İmamoğlu: 2053 yılı planlamamızda Kanal İstanbul belası yok

‘İSKİ İçme Suyu ve Kanalizasyon Master Planı’ tanıtım toplantısında konuşan İBB Başkanı İmamoğlu, "Bizim projeksiyonumuz, 21 milyonu aşan bir nüfusa göre 2053 yılını planlamak. Bunun içinde ne var? İstanbul'un şu anki mevcut gelişimi var. Ama bunun içinde Kanal İstanbul belası yok" dedi.

SHABER3.COM

Gerçek Gündem'de yer alan habere göre İstanbul’da içme suyu, atık su ve yağmur suyu hizmetlerinin 2053 yılına kadar sürdürülebilir bir şekilde yürütülmesini sağlayacak kısa, orta ve uzun dönem politikalarının paylaşıldığı “İSKİ İçme Suyu ve Kanalizasyon Master Planı” tanıtım toplantısı, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun katılımı ile gerçekleştirildi. İSKİ Genel Müdürlüğü Yusuf Ziya Erdem Konferans Salonu’nda düzenlenen etkinlikte, sırasıyla; İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa, İSKİ Strateji Geliştirme Dairesi Başkanı Prof. Dr. Tuğba Ölmez Hancı ve İmamoğlu birer konuşma yaptı.

“İSKİ'nin 30 yılını anlatan, 30 yılını tarihleyen bakış açısını herhangi bir gün, herhangi bir tarif olarak kimse algılamasın” diyen İmamoğlu şunları söyledi:

PLANA SADIK KALMAZSAK BÜYÜK TEHDİTLERLE KARŞI KARŞIYA KALIRIZ: Bu aslında çok tarihi bir andır. Uzun vadeli yapılmış bir çalışmanın, bizden önce başlatılmış ve bizim dönemde de özenli bir şekilde devam etmiş bir çalışmanın sonuç günüdür. Mesele, sürdürülebilirliktir; mesele, geçmişte yapılanlarla, gelecekte yapılacakların uyumlu bir biçimde dizilebilmesidir ve sıkıntıya uğratılmamasıdır. Bunun da siyaset ötesi tekniğe, bilime dayalı bir zemini vardır. Ortaya konan yolculuk, böyle bir yolculuk. Bu bakımdan 2023-2053 İçme Suyu ve Kanalizasyon Master Planı çok kıymetlidir. Ama bir kıymetli olan şey de şu: Bu master plana ne kadar sadık kalınacağı. Plana sadık kalmazsak, ne yazık ki çok daha büyük tehditlerle İstanbul'umuz karşı karşıya kalabilir. Bugünün koşullarında, büyük adımlar attığımız bu sahada, yarınlarda bu tehdidi yaşamamak pozisyonunu elde etmek istiyorsak, yine bu plana sadık kalırsak, böyle bir sorunla karşı karşıya kalmayız. Bunları giderebiliriz. Ama sadık kalmazsak, ne yazık ki yine büyük tehditlerle karşı karşıya kalırız.

AĞIR BEDELLER, YİNE VATANDAŞA ÖDETİLİYOR: Bazı meseleleri unuttukça, şehirlerin ve ülkelerin geleceği asla ve asla teminat altında olamaz. Yöneticiler, halka verdikleri sözlerin bedelini ödeyebilirlerse vatandaşı kandıramazlar, vatandaşa yanlış yapamazlar. Ama maalesef bunlar dönem dönem yapılıyor ve yapılan ağır bedeller, yine vatandaşa ödetiliyor. Halbuki o bedeller vatandaşlara ödetilmemeli. Bir örnek vermek gerekirse; Melen Barajı, önemli bir meseledir. Melen Barajı, -az önce master planda da kıymetli hocamız ifade etti- ‘2053’te bu şehrin yüzde 50’nin üzerindeki su tüketimini sağlayacak kaynak’ olarak tariflenmiştir. Melen Barajı, bulunduğu havza itibariyle, yağışı yoğun olan ve ta 1989 yılında atılmış bir adımla, bugüne kadar gelmiş bir süreci içeren, bir dönemi içeren bir çalışmadır. Bu çalışma, temeli atıldığı anda, 2016 yılında günü ve saati verilerek, ‘Açılışı yapılacak’ diye bir taahhütte bulunulmuştur. Ve dün gibi hatırlıyorum: 2019 yılında, ben İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayıyken, Sayın Cumhurbaşkanımız meydanlarda, ‘2071’e kadar İstanbul'un su sorununu çözdük’ demiştir. Çünkü muhtemelen Melen Barajı'nın bittiğini düşünmüştür.

MELEN BARAJI’NA SAYIN CUMHURBAŞKANI’NDAN DAHA FAZLA ÜZÜLDÜM: Göreve gelir gelmez, Melen Barajı'yla ilgili brifing, İSKİ’den istediğim ilk toplantılarından birisidir. Çünkü bazı ihbarlar ve tespitleri, bir kısım teknik insanlardan almıştım. Ve ne yazık ki acı bir faturayla karşı karşıya kaldık. Melen'i ziyarete gittin. Hatta Melen'e alınmamamız konusunda birtakım tedbirler alınmıştı. Ziyaretimiz engellenmeye çalışmıştı. Neyse o yanlıştan dönüldü. Gittiğimizde üzülerek gördük ki, Melen Barajı, o devasa baraj, yani 2053’te İstanbul'un yüzde 50 su ihtiyacını karşılayacak baraj, -daha ötesi- İstanbul'a 250 kilometreyi aşkın bir yerden suyun basıldığı bir meselede, elektrik ihtiyacını da karşılayacak olan o baraj, gövdesi yapılmış ama gövdesinde çok derin çatlaklarla bitirilemez ve su depolanamaz haldeydi. Bu şekilde gördüğümüz Melen, bizi derinden üzmüştür, benim içimi yakmıştır. Ben, Sayın Cumhurbaşkanı’ndan daha fazla üzüldüğümü iddia ediyorum. Çünkü o para, hepimizin parası. O bitmiş olsa, biz mutlu oluruz. Teşekkür ederiz. 1989’dan bu yana hizmeti geçen herkese minnet duyarız. Ve gururla da İstanbul'a sunulmasının bir parçası olmaktan memnuniyetimizi dile getiririz. Ancak bugün, 2019’dan bu yana, Melen'le ilgili çağrılarımıza rağmen ne o barajın tadilatı, tamiratıyla ilgili, akıbeti konusunda bilgi sahibiyiz -tamam, dönem dönem kısıtlı bilgiler alıyoruz- ne de bundan sonraki süreciyle alakalı da aldığımız bir cevabımız yok.

KANAL İSTANBUL SAZLIDERE BARAJI’NI YOK EDECEK BELA: Bugün, 16 milyon resmi nüfusu arkadaşlarım oraya yazdılar. 16 milyon resmi nüfusun içinde İstanbul'da bulunan mülteciler, sığınmacılar ve bir kısım izni olan yabancı konuklarımız yok. Bunları da katarsak, bugün İstanbul'un aktif nüfusu 18 milyonu aşmıştır. Bu master planlara ben bunu öneriyorum, İstanbul’un etkin nüfusunu buraya minimum 18,5 milyon yazabiliriz. Çünkü bir milyonu aşkın üniversite öğrencisi var. Bunun en az yüzde 50-60’ı yılın 9 ayını bu şehirde yaşayan öğrenci nüfusu. On dokuz milyona yakın bir nüfustan bahsediyoruz. Bizim projeksiyonumuz, 21 milyonu aşan bir nüfusa göre 2053 yılın planlamak. Bunun içinde ne var? İstanbul'un şu anki mevcut gelişimi var. Ama bunun içinde Kanal İstanbul belası yok, Kanal İstanbul diye bir kavram yok. Olamaz çünkü. Mesela az önce bahsettiğim Avrupa yakasındaki temel su ihtiyacının ne kadar yüksek olduğu oranından bakışla, Sazlıdere yok edilemez. Kanal İstanbul, Sazlıdere Barajı'nı yok eden bir kavram.

İSTANBUL'A SAPLANAN HANÇERLER, İSTANBUL'UN GELECEĞİNİ TEHDİT EDER: Bütün su altyapısını, bütün su taşkın meselelerini, bütün yeraltı suyu dengelerini altüst eden bir Kanal İstanbul meselesi, İstanbul'un geleceğinde olamaz; olmamalı. İstanbul'un böyle bir ihtiyacı yok. Dünyanın en hassas, en narin denizlerinden birisi olan Marmara Denizi'nin olduğu bir yerde; Marmara Denizi, İstanbul Boğazı, Karadeniz doğa dengesinin var olduğu bir coğrafyadaki İstanbul'da, Kanal İstanbul diye bir şey konuşulamaz; tartışılamaz. Bu bir siyasi mesele değil. Bu bakımdan ‘master plan’ dediğimiz şey uygulandığı takdirde; ülkelere, şehirlere çok iyi gelir. Ama bir hırs için, bir para kaynağı oluşturmak için, sadece ve sadece geleceği kötüleştiren, bugünün ihtiyaçlarını tamamen ötesinde bir bakış açısı için İstanbul'a bu tür saplanan hançerler, İstanbul'un geleceğini ne yazık ki tehdit eder.

BAZI ŞEYLERİ SİYASETİN DIŞINA İTELİM: Bazı şeyleri siyasetin dışına itelim. Deprem öyle bir mesele, su öyle bir mesele. Mesela ulaşım, böyle bir kentte öyle bir mesele. Siyasetin dışına itelim ve orada siyasetin üstünde bir mevziye bunu oturtalım. Yani biz suyun tarifesini, siyasi bir mesele olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi'nde ele alamayız. Suyun bir maliyeti var, suyun bir yatırım bedeli var. Onları üstüne koyup, tarife üretmek zorundasınız. Şunu istemiyoruz: Geçmişte yapıldı, İSKİ bütçesinden milyarlarca lirayı toplayıp, İBB bütçesine aktarmayalım. Onları engelleyici bir tarife oluşturalım. Ama bu, teknik bir hesap. Kanunda daha ciddi korunmalı. Bunlar daha çok teminat altına alınmalı. Geçmişten bugüne, İSKİ'nin kendi içinde koruyucu mekanizmaların kurulmasıyla, bugün İSKİ daha saygın bir yerde durmaktadır. Yani su ve kanalizasyon idaresi, kendi kanununda koruyucu bir kısım halleriyle, gerçekten bir kısım korunmuştur. Takdir ediyorum bunu kuranları, geliştirenleri ve bugüne taşıyanları. İSKİ'de geçmişte görev yapan birçok arkadaşımla ben şu anda arkadaşlık yapıyorum. Onların İSKİ'ye nasıl narin baktıklarını görüyorum. Kurumu nasıl gözettiklerini, kolladıklarını görüyorum. Siyasi görüşlerin hiçbir önemi yok. Siyaset üstü bakmak, meseleyi böyle bir yere konumlandırmak… O zaman işte biz master planlara saygıyla bakan yönetici de oluruz.

DÜNYANIN YARINLARINDA, ÇOCUKLARIMIZ BİZE BEDDUA EDERLER: Dünyanın önündeki en büyük tehdit, diye tariflenen iklim krizi ve iklim kriziyle mücadele, -bu tabii aynı zamanda bir çevre krizi, yaşam krizi, yaşamsal sorun- bugün dünyada, insanların göçünü tetikleyen en önemli meselelerden biri. Altyapısına baktığımızda her ne kadar savaş, bir kısım uyuşmazlıklar, ülke içindeki bir kısım toplumsal çatışmalar diye görsek de aslında temelinde iklim kriziyle ilgili bir duygunun yattığını da tespit etmekte zorlanmayız. Bu giderek daha da büyüyecek. O bakımdan, dünyanın bu temel meselesine, yine insanlık adına bakabilmeli ve bu işin, bırakın siyaset üstü meseleyi, devletler üstü bir mesele olduğunu tespit edebilmeli ve ona göre, tabiri caizse, ayağımızı denk almalıyız. Aksi takdirde, doya doya yaşamaya gayret ettiğimiz ve zorlandığımız bu dünyanın yarınlarında, çocuklarımız bize beddua ederler. Ve bize kızmanın ötesinde, gerçekten bizi yok sayarlar. O bakımdan çok sorumluyuz.

DENETLENEBİLİR VE ŞEFFAF BÜTÇE YÖNETİYORUZ:
Böylesi bir çalışmayı önemsiyorum. İstanbulluların sevgisi ve desteğiyle, bugüne kadar hassas davrandığımız, bütçesine bereketli bir bütçe var etme konusunda sahip çıktığımız, el değmeyen bir bütçe, en hijyenik ortamda, en denetlenebilir, en şeffaf ve hesap verebilir bir pozisyonda bir bütçe yönetmeyi, aynı zamanda israftan uzak duran, bilimden ve özellikle halkın çıkarlarından ödün vermeyen bir anlayışla İstanbul'a hizmet üretmeyi kendisine misyon edinmiş bir yönetim olarak, İstanbulluların sevgisi ve desteğiyle, yine aklın ve bilimin ışığıyla önümüzdeki süreçte çok ama çok daha fazlasını yapacağımızı şimdiden görüyor ve bunun sözünü bütün milletimize buradan vermek istiyorum. İstanbul'un bugünü ve güzel yarınları için hizmet etmenin gururunu, onurunu bütün yol arkadaşlarımla yaşıyorum. İSKİ'de çalışan bütün yol arkadaşlarımla yaşıyorum, siyasi yol arkadaşlarımla yaşıyorum. Umut ederiz ki, bu onuru hep birlikte yaşamaya devam ederiz.”
<< Önceki Haber İmamoğlu: 2053 yılı planlamamızda Kanal İstanbul belası... Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER