Peygamber Efendimizin (sallallâhu aleyhi ve sellem) arife günü vakfe için durduğu yer, “Rahmet Tepesi” olarak bilinen yüksekliğin eteğiydi; yönünü Kâbe’ye çeviren Allah Resûlü, insanların toplandığı yeri önüne almış ve kıbleye dönmüş olarak burada vakfeye başladı. Artık vakit, halvet vaktiydi; kul ile Rabbin buluştuğu, hatta yer yer dillerin sükût edip gönüllerin konuştuğu zaman başlıyordu.
Bu özel anlarda Allah Resûlü, âdeta yüreği yırtılırcasına dua ediyordu. Rahmet Peygamberi, rahmet tepesinin eteğinde durmuş, Rahmân’dan nasıl rahmet dilenileceğini herkese gösteriyordu. Mübarek ellerini göğüs hizasına kadar kaldırıp avuçlarını semaya doğru açmış dua dua yalvarmaktaydı.
O, HER ŞEYE KÂDİRDİR!
“Allah’tan başka ilah yoktur! O birdir; O’nun eşi ve ortağı yoktur. Mülk O’nun, hamd de O’na mahsustur! Hayır, yalnız O’nun elindedir. O diriltir ve öldürür. O her şeye kâdirdir!” diye başladı duasına. Ardından, “Allah’tan başka ilah bulunmadığına şahit, bizzat Allah’tır; bütün melekler, hak ve adaletten ayrılmayan ilim adamları da bu gerçeğe, mutlak gâlib, tam hüküm ve hikmet sahibi Allah’tan başka tanrı olmadığına şahittirler!” (Âl-i İmrân, 3/18) mealindeki âyeti okudu ve “Ben de bu gerçeğe şâhit olanlardanım Yâ Rab!” buyurdu. Duasına şöyle devam ediyordu:
Allah’ım! Kabir azabından, kalbin vesvesesinden, işlerin dağınıklığından Sana sığınırım! Ey Allah’ım! Rüzgârların getirdiği afetin şerrinden Sana sığınırım! Ey Allah’ım! Gözümde bir nur, kulağımda bir nur, kalbimde bir nur yarat! Ey Allah’ım! Göğsüme genişlik ver! İşimi kolaylaştır!
Allah’ım! Göğüslere vesvese veren şeytandan, işlerin karışıklığından, kabir fitnesinin şerrinden, gecenin şerrinden, gecenin getirdiği şeylerin şerrinden, gündüzün getirdiği şeylerin şerrinden, korkunç rüzgârların getirdiği afetlerin şerrinden, zamanın nöbet nöbet gelen mihnet ve belalarının şerrinden Sana sığınırım!
BENİ KAPINDAN BOŞ ÇEVİRME ALLAH'IM!
Ey başvurulacakların en hayırlısı! Kendisinden istenilenlerin en keremlisi, ey merhametlilerin en merhametlisi olan Allah’ım! Ey dereceleri yükselten, bereketleri indiren, ey gökleri ve yeri yaratan Rabbim! Sesler türlü türlü dillerle gürüldeyip Sana doğru yükseliyor, Senden dilekte bulunuyor! Benim dileğim dünya halkının beni unuttuğu imtihan yurdunda Senin beni anmaklığındır!
Allah’ım! Sen sözümü işitiyor, bulunduğum yerimi görüyor, gizli açık neyim varsa biliyorsun! İşlerimden hiçbiri Sana gizli değildir. Ben çaresizim, yoksulum. Senden yardım ve eman diliyorum! Korkuyorum, kusurlarımı itiraf ediyorum! Bir çaresiz Senden nasıl isterse, ben de öyle istiyorum! Zelil ve günahkâr Sana nasıl yalvarırsa, ben de öyle yalvarıyorum! Senin yüce huzurunda boynunu bükmüş, Senin için gözlerinden yaşlar boşanan, Senin uğrunda bütün varlığını zelil eden, Senin için burnunu topraklara sürten bir kulun Sana nasıl dua ederse, ben de öyle dua ediyorum!
SÖZÜN ÖZÜ
1- Allah’ım! Senden içine düştüğümüz her türlü endişe ve tasadan kurtulmak için bir ferahlık ve çıkış yolu lütfetmeni diliyoruz.
2- Kalplerimizi birbirine ısındır ve bir araya getir ya Rabbi. Bizleri sevdiğin ve razı olduğun işleri yapmaya muvaffak eyle.
3- Bizleri sev, sevdir ve sevindir ya Rabbi!
ENGİN RAHMET VE MERHAMETİNE SIĞINIYORUM!
Rabbim! Duamı kabul buyurmaktan beni mahrum kılma! Bana Rauf ve Rahim ol, ey istenilenlerin en hayırlısı ve verenlerin en keremlisi!
İlâhî! Dilim masiyetlere tutulmuş. Benim sana vesile kılacak ne işe yarar bir amelim, ne de emelden başka bir şefaatçim var! İlâhî! Biliyorum ki; kusurlarım yüzünden ne huzurunda mevkiim, ne de Senden özür dilemeye yüzüm kalmıştır! Fakat Sen keremlilerin en keremilisisin! İlâhî! Ben merhametine yetişmeye ehliyetli değilsem, merhametin bana yetişebilir! Çünkü Senin rahmetin her şeyi kuşatacak derecelerde geniştir! Ben de o kuşatılacak şeylerdenim!
İlâhî! Benim kusurum ne kadar büyük de olsa, Senin affının yanında küçük kalır! Sen onları bağışlayıver ey kerem sahibi Allah’ım! (Tirmizî, Daavât 87)
Bu dualarla hepinizin bayramını tebrik ediyor, Rabbimizden bizi gerçek bayramlara kavuşturmasını niyaz ediyorum.
TEFEKKÜR ATLASI
Teşrik tekbirlerini unutmayalım!
Teşrik tekbiri, Kurban bayramı günlerinde farz namazlardan sonra getirilen tekbirlerdir. Arife günü (yani bugün) sabah namazından itibaren bayramın dördüncü gününün ikindi namazına kadar, yirmi üç farz namazının arkasından birer defa “Allahu ekber Allahu ekber, Lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber. Allahu ekber ve lillahi’l-hamd” diye tekbir getirilir ki, buna “teşrik tekbiri” denir. Anlamı şöyledir: “Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. Allah’tan başka ilâh yoktur. O Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. Hamd Allah’a
mahsustur.”
KIYAMETE KADAR SÜRECEK SÜNNET
Teşrik tekbirleri Hz. İbrahim’in (a.s.) sünnetidir. Hz. İbrahim, Hz. İsmail’i (a.s.) kurban etmeye hazırlanırken bir anda “Allahü Ekber, Allahü Ekber” sadalarını duyar. Yanı başında Hz. Cibril’in semiz bir koçla kendisine doğru geldiğini görür, hamd ve şükür duyguları içinde “Lâilahe illallahu vallahü ekber” der. Durumu fark eden Hz. İsmail ise Cenab-ı Hakk’a karşı olan minnet ve şükranını “Allahü Ekber ve lillahi’l-hamd” sözleriyle ifade eder. Getirilen bu teşrik tekbirlerinden sonra Hz. İbrahim, “Bismillahi Allahü Ekber” diyerek koçu kurban eder. Böylece kıyamet gününe kadar sürecek büyük bir sünnet başlatılmış olur.
BİR SORU BİR CEVAP
Hayvanın kurban olmasına engel olan kusurlar neler?
Bu soruyu bize İstanbul’dan yazan okurumuz Zekeriya Kaya Bey soruyor. Hayvanın kurban olmasına engel kusurlar özetle şunlar:
İki gözünün veya bir gözünün kör olması. Kesilecek yere yürüyemeyecek kadar topal olması. İki kulağının veya bir kulağının kesik olması. Dişlerinin tamamının veya çoğunun dökülmüş olması. Hayalarının ve meme uçlarının kopmuş olması. Kuyruğunun yarısı veya üçte birinden fazlasının kesilmiş olması. Kemiklerinde ilik kalmayacak kadar zayıf ve düşkün olması. Doğuştan kulağı ve kuyruğunun bulunmaması. Kontrol altına alınıp sürüye gönderilemeyecek ve yemlenemeyecek kadar deli olması. Açık bir şekilde hasta bulunması.
Kurban kesmekle yükümlü olan bir kimsenin, satın aldığı kurbanda yukarıdaki kusurlardan biri sonradan meydana gelirse, yerine başkasını alıp kesmesi gerekir. Fakat fakir bir kimsenin aldığı kurban böyle kusurlanırsa, yerine başkasını alması gerekmez, onu kurban olarak kesebilir. Hatta böyle kusurlu bir hayvanı satın alıp kurban kesmesi de yeterli olur. Çünkü bu kurban, o fakir için bir nafiledir. Nafilelerde ise genişlik ve kolaylık vardır.
KURBAN OLMASINA MANİ OLMAYAN KÜÇÜK KUSURLAR
Burada yeri gelmişken hayvanın kurban olmasına engel olmayan küçük kusurları da ifade etmiş olalım: Gözlerinin şaşı veya zayıf görmesi. Bir ayağı topal olup diğer üç ayağı ile aksayarak da olsa yürüyebilmesi. Doğuştan boynuzsuz veya boynuzunun kırılmış olması. Kulakları delik ve yarık veya uçları kesilmiş ve sarkmış olması. Dişlerinin bazısının düşmüş olması. Otlamasına mani olmayacak derecede deli olması. Kuyruğunun, hayalarının veya kulağının üçte birinden daha az kısmının kesik olması. Doğuştan kulaklarının küçük olması. Bu sayılan kusurlardan birine sahip olan hayvanın kurban edilmesi mekruh olmakla birlikte caizdir.
BİR AYET
“Yetime değer vermezsiniz! Muhtaçları doyurmaya teşvik etmezsiniz. Mirasları helâl haram demeden ne gelse yersiniz. Mal mülk sevgisi ise bütün benliğinizi kaplamış! Hayır! Bu yaptıklarınız kesinlikle yanlış!..” (Fecr sûresi, 89/17-21)
BİR HADİS
Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Allah’ın en çok sevdiği kulu, diğer kullarının hayır ve iyiliğini en çok isteyendir.” “Sizin hayırlınız, ahireti için dünyasını, dünyası için ahiretini terk etmeyen ve insanlara yük olmayandır.” (Camiüssağir, 1239)
Bugün