Dile kolay, aradan tam 19 yıl geçti. '
Gönül seni bulmuş ise başkasını arar mı hiç' diyerek sazın teline dokunalı. 'Kalk yiğidim' diye sesleneli. 'Beni yalnız bırakma' diye yalvaralı. 'Atlastan cepkenli
yiğit akıncı'ya dön çağrısı yapalı.
Peki, 19 yıl önce ne oldu? Kısaca,
İzmirli TRT sanatçısı Reşit Muhtar,
Fethullah Gülen Hocaefendi'nin şiirlerini bestelediği Kırık Mızrap isimli
kasetiyle gönüllere taht kurdu desek...
Dertli bir gönlün ruh dünyasından kâğıda dökülen şiirlere ses veren insandı Reşit Muhtar. Evet, birçoklarının unutamadığı, sabahlara kadar tekrar tekrar dinlediği bir isimdi Reşit Muhtar.
Bundan 3-4 hafta önce yayın toplantımızda gündeme geldi kendisi. Sevenlerine
altın bilezik bırakıp ayrılalı ne yapıyordu? Nerelerdeydi? Aradan çok az bir zaman geçmişti ki gazetelerde şu haberi okuduk: "Reşit Muhtar,
İstanbul Çemberlitaş'taki
Fırat Kültür Merkezi'nde Kırık Mızrap konseri verecek."
Artık kendisiyle görüşmek kaçınılmazdı. Onu, İzmir'deki evinde piyanosunun başında konser hazırlıkları yaparken bulduk. Çok memnun oldu. Çok sevindi.
Yıllar öncesine gittik. Bugün Hocaefendi'nin şiirlerini seslendirmek belki kolay ama 19 yıl önce durum nasıldı? Bu şiirleri hazırlarken neler hissetmişti? Muhterem
Fethullah Gülen Hocaefendi'yle anıları var mıydı? Heybemizde sorular o kadar çoktu ki...
"TRT'ye gelmeden önce 10 yıl kadar Türkiye'nin çeşitli illerinde
müzik öğretmenliği yaptım.
Ankara Devlet
Konservatuvarı piyano bölümü mezunuyum. Bizde aileden gelen bir Müslümanlık vardı. Şuurlu değildim. 1988 yılıydı. Bir arkadaşım bana muhterem büyüğümüzün bir vaaz kasetini verdi. Hiç unutmuyorum. Ana-
baba hakkı ile ilgili bir sohbetti. Ailece bu sohbeti dinledik. Hepimiz gözyaşlarına boğulduk. Büyüğümüzle ilk tanışmamız böyle oldu."
O güne kadar Hocaefendi'nin kim olduğunu bilmeyen Reşit Muhtar, şöyle dua edecekti: "
Allah'ım, bu muhterem zatla tanışmayı bana nasip et." Gel zaman git zaman, İzmir
Yamanlar Koleji'nin eğitmenlerinden Rıdvan
Kızıltepe, Reşit Muhtar'ı televizyonda türkü söylerken görüyor ve çok beğeniyor. Kızıltepe beğenmekle kalmıyor, Reşit Muhtar'la tanışmaya gidiyor. Bu tanışma vesilesiyle, Muhtar'ın yaptığı o dua kabul olacaktır. Nasıl mı? Devam edelim. Daha sonra Rıdvan Kızıltepe, Muhtar'ı Yamanlar Koleji'ne davet ediyor. Reşit Muhtar, orada kendisine gösterilen misafirperverlikten çok etkileniyor. Kızıltepe kendisine Fethullah Gülen Hocaefendi'nin şiir kitabı Kırık Mızrap'ı
hediye ediyor. O sırada Yamanlar Koleji'nin müzik öğretmeni Mehmet Çelikdemir, Kırık Mızrap'tan 5 şiiri bestelediğini söylüyor ve Reşit Muhtar'a hayatını değiştirecek bir
teklifte bulunuyor. "Bana bestelediği bu 5 şiiri Yamanlar Lisesi'nin
mezuniyet töreninde okuyabilir misiniz diye sordu. Ben de 'memnuniyetle' diyerek bu teklifi kabul ettim."
Ve Yamanlar Lisesi'nin mezuniyet töreninde bir ilk yaşanıyor. Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin yazdığı ve okulun müzik öğretmeni tarafından bestelenen 5 şiir, Reşit Muhtar tarafından seslendiriliyor. Bu şiirler; Kalk Ey Yiğit Uykudan, Belirdi Bir Kıratlı, Gönül Seni Bulmuş İse,
Güneş Doğacak ve Beni Yalnız Bırakma idi.
Peki, Reşit Muhtar'ın sahnedeki hâli nasıldı? "Elim ayağım titriyordu. Sanki sırat köprüsünden geçiyordum. Hiç unutmuyorum. Salonda 3 bini aşkın insan vardı. Sahneye çıktığımda sazlar çalmaya başladı. Daha ilk parçada kalabalık birbirine bakmaya başladı. Âdeta ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Alkışlamakla alkışlamamak arasında gidip geliyorlardı."
Ama 'Gönül Seni Bulmuş ise Başkasını Arar mı Hiç'i okurken salondakiler gözyaşlarına hâkim olamayacaktı. Reşit Muhtar da ağlayacak, salonun atmosferi birden değişecekti. Ve konser bittiğinde seyirciler soluğu Reşit Muhtar'ın yanında alacak ve onu
tebrik edeceklerdi. Mezuniyet gecesinden sonra Reşit Muhtar'a şöyle bir teklif yapıldı: "Bu parçaları kaset yapabilir miyiz?" Reşit Muhtar ise kaset için 5 şiirin yeterli olmadığını, 5 şiirin daha bestelenmesi gerektiğini söyledi. Bu sefer diğer 5 şiiri kendisi bestelemek için hummalı bir çalışmanın içine girdi. Beste çalışması sırasında Hocaefendi ile tanışmak da nasip olacaktı. Tanıştığı günü unutamıyor: "Allah rahmet eylesin Bozyaka'da kalan bir Halim amcamız vardı. Ben de hocamızla tanışmak için o gün Bozyaka'ya gittim. Bana dediler ki birazdan bu kapıdan beyaz
elbise giyen biri çıkacak. Sen onu görür görmez kendini tanıtırsın. Kapıda beklemeye koyuldum. İkindi vaktiydi. O sırada uzun boylu, beyaz elbiseli bir bey çıktı. Ben eline sarıldım. O bey bana 'öp öp ama adres yanlış' dedi. Meğer o kişi sonradan tanıyacağım kıymetli insan Halim amcamızdan başkası değildi."
Az sonra kapıdan Hocaefendi çıkar. Muhtar, değil elini öpmek, yanına sokulmaya bile cesaret edemez. İkindi namazını onun arkasında kıldıktan sonra yakınındaki insanlar Reşit Muhtar'ı Hocaefendi ile tanıştırır: "Bana iltifatlarda bulundu. Dua etti".
O sırada bestelerden söz açılır. Hocaefendi, Reşit Muhtar'a 'Ne zaman, ne
vakit olursa olsun bana gelin, istediğinizi sorun' der. Reşit Muhtar'ın Hocaefendi'den öğrenmek istediği, şiirleri hangi halet-i ruhiye içinde, günün hangi vaktinde yazdığıdır. Bir de şiirlerin başka anlamları var mıdır? Beste yaparken bu bilgiler ışığında işine yoğunlaşmak istiyordur çünkü. Hocaefendi, Reşit Muhtar'ın bu ince düşüncesini takdirle karşılar.
Reşit Bey her bestelediği şiirden sonra soluğu Hocaefendi'nin yanında alıyor, ilk kez ona dinlettiriyordu: "Büyüğümüzün hasır serili bir odası vardı. O odaya çekilir ve söylediğim parçaları yalnız başına dinlerdi. Odadan çıkarken kendisinin gözlerine bakar, eğer gözlerinde mutluluk emaresi varsa mutlu olur, kendi kendime 'çok
şükür denetimden geçti' derdim."
O günlerde Hocaefendi, Reşit Muhtar'a Kırık Mızrap kitabını hediye eder. Kitabın iç sayfasına da "Cenab-ı Hakkın kendisine verdiği sesi ve nefesi yine onun yolunda kullanmaya azimli Aziz Kardeşim Reşid Bey'e..." diye yazar. Evet, Hocaefendi, Muhtar'ın ismini Reşit değil, Reşid diye yazıyordur.
Beste çalışmaları 6 ay kadar sürer. Reşit Muhtar en çok 'Bir Yiğit Vardı Gömdüler Karşı Bayıra' şiirini bestelerken zorlanır: "Bir yiğit vardı gömdüler şu karşı bayıra / Arkadan kefenini gömleğini soydular / 'Aman kalkar!' deyip üstüne taşlar koydular... Sadece bu şiir için 6 ay çalıştım. Çargâh makamında besteledim. Bu makam, ecdadımızın Kur'an okuduğu makam. Çalgı falan çalmadık, besteledik, üzerine şiiri okuduk."
Bu şiiri o kadar güzel okur ki Hocaefendi'nin 'Reşit Bey bu şiiri benden daha iyi okuyor' övgüsüne mazhar olur. 'Beklerim Her
Sabah Seni Sabah Erkenden' şiirini Batı müziği formunda besteler.
Millet Ruhu'nu
şarkı mı, türkü mü,
ilahi mi yapayım diye uzun süre düşünür. Hatta o sıralar Hocaefendi'nin kendisine "Reşit Bey, yazarken, okurken hüseyni, saba ve hicaz makamlarında ney taksimleri dinliyorum. Bu makamları dinlerken ufkumun açıldığını, hafızamın genişlediğini hissediyorum." dediğini anlatan Muhtar, hummalı çalışmanın sonucunda 1991'de Kırık Mızrap adlı kasetini çıkarır.
HABERİN TAMAMI AKSİYON DERGİSİNDE