Hizmet bu badireyi nasıl atlatacak?

Faruk Mercan

Faruk Mercan

17 Tem 2017 13:33
  • 1997 yılına gidelim...


    28 Şubat süreci yaşanıyor ve Necmettin Erbakan hükümeti gitmek üzere.


    Saraydaki şahıs o zaman İstanbul belediye başkanı.


    Erbakan'a şöyle diyor:


    Sokağa çıkalım. Boğaz köprüsüne bir milyon insan yığalım...”


    Erbakan, onun bu sözlerine çok sert tepki gösterip şöyle diyor:


    Çok istiyorsan, git ormanda istediğin kadar bağır!..”


    16 yıl sonrasına, gezi olaylarının yaşandığı 2013 yılına gelelim.


    Saraydaki şahıs o sırada başbakan ve Afrika ülkeleri gezisinde. Afrika'dan tehditler savurup şöyle diyordu:


    Bunların (gezi protestocuları) karşısına 500 bin kişiyi sokağa çıkarırım...”


    Ve bugüne gelelim...


    Saraydaki şahıs, 15 Temmuz'u bahane ederek sokak siyasetini zirvesine çıkardı.


    Çünkü, toplumu kutuplaştırarak, şiddet ve nefret üreterek iktidarını korumasının yolu sokaktan geçiyor.


    Gezi olaylarında insanların ölmesi, yaralanması umurunda değildi. Çünkü iktidarını sağlamlaştırdığını düşünüyordu. 7 Haziran 2015 seçimlerinde partisi tek başına iktidar olamayınca, Abdullah Öcalan ile kurduğu masayı onun için devirdi. Şehit olan yüzlerce asker ve polis cenazesinin ona iktidarı geri vereceğini düşünüyordu.


    15 Temmuz gecesi SADAT milislerinin estirdiği şiddet ve Boğaz köprüsünde askerleri linç girişimleri bunun içindi. Başka türlü 15 Temmuz ona nasıl “Allah'ın lütfu” olacaktı?


    Şimdi 15 Temmuz gösterileri ve anıtlarının amacı da aynı... Bu kutuplaştırma, nefret ve şiddet ortamının, iktidarını kalıcı hale getireceğini düşünüyor.


    Çünkü bütün despotlar sokaktan, kandan, gözyaşından beslenirler. Başka bir sermayeleri yoktur. Despotları iktidarda tutan iksir; kan, gözyaşı ve şiddettir.


    Ve ne yazık ki Türkiye'nin bugün yaşadığı trajedi, gidip ormanda bağırması gereken bir adamın, bugün devletin tepesinde olması ve devletin bütün kurumlarını güdümüne almış olmasıdır.


    15 Temmuz'un yıl dönümünde yabancı medyanın yayınlarını dikkatle takip ediyorum. Bu analiz ve haberlerin iki ortak noktası şöyle:


    Erdoğan, 15 Temmuz'u bahane edip kendi darbesini yaptı, demokrasiyi ortadan kaldırdı, devleti tahrib etti. Şu ana kadar, darbenin arkasında Fethullah Gülen'in olduğuna dair kimseyi ikna edemedi.”


    Bütün bu haber ve analizlerde Hizmet'le ile ilgili söylenen şey ise şu:


    Başlangıçta AK Parti ile ittifak yaptılar, sonra Erdoğan ve yakın çevresinin yolsuzluklarının üzerine gittiler, ittifak bozuldu...”


    Mesela, son olarak “Foreign Policy” dergisinde yayınlanan “Erdoğan'ın darbe sonrası tasfiyesi ve özel ordusu” başlıklı makalede aynı vurgu yapılıyor.


    Daha önceki bir yazıda ifade ettim. Hizmet'in parti ile ittifak yaptığı bilgisi aslında bir galat-ı meşhur... Yani doğru bilinen bir yanlış.


    Mesela 2002'de iktidara gelen AK Parti hükümetlerinde Menzil Cemaati'nin her zaman kontenjanları oldu. Enerji ve sağlık bakanları uzun zaman onlardandı. Sağlık bakanı halen öyle... Ama, Hizmet'in hiçbir zaman hükümette bir mensubu olmadı.


    Bir şey daha var. Hizmet'in hiçbir zaman devlet kadroları için Saraydaki şahıstan bir talebi olmadı. Hatta Saraydaki şahıstan gelen bazı teklifler geri çevrildi. Afrika ülkelerine atanacak 6 büyükelçi için Fethullah Gülen Hocaefendi'den isim istemesi ve Hocaefendi'nin bunu kabul etmemesi örneğinde olduğu gibi...


    Eğer Hizmet'in kadro talebi olsaydı ve Saraydaki şahıs da bunu yerine getirmiş olsaydı, şimdiye kadar bin defa bangır bangır bağırır ve söylerdi. Dikkat ederseniz, “Ne istediler de vermedik?” dedi, ama devamını getiremedi.


    Bir diğer galat-ı meşhur, Hizmet'in en çok bunların döneminde büyüdüğü... Hizmet'in açtığı okullara, kurumlara bakın, esas büyüme devresinin 1980-2000 arasındaki zaman diliminde olduğunu göreceksiniz. Hizmet'in yurtdışına açılmasının tarihi 1992'dir mesela... Saraydaki şahsın iktidara gelmesinden tam on yıl önce...


    Gelelim son galat-ı meşhura... Yani, Saraydaki şahsın Hizmet'le çatışmasının 17-25 Aralık yolsuzluk olayı ile başladığı galatına...


    Daha önce yazdım, Saraydaki şahıs 2011 seçimlerinde iktidarı tam ele geçirip rakipsiz kalınca, hiçbir zaman sevmediği Hizmet'e bıçak çekti. Hizmet'i bitirme görevi verdiği kişiyi MİT'in başına getirerek bu hazırlığını yapmıştı. Dikkat edin, Hizmet mensuplarını fişleme çalışmaları 2010'da, 2011'de başlıyor.


    Saraydaki şahsın Hizmet hareketini bölme ve parçalama projesi de bu döneme rastlar. Bu projenin başına getirdiği şahıs Görmez efendiydi. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç görülmemiş şekilde Diyanet'i bir parti kurumu haline getiren Görmez... Yolsuzluklara, hırsızlıklara, hukuksuz tutuklamalara, ihraçlara, işkencelere gözünü kapatan Görmez...


    Devam edelim... Saraydaki şahsın konuşma metinlerini yazan kişi, onun 2012'deki Türkçe Olimpiyatları'nda yaptığı “Bu hasret bitsin” konuşmasının bir tuzak olduğunu bizzat yazdı.


    2013 Eylül ayında Pensilvanya'ya giden Ahmet Davutoğlu, Saraydaki şahsın talimatıyla gittiğini ve görevinin Fethullah Gülen Hocaefendi'yi Türkiye'ye dönmeye ikna ederek kontrol altına almak olduğunu bizzat açıkladı.


    Bunların hepsi 17-25 Aralık öncesinin olayları...


    Gelelim yazının başlığına koyduğum soruya...


    Peki Hizmet yaşadığı bu badireyi nasıl atlatacak?


    50 yıl boyunca nice badireler atlatan Hizmet'in bugün en büyük imtihanını yaşadığı muhakkak...


    Bu zor imtihanda Hizmet'in en büyük eksiği, Saraydaki şahsın kullandığı yöntemlerden mahrum olması... Başka bir kelime aklıma gelmediği için “eksik” ve “mahrumiyet” kelimelerini kullandım.


    Çünkü Hizmet'in sokakla, şiddetle, sokak siyasetiyle hiçbir zaman işi olmadı, olamaz. Bediüzzaman'dan aldığı mirasa hep sadık kaldı Hizmet... Siyasetle, sokakla, şiddetle arasına derin mesafeler koydu.


    Hizmet'in 50 yıllık tarihine bakın, en zor zamanlar hep meşruiyet çizgisinde kaldığını görürsünüz. Eğer meşruiyet çizgisinde en ufak bir sapma olsaydı, dünyanın 175 ülkesindeki hizmetlerin birinde, bir kaçında bu ortaya çıkardı. Ama yıllardır dünyanın en zor coğrafyalarında binlerce Hizmet kurumu var. Bir tanesinde bile böyle bir sapmaya şahit olunmadı. Afganistan, Irak, Balkan ülkeleri, Asya ve Afrika'da çalkantılar yaşayan bir çok ülkede 1990'lı yıllardan beri Hizmet var ve hep aynı meşruiyet çizgisinde...


    Avrupa'ya bakalım... Türkiye'den sonra bizim insanımızın en çok yaşadığı ülke Almanya... Bu sebeple Almanya, Türkiye'deki olaylardan en çok etkilenen ülke... Almanya'da ne oldu? Saraydaki şahıs Almanya'ya gitti, konuşma yapacak salon bulamadı. Ama Almanya'da 300 civarında Hizmet kurumu faaliyetlerine devam ediyor. İmparatorluk mirasçısı bir ülke olan Almanya, Türkiye'de kimin kim olduğun gayet iyi bilecek bir devlet kapasitesine sahip çünkü...


    Hatırı sayılır bir Türkiyeli nüfusu barındıran Hollanda'da da durum aynı...


    Amerika'da önde gelen yayın organları, 15 Temmuz'un yıl dönümünde Saraydaki şahsın propagandalarına değil, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin sözlerine yer verdiler.


    Saraydaki şahıs, demokrasi standartları düşük bazı ülke yöneticileri hariç, dünyanın değişik coğrafyalarında hiç kimseyi yalanlarına alet edemedi.


    Bunun üzerine ne yaptı? Hizmet mensuplarını kaçırmak için yurtdışına ekipler göndermeye başladı. Fakat bu ekipler yakalanıyor. Son olarak, bir Asya ülkesine giden ekip yakalandı. Bir başka büyük Asya ülkesi, Hizmet mensuplarını vermeyi reddetti.

    Böyle olunca Saraydaki şahıs daha da hırçınlaşıyor ve paranoyanın zirvesine çıkıyor.


    Paranoyanın nasıl zirve yaptığını bakın ki, 15 Temmuz gecesi güya darbecilerin karargah olarak kullandığı Akıncı Üssü pistini bombalayan 5 pilotu da darbeci diye bir OHAL kararnamesiyle ihraç etmiş. O gece Saraydaki şahsı Marmaris'ten İstanbul'a getirdiği söylenen THY pilotu da ihraç edilmiş. Saraydaki şahıs o gece uçakta mıydı, yoksa aslında gündüzden İstanbul'da mıydı? Bu ayrı bir soru. Ama o uçuşu yapan THY pilotunu ihraç etmişler.


    TSK'da uçak uçuracak pilot bırakmadı, ama uçak gemisi yapmaktan bahsediyor. Başka türlü arkasına takılmış zavallı kitleyi nasıl hipnotize etmeye devam edecek?


    Hizmet hareketinin bu badireyi nasıl atlatacağı sorusuna gelelim tekrar...


    Hizmet, bu badireyi sabırla, metanetle ve hizmete devam ederek aşacak...


    Türkiye'de 80 milyon, dünyada 7 milyar insan var. Hizmet, bugün bütün dünyaya ait bir mesele ve Saraydaki şahıs bu yüzden paranoyada sınır tanımıyor.


    Çünkü dünyada Hizmet okullarından mezun olmuş, Hizmet felsefesine gönül bağlamış her milletten yüz binlerce insan var. Bunu bitirmeye kimin gücü yetebilir?


    Hizmet insanlığa bir hayat tarzı, bir düşünce felsefesi sunuyor. Ve bir despotun yalanlarının, dolanlarının bu devasa insanlık dalgasını durdurması mümkün değil...


    Bu sebeple artık bütün kozlarını Türkiye içinde oynuyor. Ve faili olduğu 15 Temmuz'a dört elle sarılmış durumda... İstismarda, kara propagandada, o gece SADAT milislerine öldürttüğü insanları sömürmekte sınır tanımıyor.

    Var mı başka söylediği bir şey? Yok... Türkiye'ye de, dünyaya da söyleyeceği bir şeyi kalmadı.


    Ama Hizmet'in söyleyeceği çok şey var... Ve bunları dinlemeye hazır 7 milyar dünyalı...


    Bunları yazarken, yüreğimde bir de sızı var. Türkiye'nin zindanlarında, işkence merkezlerinde esir olan binlerce insanın yaşadıklarının sızısı... En büyük sabır ve metanet imtihanını onlar yaşıyor.


    Ama Allah büyük...


    Kan ve göz yaşından beslenen bu yalan, sahte ve istismarcı Saray iktidarı uzun sürmeyecek Allah'ın izniyle...


    Kendini ebedi zanneden, ama bir gün ansızın devrilip giden nice despot gibi yakın zamanda tarihin çöp sepetindeki yerini alacak...


    Faruk Mercan

    17 Tem 2017 13:33
    YAZARIN SON YAZILARI