Havuz Medyasının hedefe aldığı Yeni Asya Grubundan açıklama

AKP'nin Havuz Medyasının hedefe aldığı Yeni Asya Grubundan açıklama geldi. Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz, “Yeni Asya ile, Nur Talebeleriyle uğraşan iflah olmaz” dedi.

SHABER3.COM

Havuz medyasından ortaklaşa gelen iftiralara karşı açıklamalarda bulunan Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz  bunlara karşı mücadelenin hukuk içerisinde verileceğini söyledi. Söz konusu haberleri yaptıranları ve yapanları ‘çete’ olarak nitelendiren Güleçyüz şu değerlendirmelerde bulundu: “Daha önce de yaptıkları iftiralara, kendilerine göre yeni bir şeyler ilave etmişler gibi görünse de, özü yine iftira. Anlaşılıyor ki, bunu yapan bir çete var. Bu çete kendisini hem polis yerine koyuyor, hem savcı yerine koyuyor, hem hakim yerine koyuyor. Önüne geleni yaftalayıp, ondan sonra oradan bir sonuç çıkarmaya çalışıyor. Ama Türkiye bir hukuk devletidir. Her şeye rağmen bir hukuk devletidir. Bu kadar örselemelere rağmen, bu kadar hak ihlallerine rağmen, usulsüzlüklere rağmen, hukuk devleti olduğuna ve olması gerektiğine inanıyoruz. Hukuka güveniyoruz. Ve güvenmeye de devam edeceğiz. Bütün mücadelemizi aynı şekilde hukuk içerisinde vermeye devam edeceğiz. Hukuktan asla ümidimizi kesemeyiz, kesmeyeceğiz, mücadelemizi hukuk içerisinde vereceğiz. “

Ülkenin itibarını zedeliyorlar

“Böyle çetelerin cirit attığı, önüne gelene iftira yağdırdığı bir ülke, demokratik hukuk devleti olamaz” diyen Güleçyüz şunları ifade etti: 

“Bu saldırıların yapıldığı mecralara baktığımız zaman, birbiri ile hiç ilgisiz gibi görünen, bir tarafta bir bulvar diye kategorize edeceğimiz bir yayın. Diğer tarafta, güya dini hassasiyeti olan bir site. Ama benzer ifadelerle aynı hedefe ateş etmeleri bunların ayn yerden kumanda edildiklerini gösteriyor. 12 Eylül öncesi anarşi ve terör olaylarında söylenen bir söz vardı, ‘Sabah solcuyu vuran merminin çıktığı silahtan akşam atılan mermi sağcıyı vuruyor’ diye. Tetiği çeken aynı. Türkiye’nin tam anlamıyla demokratik hukuk devleti olmasının en büyük engellerinden biri bu. Ve böyle bir dönemde bu anlayışın, bu çetenin, güç bulmuş olması düşündürücüdür. Türkiye’nin, demokratik hukuk devleti prensiplerinden uzaklaşmış olmasının da aynı zamanda bir göstergesidir. Ama tekrar aynı şeyi söylüyorum, demokratik ve hukuk devleti olacaksa Türkiye, böyle çetelerin cirit attığı, önüne gelene iftira yağdırdığı bir ülke olamaz, olmamalı. Bunlara mutlaka bir neşter atılması lazım. Ülkeyi yönetenlere söylüyorum, bunlar Türkiye’nin itibarını zedeliyor ve hukuka, demokrasiye duyulan güveni ciddi manada tahrip ediyor.”

Mücadeleye devam edeceğiz

Güleçyüz değerlendirmelerine şöyle devam etti: “Masumiyet karinesi diye bir esas var. Kimse suçluluğu kesin bir mahkeme kararıyla ispat edilmediği sürece suçlu ilan edilemez. Suç ve ceza şahsîdir. Bunlar temel ilkelerdir. Adil yargılanma hakkı var, savunma hakkı var. Medya, birtakım internet siteleri, bütün bu ilkelerin ayaklar altına alındığı, haysiyet cellatlığı yapılan mecralar olarak devam edemez, etmemeli. Biz buna karşı mücadeleye devam edeceğiz. Bize yakıştırmaya çalıştıkları iftiraların, bizimle zerre kadar alakasının olmadığını herkes biliyor. Devlet de biliyor, millet de biliyor. Bunu yapanlar da biliyor. Ama hâlâ bu ahlâksızlığı yapabiliyorlar. Benim yorumum, Türkiye bir OHAL sürecinden geçti. OHAL’i kaldırdı. Ve biz, başından beri OHAL adı altında yapılan hukuksuzluklara itiraz ettik. OHAL hukukunu dahi çiğneyen uygulamalara itiraz ettik. Masum insanların mağdur olmalarına yol açan uygulamalara itiraz ettik. Bu duruşumuzun, bu tavrımızın doğru olduğu OHAL’in devam etmemesiyle ortaya çıktı. Demek ki, OHAL artık devam etmiyorsa, biz bunu OHAL süreci başladıktan bu tarafa savunan bir gazeteyiz. Demek ki, biz haklıymışız.”

Demek ki OHAL kalkabiliyormuş

“İftira edenler kendilerini tarif ediyor” diyen Güleçyüz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Eğer OHAL’e hâlâ ihtiyaç olsaydı, niye kaldırdılar? Demek ki, kalkabiliyormuş. O yayınlarda bizim OHAL’e itirazımız dahi suç olarak gösterildi. Bu dahi tutarsızlığın bir örneğidir. Son saldırılarda bir başka çok ilginç, tarihe geçen bir ahlâksızlık ve çarpıtma örneği daha var. 15 Temmuz’dan bir hafta evvel ben bir tweet atmıştım. Orada demiştim ki, ‘Cemaat mensupları ve Nur Talebeleri her yerde olduğu gibi, TSK’da da en güvenilir elemanlardır.’ Vay efendim, ben 15 Temmuz’dan önce ‘fetö’yü savunmuşum, darbe işbirlikçisiymişim. Bu kadar ahlâksızlık olur mu? Ben o tweet’i niye attım? O günlerde bir helikopter kazası oldu. Helikopteri kullanan Yarbay rütbeli zannediyorum şehitle ilgili olarak bize özel kanallardan gelen bilgi, bu zatın Nur Talebesi olduğu idi. Ve o bilgiye istinaden, bunu ifade eden bir sosyal medya paylaşımı yaptım. Sonra yine birtakım mecralardan tepkiler aldık. Onun üzerine o mesajı attım, dedim ki, cemaat mensupları—burada bütün cemaatleri Ehl-i Sünnet çizgisindeki tüm cemaatlerin mensuplarını kastederek bunu söyledim ve Nur Talebeleri ilaveten—her yerde olduğu gibi TSK’da da en güvenilir elemanlardır. Bunun aksini söyleyen gelsin, tartışalım. Ama böyle bir iftirayı, tüm cemaat mensuplarına, özellikle de Nur Talebelerine “fetöcü” iftirası yapılması ve bunun kendisini güya dini bir kanal olarak lanse eden bir sitede yapılması başlı başına bir skandaldır, bir ahlâksızlıktır. Bu ,artık işin ne kadar şirazeden çıkmış olduğunun en tipik örneklerinden biridir. Ve ben bunun altını çizerek tepki mesajlarımda ‘lânetlediğimi’ ifade ettim. Aslında bu çok ağır kelimeyi hiç kullanmam. Ama bunu hak eden bir ahlâksızlıktı bu. Eğer o iftiracı yayın bireysel bir ‘densizlik” ise, site yöneticileri en azından şimdi özür dileyip düzeltmeli ki, ben o ifadeyi geri alayım. Top onlarda.

“Velhasıl mücadelemiz devam edecek, biz pes etmeyiz, byılmayız. Biz, şu an bizi darbe işbirlikçiliği ile suçlayanların meydanda olmadığı en zor dönemlerde, 12 Eylül ve 28 Şubat’ın en çetin dönemlerinde, bedelini de ödeyerek, hukuk içerisinde, müsbet hareket prensibiyle demokrasi ve hukuk mücadelesi veren bir cemaatiz, bir yayın organıyız. Bu iftiraların hiçbiri bize yapışmaz. Bunlar çamur at, izi kalsın mantığıyla yapılan iftiralardır. Aslında iftira edenler kendilerini tarif ediyorlar. Kendi ahlâksızlıklarını açığa vuruyorlar. Biz bunlara asla boyun eğmeden, asla teslim olmadan, asla yılgınlığa düşmeden mücadelemize devam edeceğiz. Bunun yanında, internet sitemizde duyurduk zaten, bu iftiracılarla yargı önünde hesaplaşacağız. Hukuk içerisinde hesaplaşacağız. Bizim hukuktan başka bir mücadele yöntemimiz yok. Bu mücadelemiz biz yaşadığımız müddetçe, bu hizmet devam ettiği müddetçe, hiç kesintisiz bir şekilde devam edecek ve bizden sonra bayrağı devralacak nesiller tarafından da aynı duyarlılıkla sürdürülecektir.  Çok zorlu dönemleri ve o dönemlerdeki bu tarz saldırıları atlatarak bugünlere geldik. İnşaallah bundan sonra da aynı azimle, aynı kararlılıkla, aynı şahs-ı manevî ruhuyla yolumuza devam edeceğiz.”

Tetikçilere papuç bırakmayız

Güleçyüz: “Biz güce yaslanıp masumlara çamur atan haysiyet celladı ahlaksız tetikçi çetelerinin saldırı ve iftiralarına bugüne kadar papuç bırakmadık, inşaallah bundan sonra da bırakmayacağız. Hukuka her zaman güvendik, güvenmeye devam edeceğiz. Bu güvenle hukuk mücadelemizi sürdüreceğiz.”

Yeni Asya’yı hedef gösteren tetikçi medyaya karşı hukuk süreci başlatıldı. Her defasında bayat yalanlarla ve çeşitli ithamlarla Yeni Asya düşmanlığı yapan, halkı kin, nefret ve öfkeyle kışkırtan gazete ve haber siteleri hukuk önünde yaptıkları asılsız haberlerin hesabını verecek. 

İktidara yaranmak için asılsız iddia ve çarpıtma haberlere imza atan medya organları daha önce de benzer hareketler de bulunmuş ve adil yargı önünde gereken cevabı almıştı.

Tertemiz bir mâzi

Yaşanan olayları tarihten örnekleriyle anlatan Güleçyüz değerlendirmelerini şu cümlelerle tamamladı: 

“Üstad Bediüzzaman Risale-i Nur hizmetini başlattıktan bu tarafa hiç rahat bırakılmamış, talebeleriyle beraber. Hapisler, zindanlar işin sadece bir kısmı. Çok ahlâksızca iftiralara da maruz kalmışlar, asla Üstada ve talebelerine yakıştırılmayacak suçlamalara da muhatap olmuştur. Eserlerde bunun örneklerini görüyoruz. Ama bu iftiraları yapanların hiç biri iflah olmamış, daha dünyadayken tokatlarını yemişler. Bu hizmetin mazisi, iftihar tablolarıyla dolu bir mazi. Tertemiz bir mazi. Yeni Asya mensupları da aynen Üstad ve Talebelerinin yolundan gittikleri için rahat bırakılmamış. Hücum ve hakaretlere uğramış. Ama yine bütün bunları yapanların da hiçbiri iflah olmamış. Biz bunları yaşayarak geldik, birçok şeyleri bizzat yaşama imkanı bulduk. 28 Şubat ve 12 Eylül döneminlerini bire bir yaşadık. O dönemlerde Yeni Asya ile uğraşanların—hangi kademelerde olurlarsa olsunlar-örneklerini bir bir sıralayabilirim, ama gerek görmüyorum, bilenler biliyor—hiçbiri iflah olmamıştır. Ve çok ibretli hadiselerle, tokatlarla cezalarının bu dünyadaki kısmını görmüşler. İlahî adalet diye bir şeye inanıyoruz biz, inancımızın bir gereği olarak. Bu dönemin de, bu ibretli örnekler ışığında okunması gerektiğini söylüyoruz. Şu kısa birkaç yıl zarfında bile, bunun yeni örneklerine şahit olduk. Yakın zamanda. Hâlâ da şahit olmaya devam ediyoruz. Onun için tekrar altını çizerek söylüyorum, Yeni Asya ile, Nur Talebeleriyle uğraşan iflah olmaz.”
<< Önceki Haber Havuz Medyasının hedefe aldığı Yeni Asya Grubundan... Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER