Komşuluk hakkının önemi hakkında bilmediklerimiz!

Bu haftanın Kürsüsü büyük önem taşıyan komşuluk hakkını gözetiyor...

Komşuluk hakkının önemi hakkında bilmediklerimiz!

Kur'an ve Sünnet'te, anne-babaya iyi davranma, akrabalara karşı sıla-i rahimde bulunma, yetimlere sahip çıkma gibi mevzuların yanı başında hassasiyetle üzerinde durulan diğer bir mesele de komşuluk haklarını gözetmedir.

Bununla ilgili Cenâb-ı Hak, Nisâ Sûre-i Celilesi'nde şöyle buyurmaktadır: Allah'a kulluk edin, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabalara, yetimlere, düşkünlere, yakın ve uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve elinizin altında bulunup size hizmet eden kimselere ihsanla muamele edin. Allah, kendini beğenip övünenleri elbette sevmez.” (Nisâ Sûresi, 4/36)

Burada Allah'a ubûdiyette bulunma ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmama emredildikten hemen sonra anne-babaya iyi davranma emredilmektedir. Esasında nazarî planda, sevme, sayma, aşk u alâka duyma gibi mevzularda Allah hakkından hemen sonra gelen hak, Peygamber Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) hakkıdır. Fakat âyet-i kerimede mesele, nazarî plan değil de, amelî plan esas alınarak beyan buyrulduğundan anne-baba hakkı ikinci sırada zikredilmiştir. Âyet-i kerimenin başında Allah'a iman etmenin değil de, O'na ubûdiyette bulunmanın emredilmiş olması da bu hususa işaret etmektedir.

Âyet-i kerimede daha sonra, sırasıyla akrabalara, yetimlere, düşkünlere ihsanda bulunma emredilmiş ve arkasından da akrabadan olan veya olmayan ya da yakın veya uzak olan komşulara iyilikte bulunma emredilerek komşuluk haklarına dikkat çekilmiştir. Şu hâlde insanın yakın veya uzağında bulunan, sağında solunda, önünde arkasında mücavir olan herkes, onun içine girer ve iyiliği hak eder.

Kâmil İmana Ulaşmanın Bir Vesilesi

Komşuluk hakkına riayetin ehemmiyetini anlama adına, Buharî ve Müslim başta olmak üzere muteber hadis kitaplarında yer alan şu hadis-i şerif de çok önemlidir: “Cibril bana komşu hakkında öylesine ısrarlı tavsiyede bulundu ki, neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim.” (Buharî)

Bir insanın mirasçısı; annesi, babası, çocukları, eşi gibi yakınları olduğuna göre Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) vahy-i gayr-i metluv sayılan bu sözünden, komşu hakkının ne denli büyük olduğu anlaşılmaktadır. Esasında, biz, komşuluk hukukuyla ilgili Cebrail'in (aleyhisselâm) Efendimiz'e ne tür tavsiyelerde bulunduğunu bütünüyle bilemiyoruz. Çünkü Allah Resûlü (aleyhissalâtü vesselâm) mevzuun detayına girmiyor. Fakat demek ki, Cibril (aleyhisselâm) bu konu üzerinde öylesine tahşidatta bulunmuştur ki, Efendimiz (aleyhi ekmelü't-tehâyâ) “Neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim.” ifadeleriyle meselenin azametine ve önemine dikkat çekmiştir.

Başka bir hadis-i şerifte ise mesele imanla irtibatlandırılarak şöyle nazara verilmektedir: “Her kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa komşusuna ihsanda bulunsun. Kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa misafirine ikramda bulunsun. Kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa ya hayır söylesin ya da sükût etsin.” (Buharî)

Komşusu Açken Tok Yatan Mü'min!

Öte yandan Allah Resûlü (aleyhi efdalu't-tahiyyât ve ekmelü't-teslîmât) komşusu aç olduğu hâlde tok olarak geceleyen kimsenin hakikî mü'min olamayacağı ve komşusunun, zararlarından emin olmadığı kimsenin de Cennet'e giremeyeceği ihtar ve ikazında bulunmuştur.

Komşuluk hakkı, Kur'ân ve Sünnet'te bu kadar çok nazara veriliyorsa, demek ki o, çok önemli bir meseledir. Bu itibarla, bir Müslüman uzak yakın bütün komşularını civanmertlikle kucaklamalıdır. Evet, Allah'a inanmış bir gönül, sahip olduğu bütün güzellikleri komşularıyla paylaşmasını bilir. Zira bu, Müslüman ahlâkının bir gereğidir.

Komşuluk hakkı denilince ilk olarak, yedirme, içirme, giydirme gibi maddî yardımlar akla gelmektedir. Bilindiği üzere zekât sadece Müslümanlara verilir. Fakat zekâtın dışındaki teberrular, gayr-i müslimlere de verilebilir. Bu itibarla Müslüman olmasa bile uzak ve yakın komşulara maddî yardımda bulunulabilir. Çünkü bu, insanların öncelikli ihtiyaçlarındandır. Hele fakr u zaruretin olduğu durumlarda, kim olursa olsun, komşuların açlık içinde kıvranmalarına asla meydan verilmemeli ve mutlaka onlara yardımda bulunulmalıdır. Öte yandan gerektiğinde komşuların elinden tutup rehberlikte bulunarak iş bulmalarını temin etme de çok önemli bir iyilik vesilesidir.

Fakat komşuluk hakkını sadece maddî yardımlara inhisar ettirme doğru bir yaklaşım değildir. Bunun yanında, karşılaşıldığında selam verip hâl ve hatırlarını sormak, karşılıklı ziyaret ve davetlerle tanışma ortamı oluşturmak, insanlar arasında sevgiye giden yolları açmak, eğer varsa olumsuz duyguları izale istikametinde gayret sarf etmek gibi hususlar da çok önemlidir.

Hususiyle yurtdışında bulunan bir mü'minin sağındaki, solundaki, altındaki, üstündeki komşularla değişik vesileleri değerlendirerek münasebete geçmesi, mesela bazı özel günleri fırsat bilerek hediyelerle onları sevindirmesi ve ziyarette bulunması çok önemlidir. Zira bu vesileyle inanan gönüller, komşularının gönüllerini fethetme, Müslümanlığa karşı olumsuz duyguları izale etme ve onlara kendi değerlerini tanıtma imkânına kavuşacaktır. Zannediyorum meseleye bu açıdan bakıldığında, komşuluk hakkının, sadece maddî yardımda bulunma gibi dar bir dairede ele alınmaması gerektiği daha iyi anlaşılır.
<< Önceki Haber Komşuluk hakkının önemi hakkında bilmediklerimiz! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER