Türkiye bunun maliyetine katlanabilir mi?

Ekonomist Semih Ardıç Türkiye'nin AB ile yollarını ayırmasının maliyeti ortaya koydu

MC TV Ana Haber ( 27.03.2017)

Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan’ın milliyetçiler arasındaki kararsız ya da ‘hayır’dan taraf olan seçmeni ‘evet’e kaydırmak için Avrupa Birliği (AB) muhalifliğine sarıldı. 17 Aralık 2004’te AB ile tam üyelik müzakerelerine başlama kararına Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün yanında ‘Başbakan’ unvanı ile imza atan Erdoğan’ın dış siyasetteki bilmem kaçıncı medceziri deyip geçilemeyecek kadar hassas bir denklemle karşı karşıyayız. Erdoğan bu sefer kendi ikbali uğruna memleketi çıkmaz sokağa sokabilir. AB cenahından yükselen ‘Türkiye ateşle oynuyor’ ikazları vaziyetin ciddiyetine emare.

Erdoğan 16 Nisan’da sandıktan ‘evet’ neticesi alabilirse üç senedir taşlarını döşediği rejimin AB müktesebatıyla zerre kadar alakası olmadığının farkında. Halkın ekseriyeti iktisadî ve siyasî çöküşü görmezden gelip anketlerin aksine son gün mührü ‘evet’in üzerine basarsa Erdoğan, Devlet Bahçeli’nin AKP kurmaylarını bile şaşırtan desteği ile kapısını araladığı rejimi sil baştan inşa etmeye koyulacak. Demokrasi kültürü, Türkiye’nin sancılı demokrasi tecrübesi çöpe atılacak. AB normları ile bunları yapamayacağına göre birlikten atılmak için elinden geleni ardına koymayacak.

‘EVET’TEN SONRA KOPACAK FIRTINA

‘Evet’ senaryosunda Brüksel ile irtibatı koparmak ‘yapılacaklar’ listesinin ilk maddesinde. İngiltere’ye atıf yapılması da sadece bu kopuşun ilk günlerinde maşeri vicdanı susturmak için zerkedilmiş müsekkin. Yoksa Büyük Britanya’nın iktisadî ve siyasî gelişmişliği ile Türkiye’yi mukayese etmek elma ile armutu karşılaştırmaktan farksız.

Hadd-i zatında AB’den çıkış kararı (Brexit) İngiltere’ye ilk safhada en az 50 milyar Sterlin (225 milyar TL) maliyet çıkaracak. Resmî safahat 29 Mart 2017’de başlayıp iki sene içinde ikmal olunacak. Mamafih Londra’dan başta Frankfurt/Almanya olmak üzere kıta Avrupa’sında farklı metropollere sermaye ve şirket göçü şimdiden hızlandı. Almanya’nın millî gelirine (GSYH) Brexit’ten ilave 250 milyar Euro katkı gelecek.

AB bizi niye kıskansın?

İNGİLTERESİZ AB YİNE EN ÖNEMLİ İKİNCİ

AB’yi bir devlet olarak kabul edersek İngiltere dâhil 17 trilyon dolar milli gelire sahipti. İngiltere sonrası 14 trilyon dolara inecek. Nüfusu da 510 milyondan 445 milyona gerileyecek. Yine de ABD’yi müteakip hâlâ imalat ve tüketim açısından en büyük ikinci adres unvanını muhafaza edecek. İngilizlerin tercihi kendilerini bağlar. Bize emsal olabilecek bir mahiyeti yok.

AB seviyesine çıkabilmek için ciddi mesafe kat etmesi icap eden Türkiye’nin meseleye artık üyelik penceresinden bakmayacağını bizzat Erdoğan defaatle ifade etmişti. Hani Kopenhag Kriterleri’ni Ankara Kriterleri haline getirecektik. 60 seneden beri mücadelesini verdiğimiz ‘müreffeh ve hür Türkiye mefkûresi’ tek adam hatırına feda edilemez.

AB bugün itibarıyla 28 üye, 510 milyon vatandaşı, 44 bin görevlisi, on binlerce kuralı ile sadece iktisadî, sınaî ve ticarî faaliyetleri düzenlemiyor. İnsan şeref ve haysiyetini teminat altına alıyor, demokrasiye yeni boyutlar kazandırıyor. Hitler ve Mussolini yüzünden maruz kaldıkları trajediden unutamayacakları bir ders aldılar. İnsanların hayatını bir adamın iki dudağı arasına bırakmaya hiç niyetleri yok.

Hep anlatılır: Avrupa Birliği dört temel hürriyet üzerinde duruyor. Bunlar mal, hizmet, kişi ve sermayenin serbest dolaşımıdır. 28 üyenin 22’si seyahat hürriyeti imkânı tanıyan Schengen Antlaşması’na taraf. AB üyesi olmadıkları halde İzlanda, Norveç, Lihtenştayn ve İsviçre’de Schengen Bölgesi’nde yer alıyor.

DÜNYA İHRACATININ DÖRTTE BİRİ AB’DEN

AB ülkelerinin, dünya ihracatı içindeki payı da yüzde 25 civarındadır. Dış ticaret büyüklüğü açısından ise yüzde 20 civarında büyüklüğe sahip ABD’nin önüne geçmiştir. AB’de fert başına düşen millî gelir ortalaması 25 bin Euro civarındadır.

AB içinde Türkiye’nin tam üyeliğine muarızlar olabilir. Hele hele Erdoğan’ın Hollanda, Almanya ve Avusturya’ya ‘Nazi artığı’ ithamlarının tevcih ettiği şu günlerde Ankara’ya destek verecek devlet dahi kalmamış olabilir. Kazanacaklarımız kaybedeceklerimizden fazla olacağından AB içinde tam mânâsıyla yer alacakmış gibi yola devam etmeliyiz. Turizm gelirlerinin yüzde 60’ı, ihracatın yarısı, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yüzde 76’sı AB mahreçli iken elimizin tersi ile itebileceğimiz bir ortaklık değil bu.

TÜRKİYE’NİN AB YERİNE İKAME EDEBİLECEĞİ PAZAR YOK

İthalatımızdan mevzuatımızın her harfine kadar Avrupa perspektifini ‘küstüm’ diyerek ademe mahkum edemeyiz. Sadece turizm sektörünün hatırına bile olsa “AB ile bağlar koparsa kopsun. 17 Nisan’dan sonra sürprizlerimiz var.” denilemez. O kadar krize rağmen hâlâ en fazla turist, en fazla yatırım, en fazla borç yine Almanya, Hollanda ve Avusturya üzerinden geliyor.

Türkiye’nin AB yerine ikame edebileceği iktisadî bir büyüklük yakın coğrafyada yok. Kendi değerlerimizle AB ile bütünlük içinde olmamız lazım. İslâm âlemi ile batı arasındaki köprü misyonunu ancak bu şekilde temadi edebiliriz. Müşahhas bir tehdit ya da inkıraza istinat etmedikçe Avrupa Birliği’ne sırt çevirmenin meşruiyetinden bahsedilemez.

1 Ocak 1996’da Gümrük Birliği’ne dâhil olmasaydık hâlâ Tofaş’ın meşhur kuş serisi (Doğan, Serçe ve Kartal) otomobilleri için aylarca sıra bekliyorduk. Avrupalı şirketlerle bizim şirketlerimizin karşılıklı geliştirdiği ortaklıklar, istikbalde daha büyük fırsatların yakalanabileceğinin en güzel misalidir.

GURBETÇİLERİ ATEŞE ATMAYIN

Türkiye’nin AB ile restleşmesi sadece maddî veçhesi olmayacaktır. Avrupa’daki 6 milyona yakın gurbetçinin hayatı altüst olabilir. AB’nin nüfuz sahalarında Türkiye ‘istenmeyen devlet’ ilan edilebilir. AB’den çıktı diye Türkiye ile yaşanacak herhangi bir ihtilafta İngiltere’nin eski ortakları yerine bizi destekleyeceği zannedilmesin. Kıbrıs ve Ege meselelerinden terör belasına, döviz açığından teknoloji transferine kadar en ciddi mevzuların çözümünde yapayalnız kalırız.

Erdoğan ‘AB üyeliğini referanduma sunabiliriz’ dese de o kadar beklemek istemeyebilir. İdamı geri getirmek gibi AB’nin bir-iki kırmızı çizgisini bilerek ihlal edebilir. Yıkmaktan kolay ne var! En zor olanı yıkmaya karar vermektir. Görünen o ki Erdoğan bu kararı çoktan ve kolaylıkla vermiş. AB sayesinde bugünlere gelen TÜSİAD olup bitenlere mukabil sözü eveleyip geveleyip dursun Erdoğan tipi başkanlıkta tarz-ı hayattan mülkiyet hakkına kadar en ağır bedeli TÜSİAD mahallesi ödeyecek.

Rüzgâr eken fırtına biçer. Erdoğan fırtına ekiyor…

AB ile bağlar koparsa kopsun, sürüklesin hepimizi. Evet mi, hayır mı?

RAKAMLAR BÖYLE İKEN TÜRKİYE, AB’DEN VAZGEÇEBİLİR Mİ?

–142 milyar dolarlık ihracatın 71 milyar doları AB üyelerine yapılıyor.

–2016’da yüzde 30 düştüğü halde en fazla turist (3,6 milyon) Almanya’dan geldi.

–200 milyar dolarlık ithalatın 90 milyar doları AB üyelerinden yapılıyor.

–Turizm gelirlerinin (22 milyar dolar) yüzde 60’ı Avrupa’dan elde ediliyor.

–Türkiye’ye doğrudan yatırımların (2016: 10 milyar dolar) yüzde 77’si Avrupa mahreçli.

–Mercedes, Bosch-Siemens, Mann gibi 6 bin 500 Alman firması Türkiye’de imalat yapıp ihracat ve istihdama katkı sağlıyor. ING Bank’ın yanısıra 2 bin 170 Hollandalı firma yatırım için Türkiye’yi seçti.

–Fransız Renault (Oyak ortaklığında), İtalyan FIAT (Koç ortaklığında) Bursa’da otomotiv sektörüne milyarlarca dolar katkı sağlıyor.

–Yabancı yatırımlarda Almanya, Hollanda, Avusturya, Fransa ve İngiltere ilk sıralarda.

–Türkiye 70 milyar dolar civarındaki sıcak paranın (Borsa, Hazine kâğıtları) yüzde 80’ini AB’den temin ediyor.

–Türk bankalarına borç veren kuruluşların başında İngiliz, Alman ve Hollanda bankaları geliyor.

–AB önümüzdeki iki sene içinde üyelik safahatı için 4,5 milyar Euro malî destek verecekti.

–Son dönemde Erdoğan’a tepki olarak NATO’da silah satışında zorluk çıkarsa da Türkiye’ye savunma sanayiinde en fazla desteği Almanya verdi. TSK hâlâ Alman menşeli G3 piyade tüfeklerini kullanıyor.
<< Önceki Haber Türkiye bunun maliyetine katlanabilir mi? Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER