması, kadrolu medya camiasını pek sevindirdi. Trump’in zaferini, dünya siyasetinde marjinalliğin zaferi olarak gören ve yerli diktalar için kredi depolayan tatlı su entellektüelleri için veliyyü nimetlerinin sevinmesi ve siyasi fecaatlarin meşrulaştırılması birinci öncelik. 

    İki liderin ellerinde telefon ile verdikleri kare, “Trump sevinci” kursaklarında kalanlar için biraz buruk da olsa gecikmiş bir memnuniyete dönüştü. “Adamımız, sonunda aradı!” dememek için kendilerini zor frenliyorlar. Müslümanlar için aleni ayrımcılık yaptığı konuşulan Trump için ağızlarını açıp bir şey dememişlerdi. Bütün bu sineye çekişler, meğer bu gecikmiş, zoraki telefon görüşmesi içinmiş!

    Sayın Başbakan geri durur mu? Bir gün sonra o da CIA Başkanı’nı arayarak ne kadar önemli işler yaptığını vatandaşa, daha doğrusu Saray’a göstermiş oldu. Sayın Başbakan’ın uluslararası diplomasi dilini pek beceremediğinden olsa gerek, onun bu önemli(!) görüşmesi basının dikkatini çekmedi. Malum daha once Sayın Başbakan ABD Ankara Büyükelçisi için “Zırvalıyor!” türünden mahalle kahvesi edebiyatını kullamıştı. Kimbilir, telefonda misafir CIA Başkanı’na neler dedi? Nereden bilebiliriz? 

    Zaten Saray da, hükümet ve hükümet erkanını dış işlerine pek karıştırmıyor; “Siz şantiyelerdeki işlerinize bakın. Sizin bu büyük işlere aklınız ermez!” iması bile yapıldığı söylenebilir. Öyle değil mi? Son bir kaç haftadır Türkiye’de meydana gelen gelişmeler hakkında hükümet sözcüsünden bir tek söz duyan varsa bizi de haberdar etsin!

    Gecikmiş de olsa, Trump’la yapılan telefon görüşmesi, üzerine referandum toprağı serpilen gündeme  kısa süreli bir hayat öpücüğü oldu ama, çabuk tükendi. İç piyasaya “Herşey yolunda. Görüyorsunuz ABD ile görüşüyoruz!” imajı pompalansa da Dolar’ın yükselmesine ve ekonominin dip yapmasına mani olunamadı. Gelişmiş ülkelerde özel olarak ekonomi, genel olarak da devlet işleyişi, iktidar ve kudretlilerin iki dudağı arasına terk edilmeyecek kadar ciddiye alınıyor. Trump da olsa değişen bir şey yok.

    ABD’nin Ortadoğu ile alakalı devam eden işleri var. Doksanlı yıllardan beri bu böyle. Yeni Başkan da, Obama’dan devraldığı ve ABD çıkarları için önemli projelere kaldığı yerden devam edecek. Türkiye’nin ABD ile Ortadoğu ve özellikle Suriye konusunda farklı düştükleri konular malum. Her şeyden önemlisi, Türkiye mevcut durumu itibariyle Ortadoğu’nun önemli projelerinde oyun dışı kalmış durumda. Lokal ve geçici işlerde istihdamın ötesinde “oyun kurucu” olma gibi iddialı laflar, sahipleri ile birlikte çöpe atıldı. Son görüşmelerden sonra ABD’li yetkililerden, bölge de Türkiye’nin hiçbir planını olmadığı realitesini öğrenmemiz bizi hiç şaşırtmadı.

    Son haftalarda ABD-Türkiye arasında dikkati çeken sıkı temas ve resmi ziyaretleri, parçası olduğumuz coğrafyanın kaderi açısından okuyabilecek dış siyaset mimarlarından mahrumuz. İç siyasetin kısır ve sisli havası sadece bugünlerimizi değil, önümüzdeki on yılları da karartacak kadar kesif ve bulanık. 

    ABD Ortadoğu konusundaki ciddiyetini göstermek için önce CIA Başkanı’nı sonra da Genelkurmay Başkanı’nı Türkiye’ye gönderdi. Meselenin Türkiye’nin birinci gündemi olan referandum ile bir alakasının olmadığı gayet açık. Son üç seçimde olduğu gibi, Türkiye’nin demokratik bir atmosferde bir halk oylaması gerçekleştiremeyeceğini artık herkes biliyor. Eğer mesele referandum olsaydı, Beyaz Saray’ın Basın Sözcüsü ya da Yüksek Mahkeme’nin bir üyesini misafir ediyor olurduk.

    El-Bab’ta Türk Askeri güçlerinin lokal başarısından sonra Sayın Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı, Umre Ziyareti gerçekleştirdiler. Suriye meselesinde kafa üstü çakılınca, Şam’da Cuma Namazı hayal oldu. El-Bab’tan sonra Umre’nin düşünülmesi, gönüllere su serpmiş olabilir. Devlet büyüklerinin dini inceliklerini görmek, siyasilerin Trump telefonuna sevindikleri kadar olmasa da, vatandaşları memnun eden görüntülerdir. Malum, ufukta referandum var.

    Bizi endişelendiren, ABD Genelkurmay Başkanı’nı ağırlama görevinin Sayın Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanımıza niyabeten Sayın Başbakan’a düşmüş olması. Bu işlere pek alışkın olmayan Başbakan, kışın gününe misafir genelkurmay başkanını şantiye şantiye dolaştırır mı, dolaştırır. Zavallı misafirin yüzündeki şaşkınlığı tahmin edebiliyor musunuz? “Ya hu, ben inşaat mühendisi değilim!” dese ağzını payını, pekala, kahve ağzıyla verirler.

    Kadir Gürcan 
    19 Şub 2017 10:56
    YAZARIN SON YAZILARI