Kur'an hizmeti her şeyin üstünde

Nur Hizmetinden bazıları o tertemiz hizmetlerinin kudsiyetini bir tarafa bırakarak iktidardakilerin yanına yaklaşmaya çalışıyor.

SHABER3.COM

SAFVET SENİH - SAMANYOLUHABER.COM

1980 ihtilali sonrasında Adıyaman’dan Dursun Kutlu, Bektaş Bey ve Abdülkadir Kayır Elazığ’a gelirler. Dersanede Hulusî Ağabeye hususî bir mesele sormak istediklerini söylerler. Hulusî Ağabey, durumu kavrar;  “Bizim hususî bir meselemiz yok, ne soracaksanız sorun” der. Onlar, “Efendim Anayasa referandumuna EVET  mi diyeceğiz. HAYIR  mı diyeceğiz?” derler.
Hulusî Ağabey, “Kardeşlerim, ben (Yirmi Sekizinci Mektubun Birinci Meselesindeki)  RÜYA  bahsinin başındaki (Evliyaullaha tuzak olan o hayaller, Hudâ bahçesinin ay yüzlülerinin cemallerinin yansımasındaki)  ‘HAYALLER  EVLİYALARIN  TUZAĞIDIR’ ibaresini ELLİ  YILDIR  çözemediğimden kendime ceza verip iki gün oruç tuttum. Ondan sonra Cenab-ı Hak lütfetti de Yirmi Dokuzuncu Mektub’un (Telvihat-ı Tis’a’nın)  Üçüncü  Telvihi ilham oldu. Camilerin Arkasında zikr-i İlahî ile, cûş u huruşla yapılan zikirlerin, camilerdeki feyzi muhafaza etmek ve AVLAMAK  mânâsında olduğunu anladım. Şimdi ben de zannettim ki, sizin de Risale-i Nur’daki bir meseleyle ilgili böyle bir müşkülünüz var, onun için bana sormaya geldiniz. Her neyse!” dedikten sonra sorularıyla ilgili yine genel bir ifade kullanarak “Kardeşim fitneye sebebiyet vermeyecek şekilde verip kurtulursunuz.” der. Böylece aslında ehemmiyeti olmayan gelip geçici siyasî meseleler üzerinde merakla durmayı ve aralarında niza ve çekişme yapmayı Risale-i Nur Talebelerine yakıştırmaz. 
1978’li yıllarda siyasî tartışmaların ayyuka çıktığı, zihinleri meşgul ettiği ve Nur Talebeleri arasında sû-i zanlar kapı açtığı bir zamanda, Hulusî Ağabey, her zamanki soğukkanlılığını muhafaza ederek, Nur Dairesine siyasetin bulaştırılmaması için gayret sarfeder. O gün kendilerini siyasetin akıntısına kaptıranlar, Hulusî Ağabeyin tavrını TENKİDE  kalkışır, onu da siyasî tartışmaların içine çekmeye çalışırlar.
Bu maksatla Hulusî Ağabeyi ikna ve irşad etmek üzere bir grup ziyaretine gelirler. Kendilerine göre deliller ileri sürerek SİYASETLE  MEŞGULİYETE  FETVA   çıkarmaya çalışırlar. Muhammed Orakçıoğlu, “Hulusî Ağabeyi hiçbir zaman o kadar celalli görmedim!” der. Kendisine ders vermeye kalkan bu gruba karşı, Hulusi Ağabey, o güne kadar takınmadığı bir tavır takınır. Yaptığı izahları kaale almayan gruba, “Siz beni ne zannediyorsunuz? Getirin Sikke-i Tasdik-i Gaybîyi okuyun!” demek zorunda kalan Hulusi Ağabey haddini aşanlara şöyle der: “Siyasetle uğraşanlar bu camiamıza girmesinler, gidip siyasetle uğraşsınlar. Cemaatin içine fikri bozuk birisi gelirse benden FEYİZ  KAPISI  kapanıyor ve konuşamıyorum, nefesim kesiliyor. Kerametim yok ki, göstereyim. Bundan dolayı siyasetçiler bizimle uğraşmasınlar ve içimize girmesinler.
“Risale-i Nur Talebeleri de siyasetle uğraşmasınlar ve onların içlerine girmesinler. Çünkü topu (hepsi) YALANDIR.  Apaçık konuşuyorum. İsterlerse kafamı kessinler, ben yine susmam ve doğruyu konuşurum. Yoksa âhirette mesul olurum. 
“Bu fesad-ı ümmet zamanında, ya imanı tehlikeden kurtarmak veya imanı elden çıkarmak tehlikesi vardır. Allah bizleri korusun.
“Eğer içimizde siyasetçi varsa, bıraksın. Bırakamıyorsa, içimize girip bizi meşgul etmesin, defolup başka yerlere gitsin. Bizim cemaatimize gelmesin, yoksa ne yapacağımı ben bilirim.
‘Euzü billahi mine’ş-şeytanı ve’s-siyase’ deyip siyasetten el çekmek lâzımdır. Sandığa gidip orada ne yapacaksa yapsın ve orada siyasetini sandık başında göstersin. Bu kadar bize izin verilmiş, daha ileri gidersek TOKAT  YERİZ.  ALLAH  KORUSUN. Soran olursa ‘Hangi partiye verdin?’ Sen ‘Attım gitti!.’ de.
“Siyasetle meşgul olmak değil, belki düşünmesinin bile zarar vereceğini hesaba katmalı. Bu işi iştahlılara bırakmalı, hizmete devam Azrail ile fikirleri temizlemeli ve içimize girmiş siyasî fikirlerin tesirinden kurtulmalı.
“Siyasete bulaşan, muhakkak bir yere iltihak edecek. Bu işlerin hiçbirine karışmamak lâzım. Çünkü münakaşaya yol açar.
“Eğer aklın, vazifelerle ilgili olmayan şeylerle uğraşacak olursa, aklına de ki: ‘Çekil ıradan! Bizim başka işlerle uğraşacak vaktimiz yok.’ Âhirette, ‘Sen hangi partidensin?’ diye mi sorulacaklar? Hayır, hayır, öyle değil. Allahü Taâlâ âhirette sırf Allah rızası  için bir araya gelmiş ve hizmet etmişlerin mükafaatını verecek. Bizim siyasetle uğraşacak vaktimiz yoktur.
“Bir gün siyasetle uğraşsam o gün feyizle o gün ders yapamıyorum. Mânevî feyizler sâlim olamıyor. Cemaat de istifade edemiyor.”
Gerçekten şimdi de görüyoruz ki, Nur Hizmetinden bazıları o tertemiz hizmetlerinin kudsiyetini bir tarafa bırakarak iktidardakilerin yanına yaklaşmaya çalışıyor. Elbette siyasetin çirkinlik ve çirkeflerinden bazı şeylerin bulaştığı açıkça görülüyor. Algı operasyonlarının tesiriyle masum kardeşlerine atılan iftiralara göre konuşabiliyorlar. Nurları ve İslam Hukukunu bilen birisi de kalkıp o partinin haksızca hatta zulmen ve gadren mahkum ettirmeye çalıştığı kardeşleri hakkında daha da ileri giderek “Bunların hepsini idam etmeli” diyebiliyor. Bu nasıl iştir? Bu nasıl bir vicdandır ki, siyaset bataklığını böyle bir insanı kendi girdabına çekebiliyor…
Hulusi Ağabeyin dediği gibi bu salgın hastalığın bela ve vebasından kurtulmak için, uzak durmak gerekiyor. İpleri ecnebilerin elinde olup çoğu yalandan ibaret olan siyasetten Cenab-ı Hak bizi korusun… Zaten Kur’an’da siyasetle ilgili hükümler % 2… Sivil İslam diyebileceğimiz iman, ibadet, ahlak ve faziletle ilgili hükümler için % 98… Artık gerisini biz düşünelim…  
<< Önceki Haber Kur'an hizmeti her şeyin üstünde Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER