İstanbul hatırası

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, en az gelişmiş 50 ülkede yaşayan 600 milyondan fazla insanın yaşam koşullarının iyileştirilmesinin, etkili politikalara bağlı olduğunu kaydetti.


Conrad Otelinde düzenlenen "En Az Gelişmiş Ülkeler Dışişleri Bakanları Konferansı"nın açılışında konuşan Gül, konferansın, en az gelişmiş ülkelerin yararına işletilmesi yönündeki amacının herkes için güçlü bir öncelik taşıdığını vurguladı. Türkiye'nin bu konferansa ev sahipliği yapma kararının, aynı zamanda en az gelişmiş ülkeleri destekleme konusundaki kararlılığının bir kanıtı olduğuna işaret eden Gül, "Karşılaştığınız zorluklar, izlediğiniz hedefler, dış politika gündemimizde önemli bir yere sahiptir. Bu konferansı, birbirimizin ihtiyaçlarını daha iyi anlamak için bir fırsat olarak değerlendirmekteyiz" dedi. Abdullah Gül, konferanstan aynı zamanda en az gelişmiş ülkelere yönelik politikalarını geliştirmekte faydalanmayı ümit ettiklerini söyledi. Küreselleşmenin getirdiği zorluklarla başa çıkmanın ve fırsatlarından yararlanma kapasitesinin güç bir iş olduğunu ve bunun en az gelişmiş ülkeler için daha bir güçlük arz ettiğini belirten Gül, mevcut kapasitenin geliştirilmesinin, bu yönde başarılı bir gidişin temel unsurlarından olduğunu ifade etti. Dışişleri Bakanı Gül, şöyle devam etti: "50 az gelişmiş ülkede yaşayan 600 milyondan fazla insanın yaşam koşullarının iyileştirilmesi, bu amaçla oluşturulacak etkili politikalara bağlıdır. Ancak bu, her şeyden önce en az gelişmiş ülkelerin kendi sorumluluğudur. Büyüme ve kalkınma yönünde en uygun yollar, söz konusu koşullarda yaşayan ve kendi ülke gerçeklerini en iyi bilenler tarafından tespit edilmelidir. Ancak küresel ortamda hiçbir ülke yalnız bırakılmamalıdır. Nitekim üye devletlerin, en az gelişmiş ülkelerin özel ihtiyaçlarına yönelik BM Bin Yıl Zirvesi kararları, bu hususun uluslararası topluluğun tamamının ortak bir sorumluluğu olduğunu doğrulamıştır. En az gelişmiş ülkeler, ulusal reformlar, ticaretin teşviki ve özel teşebbüsün geliştirilmesi açısından kayda değer gelişmeler göstermiştir. Ancak en az gelişmiş ülkelerin çabaları ve kalkınma ortaklarının yardımlarına rağmen, hala yapılacak çok şey vardır. Kalkınma ortakları, en az gelişmiş ülkelerin ulusal çabaları ve politikalarını tamamlamak için daha çok çaba sarf etmelidir." Bu konuda hükümet dışı ortaklar, STK'lar ve özel sektörün katkısının aynı ölçüde önemli olduğunu vurgulayan Gül, "Uluslararası toplumun en az gelişmiş ülkelere yönelik resmi kalkınma desteği bağlamındaki taahhüdü ve hedefleri de yerine getirilmelidir. İkili ve çok taraflı borçların silinmesi ve Dünya Ticaret Örgütü DOHA Çalışma Programının hızlandırılmasından oluşan adımlar yine bu süreçte çok önemlidir" dedi. -TÜRKİYE'NİN KATKISI- Türkiye'nin bu zorlukların etkilerini hafifletmek için neler yaptığından da bahseden Başbakan Yardımcısı Gül, Türkiye'nin her şeyden önce adil, kapsamlı ve sürdürülebilir bir kalkınmanın sağlanmasını istediğini, ikinci olarak bu sorumluluğun mali kaynaklar sağlamaktan ibaret olmaması, uluslararası ekonomik sistemdeki dengesizliklerin giderilmesi gerektiğine inandığını söyledi. Mali kaynakların yanı sıra en az gelişmiş ülkelerin endişelerine cevap veren siyasi iradeye de ihtiyaç bulunduğunu vurgulayan Gül, gelişmekte olan bir ülke durumundaki Türkiye'nin, uluslararası toplumun bu konuda dikkatini çekmeye ve bilincini artırmaya çalıştığını, ancak kalkınma sorunlarına ilişkin küresel yaklaşımın değişiminin daha kapsamlı bir çaba ve işbirliği gerektirdiğini vurguladı. Dışişleri Bakanı Gül, "Bunun uzun vadeli bir çaba olduğunun farkındayız ve ne kadar sürerse sürsün bunun peşini bırakmayacağız. Bununla bağlantılı Türkiye'nin sağladığı resmi kalkınma desteği son yıllarda istikrarlı biçimde artmaktadır ve 2006 yılında 750 milyon dolara ulaşmıştır" dedi. Türkiye Kalkınma ve İşbirliği İdaresinin (TİKA) bu konudaki çalışmalarından da bahseden Gül, kurumun, 1992 yılından beri yardımların ihtiyacı olan ülkelere iletilmesinde önemli bir rol oynadığını, Orta Asya'dan Balkanlar'a, Orta Doğu'dan Afrika'ya, Asya Pasifik'ten Latin Amerika'ya kadar birçok kardeş ülkede projeler gerçekleştirdiğini anlattı. TİKA'nın 22 ofisiyle çeşitli bölgelerde birçok ülkenin kalkınmasına katkıda bulunduğuna vurgu yapan Bakan Gül, en az gelişmiş ülkeler, denize çıkışı olmayan en az gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan küçük ada devletlerindeki projelerin TİKA aracılığıyla uygulanması için 15 milyon dolar tutarında bir fon tahsis edildiğini, bu yıl hükümetin bu fona 5 milyon dolar daha ilave ettiğini bildirdi. Gül, şöyle devam etti: "Taahhütlerimiz mütevazı görünebilir, ancak bu taahhütlerin çok daha iddialı bir kalkınma planının yolunu açacağından eminim. Şimdi, bu süreci yönlendirmek üzere görüşlerinizi ve önerilerinizi bekliyoruz. Aslında sizin sürücü koltuğunda oturup boşlukları doldurmamız için izin vermenizi bekliyoruz. Türkiye olarak özellikle ziraat, sulama, temiz su tedariki, tarım işleme, bio-yakıt geliştirilmesi ve etkin kullanımı, ticari kapasitenin oluşturulması ve iletişim teknolojileri, sağlık ve eğitim gibi alanlarda artı değer kazandırabileceğimize inanıyoruz. Yaptığımız yardımlar, yalnız kalkınma desteğiyle kısıtlı değildir. Aynı zamanda, ihtiyacı olan ülkelere insani yardımda bulunuyoruz ve bunu büyük bir inançla yapmaktayız. Çünkü Türk halkı, insani krizler konusunda çok duyarlıdır." -3 YILDA 300 MİLYON DOLARLIK İNSANİ YARDIM- Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, aynı zamanda "unutulmuş krizlere" özel önem verdiklerini belirterek, "Türkiye'nin ikili yardımlarının son yıllarda kayda değer artış gösterdiğini belirtmekten memnuniyet duymaktayım. Bu yardımlar, son 3 yıl içinde 300 milyon dolara ulaşmıştır. Bu miktara STK'ların yardımları dahil değildir. Türk Kızılayı ile çok sayıda STK tarafından yapılan yardımların miktarının hükümetinkini aştığını söylemekten ayrıca gurur duyuyorum" diye konuştu. Türkiye'nin ayrıca, 2004 yılından bu yana Dünya Gıda Programı aracılığıyla, gıda sıkıntısı çeken ülkelere 6,5 milyon dolarlık yardımda bulunduğunu, programın Afrika'daki kıtlığın giderilmesi yönündeki çabalarında başlıca donör ülkelerden olduğunu kaydeden Gül, en az gelişmiş ülkelerin ticari kapasitesinin oluşturulmasına da büyük önem verdiklerini belirtti. Gül, "Türkiye, 2006 yılından itibaren en az gelişmiş ülkeler kaynaklı sanayi mallarının gümrüksüz ve kotasız pazar ulaşımını sağlamaktadır. Bu girişim, Türkiye'nin az gelişmiş ülkelere karşı özel ve olumlu bir tutum sergilemeye çalıştığını göstermektedir" dedi. Bu ülkelerin çok taraflı ticari sisteme daha iyi entegre olması için destek olmak istediklerini belirten Gül, şunları kaydetti: "Türk hükümeti, en az gelişmiş ülkelere yönelik ticaretle bağlantılı teknik yardım için, entegre edilmiş çerçeve dayanışma fonuna 1 milyon Amerikan Doları katkıda bulunmaya karar vermiştir. Bunun, en az gelişmiş ülkelerin ticaret kapasitesinin artmasına katkıda bulunacağını umuyoruz. Türkiye, en az gelişmiş ülkelerin borçlarının hafifletilmesi için girişimleri desteklemektedir. Donör ülke olarak, IMF'nin yoksulluğun azaltılması kapsamındaki düzenlemelerini desteklemeye devam edeceğiz. Türk özel sektörünü az gelişmiş ülkelere yatırım yapmaları konusunda teşvik etmekteyiz. Doğrudan yabancı yatırımlar, bu ülkelerdeki iş fırsatlarını artırmak suretiyle sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasında kritik role sahiptir. Birbirimize öğretecek pek çok şey olduğuna inanıyoruz. Bundan böyle Türkiye, en az gelişmiş ülkelerin temsil edilmediği uluslararası forumlarda, onların görüşlerini ve endişelerini daha iyi yansıtmak için bu ülkelerin sesi olmaya çalışacaktır. Kendimizi, bu işbirliğini bir başarı hikayesine dönüştürmeye adadık. Bunun için gerekli irade ve potansiyele sahip bulunmaktayız." Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Gül, konuşmasının sonunda BM'ye, en az gelişmiş ülkelere ve BM Kalkınma Programına konferansın başarıyla düzenlenmesindeki rehberlikleri için şükranlarını iletirken, BM'nin diğer örgütlerine de konferansın düzenlenmesinde gösterdikleri yakın işbirliği için teşekkür etti. aa
<< Önceki Haber İstanbul hatırası Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER