Tutuklu savcıların savunmalarında çok önemli sorular

Silah taşıdığı ortaya çıkan TIR'larla ilgili soruşturma yürütürken tutuklanan savcılar, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, dönemin Başbakanı R.Tayyip Erdoğan, dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Müsteşar Kenan İpek’in da aralarında yer aldığı 77 kişinin mahkemece dinlenmesini talep etti.

Tutuklu savcıların savunmalarında çok önemli sorular

Adana’da mühimmat yüklü TIR’larla ilgili soruşturmayı yürüttükleri için 8 Mayıs’ta tutuklanan savcılar Aziz Takçı ve Özcan Şişman’ın avukatı Alp Değer Tanrıverdi, dün Tarsus 2.Ağır Ceza Mahkemesine 2 savcının son savunmalarını teslim etti. Ancak mahkeme savunmaları almadan, savcılar hakkında hazırlanan iddianamedeki son soruşturma izni verilmesi talebini kabul ederek dosyayı Yargıtay’a gönderdi. Savcılar adına avukatları, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, dönemin Başbakanı R.Tayyip Erdoğan, dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Müsteşar Kenan İpek’in da aralarında yer aldığı 77 kişinin dinlenilmesini talep etti.

Grihat sitesinden Arzu Yıldız tarafından haberleştirilen savcıların savunmalarında çarpıcı detaylar bulunuyor:

Devlet sırrı ise mahkeme dosyayı savcıya göndererek  “devlet sırrı”nı ifşa etti…

Savcılar hakkında “devlet sırrını ifşa” suçlaması yapılırken, “devlet sırrı” olarak adlandırılan belgelerin 4 savcı ve Alay komutanı Özkan Çokay hakkında iddianame hazırlayan savcıya gönderilmesine dikkat çekildi ve belgeler “devlet sırrı” ise mahkeme neden bunu “devlet sırrı”nı hakim dışında inceleme yetkisi olmayan savcılığa gönderdiği sorusu soruldu. Bu kapsamda hem mahkemenin hem de savcının “devlet sırrı”nı ifşa suçunu işlediği ifade edildi. Savunmada durum “Savunma yapabilmek adına onlarca kez incelemek istediğimiz, CMK 125 kapsamında sadece mahkeme hakimi veya mahkeme heyeti tarafından incelenmesine izin verilmesi gereken dosyanın talep üzerine Tarsus Başsavcılığı’na gönderilmesi TCK 327 ve 329. Maddelerinin ihlalidir. Bahsettiğimiz hususlar çerçevesinde mahkemeniz heyeti ve Tarsus Cumhuriyet Başsavcısı tarafından “Devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme” ve “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama” suçlarının işlendiği anlaşılmaktadır” sözleri ile anlatıldı.

Savcı 4 saatte 27 klasörü okuyup nasıl iddianame hazırladı…

Savunmada , savcılar hakkında iddianame hazırlayan savcının 4 saatte iddianame hazırladığı, hazırlanan iddianameye sayfa numarası dahi veremediği anlatılırken, 27 klasörü ne ara incelediği de irdelendi: “4 saatte 314 sayfa iddianame hazırlayan Başsavcılığın iddianameye sayfa numarası verme fırsatı bulamaması yanında mahkemenizin müvekkillere ve avukatlara gönderdiği iddianamelerde bu eksikliği gidermemesi de oldukça manidardır. Zira 300 den fazla sayfa sayısına sahip bir belge ile ilgili savunma hazırlamanın zorluğu hepimizin malumudur. Kaldı ki Başsavcının 4 saat gibi bir sürede bırakın 27 klasör dosyayı, kendi yazdığı iddianameyi okuması bile imkansızdır. Buradan, Başsavcının kendisine gelen iddianameyi okumadan imzaladığı anlaşılmaktadır.”

Hatay valisi ve başsavcısı suçtan ne şekilde zarar gördü…

Müştekiler olarak iddianamede yer alan eski Hatay valisi Cemalettin Lekesiz ve Hatay eski Başsavcısı Bestami Tezcan’ın ne şekilde suçtan zarar gördüklerinin iddianamede yer almadığı aktarılırken, “sözde müştekilerin de kimlikleri belirtilmemiştir. Bu yönden de iddianame şekil şartlarından yoksundur” denildi. Öte yandan, iddianamede müşteki olarak yer alan Ahmet ÖZSEKİ ve Emre AKGÜL’ün ifadeleri alınmadığının da altı çizildi. 

Darbeye teşebbüs ise müşteki-mağdur neden hükümet değil, TIR’lar MİT’in ise MİT neden iddianame de yok

Savcılara darbeye teşebbüs suçlaması yapıldığı hatırlatılan savunmada çarpıcı tespitlere yer verildi ve “Sevk maddelerine bakıldığında başta müvekkillerimi tutuklayabilmek için katalog suçlardan olması nedeniyle soruşturma dosyasına ve iddianameye konulduğu anlaşılan ve baştan beri hiç bir somut ifadeye yer verilmeyen TCK 312 yer almaktadır. Bu maddede suçtan zarar gören başta siyasi iktidar yani hükümet adına Bakanlar Kurulu’dur. İddianame incelendiğinde Bakanlar Kurulu adına hiç bir açıklama ve ifadeye yer verilmediği görülmektedir.  Yine sevk maddesine göre suçtan zarar gören olarak iddianamede yer alması gereken MİT müsteşarlığının da iddianamede müşteki bölümünde yer almadığı görülmektedir” denildi.

Savunmada şu tespitler de dikkat çekti

-Soruşturmanın temelini teşkil eden ve arama sırasında tespit edilen yasadışı yabancı menşeili mühimmat (Uçaksavar, tank mermileri vs.) hakkında iddianamede hiç bir bilgiye yer verilmemiştir.

-Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden davada tahliye edildikten sonra, İstanbul’da yetkisiz savcılık tarafından yürütülen soruşturma çerçevesinde tutuklanan askeri personel tarafından hazırlanan kriminal rapora her nedense iddianamede yer verilmemiştir. Oysa kriminal rapora konu olan bu yasa dışı mühimmat bu soruşturmanın haklı ve doğru olduğunu gösteren, müvekkillerimin sadece görevlerini ifa ettiklerini ve hatta yerinde ve doğru bir soruşturma yürüttüklerini gösteren, dosyada delil olarak nitelendirilebilecek yegane delillerdir.

-CMK 170/3-j de iddianamede yer verilmesi gereken hususlar arasında “Suçun delilleri” ne bu haliyle dosyada yer verilmemiştir. Silahların eşitliği ilkesine de aykırı olan bu durum, delillerin özellikle dosyada şüpheli sıfatı yakıştırılan müvekkillerim lehinde olan delillerin dosyaya özellikle ve kasten yansıtılmadığını göstermektedir. Yine CMK 170/4’te “iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır.” Hükmü de ihlal edilmiştir. Zira iddianamede isnat edilen sözde suçlarla ilişkilendirilen tek delil dahi bulunmamaktadır.

Hükümetin emir ve görevlendirme olmadan MİT ile el ele yurtdışına silah gönderme yetkisi var mıdır?

-İddianamede, TCK 312 ye göre hükümetin hangi görevinin engellenmeye çalışıldığı da açıklanmamıştır. Hükümetin, hiç bir emir ve görevlendirme olmadan MİT mensupları eliyle yurtdışına silah ve askeri mühimmat götürme gibi bir görevi mi vardır? Bu hangi kanunla düzenlenmiş ve hüküm altına alınmıştır? Savcılık tarafından öncelikle bu konuya bir açıklık getirilip iddianameye gerçekten bir iddianame niteliği kazandırması gerekmektedir. Yukarıda da defaatle değindiğimiz gibi iddianamede CMK 170’de sayılan şartların hiçbirine yer verilmemiştir. 

-Bunların yanında TCK 312 de “Cebir ve Şiddet”ten bahsedilmektedir. -İddianamede, cebir ve şiddetin ne olduğu belirtilmediği gibi her ceza hukukçusunun da bildiği gibi delillerle ilişkilendirmeye de ihtiyaç duyulmamıştır. Hangi suçun nasıl işlendiği, hangi suçun hangi delillerle işlendiğinin gösterilmesi gibi en basit kurallara dahi riayet edilmeden hazırlanan iddianamenin hukuki niteliği haiz olmadığını bir kez daha belirtmek isterim.

Silah sevkiyatı ne şekilde devlet sırrı…

-Sevk maddesi olarak TCK’nın 327/1 ve 329/1 gösterilmiştir. Ancak yasa dışı yabancı menşeili silah ve mühimmatın yabancı bir ülkeye sevkinin ne şekilde “yasal görev ve devlet sırrı ve devletin gizli bilgisi” olduğu, yasal dayanağının ne olduğu gösterilmemiştir.

-Cumhuriyet Gazetesi ve internet sitesinde yayınlanan TIR’ların arama görüntülerinden de açıkça görüleceği üzere TIR’larda, siyasilerin belirttiğinin aksine insani yardım değil askeri mühimmat ve silah olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla ortada SUÇ OLGUSUNA İLİŞKİN BİLGİ VE MALZEME mevcuttur. Bu durumda madde gerekçesinde de belirtildiği üzere isnat edilecek suç, müvekkillerime yönelik “Devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme” değil, dosyada müşteki bile olmaktan kaçınan kişi ve kurumlar için 6136 sayılı kanuna muhalefet suçudur.

MİT ve Bakanlar kurulundan bilgi alınmamış

-İddianamede, devletin güvenliğine ilişkin bilgi ve belge hakkında ne Bakanlar Kurulu’ndan ne de MİT’ten herhangi bir bilgi alınmamıştır. Devletin güvenliğine ilişkin bilgi ve belgeden bahsediliyorsa bu bilginin ilgilisinden istenmesi gerekmektedir

Erdoğan, Fidan, Davutoğlu ve MİT’çiler dinlenmeden iddianame hazırlandı…

-İddianame, olay hakkında bilgisi olan, bu konuda çok sayıda açıklama yapan başta dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, olmak üzere Ahmet Davutoğlu, Yasin AKTAY ve MİT müsteşarı Hakan Fidan’la, olay yerinde sicil numaraları sonradan tespit edilen MİT görevlileri, araç şoförleri gibi onlarca tanık dinlenilmeden düzenlenmiştir. Halbuki bu kişilerin ifadelerinin alınması soruşturma için gerçeğin açığa çıkmasında mutlak surette gerekli olan, sübuta mutlak surette etkili delillerdir. Yine aynı şekilde, iddianameye konu edilen sözde devlet sırrı olan yasa dışı silah nakline dair, MİT’e görev vermeye yetkili MGK , Bakanlar Kurulu ve Genel Kurmay Başkanlığı’ndan bu konuda MİT’e bir görev verilip verilmediği sorulmamıştır. Oysa bu husus da sübuta mutlak surette etkilidir.

Sır kisvesi altında gizlenen suçlar…

-İddianame ile müvekkillerimin TCK’nın 327/1 ve 329/1 maddelerinden cezalandırılması istenildiği halde, elde edilen ve/veya açıklanan Devlet sırrının ne olduğundan hiç söz edilmemiştir. Ortada elde edilip ifşa edilen bir sır ve bilgi olsa, ifşa olduğu için zaten sır olmaktan çıkmıştır. Herkesin bildiği, ifşa edilen sözde sır, isnadın temelini oluşturduğu halde savcılık tarafından iddianamede buna yer verilmemiştir. Bunun sebebi ortada bir sır olmaması, sır kisvesi altında gizlenen suçların olmasıdır. İddianamede sözde sırrın ne olduğunun belirtilmemesi, örneğin hırsızlık suçunda çalınan şeyin ne olduğunun, adam öldürme suçunda maktulün kim olduğunun iddianamede belirtilmemiş olmasından daha vahim bir durumdur.

-İddianamede ise TCK’nın 327/1 . maddesinin gerekçesinde yer alan “konusu suç teşkil eden bir hususun devlet sırrı olarak ileri sürülemeyeceği” hususu gözden kaçırılmıştır. “Sır” kavramını açıklamak için mitolojiden, yasa tasarılarından bahseden iddianame, nedense mer’i olan ve iddianameyi adeta sıfırlayan bu madde gerekçesini göz ardı etmiştir.

İddianamede mühimmat kelimelerinin sansürlenmesi…

-TIR’larda bulunan ve devlet sırrı olduğu söylenen askeri mühimmattan sürekli malzeme olarak bahsetme gayreti göze çarpmaktadır. Bazı yerlerde ........... işareti ile geçiştirilen askeri mühimmat bazı yerlerde malzeme olarak isimlendirilmiştir. Örneğin “ Adana İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü Terör Kısım Amiri Üsteğmen Önder Kır beyanında aynen” diye başlayan kısmın devamında (sayfa sayısı olmadığı için belirtemiyorum) “TIR’ların yanına gittim. TIR’lardaki kasaların kapaklarının açıldığını, içinde ....., ilaç ve tespit edilemeyen bir takım ......... kendi gözlerimle gördüm” şeklinde beyanda bulunduğu belirtilmiştir. Burada eğer sadece devlet sırrı olması nedeniyle TIR’daki malzemeden ....... olarak bahsediliyorsa bu belgeler CMK 125/2 Maddesi gereğince mahkemenizden esirgenemez. Artık saklanamayacak kadar aşikar olan askeri mühimmat ve silah olduğu bilindiği için ...... işareti ile geçiştirilmeye çalışılmışsa bu durumda da CMK 47/1 gereğince yine mahkemenizden esirgenmesi mümkün değildir.

TIR’da arama yaptıramayan Özcan Şişman hangi devlet sırrını ifşa etmiştir?

-Müvekkillerimden Özcan Şişman hakkında TCK 327 ve 329. Maddelerle ilgili cezalandırılma talebidir. Mülki amirin emriyle görevden alındıktan sonra güvenlik güçlerinin olay yerini terk etmesiyle TIR’da arama gerçekleştiremeyen bunu tutanak altına alan müvekkilim, devletin hangi sırrını temin etmiş ve temin edemediği hangi sırrı ifşa etmiştir? Toptan suçlama gayretiyle, siyasi otoritenin yönlendirmesiyle hareket edenlerin uydurmaya çalıştığı bu suçlamalar, hukuk garabeti olmaktan öte geçemez. Ortada, devletin gizli kalması gereken sırlarını ifşa suçu varsa bu suçu, TIR’ları seçim meydanlarında seçim malzemesi yaparak “O TIR’lar Bayırbucak Türkmenleri’ne insani yardım taşıyordu” diye avazının çıktığı kadar bağıran siyasiler işlemiştir. İddianamede şüpheli olarak yer alması gerekenler bu kişilerdir.

Bozdağ ve İpek Başsavcıya “TIR’larda silah yok” demiş

-Dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve müsteşarı Kenan İpek, Başsavcı Süleyman Bağrıyanık’ı arayarak “yanımda içişleri bakanı ve MİT müsteşarı var. Bunlar, TIR’larda silah olmadığını söylüyorlar. Bunlar yalan söyleyip de ihbarcı mı doğru söyleyecek” demiştir. Sadece bu ifade bile aslında TIR’larda silah bulunmasının suç olduğunun delilidir. Bunu telefon açan bakan da yanındakiler de çok iyi bilmektedir. Ki bu konuda açık beyanda bulunma gereği duymuşlardır. Silah ve askeri mühimmat bulunması suç olmasaydı bakan tarafından böyle bir izah yapılma gereği de duyulmazdı. Oysa herkesçe malumdur ki 19.01.2014 günü yasa dışı silah ve askeri mühimmat tespit edilmiştir.

-Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nın (TMK 10. Mad. İle Görevli ve Yetkili) 2014/2 Sayılı soruşturma dosyasına 19.01.2014 tarihinde MİT tarafından gönderilen yazı ile 19.01.2014 günü Ceyhan gişelerinde durdurulan TIR’ların Milli İstihbarat Teşkilatına ait olduğu ve Yurt içi bölge üniteleri arasında malzeme nakli yapılmakta olduğu bildirilmiştir. Bu yazı üzerine 2014/27 Sayılı kararla Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar verilmiştir. Oysa yapılması gereken işlem dosyanın MİT Kan. 26. Maddesi gereğince Başbakanlığa gönderilmesidir. Bu açıdan söz konusu dosyanın derhal Başbakanlığa gönderilmesi, ön inceleme soruşturma izni bakımından bir karar verilmesi, bu kararın idari yargı denetimine imkan sağlayacak şekilde ilgililere tebliğ edilmesi, iptal davası açılırsa sonucunun beklenmesi gerekirken, bu işlemlerin hiç birisi yapılmamıştır.

MİT yurt içi üniteler derken, Erdoğan ve Davutoğlu Türkmenlere yardım TIR’ları dedi. Kim gerçek dışı beyanda bulunuyor?

Bu yazı diğer yönüyle değerlendirildiğinde, durdurulan ve aranan TIR’ların Suriye’de Bayırbucak Türkmenleri’ne yardım götürdüğünü, 30 Mart 2014 yerel seçimleri öncesinde birçok kez miting meydanlarında tekrarlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yine birçok miting meydanında benzer söylemlerde bulunan dönemin dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu ve AKP’li bir çok siyasinin bu söylemleri bu yazı ile çelişmektedir. Bu durumda ya Bayırbucak Türkmenleri’ne yardım götürdüğünü söyleyenler ya da TIR’lara sahip çıkan MİT gerçek dışı beyanda bulunmaktadır. Bu çelişkilerin giderilmesi açısından adı geçenlerin tanık olarak dinlenilmesini talep ediyoruz.

MİT bölge başkanının nakliyeden haberi yok

-Tanık beyanlarından zorlamayla çıkarılmaya çalışılan sonuç, öncü araçta bulunan şahısların MİT personeli olduğunun bilindiği algısıdır.  Bu algının çökmesine iddianameyi hazırlayan her kimse o neden olmuştur. Kesintiler ve ........ işaretleri ile engellemeye çalışılan gerçek gün yüzü gibi açıktadır. MİT olduğu iddia edilen ve halen de MİT personeli olduğu bilinmeyen şahısların yaptıklarının suç olduğunun farkında oldukları ve uluslararası bir suça bulaştıkları gerçeği ile suçüstü yapıldıklarını anlamaları karşısındaki şaşkınlıkla ne yapacaklarını bilemedikleri anlaşılmıştır. MİT bölge başkanının bile haberi olmadan yapılan bu nakliye, ihraç veya adı her ne olursa olsun bir suçtur. Bu suçu ortaya çıkarmak için maaş alan ve görevlerini yapan müvekkillerimin böylesine büyük bir suç örgütünü ve suçu ortaya çıkardıkları için taltif edilmesi gerekirken tutuklanmaları hukuk ve kamu vicdanını zedelemektedir.

TIR’ların MİT’e ait olduğu ve kişilerin MİT’çi olduğuna dair resmi belge yok

-TIR’ların ve araçların MİT’e ait olduğu ve araca eşlik eden kişilerin de MİT personeli oldukları sözlü iddiası dışında yazılı bir belge sunulmamasına, kimlik tespit yapılmamış olmasına ve mit müsteşarlığına bu hususta yazı yazılmasına rağmen bir cevap verilmemesi karşısında; iddia makamının 2937 sayılı MİT Kanunu’nun 26. Maddesini gerekçe göstererek durdurulan araçlarda MİT personeli bulunduğu ve aracın MİT’in faaliyetlerinde kullanıldığı tespit edildikten sonra Cumhuriyet Savcısının artık hiçbir işlem yapmaması gerektiği, ayrıca belgeyle ispatlanamayan iddialara itibar edilerek personelin ve araçların serbest bırakılması gerektiği şeklindeki iddiasının 2937 sayılı yasanın 26. Maddesine göre hem de yapısal bir faaliyet yürüten Cumhuriyet Savcısı’ndan beklenebilecek hukuki bir davranış değildir.

Suriye Ülkesine savaş malzemesi sevkiyatı yaptığı tespit edilmiştir

-1 ve 19 Ocak 2014 ‘te yine yargısal faaliyet kapsamında soruşturma işlemi yürütülmüş ancak bu olaylarda diğerlerinden farklı olarak ilk kez devletin kendisi, aracı kullanmadan MİT personeli olduğu iddia edilen kişiler aracılığıyla Suriye Ülkesine savaş malzemesi sevkiyatı yaptığı tespit edilmiştir. Bu durumun mevcut yasalarımıza, uluslararası mevzuata aykırı olması nedeniyle, bunun talimatını veren yürütmenin karşılaşacağı uluslararası hukuki sorunları engellemek amacıyla, hukuki olmayan bu soruşturma yapılarak, asıl suçluların korunması amaçlanmıştır.

Hürriyetten yoksun bırakma suçu işleniyor

- Müfettiş tarafından, sözde suç işlendiği iddia edilen olaydan 17 ay sonra, 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 88. Maddesi “Ağır Ceza Mahkemesinin görevine giren suçüstü halleri dışında suç işlediği ileri sürülen hakim ve savcılar yakalanamaz, üzerleri ve konutları aranamaz, sorguya çekilemez. Ancak durum Adalet bakanlığına derhal bildirilir.” hükmü açıkça ihlal edilerek, müvekkiller hakkında tutuklama talepli yakalama talep edilerek müvekkillerin tutuklanmasına sebebiyet verilerek hürriyetinden yoksun bırakma suçu işlenmiştir.

Tanık olarak dinlenilmesi istenilen kişiler

 Recep Tayyip ERDOĞAN - Bu konuda, özellikle 30 Mart 2014 yerel seçimleri öncesi seçim gezileri kapsamında katıldığı mitingler başta olmak üzere her platformda çok sayıda açıklama yapan dönemin Başbakanı olan Cumhurbaşkanı,
Ahmet DAVUTOĞLU - AKP il kongresi başta olmak üzere yine yaptığı seçim mitinglerinde ve her platformda bu konuda ve özellikle MİT’e ait olduğunu söylediği TIR’larda bulunan yükle ilgili çok sayıda açıklama yapan dönemin dışişleri bakanı.       
Yasin AKTAY - Seçim gezisi sırasında seçim bölgesinde bir vatandaşla girdiği diyalogda TIR’ların Özgür Suriye Ordusu’na gittiğini itiraf eden AKP’li milletvekili, 
Hakan FİDAN - MİT bölge başkanının 19.01.2014 tarihli yazısıyla TIR’ların MİT’e ait olduğu gerçeği karşısında askeri mühimmat yüklü TIR’ların sahibi olan kurumun başında yer alan MİT müsteşarı, Olay yerinde bulunan ve sicil numaraları MİT tarafından biliniyor olması gereken MİT görevlileri, araç şoförleri ve olay yerine gelen  MİT Adana bölge başkanı, 
Can DÜNDAR - Yaptığı haberlerle Cumhurbaşkanının hedefi haline gelen ve TIR’ların arandığı ana ilişkin görüntüleri yayınlayan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni, 
Ahmet ŞIK - Cumhuriyet Gazetesi muhabiri, 
Ertuğrul ERBAŞ-  Nokta Dergisi haber koordinatörü., 
Arif Sami Kaya - HSYK başmüfettişi. , 
Ömer Adıyaman - www.son.tv isimli internet sitesi muhabiri.,
Hüseyin Avni COŞ - Dönemin Adana Valisi. 
Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/161 E. Sayılı dosyasından  yargılanan askerler , Savaş TUNÇ, Kırıkhan Savcılık Zabıt Kâtibi   ,Cemil ÇELİK, Kırıkhan İlçe J. Bölk. Komutanı (Ast. Kd. Bşç), 
Tuğrul TÜRKEŞ- MHP Genel Başkan Yardımcısı       (CNNTURK’te yayınlanan Tarafsız Bölge programındaki açıklamaları nedeniyle), Selahattin DEMİRTAŞ - HDP Eş Başkanı (Kobane olaylarından sonra Ahmet Davutoğlu ile görüşmesi nedeniyle), 
Ali DOĞAN – Adana Eski başsavcı vekili- Küçükçekmece   Başsavcısı, 
Bekir BOZDAĞ – Dönemin Adalet Bakanı, 
Kenan İPEK – Dönemin Adalet Bakanı Müsteşarı, 
Bülent TEZCAN – 2014/2 sayılı dosyada bulunan belgeleri  kamuoyunun bilgisine sunan CHP Milletvekili
Oktay Vural - MHP Genel Başkan Yardımcısı     (CNNTURK’te yayınlanan Tarafsız Bölge programındaki  açıklamaları nedeniyle )

 GRİHAT / ARZU YILDIZ
<< Önceki Haber Tutuklu savcıların savunmalarında çok önemli sorular Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER