Bırakın Ya hu, Adam öfkelensin!

Kadir Gürcan

Kadir Gürcan

02 Eki 2017 10:39
  • Sayın Cumhurbaşkanı’nın New York’taki bir konuşmasında, dinleyiciler arasında yükselen protesto seslerine tepkisi bir hayli garipti. Nasıl resmetsek karar veremedik ama, iktidarın “Gezici” görmüş hali belki bir fikir verebilir. Son yıllarda her söylediğine mürid inkiyadı ve Mevlevi itminanı ile gerdan kıran dinleyiciler Hazret’in tahammül sınırını iyice gevşetmiş. Arka sıralardan yükselen her ses, yıpramış asabiyetleri akordsuz kemana çeviriyor.

    Kola tenekesi ezilse, “Saray mı bombalanıyor?” telaşına kapılanlar var. New York’ta bağırıp-çığıranlar “Demokrasi ve insan hakları! Türkiye’yi diktatörler idare ediyor!” sloganları atan bir avuç terörist(!). Yabancı memleketlerde hayatını idame ettirmek zorunda kalanlar yurt içindeki vatandaşlar gibi “İş, aş, eş!” istemiyorlar. Ülke hasretlerini bu şekilde bir his boşalması ile hafifletiyorlar. 

    Sayın Cumhurbaşkanı yabancı bir gazeteciye verdiği röportajda “Cezaevine konulan gazetecilerin bir çoğu terörist!” diyerek su üzerinde kalmaya çalışsa da yabancı dillerde yayınlanan demokrasi raporları, Türkiye’nin demokrasi karnesine geçer not vermiyorlar.

    Yurt dışı seyahatlerinde rical-i devleti yuhalayıp, protesto edenler ise içeriye tıkılamayan cahil-cühela takımı. Onların hakkından da Cumhubaşkanlığı korumaları gelecek ama, maganda takımı ABD’nin “Most Wanted” listesinde. ABD’de adam dövmeye gidelim derken, elin-alemin zindanlarında çürümek de var. Şehir Kabadayılığı’nın pili, yurtdışı pasaport kontrollerine kadar geçerli.

    Mevcut hükümet yurtdışında her gün büyüyen muhalefet öfkesini de uzun vadede, pasaportlarını iptal, konsolosluklarda işlerini zorlaştırma ya da sakıncalı vatandaşları CB-MİT’e (En son Cumhurbaşkanlığı MİT’i isminde karar kılınmıştı.) jurnalleme gibi devlet hizmetleriyle(!) hizaya getirme gibi çiğ yollarla deniyor. 

    Sayın Cumhurbaşkanı’nın iyice hassaslaşan dayanıklık sınırı çevresini iyice tedirgin ediyor olmalı. Bu yüzden, bir çok hadisenin kendisine ulaşana kadar epeyce süzgeçten geçirilip işlem gördüğü belli. Zat-ı Alileri’nin neşesi yerinde olsun da diğer işler nasıl olsa bir yere varır. Varmasa ne olacak? Seyirciler arasından protesto sesleri yükseliverince, bütün iştahının alt üst olması kim bilir yakın çevresine nasıl aksediyordur?

    Türkiye’de bütün idari ve yürütme organları tek elde toplandığı gibi, insanlık icabı kızıp sinir boşaltmak ya da yüksek sesle konuşmak da neredeyse OHAL’e takılacak. Bunca kötü giden dış işleri, durmak bilmeyen ve her gün ortalama on can alan terör, ha patladı ha patlayacak ekonomik kırılganlığa kimse hakkıyla öfkelenemiyor bile. Sayın Başbakan’ın en çok öfkelendiği şey, şantiyelerde yerlere dökülen tel, çivi, tahta parçası gibi inşaat malzemeleri. Hükümet kanadı, ülkenin diğer işleri ile alakalı bütün hassasiyetleri Saray’a havale edip kalp ve tansiyon ritmini bozmuyor. 

    Zavallı İstanbul Belediye Başkanı’nın hafif sertleşivermesi, herkesi korkuttu. Adamcağız behlül meşrep, mütebessim ve gönülsüz olunca kızmasına bile müsade etmiyorlar. Olmadık yerde sinirlenip, bildiklerini söyler mi endişesi, Saray’ı tedirgin etmiş olabilir. Adam, azledilir gibi görevinden istifa etmek zorunda bırakıldı ama, “Kimseye kızgın değilim!” demesi için etmediklerini bırakmadılar 

    İstanbul Belediye Başkan’ı Topbaş’ın bir hafta içinde olup-biten istifa sürecinde, kendisini, ailesini ve ailesi ile özdeşleşen Topbaş Geleneğini uçurumun kenarına getiren asıl mesele damadı ile alakalı örgüt üyeliği söylentileriydi. Gariptir, istifa ile alakalı süreçte kimsenin bunu dile getirmemesi, işin daha derin olduğu şüphelerini uyarıyor. Yoksa, Türkiye’nin tek metropolü İstanbul, yıkılıp yerle bir olsa, bir tarafından Ege Denizi’ne, bir tarafından Marmara’ya ve diğer tarafından Karadeniz’e aksa, Saray istemediği sürece kimsenin istifa edeceği falan yoktu. 

    Bir küçük ayrıntı daha. İstanbul’da gayr-ı menkul zenginliği dillere destan bir aile için de tehlikeli çanları çalıyor olmasın? Sayın Belediye Başkanı’nın istifası, haramiliği meslek edinmiş yeniçeri artıklarını teskin eder mi? Bekleyip, göreceğiz. 

    “Bir sengine yek-pare Acem mülkü feda!” olası İstanbul saltanatı elinden sökülüp alınmış bir adama “Kızma be birader!” hafifliği çok ağır gelmiş olmalı. Hazret’in mütebessim çehresine yapışan tükenmişlik ve yorgunluğun kısa zamanda dağılması oldukça zor. Bırakın yahu adam gönlünce bir öfkelensin! Saray’ın ta New York’a taşan öfke, kin, nefret ve düşmanlık stoklarına zarar gelmez, hatta bir taş bile eksiltmez!

    Kadir Gürcan
    02 Eki 2017 10:39
    YAZARIN SON YAZILARI