Cemaat’i yok etmenin psikolojisi...

Faruk Mercan

Faruk Mercan

25 Eki 2016 15:57

  • “Türkiye’nin Başkanı, Musul’un Halifesi...”

    “Cemaat ve Parti, 17 Aralık'a kadar ortaktılar. O zamana kadar herşeyi beraber yaptılar, ülkeyi beraber yönettiler.”

    Türkiye’de bir çok sosyal demokrat, liberal, milliyetçi böyle düşünüyor. 

    Batı dünyasında da bu tez çok yaygın kabul görüyor. Hatta, Türkiye’de yaşananlara çoğu zaman seyirci kalmalarının sebebi, biraz da meseleyi “eski ortakların savaşı” olarak görmelerinden kaynaklanıyor.

    Dilimizde “Galat-ı Meşhur” diye bir ifade var. Doğru bilinen yanlışlar demek...

    Cemaat-iktidar ortaklığı, aslında böyle bir Galat-ı Meşhur... 

    Çok basit iki örnek vereyim: 

    Ortaklık, güç ve imkanların paylaşımını gerektirir. Mesela çok küçük bir potansiyeli olan Menzil Grubu’nun 2002 yılından beri Kabine’de kontenjanı var. Yakın zamana kadar Enerji Bakanlığı onlardaydı, halen Sağlık Bakanlığı onlarda... Ama Cemaat’in Kabine’de hiç kontenjanı olmadı.

    Cemaat’in Kabine’de olması önemli değil, bütün bürokrasi kadrolarını Cemaat aldı diyebilirsiniz. Acaba Cemaat ve Parti, bürokrasi kadrolarını paylaşmış olabilir mi?

    Böyle bir paylaşım olmadığını biliyoruz. Mesela, Afrika ülkelerine yeni atanacak büyükelçiler için İktidarın Başı 6 isim istediğinde, Fethullah Gülen Hocaefendi hiçbir isim vermiyor ve şöyle diyor: “Size genel müdürlük, elçilik, müsteşarlık veya başka bir makam talebiyle gelen olursa, bizimle alakası yoktur.” 

    İktidarın Başı, Cemaat okullarından mezun olmuş, Cemaat’in eğitim vizyonu ile kariyer yapmış kadrolarla çalışmaya mecburdu. Çünkü çalışacağı başka kadro yoktu. Kızını bile, Cemaat okullarından mezun olmuş bir gençle evlendirdi. İkinci kızı da Cemaat’te yetişmiş bir gençle evlenecekti, son anda engelledi. Oğlu, Boston’da okurken, Cemaat mensupları kendisiyle ilgilendi. İtalya’ya gittiğinde orada da kendisine “Abilik” yaptılar.



    Edward Luttwak’ın “Foreign Policy” dergisindeki makalesinde ifade ettiği şu gerçek sebebiyle: Cemaat eğitime yatırım yaptı, eğitimli kadrolar yetiştirdi. Ve İktidarın Başı bunu hiçbir zaman hazmedemedi.

    Cemaat okulundan mezun damadının ele geçen yazışmalarında var. İpek Üniversitesi için, “Biz yıllardır iktidardayız, böyle bir üniversite kuramadık” diye hayıflanıyorlar.

    Evet, 2002’den beri iktidardalar, ama Cemaat’in Türkiye’de kurduğu 17 üniversite ayarında bir üniversite kuramadılar.

    Cemaat’in kolejlerine karşı imam hatiplere oynadılar. Ama başarılı olamadılar. Şimdi devletin gücüyle müsadere ettiği 1000’e yakın kolejin önemli bir bölümünü imam hatipe dönüştürmesinin sebebi bu...

    Hatırlayın, 2013 yılı kasım ayında dershaneler tartışması başladığında Cemaat’in “Gerekirse devredelim, ama kapatmayın” teklifi üzerine İktidarın Başı televizyonda elinin tersiyle işaret yapıp “Bunların dershanelerini almam, onların olsun” demişti. İlk kez Cemaat’e karşı iç dünyasını “Karşı Taraf” ifadesiyle ortaya koyarak..

    Cemaat, İktidarın Başı için aslında hep Karşı Taraf’tı. Bu iç dünyasını ilk kez 2013 kasımında televizyonda dışa vurdu. Karşı Taraf’ı bitirmek için dershaneler projesiyle işe başlamasının bir sebebi vardı. Çünkü, Cemaatin eğitimli insan gücünün dershanelerden geçtiğine inandırılmıştı. 

    Cemaat gibi yapamayınca, “yıkma”ya girişti İktidarın Başı... 

    TÜRGEV, belediye başkanlığından beri Cemaat okullarına alternatif bir projeydi, başarılı olmadı. Yurtdışındaki Türk okullarına karşı TİKA’yı, Yunus Emre Enstitüsü’nü devreye soktu, başarılı olamadı. 

    Maarif Vakfı’nı kurdu şimdi bunun için... Vakfın başına getirdiği profesör de İktidarın Başı gibi konuşuyor: 

    “Yurtdışındaki Cemaat okullarını yokedeceğiz. Aynı okulları devletin gücüyle biz açacağız. Devletin gücüne karşı duramazlar.”

    Tarihte var mıdır, yüzlerce okulu yok etmek için devletin gücüyle vakıf kurmanın bir örneği...

    Mademki Cemaat gibi yapamıyorsun, o zaman onların yaptıklarını yıkacaksın... Yapamayınca yoketmek düştü nasiplerine... 

    Yapamayınca yıkacaksın...

    Dikkat edin, en çok tasfiyenin yaşandığı yerler arasında, Milli Eğtim, Üniversiteler ve Sağlık Bakanlığı var...

    Geçenlerde Türk Tabipler Birliği Başkanı açıkladı. OHAL sebebiyle 2 bin doktor atılınca hastalar tedavi edilemiyor.

    Sadece bir kararnameyle Milli Eğitim’den atılan öğretmenlerin sayısı 20 binden fazla... Daha bir kaç gün önce 2 bin 800 öğretmen daha atıldı. Üniversitelerden atılan akademisyen sayısı binlerce...

    Bu derin tasfiye projesini maskelemek ve laikleri, sosyal demokratları, milliyetçileri kandırmak için, “Cemaat 40 yıldır yargıda, TSK’da ve Emniyet’te örgütlendi” diyor İktidarın Başı... 

    Oysa daha geçenlerde NATO yetkilileri Reuters haber ajansına açıkladılar: NATO’da görevli ve laik kimlikleriyle bilinen Türk subayları görevden alınıp tutuklanınca, NATO’da görev yapacak Türk subayı kalmadı.

    Elde edemedin mi damgalayacaksın, yok edeceksin...

    Masayı kurduysan niye devirdin diyen, Suriye’ye giden silahlara itiraz eden, Suriye batağına girmek istemeyen bir Türk Silahlı Kuvvetleri mi var, damgalayacaksın ve yok edeceksin... Emniyet’i ve Yargı’yı damgalayıp, dağıttıktan sonra “Saray nefer”i haline getireceksin...

    15 Temmuz işte bunun için Allah’ın lütfu oldu İktidarın Başı için...

    Kürtler’e de aynısını yapmadı mı? 7 Haziran 2015 seçimlerinde Kürtler başkanlığa yetecek 400 milletvekilini vermeyince ne yaptı? Masayı devirdi. 7 Haziran’dan beri şehit sayısı 1000’i çoktan aştı... 

    Başkanlığı vermezsen yakarım, yıkarım...

    Yaktı ve ve yıktı Güney Doğu’yu...

    Elde edemeyince yıkacaksın...

    Bu yazıyı yazdığım dakikalarda yine Güney Doğu’nun altı ayrı noktasından şehit haberleri geliyordu.

    Geçenlerde Fethullah Gülen Hocaefendi, “Politico” dergisine verdiği röportajda, “Başkanlığa evet deseydik, şimdi aramız iyi olurdu” dedi.

    Ya Başkanlığı verirsiniz, ya da yakarım, yıkarım...

    Ya bana yüzde yüz biat edersiniz, ya da sizi terör örgütü ilan ederim, yokederim...

    Musul’a niye bu kadar sevdalandı sanıyorsunuz?

    Çünkü hem Türkiye’ye Başkan, Musul’a Halife olmak istiyor.

    Halife olmak için Suriye’yi karıştırdı. Mursi ve Müslüman Kardeşler’i ateşe attı Mısır’da... Şimdi, Musul’un Halife'si olmak için Irak’ı karıştırıyor. 

    Yıkıcı faaliyetleri Türkiye’yle, Cemaat’le, Kürtler’le sınırlı kalmadı maalesef... İslam Coğrafyasında da yıkıcılık kapıyor yıllardır. 

    Rakibi ise kendisini Halife ilan eden ve Musul’da adına hutbe okutturan IŞİD Lideri Ebubekir Bağdadi...

    IŞİD Lideri Ebubekir Bağdadi ile halifelik yarışına giren İktidarın Başı, şimdi çıkmış, “Cemaat, IŞİD’den daha tehlikelidir” diyor. 

    IŞİD gibi olan kim? Daha yakın zamanda Ürdün Kralı Abdullah, “Batıya IŞİD teröristlerini o sevkediyor” dedi İktidarın Başı için... 

    IŞİD Lideri Bağdadi mi Musul’un Halife'si olacak, İktidarın Başı mı? Şu anda Musul’un Halife'si Bağdadi... Cuma günü hutbeler Bağdadi adına okunuyor. 

    Elde edemedin mi karıştıracaksın... İktidarın Başı hem Türkiye’ye Başkan, hem Musul’a Halife olmak istiyor.

    Ve, “Başkan olana kadar yakarım, yıkarım. Halife olana kadar İslam coğrafyasını karıştırırım....” diyor.
    25 Eki 2016 15:57
    YAZARIN SON YAZILARI