Sezer'in derdi ŞİMDİ ANLAŞILDI!

ETÖ'nün son dalgasında gözaltına alınanlara 'Encümen-i Daniş' hakkında soru sorulduğunu iki gündür gazeteler yazıyor. Peki Encümen-i Daniş nedir?

Sezer'in derdi <b>ŞİMDİ ANLAŞILDI!</b>

Ergenekon'un üst kurulu mu? Üst düzey bürokratların arkadaş toplantısı mı? Ergenekon savcıları tarafından, son dalgada gözaltına alınan, 28 Şubat sürecinde MGK Genel sekreterliği yapan Tuncer Kılınç'a sorulan bir soru ile Türkiye gündemine girdi. İlk olarak ise yıllar önce Fehmi Koru tarafından yazılan bu karanlık kurulun hayretler içinde bırakacak serüvenini yazdılar. İşte o yazılar ve bu kurulla ilgili yapılan açıklamalar: Fehmi Koru (Taha Kıvanç) Erk arıyorsanız, Encümen-i Daniş'i takdim ederim Son dalgayla gözaltına alınanlara 'Encümen-i Daniş' hakkında soru sorulduğunu yazdı gazeteler. Dikkatinizi çekmişse merak da etmişsinizdir. Çok meraklılarınız arasından beni ayıplayanınız çıkmışsa sevinirim. Geçen yılın başlarında bazı komutanların birbiri ardına itirafları medyaya yansıdığında bu işin arkasında başka bir iş olacağından duyduğum kuşkuyla yazdığım Kulis'in başlığı 'İtiraf mevsimi' idi. Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun görev süresi biterken yerine Org. Hilmi Özkök gelmesin diye katlandığı zahmeti yazmıştı bir meslektaş... Kıvrıkoğlu'nun "Bu açıklamaları yapmaya bir-iki eski bakan da beni teşvik etti" dediğini işitince şunları yazmıştım: "Encümen-i Daniş'ten arkadaşları olmalı o eski bakanlar... Belki de, bu tarzda bir çıkışı Encümen-i Daniş olarak planlamışlardır... / Yoksa hiç duymadınız mı Kıvrıkoğlu'nun da içinde yer aldığı, bazı eski politikacılar ve akademisyenlerden oluşan Encümen-i Daniş'i... / Ben onu anlatmaya başlayana kadar 'Neden?' sorusu üzerinde düşünün derim." Şimdi fark ediyorum ki, o günlerde verdiğim anlatma sözünü tutmamışım. Oysa Encümen-i Daniş bir zamanların kudretlularının ileri yaşlarda da güç politikası oynamalarını sağlayan kuruluşun adı. 'Kuruluş' dediysem "Üyeleri kimlerdir?" merakından kurtulmak için Dernekler Masası'na müracaat ederek cevap alabileceğinizi sanmayın. Herhangi bir merkezi de yok bu kuruluşun... Ancak kendileri fena halde varlar. 15 günde bir toplanıyor ve ülkenin durumunu görüşüyorlar. Genel Sekreterin kaleme aldığı raporu Başkanın imzasıyla seçtikleri devlet yöneticilerine gönderiyorlar. Süleyman Demirel ile Ahmet Necdet Sezer Çankaya Köşkü'nde otururlarken onlara gönderirlermiş, başbakanlara da... Sezer "Aksatmadan gönderin" demiş, gönderileni okur ve gereğini yerine getirirmiş... Öğrendiğime göre, Encümen-i Daniş'in 'mektup arkadaşı' listesinde Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan yok... Herhalde Meclis Başkanı Köksal Toptan ile Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'a gidiyordur raporları... Eski başbakanlar, bakanlar, genelkurmay başkanları, kuvvet komutanları, sefirler, tanınmış bürokratlar, bazı üniversite hocaları... 40 kişiyle sabit tuttukları, ancak ölümle boşalan üyeliklerine mevcutların tamamının onayıyla yeni isim seçen kuruluşun üyeleri hep devlette üst düzey görev yapmış insanlar... Moda Deniz Kulübü'nde iki haftada bir yapılan toplantılarına katılım genellikle yüksek oluyor... Çok çok uzun yıllar önce toplantı mekânlarına tesadüfen uğrayıp bu kadar önemli simayı birarada gördüğümde merakım tutuşmuştu. Aradım, o zaman yazdığım Encümen-i Daniş yazımı bulamadım. Ortalıkta dönmekte olan garipliklerin kaynağını keşfettiğimi düşünmüştüm o gün; şimdiden geçmişe bakınca fazla hatalı düşünmediğim anlaşılıyor... Sağolsun, dönemin başbakanı Tansu Çiller 40 kişi adına önemli bir şahsın imzasıyla kendisine gönderilen mektubu 1995'te basına sızdırmıştı da Encümen-i Daniş adıyla bir kuruluşun varlığını geniş kitleler o vesileyle öğrenmişti. "Uzun zamandan beri açıkça ve pervasızca, anayasaya dayalı demokratik ve laik düzenimizi kökten tahrip etmeyi ve yerine şeriata dayalı devlet düzenini zorla uygulamayı amaçlayan beyan, eylem ve davranışlara girildiği görülmektedir" diye başlıyordu mektup ve "Türkiye'yi temelinden yıkmak, ülkeyi ve milleti bölmek isteyen sorumsuz kurum ve kişilere karşı şu yasal, idari ve yargıya yönelik ciddi tedbirlerin alınmasını öneririz" diye devam etmekteydi. İstedikleri, öncelikle Kur'an Kurslarının yaygınlaştırılmaması, İmam Hatiplerin sayısının da azaltılmasıydı. 1995'te talep ettiklerinin hayata geçirilmesi için 28 Şubat post-modern darbesinin yaşanması gerekti. Ülkeye 28 Şubat sürecini yaşatan komutanların hepsi, istisnasız hepsi, Encümen-i Daniş'te üye olarak hizmet veriyorlar bugün... DP iktidarının daha en başlarında garip bir-iki icraatı vardır; meselâ Milliyetçiler Derneği'nin kapatılması... O icraatların Encümen-i Daniş üyelerinin Bayar ve Menderes ikilisine gönderdikleri mektupların sonucu olduğu anlaşılıyor. Yakın zamanların en önemli -fakat akim kalmış- eylemlerinden biri de, Turgut Özalcumhurbaşkanı seçtirmeme girişimiydi. Encümen üyeleri aralarından Fethi Çelikbaş'ı aday göstererek seçimi kilitlemeyi düşündüler; bunu yaptılar da... Özal onlara rağmen seçildi. 2007 yılında yaşanan 367 saçmalığı ile cumhurbaşkanlığı seçiminin kilitlenmesinde oynadıkları rolü bilmiyoruz; ama tahmin edebiliyoruz. Tarihini 1800'lü yıllara kadar dayandırıyor, yakın tarihini bile Atatürk'ün silâh arkadaşlarıyla başlatıyorlar, ama Encümen-i Daniş'in bir 'erk' (yoksa 'ERKE' mi demeliydim?) haline gelişi Fahri Korutürk dönemiyle başlıyor. 1980 sonrasının bir ürünü Encümen-i Daniş, 1980 sonrası olanların bir bölümü de onların ürünü... Demek savcılar 'Encümen-i Daniş' konusunu da soruşturuyorlar ha! Ahmet TAŞGETİREN (BUGÜN)- Encümen-i Daniş Uzunca bir süredir, satır aralarında adından "Derin devlet" bahsinde söz edilen Encümen-i Daniş yapılanması, nihayet, eski genelkurmay başkanlarından İsmali Hakkı Karadayı tarafından ifşa edildi. Onun, Milliyet'ten Fikret Bila'ya verdiği bilgiye göre bu yapılanma 1850'de kurulduğundan bu yana devam ediyor. Yapının içinde "Üst düzeyde görev yapmış, devlet tecrübesi olan emekli insanlar var." Karadayı diyor ki: "Başkanımız, eski Meclis Başkanı Necmettin Karaduman'dı. Ondan sonra Prof. Dr. Sefa Reisoğlu başkan oldu. Bülend Ulusu var, ben varım, Sayın Kıvrıkoğlu var, Mustafa Aysan var, İlter Türkmen var. Necdet Üruğ var. Özden Sanberk, Köksal Sönmez gibi isimler var. Bu gibi devlet tecrübesi olan, üst düzey görevler yapmış isimler var. Biz bir araya gelip ülke meseleleri üzerine sohbet ediyoruz. Sonra başkan olarak Sayın Reisoğlu bunları kaleme alıyor ve Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'a gönderiyor." Esrarengiz bir yapı arz etmektense böyle bir açıklık iyi. Dilerim, bu yapının verdiği raporlar da kamuoyuna açık hale gelir ve "devleti yönlendirme" gibi bir olgunun mevcut olup olmadığı kuşkuları izale edilmiş olur. KURULUN EN GÜÇLÜ ÜYESİ KIVRIKOĞLU Hürriyet:Encümen-i Daniş raporu Başbakan Gül'e gitmişti Görev yaptığı, onca yıl kendisine gelen istihbarata rağmen, Tuncay Güney kadar 'daldan dala' bilgi sahibi olmadığını söyleyen Kıvrıkoğlu, Encümen-i Daniş raporları için de şöyle konuştu: "Tayyip Bey'e göndermedik, ama başbakan olduğu dönemde Abdullah Bey'e gönderdik." GENELKURMAY eski Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu, son günlerde tartışma konusu yapılan Encümen-i Daniş toplantılarının sonuç raporlarını, Başbakan Tayip Erdoğan'a göndermediklerini, ancak Başbakan olduğu dönemde Abdullah Gül'e gönderdiklerini açıkladı. Kıvrıkoğlu'nun Ergenekon operasyonu ile ilgili değerlendirmeleri şöyle: (Ergenekon soruşturması) Türkiye'nin enerjisini, gücünü, her şeyi aldı götürdü. Herkes buraya dikkat kesildi, bu son derece kötü oldu. Bu ifadeleri veren kişi kim; aklî dengesi kaybolmuş, hayal gücü son derece geniş, daldan dala konan biri. İfadelerini okudum. Kulaktan dolma, sanki empoze edilmiş şeyleri söylüyor. Bu kadar yıl hizmet yaptım. Her türlü istihbarat bilgisi geldi önüme. Genelkurmay Başkanı olarak da dört yıl geldi. Bunca bilgime rağmen, daldan dala bilgi sahibi olmadım. Dış güçler arkasında demektir Diyor ki, Veli Küçük'ü Bilecik'te ilk ben ziyaret etmişim. Veli Küçük ile hiç tanışmadım, hiç karşılaşmadım. Cumhuriyet Gazetesi'nin satışı konusu varmış da, Veli Küçük almak istemiş, 'Yukardan' demiş. 'Yukarıdan' dediği kişi de benmişim. Şaşırdım kaldım. 'Ergenekon'un çekirdeğidir, 1 Numarası'dır diyorlar. Ergenekon adını bu operasyonlardan sonra öğrendim. Genelkurmay Başkanı olarak hiç duymadım. Birçok değerli komutan bu işlere bulaştırıldı. İsmail Hakkı Karadayı Paşa, 19 yıl önce emekli olmuş Necip Torumtay Paşa, Teoman Koman, birçok arkadaş. Saçma sapan açıklamalar; ama maalesef Türk halkını TV'lere kilitlediler. İstenen; herkesin aklını o istikamete yöneltmek, kargaşa yaratmaktır. Bu kişinin Türkiye'den kaçıp gittiği bir daha da dönmediği dikkate alınırsa, arkasında Türkiye dışı bazı güçler olduğunu kabul etmek gerek. "O da gözaltına alınacaktı" diye benimle ilgili dedikodular da yapılıyor. Yok; böyle bir şey. Herşeyi konuşuruz Encümen-i Daniş toplantıları konuşuluyor. Karadayı Paşa da (İsmail Hakkı) açıkladı. Buradaki her kişi, devletin en üst kurumlarında, en üst makamlara yükselmişler. Komutanlar, meclis başkanları, profesörler, bakanlar, v.s. Orada bütün dünya meselelerini konuşuruz. Gürcistan savaşını, Kosova'yı, Gazze'yi, PKK ile mücadeleyi, petrol konusunu da. Bu toplantıların gündemi yok; o gün konuşur, konuyu belirler sonra rapor yapar cumhurbaşkanlarına, başbakanlara göndeririz. Tayyip Bey'e (Erdoğan) göndermedik; ama başbakan olduğu dönemde Abdullah Bey'e (Gül) gönderdik. TSK adım adım hedef alınıyor Susurluk döneminde Ankara'da değildim; basından izledim. Bildiğim konu değil. Hurşit Tolon ve Şener Eruygur Paşalar'ın eşleri ile görüşüyor, moral veriyoruz. Bu arkadaşlarımın komutanlığını yaptım. Son derece başarılı işler yapmışlar. Böylesi olaylarla bir ilişkileri olacakları kanısında değilim. Zaten uzun zamandır TSK'ya karşı yıpratma kampanyası var. Özellikle Irak'a ABD müdahalesinden sonra başlatılmıştır. İşte çuval geçirme falan. Adım adım TSK hedef alınıyor. Bir kısım gazeteler, bir sürü dinci cemaatler, tarikatlar var. Hepsi TSK'yı kendilerine karşı düşman ve hedef seçmiş. TSK olmasa her şeyi yapabileceklerini düşünüyorlar. Darbeler dönemi kapandı Türkiye'nin tek silahlı kuvvetleri var, onu da yok ederlerse Türkiye, Türkiye olmaktan çıkmış olur. Darbeler dönemi bitmiştir. Buna gerek de yok. Her hafta başbakanlara gidiliyor; sıkıntılı durum varsa başbakan, cumhurbaşkanı ile görüşülüyor. MGK'da gündemi, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı tarafından belirleniyor. Kayıp silah birliğin lekesidir TSK'nın en fazla önem verdiği konu silahtır. Sık sık sayım yapılır; silah kaybı, eksikliği olduğu zaman o birlik, subayı, astsubayı ile beraber bütünüyle ne izne gider, ne dışarı çıkarılır. Bu durum o birlik için leke kabul edilir. TSK büyük bir kuvvet; yüz binlerce subayı, astsubayı var. Bunlar içinde her kesimden insan var; aralarında düzgün karakter sahibi olan da zaafı olan da bulunur. Böylesi zaafı olanlar da çıkabilir. Ama bu TSK'ya mal edilemez. Kılınç Paşa da konuşur Tuncer Kılınç Paşa, MGK Genel Sekreteri olarak herkesle görüşmek, her yere gitmek gibi bir özelliğe sahip biri. Açık sözlü biri. Hep en iyi hizmeti verme çabasında oldu. Zaman zaman konuşur, ters düşebilir. Emeklilik sonrası çeşitli konferanslar verdi, rahatsız etmiş olabilir; ama ifade özgürlüğü varsa herkes rahatça konuşmalı. Ben böylesi görevleri üstlenmiş insanların ihanet etmesini asla düşünmem, zaten yargı da her şeyi ortaya koyacaktır." GÜL KABUL ETMEDİ, SEZER DÖRT GÖZLE BEKLERDİ Akşam: Gül, Daniş'le tanışmadı Ergenekon'un şok dalgasında gözaltına alınan eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Tuncer Kılınç'a yöneltilen 'Encümen-i Daniş nedir?' sorusu dikkatleri bu oluşuma çevirdi. Encümen-i Daniş üyesi emekli Büyükelçi İlter Türkmen, 1851'de Tanzimat döneminde kurulan ve toplantılarını bugüne kadar sürdüren oluşumla ilgili AKŞAM'a çarpıcı bilgiler verdi. Türkmen, büyük bölümü emekli generaller ve büyükelçilerden oluşan Encümen-i Daniş'in 40 kadar üyesi olduğunu söyledi. Üyelerin, davet üzerine belirlendiğini kaydeden Türkmen, 'Encümen-i Daniş'in bir başkanı ve genel sekreteri var. Şimdiki başkanı eski TBMM Başkanı Necmettin Karaduman' dedi. Encümen-i Daniş'in iki haftada bir Moda Kulübü'nde toplandığını söyleyen Türkmen, görüşmelerin herhangi bir tutanağa bağlanmadığını kaydetti. Toplantıların, 'tartışma, sohbet' havasında geçtiğini belirten Türkmen, dış ve iç politika ile güvenlik konularının ele alındığını söyledi. Türkmen, 'Bazen de bir konu belirleniyor ve bir dahaki toplantıya kadar üzerinde çalışılıyor' diye konuştu. SON GÜNDEM GAZZE Son toplantılarını geçen hafta yaptıklarını ve İsrail'in Gazze operasyonunu değerlendirdiklerini ifade eden emekli büyükelçi, oluşturdukları görüşleri zaman zaman cumhurbaşkanları ve başbakanlara gönderdiklerini kaydetti. Türkmen, Gül'e hiç görüş iletmediklerini ancak 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e gönderdiklerini belirtti. Türkmen, Orgeneral Kılınç'a, sorguda 'Encümen-i Daniş nedir?' diye sorulması konusunda ise, 'Savcıya sormak lazım. Telefon görüşmelerinde geçmiş olabilir. Belki bizden de şüphelenmişlerdir. Ancak dünyada şüphelenilmeyecek bir grup varsa o da budur' dedi. Emekli büyükelçi, tecrübesi, birikimi olan insanların bir araya gelerek görüşlerini paylaştıklarını anlattı. 3 GENELKURMAY BAŞKANI Finansmanı üyelerin yaptığını ve destek almadıklarını kaydeden Türkmen oluşuma 3 eski genelkurmay başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu, İsmail Hakkı Karadayı ve Necdet Üruğ'un üye olduğunu söyledi. Türkmen, terörist başı Abdullah Öcalan'ın Suriye'den çıkmasına neden olan sert açıklamaları yapan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş'in de Encümen-i Daniş'e üye olduğunu belirtti. ERUYGUR DA ÇAĞIRILDI Türkmen, Ergenekon kapsamında tutuklanan ve cezaevinde düşmesi sonucu ciddi sağlık problemleri ile karşı karşıya kalan eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur'un da Encümen-i Daniş toplantılarının birkaçına katıldığını söyledi. KARADAYI'DA KURULDA Milliyet / Fikret Bila: Karadayı: Böyle rezalet görmedim Güney, emekli Orgeneral Karadayı için 'Ergenekon'un çekirdek kadrosunda' demişti. Bu iddiaya 'Böyle rezalet, böyle kepazelik, böyle hokkabazlık görmedim' sözleriyle tepki gösteren Karadayı, '1 numara' olduğu iddialarına da gülüp geçtiğini söyledi Ergenekon soruşturmasıyla ilgili olarak Kanada'dan yaptığı açıklamalarla dikkat çeken Tuncay Güney'in 2001 yılında yapıldığı ifade edilen sorgusu, görüntülü olarak tüm televizyonlarda yayınlandı. Güney, polis sorgusunda, Ergenekon örgütünün çekirdek kadrosunda komutanlar bulunduğunu öne sürdü ve eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın da adını verdi. Karadayı'nın, soruşturması sürecinde Ergenekon örgütünün "1 numara"sı olduğu söylentileri de çıkarılmıştı. Karadayı'ya dünkü görüşmemizde bu konuları sordum. 'Hokkabazlık' Sayın Karadayı, Tuncay Güney'in polis sorgusu görüntülü olarak televizyonlarda yayınlandı. Ergenekon örgütünün çekirdek kadrosu olarak sizin de isminizi zikretti. Güney'in açıklamalarını izlediniz mi ? - Doğrusu izlemiyordum ama bir arkadaşım arayıp söyledi. Ben de izlemeye başladım. Adamı dinleyince ilk intibaım, tımarhaneden bir meczup konuşuyor, şeklinde oldu. Tam bir kepazelikti. Sizin isminizi Ergenekon'un çekirdek kadrosu içinde zikretti, başka komutanların da isimlerini verdi. Bu iddialara ne diyorsunuz? - Şunu söyleyeyim; 50 yıllık meslek hayatımda, 78 yaşımda böyle rezalet, böyle kepazelik, böyle hokkabazlık görmedim. Böyle bir hokkabazlığı rüyamda görsem inanmazdım. '1 numara' iddiası Sizin Ergenekon'un "1 numara"sı olduğunuz iddiaları, söylentileri de yayıldı. Bu iddialar kulağınıza geldi mi? Bu söylentiye ne diyorsunuz? - Evet. Böyle söylentiler olduğunu duydum. Hatta bir toplantıda arkadaşlarımdan biri de gülerek "1 numara sizmişsiniz" dedi. Gülüp geçtim tabii. Öyle mi diyorlarmış, dedim. Ne diyeyim? Türkiye ne hallere geldi. İnsan üzülüyor tabii. 'Bu insanları tanımam' Ergenekon soruşturmasıyla ilgili olarak tutuklanan, gözaltına alınan, iddialarda bulunanları tanıyor musunuz? - Ben Ergenekon diye resimleri, isimleri sıralanan insanların hiçbirini tanımam. Ne tanışıklığım vardır, ne görüşmüşlüğüm ne de konuşmuşluğum vardır. Ülkesine, milletine şerefle hizmet etmiş emekli komutan arkadaşlarımızın bu insanlarla bir ilgisi yoktur. Onları bulaştırmaya çalışıyorlar. TSK'yı yıpratmaya çalışıyorlar. Buna da üzülüyorum. 'Veli Küçük'ü tanımam' Veli Küçük, Ergenekon'un en önemli ismi olarak geçiyor ve tutuklu. Veli Küçük'ü tanır mıydınız? - Hayır. Ben Veli Küçük denen adamı hiç görmedim biliyor musunuz, tanımam. Genelkurmay Başkanı olduğunuz dönemde Ergenekon diye bir örgüt duymuş muydunuz? - Hayır, duymadım. Duysam, böyle bir örgüt olduğunu bilsem, zaten müdahale ederdim. Böyle bir şey duymadım. Hatta ben, bu mevzu kamuoyuna yansıyınca Yaşar Paşa'ya (Büyükanıt) sordum. Nedir bu, diye. O da bu soruşturmadan bahsederek buna Ergenekon adını verdiler, diye anlattı. Benim öyle bilgim oldu. '28 Şubat ihtilal değildi' Ergenekon'u 28 Şubat'la da ilişkilendiriyorlar. Bir darbe için altyapı hazırlanması amacıyla kurulduğunu ve eylemler yaptığını öne sürüyorlar? - 28 Şubat'ın bir ihtilal olduğunu söylüyorlar. Hayır. 28 Şubat bir ihtilal değildi. Meşru zeminlerde yaşanan bir olaydı. Milli Güvenlik Kurulu zemininde alınan kararlarla ilgiliydi. 'Pişman değilim' Ergenekon'u 28 Şubat'ın uzantısı örgütlenmeler olarak tarif edenler oldu? - 28 Şubat'ın hiç ilgisi yok. Ben Çelik harekâtını (Kuzey Irak'a sınır ötesi harekât) yaptık, Kardak'ı yaptık. Belki bunları başarıyla yaptık diye bu olaylar oluyor. Belki Çelik harekâtını, Kardak'ı yapamasaydık, bunlar olmazdı, diye düşünüyorum. -Ama biz görevimizi yaptık. Yaptıklarımın hiçbirinden pişman değilim. 'TSK bölünürse ülke bölünür' Ergenekon soruşturması çerçevesinde üst düzey emekli komutanlar da tutuklandı, bazıları da gözaltına alındı. Bu gelişmeleri nasıl karşılıyorsunuz? - Ben Genelkurmay Başkanı olarak hep Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'le çalıştım. Demirel'in çok güzel bir sözü vardır. Şöyle derdi: "Türkiye'de en önemli kurum, TSK'dır. Allah korusun, TSK bir zaafa uğrar, bölünürse, Türkiye bölünür." Bu çok doğru bir sözdür. Şimdi bunu yapmaya çalışıyorlar. TSK'yı bölmeye, yıpratmaya uğraşıyorlar. TSK aleyhine bir hava yaratmaya çalışıyorlar, onu hedef alıyorlar. Demirel'in bu sözünün ne kadar doğru olduğu anlaşılıyor. Benim söyleyeceğim budur. 'Encümen-i Daniş nedir?' Eski MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç'a, Encümen-i Daniş sorulmuş. Bu heyete sizin de dahil olduğunuzu söylüyorlar. Encümen-i Daniş nedir? - Encümen-i Daniş 1850 yılından beri var olan bir gelenek. Üst düzeyde görev yapmış insanların bir araya gelip ülke meselelerini konuştukları sohbet toplantıları. Bu geleneği biz de sürdürüyoruz. 15 günde bir araya gelip konuşuyoruz. Sonra yapılan tespitleri, varılan sonuçları yazılı hale getirip Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'a gönderiyoruz. Belki ülkeye bir hizmet olur diye. Bugünkü Encümen-i Daniş toplantılarında kimler var? - Üst düzeyde görev yapmış, devlet tecrübesi olan emekli insanlar var. Başkanımız, eski Meclis Başkanı Necmettin Karaduman'dı. Ondan sonra Prof. Dr. Sefa Reisoğlu başkan oldu. Bülend Ulusu var, ben varım, Sayın Kıvrıkoğlu var, Mustafa Aysan var, İlter Türkmen var. Necdet Üruğ var. Özden Sanberk, Köksal Sönmez gibi isimler var. Bu gibi devlet tecrübesi olan, üst düzey görevler yapmış isimler var. Biz bir araya gelip ülke meseleleri üzerine sohbet ediyoruz. Sonra başkan olarak Sayın Reisoğlu bunları kaleme alıyor ve Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'a gönderiyor. Mesela Sayın Ahmet Necdet Sezer, bunları çok faydalı bulurdu. Yararlandığını söylerdi. Göndermemizi isterdi. Encümen-i Daniş'in ebediyete intikal etmiş üyelerinden bazılarını da zikredeyim ki bu heyetin nasıl bir heyet olduğunu kamuoyumuz da öğrensin. Mesela şu isimler var: Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, Refet Bele, Hasan Saka, Falih Rıfkı Atay, Hüseyin Cahit Yalçın, Tayfur Sökmen, Feridun Cemal Erkin, Kazım Orbay, Memduh Tağmaç, Cihat Baban, Sadi Irmak, Kemal Kayacan, Celal Eyiceoğlu, Asım Gürbüz, Fahrettin Altay, İrfan Özaydınlı. İşte bu gibi devlet tecrübesi olan isimlerin bir araya geldiği heyet, ülke meseleleri üzerine sohbet ediyor. Görüşler tespit ediyorlar. Bu tür insanlardan bu ülkeye zarar gelir mi? Herkes kendi uzmanı olduğu konuyu izliyor, anlatıyor. Bu heyette 1959-60 Zürich, Londra antlaşmalarına imza atmış insanlar var. Memleketine faydalı olmaya çalışıyor. Böyle bir heyetin ortaya atılan saçma sapan iddialarla bir ilgisi olabilir mi? İŞTE OSMANLI DÖNEMİNDE KURULAN ENCÜMEN-İ DANİŞ On dokuzuncu asrın ortalarında resmen kurulmuş olan ilk Türk Akademisi. Kuruluş gâyesi eğitim ve kültür alanında gerekli çalışmaları yapmak, batıdaki ilmî çalışmaları ve yenilikleri tâkib etmek, Türk dilinde ilim ve fenlere dâir lüzümlu kitapları hazırlamak veya tercüme etmek, ilmin memlekete yayılması, vatandaşların bundan istifâdesiyle umûmî seviyeyi yükseltmek olarak tesbit edilmişti. 21 Temmuz 1846'da toplanan Meclis-i Maârifi Umûmiyede ilmî müesseseler arasında bir de Encümen-i Dâniş'in kurulmasına karar verildi. Encümen-i Dâniş'in resmen kurulması için Ahmed Cevdet Paşa bu kurumun gâyesi ve sağlayacağı faydaları ihtivâ eden bir mazbata yazarak Sultan Abdülmecîd Hana arz etti. Abdülmecîd Han izin verince, Cevdet Paşa bu mazbataya uygun bir beyannâmeyi 1 Haziran 1851 târihli Takvîm-i Vekâyî'de (Resmî Gazete'de) yayınladı. Maârif târihimiz açısından bir vesika mâhiyetinde olan bu beyannâmede, Encümen-i Dâniş'in kuruluşundaki ilmî maksat çok daha açık bir şekilde îzâh edildi. Ayrıca reis ve âzâları îlân olundu. Encümen-i Dâniş'e, Bezm-i Âlem Vâlide Sultân'ın, Sultan Mahmud türbesi yakınlarında yaptırdığı Dârülmaârif adlı okulun içinde bir yer ayrıldı. Encümen-i Dâniş, Sultan Abdülmecîd Hanın irâdesi üzerine 18 Temmuz 1851 (19 Ramazan 1267) târihinde büyük bir törenle açıldı. Açılışa başta Pâdişah olmak üzere, sadrâzam, bütün hükûmet üyeleri ve ilmiye sınıfı katıldı. Açılış töreninden sonra, dâhilî ve hâricî âzâlara, birer rüûs (diploma) verildi. Encümen-i Dâniş'in nizamnâmesinde (tüzüğünde) dâhilî ve hâricî âzâlıklar ile bunların husûsiyetleri ve faaliyet alanları belirtildi. Dâhilî âzâlar kesin olarak kırk kişiydi. Bunların her birisinin bir ilim dalında mütehassıs olması, bir yabancı dili bilmeleri, bir eser hazırlama veya tercüme kâbiliyetlerine hâiz olmaları şart koşuluyordu. Dâhilî âzâlar, zarûrî bir mâzeretleri bulunmadığı müddetçe, toplantılara katılmaya mecburdu. Dâhilî âzâlıklarda "Sadrâzam Reşid Paşa, Şeyhülislâm Ârif Hikmet Bey, Serasker Mehmed, Hâriciye Nâzırı Âlî ve Ticâret Nâzırı İsmet Paşa gibi devlet adamları, ayrıca Sadrâzam Fuâd Paşa, Şerif Mehmed, Târihçi Hayrullah Efendi, Ziver Kala, Ahmed Vefik, Osman Sâhib, Ahmed Cevdet Paşa, Ali Fethi ve Recâî efendiler gibi devrin ilim ve edebiyât dünyâsının mümtaz sîmâları da yer alıyordu. Hâricî 30 tâne âzâ bulunuyordu. Hâricî âzâların, Türkçeye vâkıf olmaları şart koşulmamıştı. Akademiye hangi dil ile olursa olsun mâlûmât verebilmeleri yeterli sayılıyordu. Bunlar maarife dâir yazacakları yazıları Encümen-i Dâniş'e göndermekle vazîfeliydiler. Hâricî âzâlıklarda devrin Rum ve Ermeni bilginlerinin yanında, meşhur İngiliz müsteşriki James W. Redhouse, Fransız müsteşriklerinden Bionchi gibi Avrupa'nın tanınmış ilim adamları yer alıyordu. Encümen-i Dâniş'te yalnız öğretim kitapları hazırlanırken daha sonra Dârülfünun'da okutulacak kitaplar da hazırlanmaya başladı. Encümen-i Dâniş'te ilk önce Kavâid-i Osmâniye ile ilgili bir lügat kitabı hazırlanması kararı alındı. Bununla ilgili çalışma netîcelenmediyse de târihle ilgili Ahmed Cevdet Paşaya verilen 1774'ten 1824'e kadar Osmanlı târihini yazma görevi tamamlandı. 12 cilt hâlinde muazzam Târih-i Cevdet diye bilinen Osmanlı târihi kitabı meydana geldi. Encümen-i Dâniş'in hangi târihte ve neden lağvedildiği hakkında kesin bir mâlûmat yoktur. Ancak 1862'ye kadar devlet salnâmelerinde "Diyânet Takvimi" ismi geçtiği hâlde bundan sonrakilerde görülmemektedir. Buradan Sultan Abdülmecîd Hanın vefâtıyla çalışmasına son verildiği tahmin edilmektedir. Bu ilk Türk Akademisi 12 yıl kadar hizmet vermiştir.
<< Önceki Haber Sezer'in derdi ŞİMDİ ANLAŞILDI! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER