Çerkes Ethem hain değilmiş

Kurtuluş Savaşı yıllarında ihanetle suçlanan Çerkes Ethem'le ilgili yapılan son araştırmalar, onun sanılanın aksine hain olmadığını ortaya koyuyor

Çerkes Ethem hain değilmiş

Nazım Hikmet’in ‘Kuvayı Milliye Destanı’nda yazdığı şu satırlar resmi tarihin Ethem Bey hadisesine bakışını yansıtır: “Ve 29 Aralık Kütahya/ 4 top/ ve 1.800 atlı bir ihanet/ yani Çerkez Ethem/ bir gece vakti/ kilim ve halı yüklü katırları/ koyun ve sığır sürülerini önüne katıp/ düşmana geçti/ Yürekleri karanlık/ kemerleri ve kamçıları gümüşlüydü/ atları ve kendileri semizdiler.../ Ateşi ve ihaneti gördük.” Kurtuluş Savaşı’nın önde gelen isimlerinden Çerkes Ethem, aynı yıllarda ‘kahraman’ olarak anılırken Ankara ile ters düşmesinin ardından adı bir anda ‘hainler’ listesinin başına geçti. Çerkes Ethem hadisenin üzerinden 85 yıl geçmesine karşılık isminin başına ataçlanan ‘Çerkes’lik mevhumu, meseleyi bugün bile tartışılır hale getiriyor. Çerkeslere ait internet sitelerinde hâlâ gündemi ‘Çerkes Ethem’ oluşturuyor. Çerkes Ethem meselesine kafa yoran kişilerin başında da Kafkas Araştırma, Kültür ve Dayanışma Vakfı Başkanı Muhittin Ünal geliyor. Öyle ki Muhittin Ünal kafasındaki sorulara cevap bulabilmek için Çerkes Ethem’’in akrabalarının yaşadığı Ürdün’e kadar gitmiş. Ünal, “Çerkes Ethem’e yönelik birtakım önyargılı yaklaşımı ve cereyan eden hadiseleri konjonktüre bağlayıp anlamaya çalışmak mümkün. Hatta tek parti döneminde de ‘çatlak seslerin çıkmaması adına’ bu yaklaşım bir bakıma makul karşılanabilir. Ancak bugün tarihçilerin hadiseye objektif yaklaşması gerekli. Ethem Bey’in hayatı boyunca Çerkeslik gibi bir meselesi olmadığı gibi Nutuk’ta bile ona ‘Çerkes Ethem’ diye hitap edilmez. Bu artık ‘Çerkes eşittir hain’ anlamına geliyor. Dolayısıyla bütün Çerkesleri ayrılıkçı konuma sokuyor.” diyor. Bunun değişmesi için 30 yıldır mücadele eden Ünal, sonunda amacına ulaşmayı başarmış. Üç sene önce Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı’nda toplanan tarihçiler, ilkokul ve ortaokul metinlerinde Ethem Bey’in isminin yanına zamkla yapıştırılan ‘hain’ kelimesini kaldırmış. Lisede tarih derslerine girmeye korkuyoruz’ Muhittin Ünal’ın Ethem Bey konusunda Çerkeslerin yaşadığı psikolojik baskıyı internet sitelerinde hissetmek mümkün. Çerkes asıllı bir vatandaşımız, yine Çerkeslerin müdavimi olduğu internet sitesine lise yıllarında başından geçen olayı şöyle aksettirmiş: “Çerkes Ethem konusu inkılap tarihi derslerinde bir sefer ortaokulda bir sefer de lisede konu olarak geliyordu karşımıza. Ortaokulda iken bu konu geldiği zaman yer yarılsa da içine girsek mahiyetinde bir eziklik hissetmiştim. Lisede Çerkes Ethem konusunun işleneceği gün sınıfta üç Çerkes öğrenciydik ve hoca bize anlattırmak isterse anlatmayacaktık. Ders zili çaldı, hocamız geldi ve ilk beni kaldırdı anlatmam için; ben de çalışmadığımı söyledim. Ardından diğer iki arkadaşıma sordu; onlar da çalışmadıklarını söyledi. ‘Hain Çerkes’ iması kanımıza dokunduğu için böyle bir tavır alma gereği hissetmiştik.” Ünal’ın kendisi de Çerkes Ethem’i araştırmaya sevk eden lise yıllarında yaşadığı benzer sıkıntılar olmuş. Ethem Bey’in ailesi paramparça olmuş (Ailesinden ve çevresinde yer alan birçok insan ülkeyi terketti). Bütün sülale Ürdün’ün başkenti Amman, İstanbul, Ankara, Bandırma ve Philedelphia’ya dağılmış. Ünal, ailenin dokuz ayrı soyadı kullandıklarını tespit etmiş. Marmara yöresinde yaşayan Çerkeslerin uzun yıllar çocuklarından bile Çerkes olduklarını gizlediklerini söylüyor. Zaten Türkiye’de anadillerini en erken kaybeden bölge burası olmuş. Ünal, Cemal Kutay’ın Ethem Bey ile ilgili bir kitap hazırladığını; ancak yayınlamaya ömrünün yetmediğini ileri sürüyor. Kutay, kendisine Celal Bayar’ın Ethem Bey’e yönelik önemli bir anısını aktarmış. Ünal, Kutay’ın söylediklerini Celal Bayar’ın kızı ve torununa da teyit ettirmiş. Buna göre 29 Aralık günü Ankara’nın resmi olarak Ethem Bey ile görüşmek üzere görevlendirdiği heyetin başında bulunan Celal Bayar, Ethem Bey ile teslim olması konusunda Kütahya’da anlaşmaya varmış. Anlaşmaya göre Ethem Bey ve kardeşleri Sivas’taki Emir Mansun Paşa’nın çiftliğinde geçici bir süre ikamet ettirilecekti. Ancak aynı günün akşamı apar topar Celal Bayar ve ekibi acilen Ankara’ya geri çağrılmış. Ertesi gün de Ankara ile anlaştığını zanneden Ethem Bey’in birlikleri süvariler tarafından kuşatılmış. Ünal, Ankara’nın ve özellikle Mustafa Kemal Atatürk’ün Ethem Bey’in aleyhine sarf ettiği ilk cümlelerin tarihine dikkati çekiyor. 8 Ocak 1921 tarihinde Meclis’teki gizli celselerde Ethem Bey ve kardeşlerinin askerlere karşı silah kullandıkları belirtilmiş. Atatürk, istihbaratını Batı cephesinde mahallen derlenen bilgilerden elde ediyor. Bunlarında birinci dayanak noktası mahalli gazeteler. Ancak burada bir kafa karışıklığı söz konusu. Çünkü söz konusu tarihlerde Ethem Bey’in askerlere silah kullanmasına imkan yok. Zira Şubat ayının son günlerinde Yunanlılara teslim olduğu kesin bir gerçek. Ünal’a göre askerlerini terhis eden Ethem Bey adeta Yunanlılara teslim olmaya zorlanmış: “Ağır hastaydı ve tedavi olmak için Batı’ya gönderileceğini Yunanlılar ile yaptıkları protokole ekledi. İzmir’de ve Atina’da ondan yararlanmaya çalıştılar. Eşref (Sencer) Bey daha sonra onu alıp Berlin’e götürdü. Buradaki masrafları için Mustafa Kemal Paşa para göndertti.” ‘Hatalarım oldu ama ihanet etmedim’ Sürgünde bulunduğu Ürdün’de sefalet içinde ölen Çerkes Ethem’in gazeteci Nizamettin Nazif Tepedenlioğlu’na sarfettiği son sözleri tarihçilere vasiyet niteliğinde: “Bugün dahi sebeplerini bilemediğim için izahtan mahrum olduğum sebeplerle, memleketim, vatandaşlarım ve tarih huzurunda ihanetle tescil edilmiş durumdayım. Katiyen ithamların ağır mesuliyetine layık bir günahkâr değilim. Fakat, hakikatleri tarafsız bir mahkeme huzurunda izah edebilecek miyim? Hayır. O halde gurbette devam edecek ve gurbette öleceğim. Ta ki, akıbetim günün birinde o ilk günlerin tarihini yazan kimselerin dikkatini çeksin ve meseleyi başından sonuna kadar ele alsınlar. Belki çok hatalarım olduğunu; fakat asla vatan haini olmadığımı tespit etsinler.” ÇERKES ETHEM KİMDİR? Kafkasya’nın Şapsığ yöresinden göç ederek Bandırma’ya yerleşen bir Pşevu ailesinden. 1886 yılında Emre köyünde doğdu. Rüşdiyeyi ve Küçük Zabit Mektebi’ni bitirdi. Balkan Savaşları’na katılarak yaralandı. Birinci Dünya Savaşı’nda Sencer Eşref Bey’in yönetimindeki Teşkilat-ı Mahsusa’da çalıştı. Yunanlıların İzmir ve çevresini işgali üzerine Anadolu’ya geçen Aşharuva Rauf Bey’in ve Zaraho Bekir Sami Bey’in uyarılarıyla Yunanlılara karşı eyleme geçti. Örgütçü yeteneğiyle diğer bazı Kuva-yı Milliye çetelerini de tasfiye edip kendi güçlerine katarak sağlam bir cephe oluşturdu. Emrindeki atlı güçlere ‘Kuva-yı Seyyare’ adı verildi. Yunan Cephesi’ne çekilerek Marmara ve İç Anadolu’daki karşı ihtilal hareketlerinin bastırılmasında vurucu güç olarak kullanıldı. Bu suretle TBMM’nin toplanarak ülkenin kaderini eline almasında önemli bir rol oynadı. Düzce, Adapazarı, Çorum, Yozgat gibi ayaklanma bölgelerinden toplayarak güçlerine kattığı yeni gönüllülerle daha da güçlenerek TBMM Hükümeti’nin dayanağı, en güçlü Kuva-yı Milliye komutanı haline geldi. Kendisine resmen ‘Milli Kahraman’ ünvanı verilerek TBMM’de ayakta karşılandı. Ethem Bey’in Yozgat Ayaklanması’nın bastırılması sırasında, hükümet üzerinde giriştiği bazı güç gösterilerinden de kuşkulanan Mustafa Kemal Paşa, sol eğilimli Yeşilordu Cemiyeti gibi Kuva-yı Seyyare’yi de dağıtmaya karar verdi. Çerkes Ethem’in TBMM’ye çektiği hakaret dolu bir telgraf, TBMM’nin bütünüyle aleyhine dönmesine neden oldu. Lozan Antlaşması’ndan sonra da 150’lik listeye dahil edildi. Önce Mısır’a sonra da Ürdün’e gitti. 150’liklerin affından sonra da Türkiye’ye dönmedi. 1948 yılında Amman’da öldü. ZAMAN
<< Önceki Haber Çerkes Ethem hain değilmiş Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER