Paulo Coelho: "Hissedilen her şeye cümle kurulamıyor." der.
Din her zaman ter u tazedir. Eskiyen, insanların zihinleridir, düşünceleridir.
Zor zamanlarda sığınılacak en güvenli limanlar, hakikati bize haykıran eserlerdir. Şahısların veya günübirlik hadiselerin tesirinde kalmamanın ya da istikameti tekrar yakalamanın en emin yolu, doğruluğuna inandığımız eserleri rehber olarak okumak ve onlardan çıkaracağımız ölçüleri tekrar güncellemektir. Fethullah Gülen Hocaefendi hayatta iken ortaya koyduğu eserlere/sohbetlere tekrar ve tekrar bakmak, üzerinde düşünmek, müzakere etmek kaçınılmaz görünüyor. Gerçek mirasına sahip çıkanlar, bu yazılı ve görsel eserleri tekrar tekrar okuyup, farklı formatlarla, analitik ya da literal anlamda bu hakikatleri okuyan, düşünen, analiz yapan, müzakere eden sonra da hayata geçirenler olacaktır. Yoksa Hocaefendi'nin gerçek mirası olan düşünce ve değerleri anlamaya çalışmadıktan sonra, onun öğretilerini yaşayan insanlar olmadıktan sonra hareket, camia ne ifade eder ki? Bugüne dek bu eserler ve sohbetleri hep dinlendi ve bugünlere gelindi, çok zor zamanlar aşıldı. Bundan sonra da emniyetli bir yol güzergâhı ve rehber, bize yazılı ve görsel olarak bıraktığı eserleri ve düşünceleri olacaktır. Yeni kurulacak düşünce dünyalarımızı bu hakikatler üzerine inşa ederek, yepyeni terkipler ve sentezlere ulaşarak geleceğin dünyasına emin adımlarla yürüyebiliriz; diğer türlüsü düşünce istikametinden uzak bir hezeyana dönüşür.
Modernitenin ve günübirlikçi söylemlerin zihinlerimizi ve ruhlarımızı çoraklaştırmasına müsaade edemeyiz. Yolda olmak, yürüyor olmak temel meselemizdir. Hakikat yolcuları olarak yeniden bir duygu, düşünce ve hayat felsefesi oluşturup, inandığımız değerler, insani değerler etrafında bir araya gelen Hizmet düşünce blokajı ve hayata bakış felsefemizi yeniden ele almalı, eksiklerini tamamlamaya çalışmalıyız, zamanımızı ve enerjimizi bunlara harcamalıyız diye düşünüyorum.
Hocaefendi’nin mirası olan düşünce evreninden, hakikatlerden, ölçülerden, sadece Kırık Testi serisinden deryada katre cinsinden birkaçını paylaşmak istiyorum. Ayrıca başka yazı dizilerinde de Çağ ve Nesil serisinde ele alınan günümüz dünyasına enfes tespitler, çağımız problemlerine harika çözümleri ele almayı isterim.
Sevmek
nasıl olmalı?
Evet, her şeyde olduğu gibi sevgide de ifrat ve
tefritten kaçınmak gerekir. (Sevgide İfrat)
Hamaset
ve abartılardan kaçınmak
Fakat birilerinin kalkıp da safiyane düşüncelerle dahi
olsa falan zata, filan kişiye değişik namlar, nişanlar takması, onlara farklı
payeler yüklemesi, Gönüllüler Hareketi’ne yapılmış bir ihanet sayılır. (Hamaset
ve Sadakat)
Kendimizi
nasıl rehabilite edebiliriz?
Hâsılı, göz, kulak, dil gibi uzuvları günahlardan
temizleme, kalpleri arındırma ve şarj olma adına herkesin böyle muvakkat bir
tecrit hayatına ihtiyacı vardır. Fakat bu tür beraberliklerde zihinler kitap
okumaya, kalpler evrad ü ezkâra kilitlenmeli; ulvî meseleler dışında laubali
şeyler konuşulmamalı, lağv u lehve girilmemelidir. (Asude Mekânlar ve Okuma
Programları)
Fikir
iffeti şart mı?
Bu itibarladır ki, fikir iffetine sadık kalmayı
karakterimizin bir gereği gibi görmeli ve şartlar ne olursa olsun onu gözümüz
gibi korumalıyız. (Fikir İffeti)
Kendimizi
yenilemek zorunda mıyız?
Keşke insan, kalbî ve ruhî hayatın restorasyonuyla
uğraşacağına daha baştan bunların tahribatını engelleyecek setler teşkil etse!
Çünkü tahrip olan bir şeyin sonradan restorasyonu çok zordur. (Muhasebe ve
İstiğfar)
Basitlik
nedir?
Öte yandan ihlâsla ilgili düsturları hayatımıza hayat
kılmak için sürekli birbirimize destek olmalıyız. Bir araya geldiğimizde
mutlaka bu tür meselelerin müzakeresini yapmalıyız. Fakat bu, falana filana
gidip “Sen biraz ihlâslı ol” deme gibi bir basitlik ve çiğlik şeklinde
olmamalıdır. (İlahi İnayete Sunulan En Beliğ Davetiye)
Üslup
önemli mi?
Takip edilmesi gereken yol ve yöntem ise, meseleleri
evirip çevirip, kimsenin demine damarına dokundurmadan, hissiyatını rencide
etmeden en yumuşak ve en uygun üslubu bularak müzakere ve mütalaa etmektir.
Evet, samimi de olsak bizim “dan” diye insanların kafalarına vuruyor gibi
muhataplarımıza bir şeyler anlatmaya çalışmamız doğru değildir.
Müstakim
yorum nasıl olur?
Format farklılığına ihtiyaç olduğunu, önümüzde duran
bir kısım hazır çözümlerin yeniden ele alınması gerektiğini unutmamalıyız.
Bununla birlikte, tevarüs ettiğimiz değerleri ve temel disiplinleri mevcut
şartlara ve konjonktüre göre yorumlamanın kolay bir iş olmadığını, bu konuda
çok büyük hatalar yapıldığını da unutmamak gerekir. (Dinin Müstakim Yorumu
Adına Ölçüler)
Nasıl
uzlaşacağız?
Maalesef bugüne kadar her zaman birileri, kendinden
olmayan kimseleri “öteki” olarak gördü, onlar hakkında önyargılarıyla hüküm
verdi ve onları pek çok olumsuzluğun adresi gibi gösterdi. Eğer farklı dil,
din, ırk ve kültür ortamlarında neş’et eden insanları, birbirleri hakkında
sahip oldukları önyargılardan, yanlış algı ve kanaatlerden kurtarmak
istiyorsak, onların farklı ortamlarda bir araya gelmelerini ve böylece
birbirlerini daha yakından ve doğru bir şekilde tanımalarını sağlamalıyız.
(Uzlaşı Kültürü)
Niye
kitap okumalıyız?
Kitap okuma, sadece herhangi bir ilim dalında ihtisas
sahibi olan kimselerin yapması gereken bir iş değildir. Bilakis herkesin
seviyesine göre mutlaka kitap okuması, kitap okuma alışkanlığı edinmesi
gerekir. Biz öncelikle hava gibi, su gibi, gıda maddeleri gibi ihtiyaç
duyduğumuz kitapları okumalıyız. (Sistemli Kitap Okuma)
Asıl
yiğitlik nedir?
Bize düşen vazife de ilahî vahye kulak vermek, Allah
karşısında durulması gerekli olan yerde durmaya çalışmak, ne pahasına olursa
olsun, kendi çizgimizi terk etmemek, istikametten ayrılmamaktır. Fitne ve
fesadın ortalığı kapladığı, sadece zalimlerin hay huyunun duyulduğu sisli
dumanlı bir atmosferde böylelerinin kadr ü kıymeti bilinemeyebilir. Fakat
fırtınalar dindiğinde, azıcık da olsa bahar meltemleri esmeye başladığında veya
karanlık geceden sonra yavaş yavaş fecir sökün etmeye yüz tuttuğunda her şey
daha net görülecektir. İşte o zaman niceleri nedametle kıvranacak, özür
dileyeceklerdir. (Fitneler Karşısında Müslümanca Duruş)
Engeller
olgun insanlarla aşılır
Bin tane güzel şeyle karşılaşsalar, onların içinden
canlarını sıkan bir şeyi bulup çıkarıyor ve geri kalan bütün güzellikleri
yokluğa mahkûm ediyorlar. Dinledikleri bir saatlik bir konuşma içerisinde şayet
onları rahatsız eden bir iki kelime geçmişse, söylenilen bütün sözleri o bir
iki kelimeye mahkûm ediyor ve sanki bütün konuşma bundan ibaretmiş gibi tavır
alıyorlar. (Sulhta Hayır Vardır)
Hizmet
gönüllüleri arkadaşlarına nasıl davranmalı?
Sadakat ve vefanın gereği odur ki, insan öbür tarafta
da “kardeşim” dediği insanı yalnız bırakmasın ve şayet Allah kendisine müsaade
ederse onun elinden tutabilsin. Burada birbirleri hakkında negatif düşünceler
içerisine giren, bir kısım takıntılarla ahirete yürüyen insanların birbirinin
elinden tutabilmesi çok zordur. Bu sebeple hiç kimseyi herhangi bir kusurundan
ötürü ademe mahkûm etmemeliyiz. Hiçbir kardeşimizin bataklık içine düşmesine
meydan vermemeli, bir şekilde düşenlerin de orada çırpınmasına göz
yummamalıyız. Aynı mefkûreyi paylaşan ve aynı yolun yolcuları olan adanmışlar
birbirlerine karşı sürekli affedici olmalı, bağrını açmalı ve vefalı
davranmalıdırlar. (Sadakat)
Aksiyoner tavır nasıl olmalı ?
Aleyhinizde söylenen sözlere, size yapılan hakaretlere, hakkınızda iddia edilenlere mukabele etmekle meşgul olursanız ve hareket tarzınızı bu belirlerse, gerek milletiniz, gerekse insanlık adına yapılması gerekenleri yapamaz, insanlığın problemlerini çözme istikametinde projeler oluşturamaz, hâlihazırdaki projelere gerekli desteği veremezsiniz. (Müspet Hareket)