Saray Pek Güneş Almıyor Gibi!

"Saray'ın sürekli gündem dışı ve alakasız konular üzerindeki ısrarı, kendini tekrar etmesi ve olur-olmaz parlaması aşının yan tesirleri arasında sayılabileceği gibi, zihni bir arızanın başlangıcı da olabilir. "

SHABER3.COM

Kadir Gürcan | ABD
Saray Pek Güneş Almıyor Gibi!

Karantina konusunda hepimiz dikkatli olmaya çalışıyoruz. Sabırla aşı sıramızı beklerken, tedbiri elden bırakmamakta fayda var! Talihsiz kaleciler gibi, uzatmalarda gol yemeyelim. Evlerde çekildiğimiz zorunlu inzivanın ufak tefek yan tesirleri olacak elbette. Daha bir merdümgiriz, içine kapalı ve loş ışıklardan hoşlanır hale geldik. Bir de, güneş görmeyeli, tenimizin beyazlaştığı da söylenebilir. Zoom üzerinden dertleştiğimiz dostlar “Azizim, karantina sana yaramış. Nuraniliğin artmış!” diye espri yapmayı ihmal etmiyorlar. Mahallenin nüktedanları mizah kabiliyetlerini kaybetmemişler! 

Nekahet döneminin tesiri ile devlet işleri de tamamı ile durmasa bile hissedilir ölçüde yavaşladı. Bununla birlikte, motoru fazla soğutmadan, rölantide kalıp, canlı görünmek önemli bir strateji. Devlet büyüklerimizin Covid-19 Aşısı konusunda sıraya kaynamalarını bu yüzden hoş gördük. Erkan-ı Devlet ile aramız iyi olmasa da konumlarına saygıda kusur etmeyiz. Gerçi Saray işi sağlama aldı, aşının yan tesirlerini Sağlık Bakanı'nda denemenin ardından, zor-bela, hangi marka aşı olduğu devlet sırrı olarak saklandıktan sonra, ilk enjeksiyona razı oldu. İlkokulda aşılardan köşe-bucak kaçan çocuklar gibi görünmek Başkumandan'a yakışır mı? İğne vurulmaktan korkup da, aşı kapsülünü kırıp içen ya da şırıngayı görünce genç hemşire hanımlar önünde baygınlık geçiren çok delikanlı(!) gördüm ben! Can bu yahu! Kimse sokakta bulmuyor. Hele Saray'da yaşayınca hayat daha vazgeçilmez oluyor. Öyle, ön saflara atılıp kahramanlık yapmanın sadece hikayesi güzel. Varsın öyle olsun! Zira devlet denilen aygıtın boşluk kaldırmayacağı tecrübelerle sabit. 

Son beş yıldır, Meclis'ten sadra şifa bir şey duymadık. Onların oyun dışı kalmalarının Covid-19 ile bir alakası yok. Salgın sadece son bir yıldır, işleri askıya almış olmalarının meşru mazereti oldu. Merhum Nasreddin Hoca'nın “Ya Mahşer!” temennisiyle kendisini rehavete salması gibi bir durum söz konusu! Hatta bir ara, Meclis'in iktidara ayrılan bölümünde oksijen eksikliğinden dolayı ağır bir mahmurluğun salgın haline geldiği de konuşuldu. Üzerlerine serpilmiş olan ölü toprağı sessizliğinin sebebi bu olsa gerek!

Muhalefet ise evlere şenlik. Onların temiz hava ve güneş diye bir derdi yok. Kendi ayakları ile teslim oldukları yoğun bakım ünitesinden çıkma ümitlerini kaybetmiş durumdalar ve ölüme şimdiden razılar. Bir sonraki seçimde hayat kordonlarını kendi elleri ile kesip bu çileyi bitirmeye kararlılar. Başkan Biden'ın, aylar öncesinden muhalefeti adam yerine koyarak “Arayın görüşelim!” imalı zarfı adresine ulaşmadı. Aklı başında birileri Saray'a “Beyaz Saray'dan hala telefon gelmediyse, Biden'la aram iyidir. Sizi görüştüreyim!” esprisini bile akıl edemedi. Türk siyasetinin yaşadığı derin ironiyi siz hesap edin! 

Nüktedan dostların, yüzümüze bakıp D vitamini eksikliğini fark ettikleri gibi biz de Sayın Başkan'ın aynı dertten muzdarip olduğunu tahmin ediyoruz. Saray için, mümkün olduğunca Ankara'dan uzak kalıp, İstanbul'un, nisbeten daha güneşli günleri her zaman tercihe şayan. Sayın Başkan bunu dile getirmese de İstanbul'da misafir gibi görünmekten oldukça rahatsız. Saray'da da olsa, bir gözü saki'de diğeri peymane'de, iç çekip durması bu yüzden! 

Saray'ın iç siyasetteki tutarsızlıkları kimsenin dikkatini çekmiyor. Herkes “Kol kırılır, yen içinde kalır!” boşvermişliği içinde. Bu yüzden Başkan'ın ABD'de yaşanan Kongre Baskını konusundaki evlere şenlik iddiası kim vurduya gitti. Olayın üzerinden neredeyse iki aya yakın bir zaman geçti. Trump da dahil olaya bir şekilde karışanlar hakkında kanuni işlemler uygulanmaya başladı. Verilen cezalar çok ağır. Saray ise “Baskını yapanların YPG/PYD ile irtibatları tesbit edilmiştir!” şeklindeki akla ziyan bir yaklaşım ile konuya çok geç hem de çok geç dahil oldu. Kısaltma olarak verdiğimiz grupların terörist organizasyonlar olması ayrı bir konu da, Kongre Baskını ile uzaktan yakından bir alaka kurmak akıl karı değil. Saray hala, Trump'ı Başkan sanıyor olmasın!

Kongre Baskını'nın yaşandığı gün, işlerin kötüye gittiğini gören Trump, Cumhuriyetçi Kongre üyelerinden ve Başkan'a sadakatte kusur etmeyen Kevin McCharty'yi telefon ile arayarak, “Kongreye saldıranlar Antifa (Irkçı, aşırı-beyaz gruba karşı oluşmaya başlayan, Anti-faşist ve ırkçılık karşıtı bir akım! Trump, kendisine karşı olan herkesi bu şekilde isimlendiriyor!) grubu!” diye iddia edince, McCharty, Başkan ile ters düşme pahasına “Ben oradaydım! Bunlar (Trump'ın kampanya sloganı) MAGA (Make Amerika Great Again) ekibi!” (1) itirafında bulunur. Olayın üzerinden iki ay geçtikten sonra, Saray'ın hadiseye getirdiği açılımdaki savrulma, Covid-19 aşısının hasıl ettiği nekahet ve zihni dağınıklıktan olsa gerek! Aklımıza gelen en makul teşhis bu!

Eski Başkan Trump'ın faşist danışmanı Steve Bannon, Trump'ın dementia olduğu için akli muhakeme becerisinde arızalar oluştuğuna inanıyor.(2) Bannon, Trump'ın aynı şeyleri bir çok kez tekrar edip bu ısrarında direnmesini, dementia'nın en belirgin semptomlarından kaynaklandığında ısrarlı. Dementia, Türkçe'de bunaklık ve realiteden kopma olarak tarif edilen, tedavisi zor, derin bir psikolojik rahatsızlık. Eski Başkan Trump hala seçimleri kaybettiğine inanmıyor. Saray'ı da buna ikna etmiş olmalı! ABD Anayasası'nın 25. Maddesi'ne göre, böyle bir rahatsızlık, başkanın görevlerini yapamayacağı gerekçesi ile görevden alınabileceğini öngörüyor.

Saray ve iktidarın içine düştüğü çıkmazlardan kurtulmak için çok zorlandığı belli. Geçen yılın bütün iddiaları birer birer çöküyor. ABD-Yunanistan arasındaki ortak deniz tatbikatı, yeni bir Avrupa Fethi hayallerini çökertti. Geçen hafta Fransa, sessiz sedasız büyük bir uçak gemisini Akdeniz sularında yüzdürmeye başladı. Sınır dışındaki bu iki gelişmeden daha kötüsü, iki aydır değer kaybeden doların geçtiğimiz iki-üç gün içinde 2021'in bütün kayıplarını telafi etmiş olması.

Saray'ın sürekli gündem dışı ve alakasız konular üzerindeki ısrarı, kendini tekrar etmesi ve olur-olmaz parlaması aşının yan tesirleri arasında sayılabileceği gibi, zihni bir arızanın başlangıcı da olabilir. Durumu 'Dementia' başlangıcı olarak teşhis etmenin Başkan'a hakaret suçuna tekabül edip etmediğinden emin değiliz! Biz yine de, dilimizi tutup bu tür akıldışılıkların, Saray'ın güneş ışığından mahrumiyeti şeklinde yorumlamayı tercih ediyoruz. Ayrıca, İstanbul'daki seçim kaybını telafi etmek için ille de Kanal İstanbul diye tutturan Saray'ın derdine daha makul bir çare düşünmek şart! Belki de İstanbul'a ikinci bir saray yaptırma fikri, İstanbul ile dengesi bozulan Saray'ın aklını çelebilir ve millete daha ucuza mal olabilir! İç Avlu'ya doluşan Saray Soytarıları, Hazret'in sıkıntısına ilaç olamıyorlar! Bunu da mı biz hazırlatalım?

Neyse biz, son bir yıldır üzerimize çöken ve dostların da fark ettiği suni 'Nuranilikten!' kurtulmanın bir yolunu bulmaya çalışalım. Ten rengimizin eski haline dönmesi için küçük bir bütçe ayarlaması şart oldu. Covid-19 için D vitamini tavsiye ediyorlar ya! Aklınıza kötü bir şey gelmesin, bu yaştan sonra plajlarda dökülüp saçılacak halimiz yok elbette! Yazarınız yüzme bilmediği gibi, topuğunu aşan sudan başı dönecek kadar anti-aqua'dır bilesiniz. Ege'nin üzüm hasadına denk gelen kavurucu Ağustos günleri D vitamini açısından oldukça cömerttir ve emekli bütçesini fazla zorlamaz!


<< Önceki Haber Saray Pek Güneş Almıyor Gibi! Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER