Demirel bile geçse...

DP, Hüsamettin Cindoruk'u devreye sürmeye hazırlanıyor. İşte iddialı bir şey söylüyorum:

Demirel bile geçse...

Demirel'i bile devreye sürse bu işin toparlanması zor. Çünkü DP, Cumhurbaşkanlığı oylamasında 367 kırılması yaşadı ve çok hayati bir noktada misyon kaybına uğradı. Demirel, böyle bir kırılmayı Cumhurbaşkanlığında 28 Şubat sürecine yönetmen olmakla ya da uyum sağlamakla yaşadı ve misyon kaybına uğradı. Demirel için "Zaten misyonu neydi ki?" diye bir soru sorulmasını yadırgamam, ama gene de, ben halk iradesinin bazen liderleri bile bir ölçüde belirlediğini düşünürüm. Mesela halk iradesi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Fırka liderliğini bile belirli bir misyonla donatmıştır. Çok partili hayata geçildikten bu yana da "sağ parti liderlikleri" halk iradesi istikametinde bir misyon içinde görülmüşlerdir. DP'ye yeniden dönersek... Mehmet Ağar, DYP'de liderliğe geldikten sonra bir çizgi tutturmaya gayret etti. Bunda, sanırım, Celal Adan'ın da katkıları oldu. Tutturulmak istenen çizgi, "milletin değerler sistemi"ne uyumu öngören bir çizgi idi. Bu vurgu, açıkça olmasa da Demirel'den başkalaşmayı öngören bir vurgu idi. Bir 28 Şubat tahliline dayanmaktaydı. Zımnen söylenen şuydu: 28 Şubat öteden beri "Demokrat Misyon"la mücadele ederek gelen bir operasyon idi. MGK marifetiyle yürütülmüş olması, özdeki niyeti gizlemeye kafi gelmemekteydi. Demirel'in Demokrat misyonun liderliğinden gelip bu operasyonla bütünleşmesi, tabanda ciddi bir duygu tahribine yol açmıştı. Ve tabanla yeniden iletişim sağlamak için yeni bir dile ihtiyaç vardı. Bana göre Ağar - Adan ikilisinin o dönemde oluşturduğu dil, bu iletişimi bir hayli geliştirdi. Mesela, Ak Parti ile münasebette, asla bir CHP dili kullanılmadı. Ak Parti tabanını kırıcı bir söyleme asla itibar edilmedi. Aksine, beden dili jestleriyle bu tabanın sevebileceği tavırlar sergilendi. Bu tabanın taleplerine yansıyan özgürlük çerçevesine sahip çıkıldı. İHL ve Başörtüsü gibi konular Ağar'ın konuşmalarına girdi. İnsanlar "Aaa, dediler, Ağar bir değişim geçiriyor, derin devlet çizgisinden millet çizgisine doğru bir yol alış gözleniyor." Sonra belki "Acaba bu samimi mi?" soruları soruldu, ama bu sorular bile kuşkudan çok inanmaya yönelikti. Öyle oldu ki, kamuoyu yoklamalarında Ak Parti'ye oy verenlerin "ikinci partisi" gibi sonuçlar çıkmaya başladı. Bu dönemde zaman zaman Ağar - Adan'la bir araya geldik. Gidişten memnundular. Sonra işte o meş'um hadise yaşandı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde 367 krizi. O kadar yazıldı, konuşuldu, edildi ama DP bütünleşmesi içinde Mumcu ile Ağar, bugün tam bilinmeyen bir anaforun içine düştüler ve kendi elleriyle inşa ettikleri binayı tahrip ettiler. Onlara bugün ben, Kur'an'daki bir ayeti okumalarını tavsiye ederim: "İpliğini sağlamca büküp eğirdikten sonra çözen, böylece bütün emeğini boşa çıkaran kadın gibi olmayın!" (Nahl suresi, 92) Yapılan tamamen bu idi. Derin bir oyun oynanmıştı, ve bu oyunda Ağar ile Mumcu, sözcüsü oldukları toplum tabanıyla asla uyuşmayan bir rol üstlenmişlerdi. -Cumhurbaşkanlığı seçiminin millet nezdinde kazandığı manayı okuyamamışlardı. -Ve bu seçimde demokrat - muhafazakar tabanın ana muhalefeti olan CHP ile (ve askeri bürokrasi ile) yan yana düşmüşlerdi. Ne gibi? Tıpkı Demirel'in 28 Şubat duruşu gibi. Ondan sonra hezimet başladı. Cindoruk da o günlerde, 367'ciydi. ve Cindoruk, yaşanan süreçte hep demokrat - muhafazakâr tabanla çelişen duruşlar sergiledi. DP'yi Cindoruk kurtaramaz. DP'yi Demirel bile kurtaramaz. Bunun olmayacağını sanırım en iyi Celal Adan bilir. Atı alan Üsküdar'ı geçmiştir. Şu anda at, Ak Parti, onun süvarisi de, kim ne derse desin Ak Parti liderliğidir. Çünkü Demokrat - Muhafazakâr dili en iyi konuşan odur; hem de, çok daha sahici bir şekilde... AHMET TAŞGETİREN - BUGUN
<< Önceki Haber Demirel bile geçse... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER