'Şurası artık kesin, bu ülkede gazetecilik suçtur'

Bugün Çanakkale'de gözaltına alınan Prof. Dr. Sedat Laçiner, son yazısında tutuklu gazetecileri yazmıştı. Laçiner "Şurası artık kesin; Bu ülkede gazetecilik yapmak suçtur. Tarih buna şahittir." ifadesini kullanmıştı.

'Şurası artık kesin, bu ülkede gazetecilik suçtur'

İşte Haberdar'da yazan Prof. Dr. Sedat Laçiner'in tutuklu gazeteciler için yazdığı o yazı;

Bir ülkenin ne kadar demokrat olduğunu ölçmek istiyorsanız önce hapishanelerine bakacaksınız, içeride hiç gazeteci var mı diye…

Gazetecilik sadece bir meslek değildir.

Gazeteci toplumun vicdanıdır, kamunun sesidir. Öyle olmalıdır…

Eğer bir ülkede basın özgür değilse, o ülkede hiç kimse özgür değildir…

Susturulan bir gazeteci, susturulan toplum demektir.

Bu nedenle otoriter saldırı ilk önce gazetecilere gelir. Bir ülkede baskı varsa bunu ilk önce gazeteciler göğüsler.

Bir ülkenin ne kadar demokrat olduğunu ölçmek istiyorsanız önce hapishanelerine bakacaksınız, içeride hiç gazeteci var mı diye…

Hapsedilmiş gazeteciler listesini ülkelere göre çıkarırsanız ülkelerin demokrasi karnelerini de çıkarmış olursunuz.

Ne yazık ki benim ülkem bu açıdan en kötüler arasında. Bağımsız kuruluşlar Türkiye’de hapsedilmiş 32 gazeteci olduğunu söylüyorlar. Bu rakam ise bizi basın özgürlüğünde Çin ve Mısır gibi ülkelerin arasına koyuyor.

Batı basınında hemen her gün Türkiye’yi kınayan veya eleştiren bir açıklama görüyorum. İnsan hakları dernekleri, gazeteci kuruluşları ve benzeri diğer kuruluşlar Türkiye’yi kınıyorlar. Can Dündar’ın, Erdem Gül’ün ve diğer bütün gazetecilerin hemen salıverilmesini istiyorlar…

Doğrusunu isterseniz haklılar. Hapisteki gazetecilerin hemen hemen hepsi tutuksuz yargılanabilirdi. Daha doğrusu birçoğu hakkında yapılan suçlamalar bırakınız tutuksuz yargılanmayı, yargılanmayı bile gerektirmiyordu.

Örneğin Can Dündar neden içeride? Savcının iddialarına bakarsanız o bir terörist, o bir casus. Oysa tek yaptığı MİT’e ait olduğu söylenen tırlar ile Suriye’ye yapılan silah sevkiyatını haberleştirdi. Üstelik o fotoğraflar resmi dosyalardan alındı, o fotoğraflar daha önce bir başka gazetede yer almıştı. Kısacası Can Dündar sadece gazetecilik yaptı ve kendisini casus ve terörist suçlamasıyla hapiste buldu.

Cumhuriyet’in Ankara temsilcisinin sözde suçu da aynı.

Ya Gültekin Avcı’ya ne demeli. 7-8 köşe yazısı suç delili olarak dosyaya konmuş. Düşünebiliyor musunuz, yazdığınız köşe yazısı bile sizi terörist yapmaya, casus yapmaya yetebiliyor…

Mehmet Baransu’nun suçu ise MGK kararlarını yayınlamak. O MGK kararları ki hem insan haklarına aykırı hem de demokrasinin en temel ilkelerine. Ne yapmış Baransu, gazetecilik yapmış. Milletini savunmuş, onu kendisini devlet sananların yanlışlarından haberdar etmiş…

Liste böyle uzayıp gidiyor. Kimi dergi kapağında Erdoğan’ı eleştirdi diye suçlanmış, bir diğer haber yaptı, yorum yaptı diye. İçeride tutulanlar arasında bir dizi nedeniyle terörist sayılanlar da var, yorumu beğenilmeyenler de.

BU ÜLKEDE GAZETECİLİK SUÇTUR

Şurası artık kesin; Bu ülkede gazetecilik yapmak suçtur. Tarih buna şahittir.

Eğer muktedirleri eleştirmeye kalkarsanız kendinizi işsiz bulabilirsiniz… Muhalefetinize devam ederseniz o zaman da yeriniz ya hapishane olur ya da mezarlık…

Askeri darbelerde önce gazeteciler hapsedildi. Ara dönemlerde Uğur Mumcu gibi pek çok gazeteci faili meçhullere kurban gitti.

Örtülü veya açık sansür bu ülkede hep vardı, maalesef hala da var.

Tarihimiz bu acı tespitin delilleriyle dolu. Dövülmüş, öldürülmüş pek çok gazeteci var. Mesleğin büyükleri, yolu mahkemelerden ve hapishaneden geçmeyeni gazeteci bile saymıyor…

Dolayısıyla Can Dündar veya Mehmet Baransu’nun hapishanede olmasına şaşmamak gerek. Bunlar mesleğin payeleri…

TERÖRİST, HAİN, ASİ

Tutuklu gazeteci haberleri ayyuka çıkınca Adalet Bakanlığı lütfetmiş, açıklama yapmış. Açıklamada şöyle deniyor:

“İsmi geçen şahıslar anayasada teminat altına alınan basın hürriyetini ihlal suçundan değil terör örgütleri ile ilişkileri olduğundan cezaevindedirler”.

Bakar mısınız açıklamaya… Sanki Türkiye yasalarında “gazetecilik yapmak” diye bir suç var. Bırakınız Türkiye’yi, “gazetecilik suçtur” diye bir ibareyi Kuzey Kore, İran, Rusya, Mısır veya Özbekistan yasalarında bulabilir misiniz?

Başka bir deyişle, Adalet Bakanlığı “gazetecilik nedeniyle hapishanelerde kimse yok” diyerek bizlere adeta şaka yapıyor. Onlar da biliyor ki gazeteciler dünyanın hiçbir ülkesinde “gazetecilik suçu” adı altında hapsedilmezler.

Geri demokrasilerde gazeteciyi üç suçlama ile susturabilirsiniz:

1) Onu düzene karşı çıkmak ve hükümeti devirmekle suçlarsınız,
 2) Gazeteciyi başka bir devlet namına casusluk, hainlik, ajanlık vs. yapmakla suçlarsınız,
 3) Gazeteciyi terörist olmakla veya teröristlere yardım etmekle suçlarsınız.

Şimdi yetkililere sormak istiyorum, hapishanelerinizde bu üç suçlama ile yargılanan gazeteci var mı? Eğer var diyorsanız bu durumda bilinizki o insanların büyük bir kısmı ‘gazetecilik suçu’ndan dolayı içeridedir…

Elbette hiç kimsenin suç işleme özgürlüğü yoktur. Gazeteci de herkes gibi suç işlerse tutuklanır da, hapsedilir de. Ancak söz konusu olan siyasi suçlarsa gazetecilerin, tıpkı milletvekilleri gibi, hatta onlardan daha fazla özgürlükleri olmalıdır.

Eğer hapishanelerinizde 32 gazeteciyi siyasi suçlamalarla tutuyorsanız, dünyayı da kendinizi de özgür bir ülke olduğunuza inandıramazsınız.
<< Önceki Haber 'Şurası artık kesin, bu ülkede gazetecilik suçtur' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER