Kontrgerilla örgütlenmesi üzerine araştırma yaparken 24
Mart 1978'de öldürülen
Savcı Doğan Öz'ün eşi Sezen Öz,
Habertürk'te Özge Özsağman'ın sunduğu 1 Gün programına katılarak kocasının öldürülmesi ve söz konusu araştırmasıyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Öz programda eşinin, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'e sunmak üzere hazırladığı kontrgerillayla ilgili
raporu da kamuoyuna sundu.
"Yıllarca içimizde çöreklenen bu acılar inşallah bitsin" diyerek sözlerine başlayan Sezen Öz eşini söz konusu araştırmaya yönlendiren süreci şu sözlerle anlattı: "Bir öğrencinin öldürülmesiyle igili soruşturmada sanığın ifadeleri sırasında fark ettiği özellikler oldu. Bunlar ifadelerinde kendilerini azmettirenleri söylemiyorlar fakat ne için öldürdüklerine de açıklama getirmiyorlar. Bunlar kafasını işgal ediyor. Eşi olmama rağmen bana da çok fazla açıklama yapmadı. 'Bu işlerin arkasında bir parti gözüküyor' dediğim zaman 'çok çok ötelere gidiyor Sezen, çok tehlikeli' dediği bir cümlesini çok net hatırlıyorum. Bir kez ben de korkuyorum' dedi. Çok tehdit alıyordu."
DAVAYI TAKİP ETMEMEMİZ İÇİN UĞRAŞTILAR
Öz eşinin ölümünden sonraki süreç ve
davayla ilgiliyse şunları söyledi: "Koşullar kötüydü. Kendi soruşturmasını yürüten tarafsız ve cesur bir insandı. Görevini tam layıkıyla yapan bir insandı. Ben bu rapora onu kaybettiğim zaman, adliyesindeki çekmecesindeki ne varsa getirmişlerdi, o zaman
vakıf oldum. Okuduğumuz zaman o koşullarda birebir Doğan'ın öldürülme nedenlerinden biri olacağını da düşündüm. Ecevit'ten birebir randevu istedim. Sayın Ecevit beni karşıladı, 'böyle bir rapor çıktı' dedim. Sayın Ecevit not aldı. Ondan sonra da ben bunun dile getirildiğini duymadım. Daha sonra öğrendiğime göre Doğan bu bilgiyi kendisi iletmişmiş Sayın Ecevit'e. Ben ona iletildiğini bilmiyordum. Ondan sonra uzun süre faile ulaşılamadı.
Can Dündar da bunu Ecevit'e sormuştu. Ecevit de 'Doğan Öz'den de, başkalarından da bize bu şekilde bilgiler geldi' demişti."
Her duruşmaya gidişimiz bir olaydı. Kırmızı arabayla
sanık İbrahim Çiftçi'nin annesini taşırlardı. Davayı takip etmememiz için uğraştılar. Arabamın lastiğini bıçakladılar. Dava sürecinde MİT'te Öz'ün dosyası var dendi. Davada sanık olan kişi Bahçelievler'de yedi TİP'li gencin öldürülmesi olayında da sanıktı. Ama bir el çekti."
Sezen Öz bugünlerde kontrgerillayla ilgili tartışmalarla ilgili olaraksa sürecin olumlu ilerlediği yorumunu yaptı: "Hukuk devletinde eğer bu kozmik odada bu tarz şeyler saklanıyorsa deşifre edilmesi gerekir. Bu gidişat doğru bir gidişattır ama bu acıyı yaşamamış insanlar 'aman oray ellemeyin burayı ellemeyin' diyorlar. Buna izin versinler de yargı süreci tamamlasın. O kadar güzel insanları kaybetti ki… Bu insanları öldürenlere de
katil çocuğu diye damga vuruldu, onlar da
mağdur durumdalar. Bütün bunlar
demokrasi için, umuyoruz arkası iyi gelsin."
RAPORDA MHP VE CIA'İN ADI GEÇİYOR
Özge Özsağman programda Savcı Öz'ün iki sayfalık raporundan öne çıkan kısımlarını okudu. İşte rapordaki çarpıcı bölümler: "Bütün çalışmalar içerisinde askeri ve
sivil güvenlik güçleri vardır. Kontrgerilla
Genelkurmay Harp Dairesi'ne bağlıdır. Kontrgerilla il ve ilçelerde seferberlik işlerini yürüten kurum olarak askerlik şubelerince yönetilmektedir. Bu konuda en çok aşamalı eğitimden geçen astsubaylar kullanılmaktadır. Sivil güvenlik güçleri içerisinde de MİT elemanları ve I. Şube görevlileri kullanılmaktadır. Her iki kesimde de gerillaya karşı eğitim (O
inanç vardır ki goşist-sol hareketleri de bunlar yönlendirmekte sonra da bunlara karşı savaşım vererek tabanı kazanmakta ve demokrasiye karşı olan eğilimleri geliştirip örgütlemektedirler). (…)Bütün bu çalışmalar siyasal planda MHP ve onun kadrolarınca yönetilmektedir. (…) Gerçekten de yerel seçimlerde motorize güçlerce hareketli bir grup oluşturma ve kırsal kesimde yerel yönetimlerde kazanılan mevzilerle şimdiden
iktidar olmanın gerekleri, iklimi ve ortamı yaratılmaktadır. (…) Bu genel çerçevede cinayetleri şiddet ve anarşik
eylem nitelendirmelerini daha iyi anlamak olasıdır. Konuya bu kapsamda yaklaşılmadıkça, öncelikle can ve mal güvenliğini sağlamak, şiddet ve anarşi eylemlerini kaynağında kurutmak olanak dışı olduğu gibi demokrasiyi tek seçenek olmaktan çıkartarak bütün kurumlarıyla faşizmi kökleştirmek de gündeme gelecektir. Gerçekten de şiddete karşı halkı örgütleme, kitleler içinde şiddeti yoğunlaştırmamayla olanakladır. Bazı goşist-sol akımlar gerçek
hedefmiş gibi gösterilerek, hedef saptırılarak sıkıyönetimi çağırma, seçimle, olmazsa darbeyle iktidar olma, demokratik yaşama biçimini yok ederek halkı sömürme seçeneği tek seçenek durumuna getirilme çalışmasıdır yapılan.” (…) Legal yan kuruluşlarda başarılı görünenler il
legal çalışmalara yönelmektedirler. Bunlar bu işi aynı zamanda 10 bin TL'den başlayarak ayda 30 ila 40 bin TL'ye kadar varan aylık ücretler de almaktadırlar. Bunun için mali kaynaklar, okul ve yurtlardaki öğrencilerden alınan ayda 50 TL'lik ödentilerle
bağışlar, mahalle esnafından ve
küçük zanaatkarlardan alınan bağış ve ödentiler, işe yerleştirilenlerden alınan rüşvetler ya da maaşın belli bir miktarı, mahalle arasından evlerden alınan bağışlar, devlet ihalelerinden alınan yüzdeler,
silah, afyon kaçakçılığıyla, beyaz kadın ticaretinden vurulan vurgunlar, bazı iş çevrelerinden alınan bağışlar, CIA, AİD ve
SAVAK gibi kuruluşlardan yapılan desteklemeler."
HABERTÜRK