Türkiye'de artık farklı bir süreç işliyor. Bir yandan ‘demokratik
açılım', diğer yandan bu zamana kadar şaibeli
eylemlere
imza atan grupların
Ergenekon davasında yargılanması, iyi yola girildiğinin göstergeleri. ‘Islak imza' ile başlayan demokratik açıklamalar ise Türkiye'nin farklı bir kulvara girdiği fikrini pekiştiriyor. Gelişmeler, sancılı ama bir o kadar da umutlu bir sürecin devam ettiğini gösteriyor.
Ancak bundan rahatsız olanlar da boş durmuyor.
Karanlık olaylar ve infiallerden beslenen güçlerin süreci sabote etmek için eylemler planladıkları belirtiliyor. Önemli kişilere yönelik suikast, bazı kurum, kuruluş ve derneklere yönelik
bombalı saldırı hazırlığı yapıldığı ileri sürülüyor.
İstihbarat birimlerinin tespitlerine göre, şer koalisyonda KCK başta olmak üzere Türk
İntikam Tugayı (TİT), Devrimci Halk
Kurtuluş Partisi-Cephesi (
DHKP-C), Marksist Leninist Komünist Partisi (
MLKP) ve
El Kaide ile bağlantılı
örgütler yer alıyor.
Bunun ilk somut örneği geçtiğimiz hafta yaşandı.
Emniyet Genel Müdürlüğü,
yurt çapına gönderdiği istihbarat notunda DHKP-C militanı Nurgül Acar'ın
canlı bomba olarak Yunanistan'dan Türkiye'ye girdiğini duyurdu. Acar, tanıdık birisi. Trabzon'da 6
Nisan 2005'te ‘Tecridi kaldırın, ölümleri durdurun' başlıklı
bildiri dağıtırken 4 arkadaşıyla birlikte linçten son anda kurtarılmıştı. Türkiye'nin değişik şehirlerinde katıldığı eylemler nedeniyle ‘profesyonel
eylemci' unvanını alan Nurgül Acar, 7
Kasım 2005'teki YÖK eyleminde tutuklanıp serbest bırakıldıktan sonra ceza almış, hakkında gıyabi
tutuklama kararı çıkartılmıştı.
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Beşikdüzü
Meslek Yüksekokulu
Bilgisayar ve Programcılığı ikinci
sınıf öğrencisi Acar, katıldığı eylemler yüzünden KTÜ'den uzaklaştırma cezası da almıştı. Kaos için düğmeye basan sadece DHKP-C değil. Aynı şekilde Yunanistan'da eğitim aldıkları ileri sürülen 17
TKPML militanının da Türkiye'ye girdiği belirtiliyor. Bu kişilerin de eylem yapmak için özel eğitim aldıkları vurgulanıyor.
PKK'nın şehir yapılanması olarak tanımlanan KCK'nın da hükûmetin açılımını sabote etmek için eylem kararı aldığı öne sürülüyor. Ancak KCK'nın, militanlarından ziyade bu işi Bostancı'daki saldırıda Türkiye'nin tanıdığı Devrimci Karargâh örgütüne devrettiği iddia ediliyor. Aynı şekilde TKPML'nin de PKK'ya ait yurt dışındaki eğitim kamplarında eğitim gördüğü haber veriliyor. Hatta bu örgütler, pasif duruma geçmesi hâlinde PKK'nın yerine geçmek için çalışmalar yürütüyor. Bunun için sol tandanslı örgütler, PKK'nın tabanının gönlünü kazanmak için PKK'nın istediği tarzda eylemler yapacak. Emniyet birimlerinin Devrimci Karargâh üyelerine yönelik operasyonlarına rağmen örgütün tam olarak deşifre edilemediği ve yurt dışındaki yapılanmasının Türkiye'ye geçtiği bilgisi de istihbarat birimlerince bir ayrıntı olarak sunuluyor. Bazı siyasetçilere, resmî kurum ve kuruluşlar ile
vakıf ve derneklere
bombalı saldırı düzenleme talimatı alan örgütlerin ilk
hedefi ‘demokratik açılım'ı sabote etmek. Çünkü
teröristlerin bazı
şehit aileleri derneklerini hedef seçtikleri aktarılıyor. Bunun için TİT mensuplarıyla bazı sol örgütlerin ortak hareket edeceği ileri sürülüyor. Bombalama ve saldırılardan sonra
halkı galeyana getirecek
gösteriler yapmak da örgütlere biçilen roller arasında. Tıpkı geçmişte Trabzon'da bir grup TAYAD'lının olayında yaşanılanlar gibi.
Aslında
terör örgütlerinin yeniden hareket geçtiği konusu,
Aksiyon Dergisi'nin 752. sayısında ‘Uyandırılan terör hücreleri' başlığıyla kapaktan işlenmiş ve yükselen tehlikeye dikkat çekilmişti. Gelinen süreç de bunu gösteriyor ve her örgüt kendisine yer bulmanın yollarını arıyor. Ergenekon yapısı ile bağlantılı PKK, DHKP-C (ve birçok sol tandanslı örgüt), TİT, Hizb-ut
Tahrir ve
Hizbullah gibi örgütlerin ön planda olması oldukça manidar.
GAMZE POLAT-AKSİYON