Söğüt'e dün öyle biri geldi ki... - Foto

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, selefi A. Necdet Sezer'in görev süresi boyunca bir kez bile katılmadığı Ertuğrul Gazi'yi Anma Şenlikleri'ne katıldı.

Söğüt'e dün öyle biri geldi ki... - Foto

727. Ertuğrul Gazi'yi Anma ve Söğüt Şenlikleri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Devlet Bakanı Said Yazıcıoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nu buluşturdu. Tören Hükümet Konağı Meydanı'ndaki yürüyüşe Devlet Bakanı Yazıcıoğlu, siyasi parti liderleri Bahçeli, Sezer, Yazıcıoğlu ve Vali Musa Çolak katılırken Cumhurbaşkanı Gül ve CHP Lideri Baykal yürüyüşe katılmadı.

SÖĞÜT, CUMHURBAŞKANI'NA KAVUŞTU - KARELER

727. Ertuğrul Gazi'yi Anma ve Söğüt Şenlikleri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Devlet Bakanı Said Yazıcıoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nu buluşturdu. Tören Hükümet Konağı Meydanı'ndaki yürüyüşe Devlet Bakanı Yazıcıoğlu, siyasi parti liderleri Bahçeli, Sezer, Yazıcıoğlu ve Vali Musa Çolak katılırken Cumhurbaşkanı Gül ve CHP Lideri Baykal yürüyüşe katılmadı. BAYKAL İLK DEFA KATILDI Yürüyüşün ardından liderler Ertuğrul Gazi Türbesi'ne gelerek burada dua okudular ve Yörük çadırlarını ziyaret ederek buradaki vatandaşlarla sohbet ettiler. Parti liderleri daha sonra şenliklerin yapılacağı ilçe stadına gittiler. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ise ilk defa geldiği Söğüt'te diğer liderlerden sonra türbeye gelerek dua okudu. Baykal yörük çadırlarını ziyaret ederek vatandaşlarla sohbet etti ve Türk büyüklerinin anıtlarının bulunduğu alanda da incelemede bulundu. Daha sonra ilçe stadına geçen Baykal protokolde bulunan liderlerle tokalaşarak yerine oturdu. MHP Genel Başkanı Bahçeli'yi görmeyen Baykal daha sonra Bahçeli'nin yanına giderek onunla da tokalaştı. GÜL: "ERTUĞRUL GAZİ ENERJİYİ SİNERJİYE DÖNÜŞTÜRDÜ" Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de tören yürüyüşüne katılmayarak Ertuğrul Gazi türbesine gitti. Türbeye gelişinde Bilecik Valisi Musa Çolak tarafından Cumhurbaşkanı Gül'e Türkmen poşusu bağlanırken, Gül türbede Ertuğrul Gazi'nin ruhuna dua okudu. Gül, türbe özel defterini imzalayarak şunları yazdı: "Neredeyse 8 asır önce Selçuklu sultanlarının Ertuğrul Gazi'ye kışlak olarak bağışladıkları Söğüt'te bulunmaktan tarifsiz heyecan duymaktayım. 400 çadırlık aşiretini Söğüt'e yerleştirerek 6 asır hüküm sürecek bir cihan devletinin kurulmasına vesile olan Ertuğrul Gazi, 1281 yılında bu kutlu toprağa defnedildi. Biz bugün, 727. Ertuğrul Gazi'yi Anma ve Söğüt Şenlikleri için buradayız. Hepimizin açısından bugünün önemi çok büyüktür. Ertuğrul Gazi, Türk toplumunun her zaman zirvede olan enerjisini bir sinerjiyi dönüştürmüş ve bunu dış düşmana yönelterek hem uzun soluklu Osmanlı Devleti'nin temellerini sağlam atmış hem de torunlarına anlamlı bir yol göstericilikle nasıl davranmaları gerektiğini göstermiştir. Aslında bu, günümüzde bizce de tevarüs edilmesi gereken çok kıymetli bir tecrübedir. Bu vesileyle anısı önünde saygıyla eğiliyor, kendilerine, soyundan gelen değerli Osmanlı hanedanına ve kutlu arkadaşlarına rahmet diliyorum." Yörük çadırlarını da gezen Gül, şenliklerin yapılacağı stada geçti ve siyasi parti liderleriyle tokalaşarak yerine oturdu. Törenler, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı. CUMHURBAŞKANI ABDULLAH GÜL Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ''Bugün fetihler iktisatta, bilimde, sanatta, hukukta ve demokraside gösterdiğimiz başarılarla, insan hak ve hukukuna gösterdiğimiz değerle ölçülmektedir. Türkiye'nin bütün enerjisini, Aziz Atatürk'ün söylediği muasır medeniyetlerin üstüne yetişmek için seferber etme zamanıdır'' dedi. Cumhurbaşkanı Gül, 727. Ertuğrul Gazi'yi Anma ve Söğüt Şenlikleri çerçevesinde düzenlenen törende yaptığı konuşmaya, Selçuklu sultanlarının Ertuğrul Gazi'ye kışlak olarak bağışladıkları Söğüt'te bulunmaktan duyduğu heyecanı dile getirerek başladı. Ertuğrul Gazi'nin 1281 yılında bu kutlu topraklara defnedildiğini, o günden bugüne anma törenlerinin yapıldığını kaydeden Gül, törenlerin yapılmasına katkıda bulunan ve emeği geçenlere teşekkür etti. Törenlerin tarihi gözden geçirmek, ders almak, heyecan duymak ve geleceğe bakmak için güzel bir fırsat olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Gül, Ertuğrul Gazi'nin emri altında bulunan topraklarda yaşayan halk tarafından, Hristiyanlar tarafından da çok sevildiğini, vefatında Hristiyanların onun adına kurulan vakıflara bağış yaptığını anımsattı. Osman Gazi'nin oğlu Orhan Gazi'ye söylediği ''Ben buraya bir zayıf karınca gibi geldim'' sözlerini de hatırlatan Cumhurbaşkanı Gül, Anadolu beyliklerinin en küçüklerinden olan bu beyliğin diğerlerinden farklı olarak hep Bizans'a karşı savaşarak, Rumeli'ye yöneldiğine dikkati çekti. Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Zaruret olmadıkça kendi soydaş ve dindaşına karşı asla silah çekmemiş. Orta Asya'dan Anadolu'ya akan Türkmen enerjisini birbiriyle mücadele etme yerine dış hedeflere yöneltmiş. Bu sayede Anadolu'daki bu büyük enerji Osmanlı Beyliğine akarak bir sinerji doğurmuş. O zamanki birçok beylikler tam tersine kendi içlerinde mücadele ederken, Ertuğrul Bey'in Osmanlı Beyliği'nin en büyük özelliği dışa karşı... Kendi içerisine asla silah kaldırmamış, kendi içerisinde mecbur kalmadıkça asla bir mücadeleye girmemiş. İşte onun için bu sinerji Osmanlı Beyliği'ni Avrupa'da fetihlerle büyütürken Anadolu beyliklerindeki ahalinin de gönüllerinin fethedilmesine yol açmıştır. Kalpleri ve gönülleri fethederek başlamıştır. Bu örnek bugün de geçerlidir. Türkiye bugün büyük bir dinamizme ve enerjiye sahiptir. Bu enerjiyi birbirimizle kavga ederek harcama yerine, dünya şekillenirken dışarıya yöneltmek önümüzü açacaktır. Enerjimizi ne kadar çok kendi aramızda boşa harcarsak o kadar çok daha sonra telafisi mümkün olmayan çıkarlarımızdan fedakarlık etmiş olacağız. Onun için ne yapıp yapıp bundan 700-800 yıl önce olduğu gibi, atalarımızın yaptığı gibi, enerjimizi dışa doğru yöneltmemiz gerekir. Bugün fetihler iktisatta, bilimde, sanatta, hukukta ve demokraside gösterdiğimiz başarılarla, insan hak ve hukukuna gösterdiğimiz değerle ölçülmektedir. Türkiye'nin bütün enerjisini, Aziz Atatürk'ün söylediği muasır medeniyetlerin üstüne yetişmek için seferber etme zamanıdır. Aramızda anlaşmazlıkların, tartışmaların olması gayet tabidir. Açık toplum olmanın da gereğidir. Önemli olan bütün bunları karşılıklı saygı ve birbirimizin hukukunu koruyacak seviyede yapmaktır. Mühim olan nokta bunların meşru sınırlar içerisinde yapılmasıdır. Bu bakımdan demokratik sürecin, hukuk devletinin ve anayasal sistemin işlemesi çok önemlidir.'' ''FELSEFENİN TEMELİ HOŞGÖRÜ'' Cumhurbaşkanı Gül, Osmanlıların Balkanlarda iyice genişledikten sonra Anadolu'daki toprakları da ilhak ederek milli birliği kurduklarını, kalpleri ve gönülleri fethettikten sonra bu birliğin oluşmasının da kolay olduğunu ifade etti. Osmanlıların güçlü teşkilatları sayesinde sadece Selçukluların varisi olmadıklarını, aynı zamanda üç kıta üzerinde ve Akdeniz havzasında hak ve adalete dayanan yeni bir dünya düzenini kurarak, Türk ve İslam tarihinde çok anlamlı ve şanlı bir yer edindiklerini belirten Gül, tarihten Büyük İskender, Cengiz Han gibi birçok büyük hükümdar, komutan geçtiğini, bu şahsiyetler öldükten sonra devletlerinin dağıldığını anlattı. Cumhurbaşkanı Gül, Osman Gazi'nin kurduğu teşkilatın ise güçlü liderlerin elinde büyüdüğünü ve 600 yıldan fazla yaşamış bir devlete temel oluşturduğunu kaydetti. Osmanlı İmparatorluğunun, Balkanlar, Doğu Avrupa, Kafkaslar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika gibi dünyanın en önemli ve sorunlu coğrafyalarında varlığını sürdürdüğünü anımsatan Gül, ''Üç beş kabile barındıran el değmemiş topraklarda değil, tam tersine büyük medeniyetlerin kurulup yıkıldığı dünyanın en kalabalık ve zor bölgeleri yönetilmiştir'' dedi. Osmanlı'nın boşalttığı bu stratejik bölgelerin tamamında bugün huzursuzluk, kan ve gözyaşı olduğunu belirten Gül, bu huzursuzluklar derinleştikte devlet adamlarının gözlerinde Osmanlı barışının anlamı ve büyüklüğünün giderek daha çok önem kazandığını vurguladı. Cumhurbaşkanı Gül, şöyle devam etti: ''Bu ilim ve devlet adamları Osmanlıların, bugün her biri kanayan yara olan bu bölgeleri nasıl bu kadar uzun süre yönetebildiklerine hayret etmektedirler. Aslında bunun sırrı çok basittir. Cengiz Han, Büyük İskender gibi hükümdarlar ordularıyla fetihler yapmışlardır fakat bunlar orduları kadar güçlü ve istikrarlı yönetimler tesis edemedikleri için kendilerinden sonra devletleri dağılmıştır. Başarılarınızın tesadüfi olmadığını göstermek için istikrarlı yönetimler kurmalısınız. İşte Türkler sistemli işleyen, adalete dayanan bir devlet kurma konusunda gerekli olan birikimi tarihlerinde, kültürlerinde ve adım attıkları coğrafyaların derinliklerinde bulmuş ve yerleştirmişlerdir. Orta Asya'da gelişen Türk kültürünü Müslüman olduktan sonra zenginleştiren Osmanlı kendisine güvenmiş, Anadolu, Mezopotamya, Mısır ve Roma kültürleriyle etkileşime girmekten asla çekinmemiştir. Bu sayede medeniyetlerini zenginleştiren Türkler, yönetim felsefelerinin temeline hoşgörüyü koymuş ve farklı dinlerden, kültürlerden insanların huzur içinde birlikte yaşamalarını sağlayan bir sistem kurmuş ve bunu bütün dünyaya göstermişlerdir. Böylece Rumlar, Ermeniler, Yahudiler ve daha nice başka milletler Müslümanlarla birlikte asırlarca bu topraklarda huzur içinde yaşamışlardır.'' Devletlerin millet fikri etrafında şekillenmeye başlamasıyla Osmanlı gibi çok uluslu imparatorlukların ömürlerini tamamladığını belirten Cumhurbaşkanı Gül, ''Osmanlı devletinin hüküm sürdüğü çetin coğrafyanın bağrından, Balkanlardaki Evladı Fatihanımızdan yetişen Mustafa Kemal'in önderliğinde kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti ile beraber biz temiz sayfa açtık'' dedi. Gül, ''Yurtta sulh, cihanda sulh'' anlayışıyla komşularla iyi ilişkiler kurulduğunu anlattı. ''TÜRKİYE'NİN GELECEĞİ ÇOK AYDINLIK, ÇOK PARLAK'' Sevgi, saygı ve hoşgörü ortamının hem ülke içerisinde hem de komşu ülkelerle yeniden sağlanması yönündeki inancını dile getiren Cumhurbaşkanı Gül, 21. yüzyıla uygun politikalarla Türkiye'nin etrafından bir dostluk haresi oluşturarak, ülkeyi yüceltmenin yollarının aranması gerektiğine işaret etti. Gül, ''Düşmanlıklarla, kin ve garez haberleriyle çevrili, kapana kısılmış bir Türkiye yerine tam tersine inisiyatifi eline alan sadece içini değil, çevresini de kollayan ve gözeten büyük bir devlet olduğumuzun farkına varmalıyız'' dedi. Ertuğrul Gazi soyundan gelen ilk Osmanlı hükümdarlarının mütevazı, halkla beraber devam ettirdikleri yaşamlarını örnek gösteren Cumhurbaşkanı Gül, sadece alınan topraklara değil insanlığa da önem verildiğini ifade etti. Devleti yaşatmak için insana önem verildiğini belirten Gül, insanın sadece maddi değil manevi varlığına da önem verildiğini, insanların sevgisini elde ettiklerini dile getirdi. Cumhurbaşkanı Gül, şunları kaydetti: ''Bu asır birlik asrıdır. Küreselleşme tek bir dünya, tek bir aile diyerek bütün insanlığı aynı kültür altında birleştirmeye çalışırken kendi içimizde birbirimize düşmek asla ve asla bize yakışmaz. Bir kez daha tekrar etmek istiyorum; farklılıklarımız daima bizim zenginliğimiz olacaktır. Birbirimize daima saygı göstermek durumundayız. Birbirimize saygı göstermezsek başkalarının bize saygı göstermelerini asla bekleyemeyiz. Onun için bu milletin mayasında olan sevgi ve saygıyı daima öne çıkartmalıyız. Hele bu beldede konuşurken, Osman Gazilerin, Ertuğrul Gazilerin öğütlerini hepimiz bir kez daha düşünmeliyiz. Şimdi bütün enerjimizi Türkiye'yi muasır medeniyetlerin üzerine çıkarmak için seferber etme günüdür. Türkiye'yi modernleştirme, Türkiye'de köklü reformları yapmak, milli bünyemizi kuvvetlendirmek, halkımızın refahını artırmak için seferber olma günüdür. Bunu hep birlikte, el birliği içerisinde yapacağımıza inancım tamdır. Ben hiçbir zaman Türkiye'nin geleceğinden karamsar olmadım, Türkiye'nin geleceğinin çok aydınlık, çok parlak olduğuna kuvvetli bir şekilde inananlardanım. Milletimiz, gençliğimiz, Türk milleti bunu kesinlikle başaracaktır. Bunun işaretlerini görüyoruz. Dünyayı gezen bir insan olarak muhataplarımla yaptığım görüşmelerde, Türkiye'nin geçmişine de bugününe de hayranlık duyduklarını görüyorum. Biz problemlerimizi büyütmeden onları konuşarak çözme kabiliyetini gösterecek güçteyiz ve ülkemizi çok daha itibarlı yapmak için, halkımızın başını çok daha dik tutmak için atalarımızın gittiği yoldan hep beraber gideceğimize olan inancım tamdır.'' Cumhurbaşkanı Gül, konuşmasının sonunda Ertuğrul Gazi'den bugüne bu toprakları vatan yapan bütün şehitlere ve gazilere şükranlarını iletti. Cumhurbaşkanı Gül'e konuşmasının ardından, Bilecik Valisi Musa Çolak tarafından Osmanlı Devlet Arması hediye edildi. CHP GENEL BAŞKANI DENİZ BAYKAL CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Osmanlı İmparatorluğu'nun kazandırdıkları ve yüklediği manevi sorumlulukları değişen dünya şartları içinde ayakta tutmaya, varlığımızı sürdürmeye çalışıyoruz'' dedi. Baykal, 727. Ertuğrul Gazi'yi Anma ve Söğüt Şenlikleri'nin yapıldığı ilçe stadındaki konuşmasında, bugünkü siyasi kimliği, siyasi varlığı, bağımsızlığın, başını dik tutan bir devlet olarak bu coğrafyada varlık göstermeyi sürdürüyor olmanın temelinde yatan Ulu Ertuğrul Gazi'yi 727 yıl sonra hep birlikte kıvançla andıklarını kaydetti. Bugün Ertuğrul Gazi'nin başlattığı yolda, bütün dünya tarihini derinden etkileyen bir büyük imparatorluğun nasıl şekillendiğini herkesin çok iyi bildiğini anlatan Baykal, ''Osmanlı İmparatorluğu'nun yükselişini ve başarıya ulaşmasını, 600 yılı aşkın bir süre bu önemli dünya coğrafyasına damgasını vurmuş olmasını çoğu kişi yanlış olarak, bir askeri organizasyonun başarısı olarak anlama eğilimindedir'' diye konuştu. Baykal, Osmanlı'nın askeri organizasyon olmanın yanı sıra toprak işleme organizasyonu da olduğunu ifade ederek, ''Osmanlı İmparatorluğu aynı zamanda bir toplumsal örgütlenme organizasyonudur ve hiç şüphe yoktur ki aynı zamanda bir büyük kültür, manevi değerler, anlayış ve ahlak sistemini ortaya koyan bir imparatorluktur'' dedi. ''BU MİLLET 700 YIL SONRA BİR SINAV DAHA VERDİ'' ''Osmanlı İmparatorluğu'nun kazandırdıkları ve yüklediği manevi sorumlulukları değişen dünya şartları içinde ayakta tutmaya, varlığımızı sürdürmeye çalışıyoruz'' diyen Baykal, şunları kaydetti: ''Anadolu'daki Türk varlığının, hakimiyetinin, Anadolu'yu Türkler için bir vatan haline dönüştürülmesinin büyük bir başarıyla sonuçlanmasından sonra ne yazık ki daha 20. yüzyılda bir kez daha bu topraklardaki varlığımızı savunmak ve korumak için bir büyük ölüm ve kalım mücadelesi vermek zorunda bırakılmışızdır. Bu ölüm kalım mücadelesini de bir büyük başarıyla tamamlamış olmanın sonucunda bugün bu topraklarda, bu ay yıldızlı bayrağı dalgalandırmak imkanını buluyoruz. 700 yıl sonra bir sınav daha vermiş olan bir milletin, önümüzdeki dönemde ortaya çıkabilecek olan yeni sınavlar ve sorunlar karşısında da bu dayanışmasını, milli birliğini, kimliğini, bütünlüğünü ayakta tutma sorumluluğu hiçbir zaman unutmamalıdır. Dünya değişiyor, teknoloji değişiyor ama bizim maruz kaldığımız endişeler ve tehditler hemen kolayca ortadan kalkmıyor. Bunu bilmek ve onun sorumluluğu bilinci içinde davranmak zorundayız.'' ''İNSAN, EKONOMİ VE AHLAKI BİR ARADA TUTMAK ZORUNDAYIZ'' Baykal, bugün herkesin üç temel sorumluluğu bulunduğunu belirterek, bunların birincisinin bütün siyasi yaşamın temeline insanı almak olduğunu kaydetti. Her şeyin insan için olduğunu anlatan Baykal, şöyle devam etti: ''Devlet de insan içindir, bütün diğer insanlar da insan içindir. İnsan her şeyden öncedir. Önce insan. Bu güzel bir değerlendirme ama yeterli bir değerlendirme değil. Başka bir özelliğe daha ihtiyacımız var. Başka bir kırmızı çizgimizin daha olmasına ihtiyacımız var. Bir başka temel dokunulmazlığımız daha olmasına ihtiyaç var. Nedir o? Ekmek. Başını dik tutacak sağlam bir ekonomik altyapıya sahip olmak. Eğer ekonomin sağlam olmazsa bu topraklarda yaşatmazlar seni. Borç içinde olursan bu topraklarda yaşatmazlar seni. Başını dik tutmak için sadece onurlu olmak, kahraman olmak yetmez. Aynı zamanda karnı tok, sırtı pek ve başı dik insanların oluşturduğu bir toplum olduğumuzu ortaya koymak gerekir. Bu da ikinci temel görevimizdir. Önce 'insan, ekmek, iş, ekonomi' diyeceğiz ve bunların sonucunda bir başka öncelik daha söyleyeceğiz. Önce ahlak, dürüstlük, doğruluk, yetim hakkı yememek, harama göz dikmemek, hak, adalet ve hukuk bilmek. Hepsi bir arada, insan, ekonomi ve ahlak. Tümünü bir arada tutmak zorunluluğu içindeyiz. Bu bizim, bu topraklardaki varlığımızın güvencesi olur. Bu topraklarda başımız dik ancak böyle yaşarız.'' Osmanlı Devleti'nin ekonomiyi çözdüğü, insanlarına ekmek vermeyi başardığı ve insanı temel aldığı, hak ve adalet duygusundan şaşmadığı için başarılı olduğunu anlatan Baykal, ''Biz de öyle olmak zorundayız'' dedi. Baykal, bu doğrultuda daha yolculuğun başındayken büyük Edebali'nin Osman Gazi'ye nasihatlerinin sadece o günler için değil günümüz için de değer taşıdığını ifade ederek, gerçekleri görmek için Edebali'nin o gün dile getirdiği nasihatlerin ve tavsiyelerin bu gün de hala büyük önem taşıdığını bildirdi. EDEBALİ'NİN OSMAN GAZİ'YE YAPTIĞI NASİHATLER Baykal, Edebali'nin Osman Gazi'ye yaptığı nasihatleri şöyle sıraladı: ''Ey Oğul, Beysin, bundan sonra öfke bize, uysallık sana. Güceniklik bize, gönül almak sana. Suçlamak bize, katlanmak sana. Acizlik, yanılgı bize, hoş görmek sana. Geçimsizlik, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize, adalet sana. Kötü söz, şom ağız, haksız yorum bize, bağışlamak sana. Bölmek bize, bütünlemek sana. Üşengeçlik bize, uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana. Ey oğul, öfken ve nefsin bir olup aklını yener, sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma insanı yaşat ki devlet yaşasın. Ey oğul, işin ağır ve çetin, gücün kıla bağlı Allah yardımcın olsun.'' Yıllar sonra bu duygular içinde, ülkeyi geleceğe taşımanın büyük sorumluluğunun herkesin omuzlarında bulunduğunu ifade eden Baykal, şöyle konuştu: ''Birliğimizi, bütünlüğümüzü, dayanışmamızı ayakta tutmanın gerekleri genel olarak önümüzde. Üzerimize düşenleri yapmaya çalışıyoruz. Bugün de 727 yıl sonrasında büyük Ertuğrul Gazi'ye hepimiz şükranlarımızı minnetlerimizi sunuyoruz. Nur içinde yatsın. Onun açtığı yoldan bugünlere geldik. Ülkemizi ve milletimizi daha ileri yollara hep birlikte götürmenin sırrını elbette bulacağız.'' MHP GENEL BAŞKANI DEVLET BAHÇELİ MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''Anadolu'nun Türkleşmesi, yüzlerce yıl süren bir mücadelenin de başlangıcını oluşturmuştur'' dedi. Bahçeli, 727. Ertuğrul Gazi'yi Anma ve Söğüt Şenlikleri'nde yaptığı konuşmada, bundan 727 yıl önce Söğüt'ten başlayarak asırlar içinde üç kıtaya yayılmış büyük bir imparatorluğun maddi ve manevi merkezinde bulunduklarını, Ertuğrul Gazi ile buradan başlayan sürecin dünya tarihinin akışını değiştirecek çok önemli bir destanın müjdecisi olduğunu söyledi. Yüzlerce yıl sürecek destanın Osman Gazi'nin bey olmasıyla başladığını ifade eden Bahçeli, şöyle konuştu: ''Bu yöre, sonraki asırlar içinde muhteşem eserler verecek ceddimizin Orta Asya bozkırlarından başlayarak süregelen stratejik büyüme ve yurt edinme ülküsünün Anadolu topraklarındaki başlangıç noktasıdır. Bu kutlu ülkü yıllar süren filizlenme döneminden sonra büyük milletimize Avrupa, Afrika ve Asya topraklarında milyonlarca insanın yönetimini bir ahenk ve huzurla gerçekleştirme imkanı vermiştir. Söğüt'te Ertuğrul Gazi ile vücut bulun asil Türkmen ruhu, aralarına nifak girmiş Anadolu Türklerinin yeniden birliğe ve dirliğe kavuşmasında ve bu toprakların yurt tutulmasında anahtar rol üstlenmiştir. Bunda en büyük etken, şüphesiz ki kardeş kavgalarına son verilmesi, Anadolu Türk birliğinin ve milli kimliğinin tesis edilmesidir. Başarının arkasındaki temel güç budur. Türk milleti kutlu Ertuğrul ocağının bu kılavuzluğuyla birlikte kültürleri, inançları, ticareti ve kıtaların kavşak noktasında bulunan bir dünya devletini yönetme imkanı bulmuştur. Ertuğrul neslinin Anadolu'yu vatanlaştırması, beraberinde bu coğrafyada gözü ve niyeti olanları da harekete geçirmiştir. Anadolu'nun Türkleşmesi yüzlerce yıl süren bir mücadelenin de başlangıcını oluşturmuştur.'' Bahçeli, Anadolu'nun Türkleşmesiyle Avrupa merkezli Türk ve İslam düşmanlığının yükseldiğini, asırlardan bu yana sinsi bir mücadelenin sürüp gittiğini belirtti. ''O GÜN BAŞARILAN BUGÜN NEDEN YENİDEN BAŞARILMASIN'' Bugün Avrupalıların Anadolu üzerinde niyetlerinin olmadığını söylemenin ve tek taraflı olarak tedbirleri gevşetmenin soylu tarihten ders alınmadığının göstergesi olduğunu ifade eden MHP Genel Başkanı Bahçeli, üç kıtadaki Türk İslam hakimiyeti sona erdikten sonra yaşadıkları kan, göz yaşı, şiddetin bugün de herkesin gözü önünde cereyan ettiğini kaydetti. Devlet Bahçeli, şunları söyledi: ''Bundan 727 yıl önce küçük bir fidanı koca bir çınar yapan medeniyet düşüncesinin, insan merkezli yaşama felsefesinin ve yönetim yapmanın bugün neresinde bulunduğumuzun öz eleştirisini yapmak mecburiyetinde olduğumuzu düşünüyorum. Bugün çeyrek yüzyıl sonra küresel güç olacak Türkiye'nin ilk adımları neden buradan bir kez daha atılmasın. O gün başarılan bugün neden yeniden başarılmasın. Toprak aynı toprak, cevher aynı cevher, yürekler aynı yürek, ocaklar aynı ocak. Ahlak, inanç ve merhamet, adalet, akıl ve ülkü, kardeşlik dayanışma ve cesaret, bize yine muhteşem günleri mutlaka getirecektir. Geçmişte başardık, şimdi de başarırız, mutlaka başaracağız. Buna yürekten inanıyorum. Milletlerin birbirleriyle acımasızca mücadele ettiği dünyada büyük Türk milletinin bekası içinde başka yol kalmamıştır.'' DSP GENEL BAŞKANI ZEKİ SEZER DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, ''Bizi kutuplara ayırmaya çalışanlara karşı biriz ve bütünüz'' dedi. Sezer, 727. Ertuğrul Gazi'yi Anma ve Söğüt Şenlikleri'nde yaptığı konuşmada, bir büyük imparatorluğun, cihan imparatorluğunun kurulduğu bu topraklarda Ertuğrul Gazi'yi Anma ve Söğüt Şenlikleri'nde ata yurdunda olmaktan büyük bir gurur ve mutluluk yaşadığını kaydetti. Ertuğrul Gazi'nin Anadolu topraklarındaki Türk egemenliğinin hoşgörü ve barış anlayışıyla sürdürülmesine inandığını ifade eden Sezer, şöyle konuştu: ''Böylece bu topraklarda yüzlerce yıldır her inanç grubundan, her kökenden insanımız huzur ve barış içerisinde yaşayacak bir kültürel iklimi yakalayabilmişti. 700 yıl önce Ertuğrul Gazi'ye Gazi unvanını veren Türk Milleti Osmanlı'dan sonra yeni, çağdaş laik cumhuriyeti kuran büyük önder Atatürk'e de aynı unvanı, Gazi unvanını vermişti. Bu kadirbilir millet, cumhuriyetimizin sonsuza uzanan yolculuğunda geçmişten günümüze gelen bir birikimin etkisi çok önemlidir. Çok önemli bir süreçten geçmekteyiz. Dünya yeniden şekilleniyor, haritalar değişiyor, değiştiriliyor, yeniden yapılıyor. Enerji kaynaklarını ele geçirme, 'güç bende' savaşları ve kavgalarının mücadelesi yaşanıyor. Dünyada Türkiye'nin hak ettiği yeri alabilmesi son derece önemli. Bunun dışında geçtiğimiz bu önemli süreçte dünyanın en genç nüfusuna sahip milletimizin eğitim, gençlerimizin eğitim ve meslek edinme sorunları var. Ekonomiyle ilgili üretim sorunu var. Üretim zenginleşecek bir ekonomiyi yaratmamız, cari açığı düşürmemiz, kendi kararlarımızı kendimizin verebileceği ekonomik bağımsızlıkla birlikte siyasal bağımsızlığımızı pekiştireceğimiz bir süreci yaşamamız gerekiyor.'' Sezer, sorunları aşmak ve yapılması gereken birçok işi birlikte yapabilmek için bir ve bütün kalmak zorunda olunduğunu belirterek, şöyle devam etti: ''Kutuplaşmak ve gerilmek değil, bir ve bütün kalmak zorundayız. Dünyanın en zengin, en derin kültürüne sahip bir milletiz. Bu zenginliğimiz, kültürel zenginliğimiz bazı kişilerce, kesimlerce ayrışmanın aracı gibi gösterilmeye çalışılıyor olabilir. Ama o zenginliğimiz aslında bizim önemli bir gücümüzdür. Hangi kökenden, hangi inanç gurubundan olursa olsun, bu topraklarda bu millet yüzlerce yıldır, Ertuğrul Gazi'den bu yana huzur içerisinde, barış içerisinde yaşadı. Bizi kutuplara ayırmaya çalışanlara karşı biriz ve bütünüz.'' BBP GENEL BAŞKANI MUHSİN YAZICIOĞLU BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu da Osmanlı Devleti'nin Selçuklu İmparatorluğu'nun dağılan ve yıkılan yapısı içinden bir bayrak yarışı olarak devlet kurduğunu belirterek, Selçuklu'nun Anadolu'yu Türkleştirmesi ve Anadolu'da bir büyük medeniyet kurmasıyla Anadolu'yu Türklere yurt yaptığını belirtti. Osmanlı İmparatorluğu'nun Selçuklu İmparatorluğu'nun devamı olduğunu anlatan Yazıcıoğlu, şöyle devam etti: ''Osmanlı Devleti'nin dağılması sonucunda yıkılan kaleler, düşen bayraklar, dürülen toprakların ardından yangından kıymetli bir eşya kurtarır gibi kurtardığımız Anadolu ve Trakya topraklarında kurulmuş olan genç Türkiye de Osmanlı'nın devamıdır. Bizi büyük yapan, büyük devletler ve medeniyetler kurmamızı sağlayan değerlerimize sahip çıktığımız sürece ırk, din ayrımı yapmadan mezhep, aşiret farklılığına düşmeden birliğimizi koruduğumuz sürece, o kutlu günlere yakışır yeni gelecekleri,nesillerimize aktaracağımızı düşünüyorum. Bugün yapmamız gereken şey tarihle günümüzü barıştırmak, devleti milletle kaynaştırmak ve ay yıldızlı bayrağımızın altında birliğimizi sağlayarak teröre karşı omuz omuza vermektir. Önce ülkemizi terörden arındırmalı, birlikte kalkınmayı sağlamalı, korkularımızı yenerek ileriye doğru dev bir adım atmayı başarmalıyız. Ertuğrul Gazi ve Atatürk'ün bunu istediğine inanıyorum.''
<< Önceki Haber Söğüt'e dün öyle biri geldi ki... - Foto Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER