Rütbeye göre adalet


Eğer darbe planı yapacaksanız, kuvvet komutanı olmaya dikkat edin. Çünkü altlarınız sizin verdiğiniz karar nedeniyle tutuklanıp cezaevine konulurken siz ‘’deliller toplandığı ve kaçma tehlikeniz olmadığı’’ için serbest kalırsınız. Diyelim ki tutuklandınız, GATA’dan bir rapor alıp tahliye olursunuz. 12 Eylül’ü tüm veya tuğgeneraller mi yaptı? Yani 12 Eylül başarısız olsa, Kenan Evren, Haydar Saltuk, Necdet Üruğ serbest kalacak, alttaki subaylar mı tutuklanacaktı? Ya da bugün 12 Eylül yargılansa, liderler tutuksuz, alt kadro tutuklu mu olacak? Bu, adaletin rütbeye göre dağıtılmasıdır. Görev başındaki subaylar bu kadar delil ortaya çıkmışken hala ortadaysa, onların da kaçma tehlikesi yoktur. Deliller de zaten mahkemenin elinde olduğuna göre, onların da tutuklanmasına gerek yoktu. Ortadaki tablo, tutuklama veya serbest bırakılma kararının bir pazarlık sonucu verildiğidir. Bu da gerçekten rahatsız edici ve vicdan yaralayıcıdır. Balyoz, askeri savcılığın da onayladığı üzere bir darbe planıdır. Bu planın altında dönemin 1. Ordu Komutanı olan Çetin Doğan ile birlikte Özden Örnek ve İbrahim Fırtına’nın imzası vardır. Onlar tutuksuz yargılanacaksa, tutuklanmasına karar verilen tüm zanlıların derhal serbest bırakılması gerekir. Adalet, darbecilikle suçlanan zanlılara da eşit uygulanmalıdır. Suçun asli faillerinin serbest kalıp yan zanlıların serbest kaldığı bir adalet sistemi vicdanı yaralar. Şu anki görünüm, kuvvet komutanlığına yükselmiş generallere dokunulmazlık sağlandığı yönündedir. O zaman Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’na neden kızıyorsunuz ki? Onlar başsavcıları kolluyor, siz de kuvvet komutanlarını... Erdoğan’ın iki yanlışı Birincisi Kürt göçü... Bence de Tunceli göçü önemli ama tarih açısından. Kamuoyunun yakın tarihle ilgili gerçekleri bilmek hakkı. Ama daha yakın tarihte zorunlu bir göç daha var. Terörle mücadele adı altında 15-20 yıl önce zorunlu olarak boşaltılan köyler. Daha doğrusu zorunlu göç. Bugün taş attığı için hapse atılan çocuklar, o köylülerin çocukları. Sayıları kimine göre 300 bin, kimine göre 3 milyon. Devlet hala onlara zorunlu göç ettirilen insanlar demiyor. Bu gerçeği inkar ediyor. Köylerinin etrafı mayın döşeli ve o insanların geri dönmeleri için sadece göstermelik adımlar atıyor. Bu göç, şu anda Tunceli’den daha önemli çünkü yakın zamanı ilgilendiriyor ve o insanların geri dönme şansı var. İkincisi, gazetede kimin yazacağına patron ve okur karar verir. Siz değil. Onlar kamu görevi yapıyor olabilir ama kamu görevlisi değil. Ayrıca patronun devletle akçeli bir tek işi de yoksa, kime yazdırıp kime yazdırmayacağına o karar verir. Siz Emin Çölaşan örneğinden fazla etkilenmişsiniz. Ama unutmayın, gelişmiş bir ülke için talihsiz bir açıklama yaptınız. Ruşen Çakır’a Umur Talu için ne yapıp ne yapmadığım benimle onun arasında. Ama şu kadarını söyleyeyim, yarın Umur Talu çıkar benim yanlış yaptığımı söylerse, herkesten özür dilerim. Demokratlığa gelince... 27 Nisan gecesi senin kanalın ve arkadaşların darbe şakşakçılığı yapıyor, teknokrat hükümetleri kuruyordu. O açıklamayı manşet yapmayan tek gazete Sabah’tı. Tıpkı bir gün sonra ‘’Darbeye hayır’’ manşeti atan gazetenin Sabah olması gibi. Ben senin gibi rüzgar gülü değilim aslanım. Onun için kiminle dans ettiğine dikkat et.
<< Önceki Haber Rütbeye göre adalet Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER