Kararı önceden yazan gizli el davaları apar topar bitirtiyor...

Zaman Davası’nın son duruşmasında mahkeme başkanı sürpriz bir şekilde sözü savcıya vererek esas hakkında mütalaasını okuttu.

SHABER3.COM

MEHMET YILDIZ- TR724.COM

27 Nisan’dan başlayarak 11 Mayıs’a kadar, önce Zaman çalışanları, yöneticileri ve ortakları, sonra da Zaman yazarları hakkında karar verilmesi bekleniyor. Zira Ankara’da gizli bir elin davaların Haziran’a kadar bitirilmesi talimatı verdiği yazılıp çiziliyor. Bu yüzden hakimler elini korkak alıştırmayıp bol keseden müebbet dağıtmaya devam ediyorlar. Yoksa üç gün önce karara bağlanan Acıbadem Telekom’un işgali davasında, hiçbir şeyden habersiz oraya getirilen erlere bile 7’şer defa müebbet verilmesinin başka izahı olamaz.

Zaman Davası’nın son duruşmasında mahkeme başkanı sürpriz bir şekilde sözü savcıya vererek esas hakkında mütalaasını okuttu. Halbuki geçen duruşmada Bankasya, emniyet, BTK vb kurumlara yazılan yazıların cevapları bile mahkemeye ulaşmamıştı henüz. Bu cevaplar beklenmeden apar topar esas hakkında mütalaaya geçildi. Bazı tutuklu avukatlarının ‘dosyada olmayan yeni deliller’den bahsedildiğini ileri sürerek savunma için ek süre istemesi sonucu değiştirir mi bekleyip göreceğiz. Ama geçen yazıda da dediğim gibi karar çoktan yazılmış da mahkemeye gerekçe uydurmak görevi verilmiş sadece. Duruşma savcısı Cem Üstündağ tarafından mahkemeye sunulan mütalaanın da kim tarafından yazıldığı meçhul. Gerek iddianame gerekse savcılık mütalaası hukuk adamından daha çok bir ak trol tarafından kaleme alınmış izlenimi veriyor.

Sosyal medyada ayet paylaşmanın cezası müebbet hapis!

Gazeteye el konuluncaya kadar Zaman’ın Ankara temsilciliğini yapmış Mustafa Ünal hakkında yazılan iddialara bakıyorum; hangi vicdan bu delillerden yola çıkarak müebbet hapis talep eder demekten kendimi alamıyorum. Savcının darbeye ilişkin en önemli delillerinden birincisi, Mustafa Ünal’ın 15 Temmuz 2016 günü attığı tweet mesajları.

İlki Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan çatı iddianamesi o gün mahkemeye gönderilmiş. İddianame hakkında “iddianamenin dili de içeriği de kesinlikle hukuki değil”, “savcı avcı değildir, cadı avı yapamaz, suçun izini sürer, suçluyu tespit eder, senaryo yazmaz, roman senaryo yazarlarının işi yargının değil” vs. tweetler atması müebbetlik suç olarak ele alınmış! İddianame eleştirmek suç mudur?

İkincisi, aynı gün attığı ‘Muhakkak Allah Adaleti Emreder…’ Hayırlı Cumalar’ yazan bir başka tweet! Evet yanlış okumadınız. Bir ayet. İmamların hutbede okudukları ‘Muhakkak Allah adaleti emreder’ mealindeki Nahl Suresi’nin 90. ayeti. Her fırsatta ne kadar dindar olduklarını göstermeyi pek seven AKP’nin devr-i iktidarında, bir ayet mahkemelerde müebbetlik suç delili olarak görülüyor artık. Ne kadar övünseler yeridir!

Gülerce’yi eleştirmek anayasal düzeni yıkma suçu olmuş!


Mustafa Ünal’ın koğuş arkadaşı, Ahmet Turan Alkan hakkında savcı ne istemiş olabilir, siz de merak ediyorsunuzdur. ‘Sanığın eylemleri’ başlığı altında yazdıkları akıllara zarar.

En önemli eylemi ilk sıraya yazmış savcı bey. Düzelterek alıntılıyorum: ‘Aksiyon isimli haber dergisinde 17/03/2008 tarihinde yayınlanan yazısında Pennsylvania’ya yapmış olduğu ziyareti anlattığı, Fethullah’ın evini tasvir ettiği, üç gün boyunca diğer misafirlerle birlikte yemek yiyip bu kişiyle sohbet ettiğini söylediği, yazıda Fethullah’a yönelik pek çok övgü dolu nitelemenin bulunduğu…’

Yıl 2008… AKP’lilerin adeta dört şeritli otoban yaptığı Pennsylvania’ya gidenlerin, döndükten sonra gördüklerini ballandıra ballandıra anlatanları listesini yaparsak birkaç cezaevi daha inşa etmek gerekebilir. Burada suç olan Fethullah Gülen’i övmekse eğer, o yazının yayınlanmasından 5 yıl sonra 16 Haziran 2013’te katıldığı Türkçe Olimpiyatları kapanış töreninde bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan başlayalım. Öyle gizli tanığa filan gerek yok, canlı yayında milyonlarca kişinin tanık olduğu ‘bitsin bu hasret’ konuşmasını nereye koyacağız?

Aslında iddianamede olmayan ama becerikli savcı Cem Üstündağ’ın şapkadan çıkardığı ‘Sanığın bir diğer müebbetlik eylemi’ eski Zaman yazarı, bir zamanlar kendi kendine verdiği Cemaat Sözcüsü payesinin taşıyıcısı, bugün ise savcıların kullanışlı tanığı Hüseyin Gülerce ‘yi hedef alan “Turfa müneccim” başlıklı bir yazı yazmak! Eğer o yazıda Gülerce’ye karşı bir hakaret varsa, zaten mesaisinin çoğunu adliyelerde geçiren Hüseyin Gülerce gitsin dava açsın. Savcıya ne oluyor? Diyelim hakaret var o yazıda. Hüseyin Gülerce’ye hakaretin anayasal düzeni yıkmakla ne ilgisi olabilir?

Savcılık mütalaasında zikredilen delillere bakılırsa, bırakın 21 ay, 21 saat, hatta 21 dakika bile hapiste durmaması gereken Ahmet Turan Alkan için ‘Anayasal düzeni değiştirmek’ suçunu işlediği iddiasıyla müebbet hapis talep etmiş sayın Savcı! Yazık…

Mümtazer Türköne

21 aydır tutuklu bulunan, bugün Erdoğan’a hakaret suçlaması nedeniyle aldığı 4,5 yıl hapis cezası bahane edilerek tek kişilik hücreye atılan Mümtaz’er Türköne’nin dosyası savcıya göre daha kabarık. Hukuk fakültesinde ders veren biri olarak hakaretle eleştiri arasındaki farkı en iyi bilebilecek kişilerin başında gelir Mümtaz’er Hoca. Ama sen gel bunu Saray hakimlerine anlat. Allah’a ve Peygamber’ine edilen hakaret karşısında kılı kıpırdamayan yargının söz konusu Erdoğan olunca gözünün kararması çok ilginç. Sorsan hepsi de dindar insanlar.

Zaman gazetesinde yazdığı yazılardan oluşan tam 22 tane eylem saymış savcı mütalaasında. Özellikle ‘yolsuzluk yapanları yargı önüne çıkarılması gerektiğini ele alan yazılar yazması çok rahatsız etmiş. Savcıya göre Mümtaz’er Hoca’nın yazılarında geçen bazı kelimeler 15 Temmuz gecesi TRT’de okutulan bildiride geçen bazı kelimelerle aynıymış, bu da onun darbe girişimine iştirak ettiğini göstermekteymiş.

100 dolar taşımak serbest, 1 dolar taşımak suç!

18 Temmuz günü elinde İstanbul-Boston gidiş dönüş biletiyle Atatürk Havalimanına giden İbrahim Karayeğen bir gün önce pasaportunun iptal edildiğinden habersiz pasaport kontrolüne girdiğinde gözaltına alınıyor. Vatan Caddesinde bulunan emniyet müdürlüğünde günlerce ağır işkence ve kötü muameleye maruz kalıyor. İlk olarak çıkarıldığı Bakırköy 4. Sulh Ceza hakimi tarafından adli kontrolle serbest bırakılıyor. Kendisini yakalayan polisler bu kararı uygulamayıp İstanbul Adliyesi’nde savcı Fuzuli Aydoğdu ile telefonla görüştükten sonra kendisini Çağlayan adliyesine götürüyorlar. 24 Temmuz günü tutuklanıyor.

21 aydır tutuklu bulunan Karayeğen’e atfedilen suçlamalardan biri cebinden 1 dolar çıkması diğeri ByLock kullanıcısı olması. Bu yüzden silahlı terör örgütü üyeliğiyle suçlanıyor.

Hukuki delil niteliği taşımayan MİT tarafından gönderilen listede yer alan ByLock bilgisi, emniyetin BTK verilerine göre ByLock kullanıcı adı ve içerik tespit edilememiştir raporu ile çelişmekte. Ancak bu durum savcı için yeterli olmamış ki cezalandırılmasını istemiş.

1 dolar konusuna gelince, ABD’ye gitmek için havaalanında olan Karayeğen’in üzerinden çıkan 100 dolarlar değil de sadece içlerindeki 1 dolar suç delili olmuş. Nitekim savunmasında ‘yer yüzünde milyarlarca 1 dolar var. Milyarlarca 1 doların bulunduğu yeryüzünde bir insan cüzdanında 1 dolar çıktı diye nasıl suçlu sayılabilir’ demesi işe yaramamış.

15 Temmuz’dan 2 yıl önce atılan tweetler darbe suçu sayıldı

18/07/2014 ve 05/08/2014 tarihlerinde atılan, darbeyle uzaktan yakından ilgisi olmayan, yolsuzlukları eleştiren iki adet mesaj ‘hükümeti darbe yapmakla suçlamak suretiyle meşruiyetini kaybettiği izlenimi yaratma’ amacını güdüyormuş! Bu mesajlardan bu sonuca ulaşmak için üçüncü sınıf bir komplo teorisyeni olmak gerekir.

Özetlersek: Gerek mahkeme heyeti gerekse savcı, az buçuk hukuk bilgileriyle karşılarındaki sanıkların masumiyetini bal gibi biliyor. Ancak yukarılar kurban istediği için artık arşa yükselen adalet çığlıklarına kulaklarını tıkayıp (varsa) vicdanlarının sesini duymazdan gelerek tutuklulukları devam ettirerek cezalandırmaya devam ediyorlar. Önümüzdeki günlerde verilmesi beklenen kararlara da bu yansıyacak gibi görünüyor. İnşallah yanılırız.
ÖNE ÇIKAN HABERLER