'Torunum OHAL’siz bir Türkiye görür mü, emin değilim...'

TÜSİAD Başkanı’nın ölçülü ve utangaç açış konuşmasındaki OHAL’in kaldırılması dileğine okkalı bir cümle ile karşılık verdi. Aslında baklayı ağzından çıkardı: “Her şey huzura, refaha kavuşmadan OHAL’i kaldıramayız.” Buyrun buradan yakın. Demek ki OHAL hiç kalkmayacak. En azından beni çıkaracak. Torunum OHAL’siz bir Türkiye görür mü? Emin değilim. Cumhuriyet yazarlarından Aydın Engin'in yazısı...

OHAL'i 3 ay daha 3 ay daha uzatırız, size ne?

Bu OHAL beni çıkarır. Belki torunumu da...

Washington seferinden dönen Cumhurumun Başkanı, ayağının tozuyla TÜSİAD seferine çıktı.

TÜSİAD’ın en yüksek organı sayılan Yüksek İstişare Konseyi toplantısında Türkiye’nin en iri kıyım işadamlarına, işkadınlarına konuştu.

TÜSİAD Başkanı’nın ölçülü ve utangaç açış konuşmasındaki OHAL’in kaldırılması dileğine okkalı bir cümle ile karşılık verdi. 

Aslında baklayı ağzından çıkardı: 

“Her şey huzura, refaha kavuşmadan OHAL’i kaldıramayız.” 

Buyrun buradan yakın. 

Demek ki OHAL hiç kalkmayacak. En azından beni çıkaracak. 

Torunum OHAL’siz bir Türkiye görür mü? 

Emin değilim. 

Koşula baksanıza: “...huzura ve refaha kavuşmadan.” 

Halk deyişidir, ölenin ardından “Huzura kavuştu” derler. 

Gazetelerdeki ölüm ilanlarında sık sık okuruz: “... Ebedi istirahatgâhına defnedildi”. 

Huzur ölümle geliyorsa acaba Cumhurumun Başkanı kendisine ve tayfasına biat etmeyen, boyun eğip diz çökmeyenler öldükten sonra huzur gelecek demek mi istedi? 

Hoppalaaaa... 

Ben bu tarife uyuyorum. Bu durumda benim günlerim sayılı mı yani?

Üstelik iş benimle de bitmeyecek, huzur gelmeyecek. Reis, Kürt sorununun barışla değil silahla çözülmesine karar verdi bir kere. Demek ki son Kürt de huzura kavuşmadan huzur gelemez. 

Sonra Aleviler. 

Son Alevi de Sünniliğe geçip namazını abdestini kılar hale gelmeden huzurun gelmesi hayal. 

Hatta son günlerde ha bire “İzmir’in dağlarında...” türküsünü çağırıp duranlar var oldukça da huzurun gelmesi bir hayal.

***
Buraya kadar yazdıklarımı bir daha okudum. Korkudan saçmalıyormuşum gibi geldi bana... 

Peki, diyelim korktum, evham ettim, hatta saçmaladım. 

İyi de OHAL’in kalkması “huzur”la bitmiyor(muş) ki... 

Bir de “refah”ın gelmesi gerekiyormuş. 

Cumhurumun Başkanı “refah” deyince önce onun içinde yetişip, yükseldiği Refah Partisi’ni kastediyor diye düşündüm. Tam “Yav Reis o Refah’ın kendisi değilse bile zihniyeti zaten geldi, tepemize çöktü” diyecektim. 

Demedim. 

Tepemize çöken o Refah, yani Erbakan’ın Refah’ı değil ki... Reis onu siyasetin çöp tenekesine yolladı ve yerine siyasal İslam ile küresel sermayenin bulamacı AKP’yi kurup iktidarı aldı. 

Demek ki OHAL’in kalkması için ikinci koşul olan refah, o Refah değil. Bildiğimiz refah... Yani İskandinav ülkeleri gibi, Kanada gibi, İsviçre, Almanya, Hollanda gibi sanayi toplumundan refah toplumuna ulaşmış ülkelerdeki refah...

İyi de ha bire duble yol döşeyen, köprü üstüne köprü kuran, kentlere beton kuleler diken, Boğaziçi’ne paralel bir boğaziçi daha açacak olan ve sadece bunları yapan; etini, buğdayını, nohutunu, samanını bile ithal eden bir ekonomiyle refah ne zaman ve nasıl ve niye gelir acep? 

Anlaşıldı. 

Korkularımda haklıyım. 

Refah ve huzur gelmeden OHAL kalkmayacağına göre, ömrümün kalanını ben OHAL koşullarında yaşayacağım. OHAL beni kesinlikle çıkarır. 

Torunumu da çıkarır mı? 

Valla çıkarırsa şaşmam... 

<< Önceki Haber 'Torunum OHAL’siz bir Türkiye görür mü, emin değilim...' Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER