Mustafa Özcan, Hablemitoğlu cinayeti ile ilgili ilk kez konuştu

tr724'ün sorularını cevaplayan Mustafa Özcan, iddia edildiği gibi Necip Hablemitoğlu ile görüşme talebinin bile olmadığını söylüyor.

Mustafa Özcan, Hablemitoğlu cinayeti ile ilgili ilk kez konuştu

15 Temmuz sonrası bütün faili meçhuller gibi akademisyen Necip Hablemitoğlu cinayeti de Hizmet Hareketi’nin ‘bahçesine’ bırakılmak isteniyor. Bunun için de Mustafa Özcan’ın ismi ortaya atıldı. Çelişkiler ve vehimlerle dolu Hablemitoğlu iddianamesine göre Hablemitoğlu’nun ‘öldürülmesi’ talimatını Mustafa Özcan vermişti. Hakkındaki iddiaları Mustafa Özcan’a sorduk.

Hablemitoğlu’yla hiç tanışmadığını ve iddia edildiği gibi bir görüşme talebinin bile olmadığını söyleyen Özcan, iddianamenin ise cinayetin asıl faillerini gizlemek için hazırlandığını söylüyor. Özcan, “Hablemitoğlu ile görüme talebim olmadı. Zaten olsa kendisi tarafından ifşa edilirdi. Suikasti medyadan öğrendim. 2002’den 2015’e kadar Türkiye’deydim. 13 sene boyunca bu konuya dair kimse bana bir şey sormamış, hiçbir delil ortaya çıkmamış. Üzerinden 20 sene geçtikten sonra ortada elle tutulur hiçbir delil yokken böyle bir iddianın ortaya atılması, suikastın asıl faillerinin gizlenmek istendiği gösterir.” diyor.

Akademisyen Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesinin üzerinden 20 yıl geçti. Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002’de, AKP iktidara geldikten hemen sonra evinin önünde uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetmişti. AKP döneminin ilk faili meçhul cinayetiydi. Yürütülen soruşturmalarda olay yerinde hiçbir ize rastlanmamıştı. ‘Faili meçhul’ olarak kalan cinayet soruşturmasında yıllarca bir arpa boyu yol alınamadı.

HABLEMİTOĞLU’NU ÖLDÜRDÜM, PARAYI ALDIM

Ergenekon soruşturmasıyla birlikte suikastteki sır perdesi aralanmaya başlamıştı. Ergenekon davasının 215. duruşmasında gizli tanık Kıskaç, ikinci Ergenekon davasının tutuksuz sanığı Osman Gürbüz’ün kendisine, “Sıkmasaydım bu kadar para olur muydu? Necip Hablemitoğlu’nu öldürdüm, parayı aldım. Patron benim, jandarmada komutanım var, adı da Levent Ersöz.” dediğini söyleyecekti.

EYMÜR: ASKERİ İHALELERLE İLGİLİ BİLGİ SIZDIRINCA HEDEF HALİNE GELMİŞ OLABİLİR

Ergenekon Davası tutuklu sanıklarından Osman Yıldırım da ifadesinde Hablemitoğlu’nu Osman Gürbüz’ün öldürdüğünü ve Veli Küçük ile Muzaffer Tekin’in azmettirdiğini söylemişti. Ayrıca eski MİT Kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür de “Hablemitoğlu, askerî ihalelerle ilgili bilgi sızdırınca Ergenekon’un hedefi hâline gelmiş olabilir.” ifadelerini kullanmıştı. Hablemitoğlu, Alman vakıfları üzerine yaptığı araştırmalarla dikkat çekiyordu.

15 TEMMUZ SONRASI SORUŞTURMANIN SEYRİ DEĞİŞİYOR

Ancak 15 Temmuz sonrası bütün diğer faili meçhuller gibi Hablemitoğlu cinayeti de Hizmet Hareketi’nin ‘bahçesine’ bırakılmak istendi. Soruşturmanın yönü yine değiştirildi. Bunun için de Mustafa Özcan’ın ismi ortaya atıldı.

Sabah gazetesi Abdurrahman Şimşek imzasıyla 8 Şubat’ta yayınladığı haberinde Mustafa Özcan’ı ‘suikastın talimatını vermekle’ suçladı. Sabah’a göre, talimatı 6 kişilik suikast hücresine ulaştıran isim de Hizmet Hareketi’ne yönelik soruşturmalar kapsamında tutuklanan eski MİT görevlisi Enver Altaylı’ydı.

NURİ GÖKHAN BOZKIR ADI, 15 TEMMUZ SONRASI ORTAYA ATILIYOR

Necip Hablemitoğlu’nu öldürmekle suçlanan eski Özel Kuvvetler Komutanlığı görevlisi Nuri Gökhan Bozkır, MİT tarafından Ukrayna’da yakalanıp Türkiye’ye getirildi. Nuri Gökhan Bozkır’ın adı da yine 15 Temmuz sonrasında soruşturmaya dahil edilmişti.

Gazeteci Zihni Çakır, Hablemitoğlu’nu halen görevli muvazzaf bir asker olan T.M’nin öldürdüğünü ve silahı da Mogan gölüne attığını söyledi. Ancak yapılan incelemede T.M.’ninolay günü yurt dışında olduğu ortaya çıktı. Bunun üzerine Hizmet Hareketi’ne yönelik ‘çatı’ davada ifadesine başvurulan Çakır, bu bilgiyi kendisine Nuri Gökhan Bozkır’ın verdiğini söyleyecekti. Sonrasında yapılan HTS incelemesinde Bozkır’ın cinayetten bir gün önce Hablemitoğlu’nun evinin yakınlarında sinyal verdiği tespit edildi. (Savcılık böyle olduğunu iddia ediyor).

TUTUKLANAN İLK ŞÜPHELİ

Nuri Gökhan Bozkır, ÖKK’dan yüzbaşı rütbesindeyken ihraç edilmişti. Sauna çetesinde adı geçiyordu. Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesinde yakalanan ve IŞİD’e gönderilmek istenen soğan yüklü TIR’daki patlayıcı maddeler davasının da firari sanığı olan Bozkır, Hablemitoğlu cinayetinin gözaltına alınan ilk şüphesi oldu.

BOZKIR’LA CEMAAT’İN İLİŞKSİ BULUNAMAYINCA ÖZCAN ADI ORTAYA ATILDI

Dünyayı Gülen Cemaati’nin ‘silahlı terör örgütü’ olduğuna ikna edemeyen Erdoğan rejimi, Hablemitoğlu suikastini de Gülen Cemaati’nin üzerine yıkmak için her şeyi yapıyor. Son olarak Hablemitoğlu cinayetiyle ilgili iddianamede bu net olarak görüldü.

İddianameye göre Hablemitoğlu’nun öldürülmesi emrini Mustafa Özcan veriyor. Söz konusu iddianın hiç bir somut delili yok. Zihni Çakır’ın ‘beyanları’ en önemli delil olarak sunuluyor. Savcı, ‘Mustafa Özcan, Fethullah Gülen’den habersiz iş yapamaz, o yüzden Gülen de suçlu’ gibi saçma sapan bir çıkarımda bulunarak iddianameye onun da adını ekliyor. Eski MİT’çi Enver Altaylı da ‘aracı’ymış! Ergenekon soruşturması sanıklarından emekli Albay Levent Göktaş ise ÖKK’da bulunan ‘tetikçi’ birindenmiş. Bozkır’la aynı ekipte yer alıyormuş…

Hakkındaki iddiaları Mustafa Özcan’a sorduk. Özcan’a göre Bozkır’la Hizmet Hareketi’nin bağlantısı tespit edilemeyince kendisi ve Enver Altaylı’nın ismi soruşturmaya dahil ediliyor.



Mustafa Özcan’ın tr724'ün sorularınıza verdiği cevaplar şöyle:

HABLEMİTOĞLU’YLA GÖRÜŞME TALEBİM ASLA OLMADI

Necip Hablemitoğlu’yla tanışıyor muydunuz? Hiç görüştünüz mü?

Hayır hiç tanışmadık. Kendisiyle görüşme talebim de olmadı. O dönemde bir televizyon programına çıkıp Hizmet Hareketi hakkında olumsuz konuştuğunu duymuştum. Ama sadece o değil ki o zaman da pek çok isim Fethullah Gülen Hocaefendi ve Hizmet Hareketi aleyhine çok şey konuştu ve yazdı. Necip Hablemitoğlu da bunlardan sadece birisiydi. Hiç birine cemaat tarafından en küçük bir zarar gelmedi ki Hablemitoğlu’na gelsin.

O dönemde bu cinayetin AKP’nin iktidara gelmesinden rahatsız olan derin odakların işi olduğu söylendi. Yapılan soruşturmalardan netice alınamadı, sonra da faili meçhuller arasına karıştı.

Benim ölümünden 3 ay önce Hablemitoğlu ile görüştüğüm iddia ediliyor ki bu tamamen yalandır. Böyle bir görüşme talebim olmadı. Olsaydı Hablemitoğlu tarafından zaten ifşa edilirdi.

Ben 2014’te Türkiye’den ayrıldım. Cinayet 2002 yılında işlendi. O gün Hocaefendi hakkında açılan davalarda bu konuyla ilgili hiç bir suçlama olmadı. Ben de bugüne kadar Hablemitoğlu cinayetiyle ilgili hiç suçlanmadım.

SUİKASTI MEDYADAN ÖĞRENDİM

Hablemitoğlu suikastını ilk duyduğunuzda bu cinayetin Cemaat’in üzerine yıkılacağından endişe ettiniz mi?

Suikasti herkes gibi ben de medyadan öğrendim. Elbette üzüldüm. O gün dost veya düşman fark etmeksizin Hizmet Hareketi’nin cinayet işleyeceğine asla inanmazdı, bu yüzden öyle bir endişem olmadı. Ama bunun bir provokasyon olduğunu, bu suikast bahane edilerek dindar kesim üzerinde baskılar kurulacağından endişe ettik. O dönemde az sayıda bazı marjinal isim bu tür iddialarda bulunsa da o zaman yapılan soruşturmada cinayetin Hizmet Hareketiyle ilişkisine dair en küçük bir delil ortaya konulamadı.

İDDİANAMEDE ŞAHSIMLA İLGİLİ TEK BİR SOMUT DELİL YOK

İddianameyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

İddianameye bakıldığında hiç bir şekilde bize bu suçun isnat edilmesinin tutarlı bir tarafı yok. Somut tek bir delil, belge yok.

Ben suikastın yapıldığı 2002 senesinden 2015 senesine kadar Türkiye’deydim. 13 sene boyunca bu konuya dair kimse bana bir şey sormamış, hiçbir delil ortaya çıkmamış. Şimdi üzerinden 20 sene geçtikten sonra ortada elle tutulur hiçbir delil yokken böyle bir iddianamenin ortaya atılması, suikastın asıl faillerinin gizlenmek istendiği gösterir.

Ben yıllarca İstanbul Merkez Vaizliği görevinde bulundum. Görevim dolayısıyla bugün devleti yöneten isimlerin tamamına yakınıyla tanışıklığım olmuştur. Beni tanıyan hiç kimse böyle bir şey yapmayacağımı da bilir.

ENVER ALTAYLI’YLA DEMİREL’İN TAVSİYESİ ÜZERİNE TANIŞTIM

Enver Altaylı’yla nasıl tanıştınız?

Sayın Enver Altaylı ile 9’uncu Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel’in tavsiyesi üzerine tanıştım. O da şöyle oldu: Sayın Demirel o zamanki diyanet İşleri Başkanı Sait Yazıcıoğlu ile Orta Asya gezisine gitmiş. Gittiği yerlerde kendisinden Türkiye’nin din eğitimi için destek olmasını talep etmişler. Ve bu kapsamda protokoller imzalanmış. O tarihten sonra benim de İstanbul Merkez Vaizi olarak görev yaptığım dönemde Balkanlar ve Orta Asya’dan çok sayıda yabancı öğrenci Türkiye’ye geldi. Bu öğrencilerin barınma ve eğitim ihtiyaçlarının karşılanması için İstanbul Müftülüğü bünyesinde oluşturulan komisyonda ben de görev aldım. Merhum Demirel’in de bu faaliyetlerimden haberdar olduğu için Enver Altaylı’ya benimle görüşmesini tavsiye etmiş. O vesileyle tanışmış olduk. Sayın Altaylı ile Necip Hablemitoğlu hakkında ne sağlığında ne de ölümünden sonra hiç bir görüşmemiz olmadı. Bunlar tamamen uydurulmuş, iftiradan öte geçmeyen isnatlar.

HTS KAYITLARI; BEN O BÖLGEDEN ONLARCA DEFA GEÇTİM

Cinayetin işlenmesinden kısa süre önce sizin ve Enver Altaylı’nın HTS irtibatlarınız olduğu iddia ediliyor.

Son dönemde HTS kaydı üzerinden insanlara cürüm atfetmek çok yaygınlaştı. Ben HTS raporlarını görmedim. 20 sene önce nereye gittiğimi, kiminle konuştuğumu hatırlamam mümkün değil. Bazı davalarda ‘HTS kayıtları var’ denilerek insanların suçlandığını, davalar açıldığını, sonradan mahkeme safhasında öyle bir kayıt olmadığının ortaya çıktığını duymuştum. Yıldız bölgesinden ben onlarca defa geçmiş olabilirim.

Ortada bir konuşma var mı, yok. Üstelik kanunlara göre bu kayıtların çoktan imha edilmiş olması gerekirken 20 sene sonra bir cinayeti sırf hizmet hareketine yıkmak için böyle bir kaydın olduğu iddiası saçmalıktan öte bir şey ifade etmiyor.
<< Önceki Haber Mustafa Özcan, Hablemitoğlu cinayeti ile ilgili ilk kez... Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER