Kıyıya vuran insanlık

Fizik Öğretmeni Hüseyin Maden ve eşi anasınıfı öğretmeni Nur Maden ile 3 çocuğu geçen sene tam da bugün Yunanistan’ın Midilli Adası’na (Lesvos) geçerken tekneleri batmıştı. Günlerce haber alınamayan ailenin fertlerinden üçünün kısa aralıklarla Lesvos sahilinde cansız bedenlerine ulaşılmıştı.

SHABER3.COM

SEÇKİN ERGÜN - KANADA 

Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “Allah’ın bir lütfu” olarak görülen şaibeli darbe girişimi, yüz binlerce gönüllüsü bulunan Hizmet Hareketi için zor günlerin başlangıcı olmuştu. Bankaya para yatırmak, sendikaya üye olmak, öğrencilere burs vermek, kermes düzenlemek suçtu artık. Fethullah Gülen’in kitaplarını okumak “terörist” damgası yemek için yeterli sebepti. Aylar öncesinden hazırlanan fişleme listeleri hemen devreye sokuldu. “Cadı avı” başlamıştı. İnsanlar kitlesel olarak işlerinden atılmaya, tutuklanmaya başlandılar... 


Fizik öğretmeni Hüseyin Maden ile ana sınıfı öğretmeni Nur Maden de bu kıyımda hedef olan isimlerdendi.  Kastamonun’nun Daday ilçesinde yaşayan Maden çifti 29 Ekim 2016’da yayımlanan 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ihraç edildiler. Başarıları nedeniyle ödüllendirilen Hüseyin Maden ile önce Gazetecilik ardından da Anaokulu öğretmenliğinden mezun olan Nur Maden’in diplomaları da geçersizdi artık. 


Hiç bir yerde öğretmenlik yapamazlar, herhangi bir resmi işte çalışamazlardı . Üstelik pasaportları iptal edilmiş ve yurt dışına çıkmaları yasaklanmıştı. Açılan soruşturma kapsamında mal varlıklarına da el konuldu. Çok geçmeden karı-koca gözaltına alındılar ve 15 gün gözaltında kaldılar. Ardından da adli kontrol şartı ile serbest bırakıldılar. Tutuksuz olarak yargılanacaklardı.

 
Hüseyin Maden yaşadığı bu küçük yerde tüm uğraşlarına rağmen iş bulamadı. Gittiği kapılar bir bir yüzüne kapanıyordu. İş bulamayınca Nur Maden’in Samsun’un Bafra ilçesinde yaşayan babasının evine taşınmaya karar verdiler. Bir kaç hafta içinde terk ettikleri evin polis tarafından bu kez kapı kırılarak arandiğını öğrendiler. Evden ayrılmamış olsalar muhtemelen bu kez ikisi de tutuklanacaktı.
 
“Terör örgütü üyesi olmak”la suçlanıyorlardı. Hüseyin Maden 40 yaşında olmasına rağmen sağlık problemleriyle boğuşuyordu. Böbrek, karaciğer ve dalağından ameliyat olmuştu. Cezaevi .şartlarını kaldirabilecek bir bünyesi yoktu. Üstelik gözaltinda kaldiğı 15 günde kimbilir hangi işkencelere sahit olmustu. Hüseyin Maden ve Nur Maden, cezaevine girerlerse çocuklarının sahipsiz kalmasindan veya yetistirme yurduna verilmesinden endişe ediyorlardı ki bu cok yaygın bir uygulama idi…

Daha düne kadar iyi bır işlerı ve mutlu bır yaşantıları olan Maden ailesinin hayatları adeta alt üst olmuştu. Yaklaşık bir yıl boyunca öz vatanlarında bir kaçak gibi yaşadılar. Zorunlu haller dışında dışarı cikmıyorlardı. Masumiyetlerini en yakin akrabalarina bile anlatmakta zorlandılar.  

Hüseyin Maden evine ekmek getirebilmek için Samsun organize sanayi bölgesinde sigortasız isci olarak calisti. Aylik kazanci olan 1000 lira ile ailesini geçindirmeye uğraşıyordu. Her gün Bafra'dan Samsun'a gidiş gelişi, hakkında yakalama kararı çıktığı için sorun oluyordu. Bu nedenle bazi günler işyerindeki kanapede sabahlıyordu. Olup bitenlere bir anlam veremeyen 3 masum çocugu teselli etmek ise anne Nur Maden’e düşüyordu. 

Devletin baskısı tüm Hizmet gönüllüleri üzerinde her geçen gün daha da ağırlaşıyordu. Üstelik iktidar partisinin tabanı da cadı avına destek veriyor ve kendilerince şüpheli gördükleri kişileri ihbar ediyorlardı. Aile Bafra’da yaşarken Nur Maden'in tutuksuz yargılandıgi davada karar cıktı. Nur Maden'e örgüt üyeliğinden 7.5 yıl ceza verildi. Maden ailesi bu kararin ardindan hayatlarini bu şekilde sürdüremeyeceklerini düşünüp bir şekilde Turkiye’den kaçmaya karar verdiler.

Çaresizlik aynı yola başvuran binlerce insan gibi Hüseyin ögretmene de bilmedigi yollari ögretti, yapmayacagi seyleri yaptırdı. Çok sayıda insan kaçakçısıyla irtibata geçti. Ancak beş kişilik bir aile için kendisinden istenen 20 bin Euro’yu karşılayacak imkanı yoktu.  Bunun üzerine Huseyin Maden elinde kalan son parasının üstüne arkadaşlarından biraz borç alarak bin euroya eski bir bot satın aldı. Botu satın aldığı insan kaçakcılarından aldığı kısıtlı bilgilerle cikacaği yolculugun, bir felaket ile sonuçlanacagini bilemezdi. Aynı yoldan bir cok kisinin karsiya gecerek kurtuldugunu anlatan bir cok hikaye dinlemisti. Isler yolunda giderse aldigi tekneye ailesini de bindirerek bir gece vakti 11 km yol katedip Midilli Adası’na cikacak ve Yunanistan’a iltica edecekti.
Yola cikmadan bir gece once bir arkadasina ugrayarak borç istedi. Iki dost sabaha kadar dertlestikten sonra birlikte sabah namazini kildilar. Huseyin Maden arkadasina ustündeki kot pantolonu ve gömleği toplam 10 liraya ikinci elden aldığını anlatmış ve “Hic gidesim yok ama başka çarem de yok. Tanıdık yok. Bir bilinmeze doğru gidiyoruz. Allah büyük” demişti. 
Huseyin Maden ve esi Nur Maden bir gece karanliginda Canakkale sahilinden Ege’ye acildilar. Cocuklari 13 yasindaki Nadire, 10 yasindaki Nur ve 7 yasindaki Feridun da yanlarindaydi. Kucuk bir canta ve Can yelekleri disinda hic bir sey almamislardi. Huseyin Maden o gece ailesinden birine gönderdiği mesajda “Işıkları gördük, adaya çıkıyoruz” yazmıştı. O mesajdan sonra irtibat koptu… 
Bu mesajın üzerinden yaklaşık iki hafta geçmisti. Ne Huseyin Madenin ne de eşi Nur Maden’in aileleri herhangi bir haber alamamıştı. Herkes onların Yunanistan’da bir mülteci kampında olduklarına inanmak istiyordu ancak öyle olmadı. Sonunda aileleri yetkililere durumu bildirerek yardim istedi ve Yunan makamları da haberdar edildi. 
Yunan polisi 7 Kasım sabahı Midilli Adası’nın Lesvos Plajında kucuk bir kiz çocuk cesedi buldu. Üzerinde kırmızı ceket, kahverengi pantolon, botlar ve turuncu bir can yeleği vardı. İki gün sonra ise Lesvos açıklarında bir erkek çocuğunun cansız bedenine rastlandı. Mavi bir pantolon ve mavi ayakkabılar giyen çocuk cesedinden sonra bu kez de 11 Kasım’da 40’lı yaşlarda bir erkek cesedi bulundu. Yunan polisinin yaptigi arastırmalar sonucunda, cesetlerin Maden ailesine ait oldugu ortaya çıktı. İnsanlik bir kez daha Yunanistan’da kıyıya vurmuştu. 

2015 yılı eylül ayında Bodrum kıyılarında yüzüstü yatan cesediyle tüm dünyanın hafizasina kazınan 3 yaşındaki Aylan bebek, Suriyede yasanan iç savaşın ve mülteci krizinin sembolu olmustu. Tüm dünya gibi bu drama televizyon ekranlarından şahitlik eden ve göz yaşı döken Maden ailesi, sadece iki yıl sonra Erdogan rejiminden kaçarken aynı akibeti yasayacaklarını tahmin bile edemezlerdi…

<< Önceki Haber Kıyıya vuran insanlık Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER