[Turkey Tribunal] MİT'in kaçırdığı tanık ilk kez konuştu: Burada yalvarırsın bize 'beni öldür' diye

Eski AİHM yargıçlarının da yer aldığı 6 hakimden oluşan mahkeme heyeti, Türkiye'deki işkence suçlularını ve bunları koruyan siyasiler başta olmak üzere sorumlu kişileri Türkiye Tribünali'nde yani Halk Mahkemesi'nde gıyabi ve sembolik olarak yargılıyor. Bugün kürsüde 6 tanık var.

SHABER3.COM

Samanyolu Haber - Dün başlayan ve Cuma'ya kadar sürecek olan sembolik yargılamalarda işkence tanıkları başta olmak üzere birçok mağdur tanık kürsüsüne gelerek yaşadıklarını anlatıyor. Bugünkü oturumda MİT tarafından kaçırılan ve daha sonra yurtdışına çıkma imkanı bulan Mustafa Özben ilk kez yaşadıklarını anlattı. Bunun yanısıra toplamda 6 mağdurun konuşacağı oturumlarda Raportör Philippe Leruth tarafından “Türkiye'de Basın Özgürlüğü” raporunun sunumu da yapılacak.



MUSTAFA ÖZBEN'İN ANLATIMLARI

MİT tarafından kaçırılan avukat Mustafa Özben mahkemede yaşadıklarını ilk kez anlattı. Özben ilk olarak Ankara'da MİT tarafından kaçırıldığı anları anlatarak başladı. Hakkında yakalama kararı bulunduğunu düşünerek gizlendiğini anlattı. 1993 yılından beri Gülen Hareketi içinde yer aldığını belirten Özben 9 Mayıs 2017'de çocuğunu okula bıraktıktan sonra kaçırılma anını ve sonrasını şöyle ifade etti:

5 saniye içinde siyah bir transporter içine alınarak başıma da siyah poşet geçirildi. Bir süre direndim ancak başaramadım. Beni kaçıranlar bunu 34'e mi 06'ya mı götüreceğiz diye konuşuyorlardı. 34'e götüreceklerini söylediler. Şoförün ismi Haydar'dı. Ankara'yı iyi bilirim, gözüm bağlı olsa da ne tarafa götürdükerini tahmin etmeye çalıştım. Tahmini olarak 30 dakika sonra tümsekli bir yerden geçtik, kapıyı açtılar ve indirin talimatıyla indirildim. Üzerimdeki kıyafetleri çıkartıp demir kelepçe ile kelepçelendim. Hangar gibi bir yere getirildim. Bir hücreye konuldum. Hücrem ayakla ölçüldüğünde 6 ayağa 9 ayaklık bir yerdi. Sedye gibi yatak vardı ve duvarlarda ses yalıtımı vardı. İçerde projektör vardı ve 92 gün boyunca -bana işkence boyutunda gelen- havalandırma sesi dinletildi.

CENİN POZİSYONUNDA BEKLEMEM EMREDİLİRDİ, ETRAFI GÖRMEDEN SORGUYA GÖTÜRÜLÜRDÜM

İçeriye biri girdiğinde sert bir şekilde kapı vurulurdu, ben de cenin pozisyonuna geçerek beklemem emredilir, bu şekilde etrafı görmeden getirilir götürülürdüm. Orda iki tip çalışan vardı, birincisi getir götür işleri yapan alt düzey personel ve bunların amirleri "abiler" olarak tabir edilen yetkili kişilerdi. Sorguda yüzüm duvara dönük duruyordum. Gözlerim bağlı olsa da kendilerinin yüzlerini göstermemek için çok çaba sarf ediyorlardı. Bana ilk olarak nerdesin sen diye soruldu. MİT'teyim herhalde dedim. O sırada titriyordum.
"İNSAN ANATOMİSİNİ BİLİRİZ, BENİ ÖLDÜRÜN DİYE YALVARIRSIN"

Cevap olarak "Burası ne var ne yok bir yer. Burada devlet biziz, artık devlet farklı idare ediliyor. Bize yardımcı olursan hakkındaki bütün suçlamaları sileriz, savcıya not göndeririz, sana yeni kimlik ve para veririz, imkanlara boğarız. Eğer yardımcı olmazsan biz insan anatomisini çok iyi biliyoruz. Burada bize yalvarırsın beni öldürürsün diye" şeklinde konuştular. İnsan anatomisini bildiklerini ve nereye kadar benim dayanabileceğimi ima ederek beni etki altına almaya çalıştılar...

DOSYALAR GETİRDİLER

Ben suçsuz olduğumu ifade ediyordum. "Normal bir avukatlık ve akademisyenlik dışında hiçbir şey yapmadım" dedim bana darbe günü hangi generali aradın diye sordular. Kimseyi aramadım. Eğer bu kişiler istihbarat elemanı ise oldukça beceriksiz kişiler olduğunu söyleyebilirim. Bana sordukları sorulardan ileride neleri sorabileceklerini anlıyordum. İlk günlerde normal davrandılar ancak benim için birkaç günlük bekleme süresinin ardından işlerin değişebileceğini hissettirdiler. Anladığım kadarıyla  bu kişiler benden devletle çalışmamı, onların vereceği isimleri suçlamamı ve delil oluşturmamı istiyorlardı. Bana çeşitli dosyalar getirdiler, renk renk ayrılmış. Dosyalara bakmam için gözlerim açılıyor, kendileri arkamda saklanıyorlardı. Dosyada resimler vardı ve bu kişileri tanıyor musun diye soruyorlardı. Bu resimler doğal ortamlarda çekilmiş resimlerdi, bazıları pasaport kontrol noktasında bazen bir kafede çekilmiş güvenlik kamerası gibi görüntülerdi. Bu resimleri görünce bunların devlet görevlisi olduğuna ikna oldum. Bu kişiler hakkında ifade vermem istendi, suçlamalarına delil oluşturmak için yapıldığını anlıyordum.

NASIL BİR YERDE TUTULDUM?

Gözüm kapalı şekilde dışarı çıkarılıyor, çuval başıma geçiriliyordu. Ancak dışardaki hücreleri bir defa gördüm. Bir gece yüzüm açık olarak banyo için çıkarıldım. Kendileri kar maskeliydi ben etrafı bir şekilde gözledim. Sorgu odalarını ve binayı görebildim. Bulunduğum yerde 24 saat esasına göre çalışılıyor, sabah 8'de nöbet değişimi oluyordu. Bu benim biyolojik saatime göre tespit ettiğim bir şeydi. Bir bardak çay, bir dilim ekmek, bir dilim peynir, birkaç zeytin veriyorlardı. 80 kilo girdim, 60 kilo çıktım. Aç ve susuz da bırakıldım. Üç işkence sorgu odası vardı. Görebileceğim ne kadar çok şey varsa o kadar görmeye çalışıyordum. Hukukçu gözüyle delil topluyordum. Sorgulandığım yerde duvarda iki tane kelepçe halkası vardı, duvara insanları asmaya yarıyordu muhtemelen. Sopalar ve kan vardı etrafta, bunları gördüm.

İŞKENCE NASIL YAPILIYORDU?

İşkenceleri anlatmayı bir borç biliyorum ancak utanıyorum. Sürekli Elektroşok, kaba dayak vardı, bir sex aletini getirdiler. Beni eğip bununla kötü şeyler yapacaklarını söylediler. Benim hassas olabileceğim her şeyi denediler. Eşini de çocuklarını buraya getireceğiz dediler, yumruklama sırasında dişim kırıldı. Kendime göre günü ve saati tahmin edebileceğim şeyleri önüme koydum. Bunları her gün sayarak zamanı bilmeye çalıştım. 15 Temmuz yıldönümünde 24 saat marş, müzik gibi şeyler dinlettiler. Aklımı oynatayım diye radyo frekansı gibi bir sese sürekli maruz bıraktılar. Beni bırakacakları gün saat 5'te herşeyimi geri verdiler. 8 Ağustos günü beni sabah 9'da bıraktılar. Giderken yarım saat süren yolu 4 saat dolaştırıp bıraktılar. Nerede olduğumuzu bilmemem içindi, sonuçta Ankara Yenimahalle'de bıraktılar.

SORU VE CEVAPLAR

Dr. Johann van der Westhuizen: Gülen Hareketi'ne üye olduğunuzu söylediniz. Üyelik kartınız mı var, aidat mı ödediniz, Gülen Hareketi terörist bir örgüt müdür? Nedir üyelik sizce?

Cevap: Hizmet hareketi bir iyilik hareketidir. İyilik hissimi bu harekette tatmin ettim. Bu insanlara iyilik de olabilir, çevreye, hayvanlara karşı da olabilir. Üye olmanın bir şartı yoktur.

Dr. Johann van der Westhuizen: Şu an burda İsviçre mahkemesinde yemin ettiğiniz farz edilse, tanıklığınız sınanmak istese ifadelerinizde değişiklik yapmak istense, ciddiyetini yumuşatacağınız şeyler olsa neler olurdu?

Cevap: Her türlü söylediklerim aynen doğrudur, eksik bile söyledim. Çok daha fazlasını anlatabilirim.

Prof. Em. Dr. Giorgio Malinverni: Eşinizi çocuklarınızı getireceklerini söylediğinizi belirttiniz. Geldiler mi? Sizi niye serbest bıraktılar?

Cevap: Eşimi ve çocuklarımı beni psikolojik olarak rahatsız etmek için getireceklerini söylediler. Eşime ve çocuklarıma sürekli küfürler ediyorlardı. Arkadaşlarımın ve eşimin dışarda benim bulunmam için çalıştığını anlıyordum burdan. Eşimi gece karakola çağırıp korkutuyorlardı zaten. Beni niye bıraktıklarını söylemediler. Benden faydalanamayacaklarını anladılar. Eşimin dışardaki faaliyetlerinden, uluslararası düzeyde gündeme getirilmemden bunlar rahatsız oldular. Bırakacakları belli olunca işkence izlerimin geçmesi için bir süre beklediler. Salı günü beni bıraktılar, Cuma günü şuraya gel diye bana randevu verdiler. Orada yapacağım birkaç şeyle ilgili talimat verdiler. Bunlar bana şunu gösterdi ki, normal hayata döndükten hemen sonra eve polis baskını yapılacak ve bakın kayıp dediğiniz Mustafa Özben evinde oturuyor deme planı yaptılar.

Angelita Baeyens: Kaçırılmadan önce saklandığınızı söylediniz. O dönemi ve serbest kaldıktan sonra yaşadıklarınızı anlatır mısınız?

Cevap: KHK ile çalıştığım üniversite kapatıldı. Saklanmamın sebebi güvenlik endişemdi. Eski evime giden gelen polis var mı diye de soruşturuyordum. 92 gün boyunca en büyük endişem okula çocuğu bırakmıştım, kim alacaktı çocuğu. Çocuğum eve dönebildi mi diye korktum. Eşime bana sorguda söyledikleri şeyleri yapıyorlar mıydı acaba düşüncesi işkencenin bir boyutuydu.

Dr. John Pace: 2017'den beri hiç Türkiye'de tedavi gördünüz mü?

Cevap: Türkiye'de tedavi olma şansım olmadı. Serbest kaldıktan hemen sonra video çektim (programın başında gösterildi) eve dönmedim ve saklanmaya başladım. Önce Ankara, sonra başka bir ilde saklandım. Eylül ayında Türkiye'yi yasadışı yoldan terk ettim. Hayatımda işlediğim ilk suç da buydu.

Hakimler ve Özgeçmişleri

Turkey Tribunal'e katılan ve bunun karşılığında herhangi bir ücret talep etmeyerek gönüllü olarak yargılamaları gerçekleştiren hakimlerin özgeçmişleri ve Hukuk kariyerleri ise şöyle:

Başkan Prof. Em. Dr. Françoise Barones Tulkens: 
1976-98: Université de Louvain la Neuve’de profesör
1998-2012: Strazburg’daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi?nde yargıç ve daha sonra başkan yardımcısı
2012-2016: BM Kosova İnsan Hakları Danışma Paneli Üyesi
2013-2018: AB Temel Haklar Ajansı Bilim Kurulu Üyesi
2016-2017: “Monsanto Tribunal Mahkemesi » başkanı

Dr. Johann van der Westhuizen
1976-1998: Pretoria Üniversitesi’nde İnsan Hakları Merkezi profesörü ve kurucu direktörü
1999-2004: Güney Afrika Yüksek Mahkemesi Transvaal Şubesinde Yargıç
2004-2016: Güney Afrika Anayasa Mahkemesi eski Hakimi

Angelita Baeyens
Halihazırda Robert F. Kennedy İnsan Hakları Uluslararası Savunuculuk ve Dava Takibi Başkan Yardımcısı
2012’den beri Georgetown Üniversitesi Hukuk Merkezi’nde Yardımcı Hukuk Profesörü
2012-2014: BM Siyasi İşler Bakanlığı Siyasi İşler Sorumlusu
2006-2012: Inter-American İnsan Hakları Komisyonu’nda hukuk görevlisi

Prof. Em. Dr. Giorgio Malinverni 
Halen Avrupa Konseyi İdare Mahkemesi Başkan Yardımcısı
1965: Cenevre’deki Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü’nde Doktora
2011: Zürih Üniversitesi tarafından fahri doktor unvanı verildi
1974-1980: Cenevre Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Profesör
1990-2006: Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu (Venedik Komisyonu)
2007-2011: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Hakimi (Strazburg)
Prof. Dr. Ledi Bianku 
Halen Strazburg Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Siyasal Bilgiler Enstitüsü’nde Doçent
2008-2019: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Hakimi
2006-2008: Venedik Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu Üyesi
Sabikan, Arnavutluk Sulh Hakimi Yüksek Okulu ve Tiran Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde (Arnavutluk) insan hakları, AB hukuku ve uluslararası kamu hukuku dersleri verdi.

Dr. John Pace 
Uluslararası arabuluculuk ve uluslararası anlaşma prosedürleri ile ilgilenen uluslararası insan hakları hukuku uzmanı
2000-2002: New South Wales Üniversitesi Avustralya İnsan Hakları Merkezi Direktörü, şu anda Diplomasi Eğitim Programı Direktörü
2004-2006: BM Irak Yardım Misyonu İnsan Hakları Ofisi Şefi
1978-1991 ve 1993-1994: Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu Sekreteri
1978-1988 Çeşitli ülkelerdeki soruşturma görevlerini içeren Özel Prosedürler Başkanı

<< Önceki Haber [Turkey Tribunal] MİT'in kaçırdığı tanık ilk kez... Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER