Bakan, ekonomide vizyon çizdi

Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, sağlık ve eğitim gibi hizmetlerin de döviz kazandırıcı faaliyet kapsamına alınarak, destekleneceğini bildirdi


Çağlayan, Merkez Bankasının Bakanlar Kuruluna brifinginde kurla ilgili söylenecek her şeyi söylediğini de belirterek, ''Ben, ithalatın üzerimizdeki baskısından söz ediyorum. Bu Türkiye'nin sorunu. Benim gördüğüm resmi de herkes görüyor. Bu resimde patlayan ithalat var. Ülkemde ihracatın ithalatı karşılama oranı giderek tehlike yaratıyor'' dedi. Hong Kong'daki temasları sırasında basın mensuplarıyla sohbet toplantısı düzenleyen Çağlayan, destekleme fiyat istikrar fonu (DFİF) destekleri kapsamında hizmetler sektörünün de döviz kazandırıcı faaliyet olarak değerlendirileceğini söyledi. Bu konudaki tebliğ taslaklarının Para Kredi ve Koordinasyon Kurulu üyelerinin imzasında bulunduğunu belirten Çağlayan, söz konusu tebliğler Resmi Gazete'de yayımlanır yayımlanmaz, uygulama rehberlerini de hemen çıkaracaklarını ifade etti. Çağlayan, yeni düzenlemenin esaslarını da şöyle anlattı: ''Hizmet ihracı da, mal ihracatı gibi döviz kazandırıcı faaliyet sayılacak. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere hizmetler sektöründeki döviz kazandırıcı işlemler de, mal ihracatındaki desteklerden yararlandırılacak. Örneğin üniversitelerimiz. Burada dışarıdan gelerek eğitim gören binlerce öğrenci var. Bunlar 10 bin dolardan başlayan ücretlerle eğitim görüyor. Üniversiteler de, bu şekilde ülkeye döviz kazandırıyor. O üniversiteye ülkeye döviz kazandırdığı için mal ihracatındaki gibi destek vereceğiz. Bunu sağlık sektöründe de yapacağız. Hizmetler sektöründe de ülkeye döviz getirenlere destek sağlayacağız. 33 milyar dolarlık hizmet ihracatımız var. Müteahhitlik sektörü de paralarını getirse, bu para 50 milyar dolara çıkar. Bizim dünyadaki payımız da yüzde 1,5'e yükselir.'' -''MÜTEAHHİTLER PARALARINI VERGİ NEDENİYLE GETİREMİYOR?- Basın mensuplarının Hong Kong'da müteahhitlik alanında işbirliği imkanlarının ele alındığı toplantıda Türk Müteahhitler Birliği ve sektördeki diğer meslek örgütlerinden neden temsilci olmadığını kendisine sorduğunu kaydeden Çağlayan, ''Arkadaşlar, çok uzak yerlerde ön yargılı hareket ediyor. Şurası uzak, şunun gözü kara dersen orada kalırsın. Benim daha önceki Çin ziyaretimde Çin Başbakanı bana (Biz, size finansman desteği verelim. İki ülke müteahhitleri, Irak ve diğer ülkelerde birlikte iş yapsın) önerisinde bulundu. Benim müteahhitlik sektörümün buraya gelip bir temsilcilik açması gerekmez mi'' diye konuştu. Devlet Bakanı Çağlayan, müteahhitlik sektörünün yurt dışında üstlendiği projeler karşılığında elde ettiği paraları vergi nedeniyle Türkiye'ye getirmediğinden de yakındı. Sektörün fiktif kardan vergi alındığı gerekçesiyle bu paraları ülkeye getirmediğini ifade eden Çağlayan, ''Maliye Bakanıyla da konuştuk. Bu paralar Türkiye'ye gelse... Sıcak paraya taviz vereceğimize, bundan verelim. Yurt dışı müteahhitlerimiz yılda 20 milyar dolarlık iş alıyor, Türkiye'ye yılda gelen para ise sadece 1-1,5 milyar dolar'' dedi. -KUR TARTIŞMALARI- Devlet Bakanı Çağlayan, kur tartışmalarıyla ilgili olarak da, bu konuda konuşulması gereken her şeyi söylediğini ve artık konuşmayacağını ifade etti. ''Benim asıl derdim ilk etapta TL'nin değerlenmesi. 25 Ekim'de bu konuda konuştum. Merkez Bankasının Bakanlar Kuruluna brifinginde söylenecek herşeyi söyledim. Artık söyleyecek olan işadamları. Artık işadamları konuşsun'' diyen Çağlayan, daha sonra şunları kaydetti: ''Ben, ithalatın üzerimizdeki baskısından söz ediyorum. Bu Türkiye'nin sorunu. Benim görmüş olduğum resmi herkes görüyor. Bu resimde patlayan bir ithalat var. Ben bir sanayici olarak bunu görüyorum. Sektörün içinden gelen biri olarak görüyorum. 100 bin dolar, Haziran ayında 160 bin liraydı. Bir hafta, 10 gün öncesine kadar 140 bin liraya, 138 bin liraya düştü. Bu durumda en fazla ithalatı artan sektörler otomotiv ve makine. 100 bin dolarlık makinaya Haziran'da 160 bin lira ödeyenler ki o tarihte Türkiye'de üretilen aynı makina 150 bin liraydı. Bugün ithal makine 128 bin liraya getiriliyor. İthal arabalar için 3-4 ay süre veriliyor. İlk 9 ayda ithal edilen otomobil, geçen yılın toplamına erişti. Bundan sonrası açığa yazıyor. Biz, küresel krizde ciddi bir savaştan çıktık. Kolay değil bu. Bugün ABD'de, Çin'de hava atıyoruz. Çünkü krizden güçlü çıktık. (Mali Kural gelmiyor. Türkiye'nin başı belaya girer) diyenler, geçen yıllarda (IMF'ye çabuk gidin, yoksa para bulamazsınız) diyenlerdir. Mali Kural çıkmadı da ne oldu? Sayın Başbakan, referandumun hemen ertesi Bakanlar Kurulunda (1 tek kuruş seçim ekonomisi yapılmayacak) dedi. Mali disiplin ve bütçe disiplini için herşeyi yaptık. Bugün bu kadar rahat oturuyorsak, bunun sebebi kamu maliyesi ve bütçe disiplinine verilen önemdir. (İç ve dış borçlar artıyor) deniyor. Özel sektöre bakalım. Dükkanın cirosunun borca oranı nedir. Ben ona bakarım. Türkiye'de de bu açıdan sorun yok. Ancak kur konusunda artık konuşmayacağım. Çünkü ben konuşulması gerekeni konuştum.'' -SERBEST TİCARET ANLAŞMALARI- Bakan Çağlayan, ihracat artışına dönük çalışmaları hakkında da bilgi verdi. İhracat stratejisi hazırlıkları sırasında ''Dış Ticaret Envanteri oluşturalım, en fazla ithalat yapılan 5 sektörü çıkarın'' dediğini kaydeden Çağlayan, bu 5 sektörün demir çelik, makina (otomotivi de kapsıyor), kimya, tekstil ve tarım-gıda belirlendiğini söyledi. İlk aşamada demir çeliği ele aldıklarını belirten Çağlayan, bu konudaki tespitleri de şöyle anlattı: ''Baktık ki, demir çelikte dünyanın en fazla hurda ithalatçısıyız. İnşaat demir ihracatında birinciyiz ama hurda demirde de en fazla ithalatı biz yapıyoruz. Ancak hurda demirin yüzde 75'ini alan ülke fiyatı kendisi mi belirler, başkası mı belirler? Bizde fiyatı başkası belirliyor. Sonra makina-otomotiv sektörünü inceledik. Otomotivde net ihracatçıyız ama makinada 11 milyar dolar ihracat yapıyoruz. Bunun karşılığında makine ithalatı 24 milyar dolar. Şimdi hammadde diplomasisi uygulamaya başladık. Serbest Ticaret Anlaşmaları başta olmak üzere her şeyi tek tek izleyip, bu yarıştan kopmamalıyız. Türkiye, Gümrük Birliğine girerken ben sanayici olarak çok uyardım. Ama AB'nin diğer ülkelerle anlaşmalarına taraf olmamızı Gümrük Birliği Anlaşmasından çıkardılar. Bunu bizim taraf yaptı. Niye? Güney Kıbrıs yüzünden. Her şeye bu kadar dar bir pencereden bakarsak sonuç bu oluyor. Türkiye'yi haksız yarışa sokmuşlar. AB, 15 yıldır diğer ülkelerle Serbest Ticaret Anlaşmaları yapıyor. Ben, aynı ülkelerle Serbest Ticaret Anlaşması yapmak için ter döküyorum. AB, Meksika ile anlaşma yapmış. Ben, Meksika ile aynı anlaşmayı yapmak için uğraş veriyorum. AB, Cezayir ile anlaşma gerçekleştirmiş. Ama Cezayir, 5 yıldır benimle Serbest Ticaret Anlaşması yapmaya yanaşmıyor. Benim malım ortalama yüzde 35-40 gümrük vergisiyle bu ülkelere girmek zorunda kalırken, AB malı hemen giriyor. (Zamanında bunu siz istemediniz) diyen AB de, şimdi bu anlaşmalara taraf olmamıza yanaşmıyor. Biz ne yapıyoruz? Hafiye gibi ülke ülke geziyoruz, Serbest Ticaret Anlaşması yapmadan, Tercihli Ticaret Anlaşmalarıyla bu sorunu aşmaya çalışıyoruz.'' -''HER İŞİ YAPARIM DEVRİ KAPANDI''- Artık ''Her işi yaparım'' devrinin kapandığını da söyleyen Çağlayan, ''Eskiden (Her işi itinayla yaparım) ya da (Her iş itinayla yapılır) diye yazarlardı. Sanırsınız gripin. Hani gripin de eskiden her derde devaydı ya. Artık bunlar geride kaldı. Her şey sistem ile yürüyecek. (Sen, şu şu sektöre girersen önün açık. Dış ticaret açığı da düşer) diyeceğiz. Onun altyapısını hazırlıyoruz. Değerlendirme Kurulunda bunları görüşüp, Ekonomi Koordinasyon Kurulu'na götüreceğiz. MTA'dan ve Tarım Bakanlığından da envanter istedik. Öncelikle, hangi mala, nasıl ulaşacağımıza bakacağız. Yoksa ben 65 değil, 165 ülkeyi dolaşsam, 11 tur değil, 111 tur da atsam bunları yapmazsam benim işim kolay değil'' dedi. -YENİ İHRACAT STRATEJİSİ- Bakanlık görevine başlamasının ardından Dış Ticaret Müsteşarlığını bir şirket, kendisini de bu şirketin yönetim kurulu başkanı gibi düşünerek, ''Bu şirket ne yapacak? Dışarıya mal satacak'' mantığıyla hareket ettiğini kaydeden Çağlayan, bu doğrultuda da yeni stratejiler geliştirdiklerini söyledi. ''ABD'nin 1,6 trilyon dolar, Çin'in ise 1 trilyon dolarlık ithalatında benim payım yüzde 1'lerdeyse kabahat kendimizde dedik'' şeklinde konuşan Çağlayan, yeni strateji kapsamında ülke masaları oluşturduklarını, İhracat Odaklı Üretim Stratejisi Değerlendirme Kurulu kurduklarını ve sektörel bazda planlama çabası içine girdiklerini ifade etti. Ülke masaları ile hangi ülkenin kimden, hangi malları aldıklarını tek tek araştırdıklarını belirten Çağlayan, şöyle konuştu: ''Bu bize ilginç sonuçlar verdi. Örneğin 1 trilyon dolarlık ithalatı bulunan Çin'in ithalatta 1 kalemi var ki, 122 milyar dolarlık mal ithal ediliyor. Bu kalem de çip. Bunu kimden alıyorlar? Japonya, Hong Kong, Singapur, Malezya gibi çevre ülkelerden. Yüzde 70'i buradan sağlanıyor, geri kalan bölümü ABD ve diğer ülkelerden. Türkiye'ye bir tarihte çip üretmek için bir şirket gelmişti. O günün hükümeti gereken ihtimamı göstermediği için gidip Singapur'a yatırım yaptılar. Bugün o Singapur, Çin'e çip ihraç ediyor. İhracatta Üretim Stratejisi Değerlendirme Kurulu ile birçok kuruluşu devreye soktuk. Benim ülkemde ihracatın ithalatı karşılama oranı giderek tehlike yaratıyor. (İthalat olmazsa ihracat olmaz) gibi yanlış kanı yaratılıyor. Türkiye' de süratle katma değeri yüksek ürünlere geçmeliyiz.'' -ARAPLARA AVM İHRACI VE AFRİKA TURU- Bakan Çağlayan, ''Alışveriş Merkezlerini başta Arap ülkeleri olmak üzere üçüncü ülkelere nasıl götürürüz'' şeklinde bir çalışmaları bulunduğunu da bildirdi. Çağlayan, önümüzdeki dönem Afrika'ya ihracatın artırılması için de harekete geçeceklerini söyledi. Aralık başında Fas ve Tunus'a gideceğini, ardından da Fildişi Sahilleri, Gana, Nijerya, Ekvator Ginesi, Angola, Sudan ve Etiyopya'yı kapsayan 10 günlük bir ziyaret gerçekleştireceğini kaydeden Çağlayan, ''Bu yerler, ihracatımızın çok ciddi artacağı yerler. Fransa ve ABD'li Bakanlar, bana (Afrika'ya sizinle birlikte gidelim) teklifinde bulundular'' açıklamasını yaptı. -ALMAN CUMHURBAŞKANINA KAYISI- Zafer Çağlayan, sohbet sırasında basın mensuplarına Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff'a geçmişte kayısı gönderdiğini de söyledi. Almanya'ya Ocak ayında gerçekleştirdiği resmi ziyaret sırasında bir fuara katılmak için Berlin'den Hannover'e trenle gittiklerini belirten Çağlayan, Alman Cumhurbaşkanı ile tanışmasını şöyle anlattı: ''15 Ocak'ta trende gidiyorum. Wulff ile tesadüfen yan yana oturmuşuz. Onun Aşağı Saksonya Eyaleti Başbakanı olduğunu duyunca, (Türkiye'nin bölgeye ihracatı çok fazla. Ben, bundan sonra dış ticaretle ilgili sizi muhatap alırım) dedim. Bu konudaki çalışmalarımızı anlattım. Kendisi hemen Ekonomi Bakanını telefonla aradı. O an ulaşamadı. Sonra mesaj attı. Bu arada konuşurken, Türkiye'nin bilinen ürünleri de gündeme geldi. Başbakan bana kayısıdan bahsetti. Hemen Türkiye'yi aradım ve kendisine kayısı gönderttim. Yolculuk sürerken bir süre sonra Ekonomi Bakanı aradı ve Başbakan, Hannover'de fuar açılışına katılacağımı belirterek, Ekonomi Bakanından benimle görüşmesini istedi. Ertesi sabah Ekonomi Bakanı geldi ve ben oradan ayrılana kadar bizimle birlikte oldu.'' AA
<< Önceki Haber Bakan, ekonomide vizyon çizdi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER