Salgının süresi artıkça 'Sağlık Çalışanları' alarm veriyor

7 bin 500’e yakın sağlık çalışanının koronavirüse yakalandığı Türkiye’de sağlık personeli psikolojik sorunlarla uğraşıyor. Psikologlar onlardaki korku ve endişeleri virüsten çok "baskıcı çalışma sistemine" bağlıyor.

SHABER3.COM

"Tip 2 diyabet, aynı zamanda hipertansiyon hastasıyım. Kronik hastalıklarım dikkate alınmadı. Hatta hastalık riskim artırıldı, zorla çalıştırıldım."

Bu sözler Ankara Şehir Hastanesi’nde hemşire olarak çalışan Eylem Kaya Eroğlu’na ait. 25 yıllık hemşire Eylem Kaya, bir yandan koronavirüsle mücadele ederken bir yandan kronik hastalığına karşın çalışmaya zorlanmasının getirdiği psikolojik sorunlarla boğuşuyor.

Kaya, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın "kronik hastalıkları olan sağlık personeli zorla çalıştırılmayacak" genelgesine karşın, bu genelgenin dışına çıkan uygulamalar nedeniyle kendisi gibi çok sayıda arkadaşının zorla çalıştırıldığını anlatıyor.

Kaya, "Bizler; sağlık emekçileri uykusuzluk, uyku bozuklukları, kaygı, stres, yani psikolojik sorunların hepsini yaşayan bir grup haline geldik. Hiçbir şekilde kurumlarımız tarafından manevi olarak desteklenmedik. Sanki yokmuşuz, sanki hiçmişiz gibi bize davranıldı" diyor.

Kronik hastalıklarını gösteren dilekçesini hastane yönetimine vermesine karşın hiçbir yanıt alamadığından yakınan Eylem hemşire, psikolojik olarak geldiği noktayı da "Bu süreçte çok mutsuzuz. Hele ölen arkadaşlarımızın haberlerini okudukça 'sıra bende mi' diye düşünmekten uyuyamaz olduk" sözleriyle dile getiriyor.


"Maske depoluyoruz"

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, koronavirüse yakalanan sağlık personeli sayısını 7 bin 428 olarak açıkladı. Sağlık meslek örgütleri ise bu sayının daha fazla olduğunda ısrar ediyor.

Acil tıp uzmanı Benan Koyuncu, sağlık personelinin en büyük kaygısının koronavirüse yakalanmak, bu yüzden de sevdiklerini ve toplumu koruyamamak olduğunu anlatıyor.

Virüsle mücadele süreci başladığında en büyük kaygılarının "virüsten korunamamak" olduğunu anlatan Koyuncu, "Çünkü ilk günlerde birçok arkadaşımız kişisel koruyucu ekipmana ulaşamadı" diyor. Ancak Koyuncu’nun gözlemlerine göre salgınla mücadele süreci ilerlese de, çoğu sağlık personeli bu kaygıdan kurtulamadı. Koyuncu, bu gözlemini "Şu anda birçok yerde koruyucu ekipmana ulaşıldı ama ilerde nasıl olacak bu salgın? Çünkü devam edecek, malzeme eksikliğiyle karşılaşacak mıyız diye kaygı altındayız. Halen bir yerlere maskelerimizi koyuyoruz. Depoluyoruz bir şekilde, hani ilerde bir sıkıntı olursa oradan alalım, risk altında çalışmayalım diye" sözleriyle paylaşıyor.

Annesini ve babasını 45 gündür göremediğini anlatan Benan Koyuncu, çoğu arkadaşının sevdiklerine virüs bulaştırma riskine rağmen maddi koşullar yüzünden evlerine gitmek zorunda kaldığından yakınıyor. Koyuncu, "Evlerini ayıramadılar bu süreçte. Sevdiklerine virüs bulaştırma kaygısıyla bir sağlık personelinin nasıl çalışabildiğini siz düşünün" diyor.

Sağlık personelinin iş yükü korona günlerinde öyle artmış ki, Koyuncu bu durumun ayrı bir yorgunluk kaynağı olduğuna dikkat çekiyor. "Hastanede kıyafetlerimizi değiştiriyoruz, ayrı ayakkabı giyiyoruz, banyo yapıp, alışverişe gidiyoruz ve bütün bunlar hem kaygımızı hem yorgunluğumuzu artırıyor" diyen Koyuncu, hastaneye gelen her hastayı COVID-19 mu diye kontrol etmelerinin de iş stresini katladığını anlatmadan geçemiyor.

Şiddet bitmiyor

Benan Koyuncu, korona günlerinde sağlık personeline dönük şiddetin de üzerinde durulmasını istiyor. Öyle ki doktorların canına kasteden, koronavirüs taramasına çıkan filyasyon ekiplerini tehlikeye atan saldırılar olduğunu hatırlatan Koyuncu, "Sağlıkta şiddetin önlenmesi için gerçekleştirilen yasal düzenlemeden sonra bile bile halen şiddete uğrayan arkadaşlarımız yalnız kalıyorlar. Saldıranlar yakalanmıyor, yakalansa da gözaltına alınıp serbest bırakılıyor" diyor.


"Metal yorgunluğu"

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Yüksek Onur Kurulu üyesi, psikiyatrist Sezai Berber sağlık çalışanlarının psikolojik şikayetlerinin normal karşılanmasını isterken, onların durumunu "Sağlık çalışanları kolaylıkla yoruldum demezler ama yoruldular. Metal yorgunluğu diye bir şey var. Tükenmişlik eşiğinin sınırına yaklaşmak üzereler" sözleriyle özetliyor.

Sezai Berber’e göre tüm sağlık idarecilerinin sağlık personelini karar alma mekanizmalarından uzaklaştırdığı için psikolojik şikayetlerin arttığını anlatırken, sağlık çalışanlarına dönük sözlü ve fiziksel şiddetin sürekli arttığı uyarısı yapıyor. "Bu duruma acilen son veren önlemler alınmalı" diyen Berber, Sağlık Bakanlığı’nın tüm sağlık meslek örgütlerini salgın yönetimi sürecine dahil ederek süreci daha şeffaf yönetmesi gerektiği uyarısı da yapıyor.


"Kahramanlık rolü ruhsal yük getiriyor"

Psikolog Arda Yıldırım, virüse enfekte olma korkusundan çok çalışma sistemlerindeki bozuklukların sağlık personelinin psikolojisini yerle bir ettiği mesajı veriyor. "Örneğin sağlık politikalarıyla artmış vaziyette olan tükenmişlik ve yetersizlik halleri, salgın sürecinde daha da yoğunlaştı" diyen Yıldırım, tükenmişliğin doğal olarak görülmemesini istiyor. Yıldırım’a göre tükenmişlik, riskli iş kollarının 'doğal kefareti' olarak görülmemeli.

Yıldırım "İş yerlerinde idarecilerin şeffaflıktan uzaklaşması, artan mobbing ve işçi sağlığı-güvenliği gereklerinin yerine getirilmemesi de psikolojik iyi hal ihtimalini ortadan kaldırıyor" derken, sağlık çalışanlarına alkışlarla kahraman rolü biçilmesini de eleştiriyor. Yıldırım, "Kahraman rolü de ruhsal açıdan bir yük getiriyor. Kahramanlık rolü, gerçek sorunların gizlenmesine yarıyor" diyor ve sağlık çalışanlarının örgütlü dayanışma ihtiyacının güçlenmesini ruh sağlıklarının düzelmesinin temel koşulu görüyor.
<< Önceki Haber Salgının süresi artıkça 'Sağlık Çalışanları'... Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER