YAĞMURDA ISLANMAK

Ne kadar özlemişim yağan yağmurun altında dolaşmayı ve ıslanmayı…


Geçen cumartesi günü sevgili dostum Ertan Beyle Fethipaşa Korusu’nda yaptığımız kahvaltıyla beraber başladı o güzel yağmur. Sicim gibi yağıyor, ince ince ıslatıyordu bizi. Bir gün önceki Meteoroloji raporundan, yağmur beklendiğine dair notu okumuş olmama rağmen, ne şemsiye almıştım yanıma ne de yağmurluk. Belki sonbaharın henüz çok üşütmeyen serinliğine güvenmiş… Belki fazlalıklarımın beni koruyacağına inanmıştım… Almamıştım yanıma hiçbirini… Ama iyi ki de almamışım… İyi ki de ıslanmışım o güzelim yağmurda… Kurşuni rengin hakim olduğu İstanbul semalarından, yeryüzüne inen rahmeti, kana kana, doya doya hissetmek nasip oldu böylece. Birkaç senedir yaşadığımız yağmursuzluğu ve beraberinde gelen kuraklığı düşününce; suya hasret gölleri, dereleri hatırlayınca; yetkililerin “aman idareli kullanalım elimizdeki su’yu” hatırlatmalarını anımsayınca; “Yağsın rahmet bolca, insin yeryüzüne sağanak sağanak. Muhtaç olduğumuz bir kere daha ortaya çıksın. Hiç bir şeyin kendi arzumuz ve kontrolümüzde olmadığı anlaşılsın. Şükrünü eda etmekten aciz olduğumuz nimetlerin, bizim için bir lütûf olduğu görülsün. Günahlarımıza rağmen, yanlışlarımıza rağmen, kulluğumuzu yerine getiremiyor oluşumuza rağmen, yine hatırlandığımız ortaya çıksın..” şeklinde yaklaşmanın, yağan yağmuru o minvalde düşünmenin yararlı olacağına hükmettim. Anlayamıyoruz elimizde olanların değerini… Bilemiyoruz sahip olduklarımızın kıymetini… Kavrayamıyoruz sahip olduğumuz her nimetin sebeb-i arzını… Göremiyoruz, bahşedilenlerin bize rağmen verilişini… Akıl edemiyoruz, olanların “biz”den değil, O’ndan oluşunu… Şükredemiyoruz sahib ül kainata, verdiği ve vermediği her şey için… Zaman geçiyor sevgili dostlar… Yağmurda ıslanmanın da nimet olduğunu görmeli. Şuan yağmaya devam eden yağmurun kadrini bilmeli. Cahit Sıtkı’nın o meşhur şiirinde dediği gibi; “… Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç fark ettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış. Ayva sarı, nar kırmızı sonbahar! Her yıl biraz daha benimsediğim. …” Zaman geçiyor. Islanmak gerek yağan yağmurda. Hamd etmek gerek inen rahmet ve şefkât damlacıklarına. Şükretmek gerek her şeyimize… Şükretmek gerek; yağmur yağdığı halde ıslanmayan ruhsuzlardan olmadığımıza… Şükretmek gerek, yağmuru rahmet değil afet ve bela olarak görenlerden olmadığımıza… Yağmurda ıslanmayı ertelemeyin. Islanın… Üstünüzün başınızın yağmurla çamurla batmasını dert etmeyin… Aldırmayın “ıslanmayı bilmeyenlerin” bakışlarına… Aldırmayın karşı düşüncelere… Keyfini çıkarın… Üşütücü soğuklar gelmeden… Poyrazla beraber düşen sert yağmurlar başlamadan, ıslanın… Islanın… Çünkü bir fırsatınız daha olmayabilir… www.asimyildirim.com.tr

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER