Minareden yayılan ezan ve düşündürdükleri...

Samanyoluhaber.com yazarı Akif Coşkun'dan anlamlı bir yazı.

Ramazan-ı şerif bir kez daha gelişiyle kalplere inşirah verdi. Gergin geçen Türkiye gündeminde, 'bir aylık da olsa sığınılacak bir huzur limanı' Ramazan ayı bizlere güzel kapılar açabilir. Coşkun'un yazısında da belirttiği gibi: ''Bir Hak dostu,  'Ne zaman açlık ve susuzlukla imtihan edildiysem, Allah ruhi tecrübelerimde sürpriz kapılar açtı' der'' 

İşte o yazı...
***
Bu Ramazan
Seksen ihtilali gece yarısı dört sularında uygulamaya konmuştu, ancak insanların hadiseden haberdar olmaları sabahın daha geç saatlerini buldu. Günlük mesailerine kalkanlar, yıllardır hiç sekmeden kulak aşinası oldukları mensucat fabrikasının altı buçuk borusunu duyamamalarını ya derin uykularına veya “Altıbuçuk borusu ötmüştür, ben duymamışımdır.” mazeretine vermişlerdi.  

İşçi servislerine binmek için evinden çıkanlar, durağa vardıklarında darbe olduğunu ve sokağa çıkma yasağının ilan edildiğini öğrendiler. Haftanın son günü zoraki bir izin ile taltif edilmiş olmak iyi bir sürprizdi şüphesiz, ama insanlar  çalışmak için çıktığı evden, on dakika içinde geri dönmüş olmanın verdiği şaşkınlığı yaşıyorlardı. Şaka değil, darbe olmuştu. Yüzleri sararmıştı, korkmuşlardı. Askerlik yapmak başka, ihtilal gününde askerlerle karşılaşmak şüphesiz bambaşka bir şeydi. 

Kuşluk vaktine doğru artık sokaklardan el ayak çekilmişti, açık pencerelerden, defalarca tekrar edilen ihtilal beyannamesi konuşmaları ve ihtilal günlerinin olmazsa olmazı kahramanlık marşları duyuluyordu. Kimsede ne konuşmaya iştah, ne de kapı önüne, sokağa, köprübaşına çıkacak cesaret kalmıştı. Çıkmak isteyenleri de anne-babalar, “Oğlum siz ihtilalleri bilmezsiniz, zaman delikanlılık zamanı değil.” diyerek önlerini alıyorlardı. 

Günlerden Cuma idi. Öğle vakti geldiğinde, cami minaresinden yükselen ezan sesi, evlerdeki televizyon seslerini bastırmakla kalmamış, evlere çöken korku, endişe ve çekingenliği de dağıtıvermişti. Bu öğle ezanı, müezzin efendinin dini gayretiyle mi, vazife düşkünlüğü ile mi, yoksa “Ezan da yasak olacak değil ya!” kıvrak makuliyetiyle mi, sebeb ne ise, gönüllerde o güne kadar uyardığı inşirahın çok ötesinde başka bir heyecan uyarmıştı. Ezanı duyanlar, “Ezan okunduysa, bu davete icabet edilir.” deyip cami yoluna aktılar. Bir anda sokakta meydana gelen hareketlilik, istikametlerini camiye vuran ihtiyarlarda, Sur'un üflenişi heyecanına dönüştü. İhtilalin her tarafa çöken kesif havası, ezanın ruhlara verdiği genişlikle biraz olsun hafiflemişti. O gün cemaat, Efendimiz (SAV)'in bir namaz vaktinde Bilal-i Habeşi'ye, “Erihna Ya Bilal!” buyurmasını o güne bakan tecellisiyle daha bir derin hissetmişti.

İbadetlerin vakitleri Şer'i Şerif tarafından, kullara fazla bir  tasarruf imkanı bırakılmaksızın  belirlenmiştir. Vakitleri geldiğinde mükellef olanların o vakte terettüb eden vazifeyi ifa etmeleri beklenir. Vakitleri vahyi hikmet ve bereketlerle mümin hayatına giren ibadetler, çoğu zaman farkedilemese de, faniliklerle çevrili insan hayatı için öbür aleme açılan koridorlarlar oluştururlar. Dış şartların müsaitsizliği, bütün nazarları dünyaya kilitleyen büyük hadiseler müslümanların ibadet takviminde köklü bir rol oynayamamıştır.

Bu yıl Ramazan ayı yine kendi müştemilatıyla; hilali, sahuru, imsakı, teravihiyle inananların hayatlarına girdi. Ramazan'ın sonuna kadar en önemli hadiseler bile, imsak, oruç ve iftar'ın oluşturduğu havanın gerisinde kalacak. Ne dünyada moda haline gelen İslam aleyhtarlığı ne de İslam coğrafyalarında müslümanları farklı göstermek için girişilen komplolar, kendi takvimiyle gelen Ramazan'ın edasını engelleyemeyecek. Müminler, dünya kendilerine nasıl bakarsa baksın, mümin olma hususiyetleriyle Allah'ın onlara bu ay ve içindekilere vaadettiği bütün mazhariyetlere, harici hiçbir tesirin değiştiremeyeceği şekilde muhatap durumdalar. Ahiret karşılıklarıysa, La Tuhlifu'l-Va'd'in yanında mahfuz bulunuyor.

Ramazanlar geldiğinde, eski Ramazanlar'dan bahsetmek nedense adettendir. Halbuki her Ramazan yepyeni, kendi müştemilatı ile dopdolu olarak gelir ve kendinden olmayan hiçbir suni malzemenin bünyesinde barınmasına müsaade etmez. Hatta bu tür harici şeylerin, ibadetlere hasredilmesi gereken ciddiyet ve duyarlılığı dağıttığı, uyanan ibadet neşvesini zayıflattığı bile söylenebilir. Dikkatli olmakta fayda var.

2014 yılı müminler açısından uzun bir yıl olacağa benziyor, şu haliyle bile çok kimseyi epey hırpalamış durumda. Sanki hiç geçmeyecekmişcesine gerginlik ibresi tırmanmaya devam ediyor. Bu yılın Ramazan'ı da senenin en uzun günlerinde eda ediliyor. Her tarafı ibadetle dolu olan bu ayda, ilahi takdir neleri barındırır bilemiyoruz ama, ibadet vakitlerine sayısız hikmetler yükleyen Alim-i Hakim'in bunda da hikmetlerinin olduğunda şüphe yok. Uzun günlerde açlık ve susuzlukla müminlere, dünya ve içindekilerin bütünüyle faniliğini, ebedi mutluluğun öbür alemde olduğunu derinden duyurması herkesin aklına gelecek hikmetlerden. Bir Hak dostu, “Ne zaman açlık ve susuzlukla imtihan edildiysem, Allah ruhi tecrübelerimde sürpriz kapılar açtı.” der.

RAMAZAN İMSAKİYESİ
Ramazan başlangıcından itibaren imsak ve iftar vakitlerini buradan takip edebilirsiniz.

3:45

20:26

HADİS-İ ŞERİF
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:


“Kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum; vasiyyetimi tutunuz. Zira kadın kısmı kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en eğri yeri üst tarafıdır. Eğri kemiği doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi hâline bırakırsan, yine eğri kalır. Öyleyse kadınlar hakkındaki tavsiyemi tutunuz. ”

Buhârî, Enbiyâ 1, Nikâh 80; Müslim, Radâ’ 60. Ayrıca bk. Tirmizî, Radâ` 11, Tefsîru sûre (9) 2; İbni Mâce, Nikâh 3