Kanserli hücreleri onaran ilacı bulan Prof. Oğuz Aslan Özen cezaevinde ölüme sürükleniyor

Tıp fakülteleri kuran, kanser ilaçları uluslararası patent alan Prof. Dr. Özen, üç yıldır cezaevinde ve makineye bağlı biçimde ölüme sürükleniyor.

SHABER3.COM

BOLD MEDYA- SEVİNÇ ÖZARSLAN

Tutuklandıktan 3 ay sonra, geliştirdiği kanser ilacı ile WIPO (World Intellectual Property Organization – Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü)‘den patent alan, Türkiye’de tıp ana bilim dalları kurup öğrenci yetiştiren, cebinden ödediği parayla öğrencisini yurt dışına araştırmaya gönderen Prof. Dr. Oğuz Aslan Özen 3 yıldır cezaevinde.

28 Temmuz 2019’da tutuklanıp Tekirdağ Muratlı 2 Nolu Kapalı Cezaevine gönderilen Özen, 20 Ekim 2016 tarihinde onaylanan patent başvurusunu göremedi. Eğer özgür olsaydı, fişlenmeseydi bilimsel çalışmalarına devam edecekti.

 
15 Temmuz’dan bu yana yüzlerce akademisyen, bilim insanı sürgün edildi, ülkesini terk etmeye zorlandı, kimi ihraç edildi, onca yıllık tecrübesi, birikimi yok sayılarak üniversiteden atıldı, kimi de Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi eski dekanı Prof. Dr. Oğuz Aslan Özen gibi hapislerde çürümeye terk edildi. 1071 Akademisyen, bilimsel çalışmaların geliştirilmesi için imza toplayacaklarına, durduk yere ‘terörist’ ilan edilen, sosyal ve fiziksel ölüme mahkum edilen meslektaşlarına yapılanları görmezden gelmeyi tercih etti.

Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Oğuz Aslan Özen, kendisine terörist ya da başka yafta yapıştırmasına kimsenin inanmayacağına ve bu yanlıştan kısa sürede dönüleceğine inandığı için cezaevinden ailesine gönderdiği ve herkese ulaştırılmasını istediği Eylül 2016 tarihli 8 sayfalık mektubunda bakın neler yazıyor!


 
Bir profesörün nasıl harcandığını, fişlenerek nasıl tecrit edildiğini kendi kaleminden okuyun:

“Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesinden Şubat 1991’de mezun olduktan sonra Ordu ilinin Işıktepe belediyesinde 1 yıl olan mecburi hizmetimi 5 yıl sürdürerek zor şartlarda görevimi fazlasıyla yerine getirdim (getirdik).

1996-2001 yıllarında Fırat Üniversitesi Anatomi Anabilim Dalından ihtisasımı tamamladıktan sonra 2001 yılında şimdiki adıyla Bülent Ecevit Üniversitesi, o zamanki adıyla Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalına yardımcı doçent (Yrd Doç) olarak atandım ve burada Anatomi Anabilim Dalını kurdum. Buradan mezun olan öğrencilerim yurdun dört bir yanında hizmet veriyor.
 
2004 yılında doçent olduktan sonra Afyon Kocatepe Tıp Fakültesi Anatomi A. D.’na doçent olarak atandım ve burada Anatomi A.D.’nı kurdum ve yine buradan mezun olan öğrencilerim yurdun dört bir yanında hizmet veriyor.

2008 yılında Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi A.D.’na doçent olarak atandım ve burada da Anatomi A.D.’nı kurdum. 2009 yılında profesör kadrosunu takiben Kasım 2009’da Dekanlık (Tıp Fakültesi) kadrosuna atandım ve 2 dönem süren 6 yıllık Tıp Fakültesi Dekanlığım süresince Tıp Fakültesini kurdum, 2 dönem 2014 ve 2015’te mezunlar vererek görevimi başarıyla tamamladım.”

 

Özen mektubunun devamında Namık Kemal Üniversitesi kadrosuna atanırken kullandığı ifadeler Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin 17 yıllık anlı şanlı iktidarı için ibretlik:

“Namık Kemal Üniversitesi kadrosuna, kesinlikle dindarlara geçit vermeyen Prof. Dr. Nizamettin Şenköylü döneminde atandım ve 2011 rektörlük seçimlerine kadar beraber çalıştık. Daha sonra 2. sırada yer alıp rektörlüğe atanan Prof. Dr. Osman Şimşek ile çalıştım ve ikinci dönem dekanlık atamam bu rektör zamanında oldu ve muhafazakar görüntümün bu rektörün dindarlığından kaynaklandığını düşünüyorum. İnsan muhafazakar yapılır, dindar yapılır, daha da ileri irtica yaftası atılır ama FETÖ’cü yaftası ancak atana yakışır. Bu şerefsizliğin daniskasıdır. Bunun altında çıkar ilişkilerinin olduğu aşikardır.”


 
Özel, açığa alınması ve fişlenmesinin nedeninin üniversitedeki çıkar ilişkilerden kaynaklandığı belirtiyor:

“Açığa alınma belgesi “kişiye özel” olarak gönderilmiş ve bize tebliğ edilen belgede dağıtım yerleri adı altında herkes (açığa alınan) bildirilmiş, kişiye özelliğin bir anlamı kalmamış, bu şekilde bir itibarsızlaştırma, lekeleme yapılmıştır.

Tıp Fakültesi 6 (altı) Anabilim Dalının öğretim üyelerinin hepsi açığa alınırken, 200’e yakın öğretim üyesinin çalıştığı Ziraat Fakültesinden 1 tane bile FETÖ şüphelisi öğretim üyesinin olmaması dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Bu fırsattan istifade denip, Tıp Fakültesini bitirme operasyonu haline getirilmiştir. Bu sayede Ziraat Fakültesi Rektörlük saltanatını sürdürebilecektir. Şu anda da bütün rektörlükteki idari kadrolarda Ziraat Fakültesi öğretim üyelerinin yer alması bunun ispatıdır.

Akademik olarak Sağlık Meslek Yüksek Okulu (birçok bölümüne), Sağlık Yüksek Okulu (Hemşirelik), Tıp Fakültesi Anatomi derslerini verdim, vermekteyim. Yurtiçi, yurtdışı makale yazarlığı, kitap yazarlığı, kitap çevirisi ve bildiriler olmak üzere 200’e yakın yayınım bulunmaktadır. Çalışmalarım beni konferans özel ödülleriyle, TÜBİTAK teşvik ödülleriyle, üniversite bilimsel performansta en başarılı öğretim üyeleri sıralamasında ilk üçe sokan kaliteli çalışmalardır. Yurtiçi ve yurtdışı çok sayıda bilimsel toplantıda çalıştığım kurumları başarıyla temsil ettim. Zonguldak Bülent Ecevit Ün. (Karaelmas Ün.)’de yüksek lisans, Afyon Kocatepe Ün.’de yüksek lisans ve doktora, Namık Kemal Üniversitesinde yüksek lisans ve doktora programları açtım ve mezunlar verdim…” 

Özen, mektubunu geliştirdikleri kanser ilacı çalışmalarına nasıl başladıklarını anlatarak tamamlıyor:

“Gözaltına alınmadan önce de yine danışmanı olduğum doktora öğrencim Araş. Görev. Dr. Mustafa Özgül ile Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bizzat katıldığı TÜBİTAK toplantılarında hedef gösterdiği ve Bilim, Sanayi, Teknoloji Bakanı iken Sayın Fikri Işık’ın üniversitemizi ziyaretlerinde hedef gösterdiği Biyoteknoloji alanına biz de yönelerek, bunun tıp alanındaki uygulamalarından olan “NanoTıp” konusunu ele aldık. Kanser ilaçlarını kendi geliştirdiğimiz orijinal akıllı moleküller ile insana zarar vermeden kanser dokusuna göndermeyi ve kanseri yok etmeyi amaçladık ve doktora tezini bu konuda hazırladık. Bu tezi gerçekleştirmek üzere doktora öğrencimi kendi cebimden (mali olarak) destekleyerek ABD California Riverside Üniversitesi Biyoteknoloji Bölümüne gönderdim.


 
Projemiz (tezimiz) oradaki öğretim üyeleri (Bölüm Bakanı Huina Liu başta olmak üzere) tarafından övgü aldı ve hemen “grant” (ABD’de çok zor alınan proje desteği) başvurusu yapmak için iki üniversitenin ortak olduğu proje vermemiz önerildi. Uzun bir çalışmadan sonra tamamladığımız başvuru hazırlıklarımızdan sonra 18 Temmuz 2016 tarihinde ortak proje başvurusunu NIH (National Institu of Healt)’e yaptık ve 22 Temmuz 2016’da açığa alındım. Bu yanlışın derhal düzeltilerek görevimin başına iade edilmem gerekir.”

 

NIH, ABD’de tıbbi araştırmalara kaynak aktaran en büyük kuruluş olarak biliniyor. Özen ve asistanı, her türlü tıbbi ve biyolojik araştırmanın yapıldığı NIH’teki çalışmalarından sonra 21 Eylül 2015’te WIPO’ya başvuru yaptı ve ‘Nanomicelles for the Treatment of Cancer’ adlı araştırmaları ile patent almaya hak kazandı.


WIPO patent belgesi.

Başvurusunun onaylandığını duyunca “Çok az bilim adamına nasip olacak bir şey” diyen Oğuz Aslan Özen, profesörlüğü elinden alındıktan sonra 3 yıldır cezaevi ortamında hastalıklarla mücadele etmek zorunda bırakıldı.

Yaklaşık 7 yıldır OSAS (Obstruktif Sleep Apne Sendromu) yani uyku apnesi hastası olan Özen, uyku sırasında üst solunum yolları tıkandığı ve nefessiz kalıp hayatını kaybetme tehlikesi olduğu için her gece CPAP (Continious Positive Airway Pressure) adı verilen elektrik aksamlı bir makineyle uyumak zorunda. Ayrıca cezaevi sürecinde safra kesesinde taş oluştu ve bu hastalığın tedavisi için birçok eziyete katlandı. Yaşadıkları hasta tutuklulara yapılan eziyetleri bir kez daha gözler önüne seriyor.

<< Önceki Haber Kanserli hücreleri onaran ilacı bulan Prof. Oğuz Aslan... Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER