'Sizde hiç din iman yok mu?'

Yassıada’da Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’la birlikte milletvekili, asker ve sivil bürokratlar büyük işkenceden geçirildi... Kadın Milletvekili Perihan Arıburun saçlarından sürüklendi. Faruk Oktay, işkencede hayatını kaybetti.

SHABER3.COM

‘Beni defalarca dövdüğünüzü, emniyet kadrosu namı altında adaya gelen ekibe dövdürdüğünüzü, sizin yardımcılarınız Akay (Şakman) ve Teoman’ın (Koman) yardımları ile ayaklarımı tüfenge bağlayarak tırnaklarımı söktüğünüzü, arzu ettiğiniz ifadeleri vermediğim ve imza etmediğim için beni gece yarısı halata bağlayarak Yassıada’da baş aşağı denize sallandırdığınızı niye itiraf edemiyorsunuz?’

Yassıada Komutanı Tarık Güryay'ın 1970’te yayımlanan anıları üzerine polis müdürü Bumin Yamanoğlu, o güne kadar sadece DP'lileri bildiği işkenceleri böyle ifşa etmişti. 

27 Mayıs 1960’taki askerî darbeden sonra Demokrat Partililerin tamamı Yassıada’ya götürüldü ve yargılama sürecinde işkence gördü. Cezaevinde 10 milletvekili ve bürokrat hayatını kaybetti. 

27 Mayıs cuntası, Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun’u idamla yargılarken, 7 bin subayı tasfiye etti. DP’lilere iyi muamele ettiği tespit edilenler pasif görevlere çekildi. Bir deniz binbaşısı yapılanlara dayanamadı, adayı terk etti. Darbenin hakkını verenlerin ise yıldızı parladı. 

Yassıada’da Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’la birlikte milletvekili, asker  ve sivil bürokratlar büyük işkenceden geçirildi... Kadın Milletvekili Perihan Arıburun saçlarından sürüklendi. Faruk Oktay, işkencede hayatını kaybetti. 

DP Kütahya Milletvekili Ahmet İhsan Gürsoy, Başbakan Adnan Menderes’e yapılanları şöyle anlatıyor: “Menderes’in avukatlarının tevkif edilmesini takip eden günlerde Bayar’ın avukatı Gültekin Başak, müvekkili ile konuşmaya gitmiş. O gün Bayar avukatını fevkalade üzgün görmüş. Subay nezaretinde konuştukları için dolambaçlı yollardan sorduğu halde üzüntüsünün sebebini öğrenememiş. Sonradan Kayseri Cezaevi’nde Başak, Bayar’a o günkü durumunun nedenini anlatmış: ‘Sizi ziyaret için subay mahfelindeki odanıza doğru ilerliyordum. Önümde benden iki metre kadar ileride bir subay, muhafız olarak gidiyordu. Muhafız sizin oda kapınıza yaklaşmak üzereyken ben de rahmetli Menderes’in kapısının önüne ulaşmıştım. Kapı aralıktı. O esnada rahmetlinin gayet nazik bir şekilde aralık kapıyı daha da açarak ‘Avukat bey, benim avukatlarıma ne oldu? Onlar gelmediğine göre ben ne yapabilirim?’ şeklindeki sualleri ile karşılaştım. İşte bu anda hol kısmından nasılsa buraya gelmiş bir subayın rahmetliye ağır küfürlerle tekme tokat hücum ederek onu odaya kapattığını gördüm. Şiddet hareketlerinden mütevellit gürültüler kapanan kapının arkasında devam ediyordu. Rahmetlinin maruz kaldığı ağır muamele, sizin durumunuz ve şahit olduklarımla adeta çökmüştüm. O anda ne yapmam lazım geldiğini bugün dahi tespit edebilmiş değilim. Bir kelime ile insanlığımdan utanmıştım. Bu hadiseyi görmemek için keşke bugüne kadar yaşamamış olsaydım.”

Yine Demokrat Parti milletvekillerinden Sezai Demiray anlatıyor: “Hücreye götürüldüm. Bir gürültü ile kapı ve demir sürgüler arkamdan kapatıldı. Ayak seslerinden Yüzbaşı Necdet ve bizi getiren tomsonlu onbaşıların gittiklerini ve koridorda iki nöbetçinin kaldığını anladım. Aradan bir saat ya geçmiş veya geçmemişti ki yanımdaki hücrelerden birinden canhıraş sedalar gelmeye başladı. ‘Ölüyorum, hiç sizde din iman yok mu? Allah aşkına bana bir doktor’ diye bağırmalar duyunca kulak kesildim. Takriben 20 dakika sonra da çok aşinası bulunduğumuz yüzbaşının cırlak sesini duydum. İnleyen hücrenin kapısına gelmiş ‘Ulan doktor senin neyine’ diyerek Türkçede ne kadar küfür varsa saymaya başlamıştı. İnleyen ses ise ‘Vallahi ölüyorum yüzbaşım, doktor doktor’ diye kesik kesik seslenmeye devam ediyordu. Daha sonra koridorda birtakım sesler ve gidip gelmelerden sonra inleyen ses kesildi. Sonradan bu inleyenin, İstanbul’un genç ve enerjik Emniyet Müdürü Faruk Oktay olduğunu ve vak'adan 2-3 gün sonra Yassıada’da vefat ettiğini öğrendik.”

Zalim bazen asker bazen de bugünkü gibi sivil olur. Hizmet hareketine yapılanı, en iyi zulme maruz kalanlar anlar. Kendilerine yakıştırdıkları sıfatlar ne olursa olsun zulüm tek millettir.. 

Ali Emir Pakkan
<< Önceki Haber 'Sizde hiç din iman yok mu?' Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER