PKK'yı ‘uyandıran' Balyoz

Kozmik aramadan rahatsızlık duyan ve ‘sivil dikta' iddialarına destek veren PKK, darbe planlarında neden rol alıyor? İç karışıklık çıkararak darbenin yolunu açmaya çalışan güçler ile bu sürece katkı sunan PKK hangi ortak noktada buluşuyor?

PKK'yı ‘uyandıran' Balyoz

Mart 2003'teki Balyoz darbe planında iç karışıklık oluşturarak ülkeyi kaos ortamına sürüklemenin hedeflendiği görülüyor. Cami bombalama da dâhil çeşitli provokasyonlarla önce şiddet ortamının tırmandırılması, ardından sıkıyönetim ilan edilerek darbeye zemin hazırlanması planlanıyor. Darbe planında PKK ve El-Kaide' class='textetiket' title='El Kaide haberleri'>El Kaide gibi örgütlere de bazı roller biçilmiş. Balyoz planında en dikkat çekici unsurlardan biri de bu terör örgütleri hakkındaki yorumlar. El Kaide ve PKK tarafından gerçekleştirilecek eş zamanlı eylemler ve bu eylemlerden sonra halkın yönlendirilmesi doğrultusunda oluşacak havada sıkıyönetimin ilan edilmesi planlanıyor. Balyoz harekâtının icra safhasında şunların yapılması öngörülüyor: “Bölücü terör örgütü (PKK) ve El Kaide'nin büyük şehirlerde özellikle İstanbul'da eş zamanlı büyük eylemleri ve anılan eylemler sonrasında icra edilecek, STK ve üniversiteler ile koordine ederek yönlendireceğimiz çok geniş katılımlı toplumsal gösteriler ve eylemler neticesinde oluşan kaos ve karmaşa nedeniyle öncelikle olağanüstü hal ve sonrasında sıkıyönetim ilan edilecek.” O dönemde hem PKK hem de El Kaide cephesinde yaşanan gelişmelerin planla benzerliği dikkat çekiyor. El Kaide peş peşe eş zamanlı saldırılar düzenliyor. PKK ise bir anda yeniden uyanışa geçiyor. Öcalan'ın yakalandığı 1999'dan itibaren militanları sınır dışına çıkaran PKK'nın Balyoz darbe planlarının görüşüldüğü toplantılardan 3 ay sonra 4 yıllık suskunluğunu bozması dikkat çekici. Ağustos 2003'ten itibaren kanlı saldırılara başlayan PKK, 6 polis ve 5 askeri şehit ediyor. Üstelik Güneydoğu'da hukuk dışı yöntemlere zemin hazırlayan OHAL'in Kasım 2002'de kaldırıldığı bir dönemde. Eylemlerdeki bir başka çarpıcı nokta ise bu dönemdeki saldırıların büyük kısmının polis noktalarına yönelik olması. Süreç, Kürt yazar Ümit Fırat'ın “PKK'nın yeniden silahlı mücadeleye başlamasının hedefi hükûmetti” tezini doğruluyor. Terörist Öcalan'ın 1999'da yakalanmasının ardından sessizliğe bürünen PKK'nın Balyoz darbe planının yapıldığı Mart 2003'ten sonra yeniden silahlı eylemlere başlama kararı örgütü de ikiye böldü. Yaşanan tartışmalarda şiddet yanlıları baskın çıktı. Haziran sonu itibarıyla Abdullah Öcalan'ın tutuklu bulunduğu İmralı'da tecrit yaşadığını savunan örgüt üyeleri, güvenlik güçlerine yönelik tehditler savurdu. Temmuz ayının başında, “örgüte yönelik operasyonlar durduruluncaya kadar her ay güvenlik kuvvetlerine saldırı ve operasyonlar” düzenleneceği iddiasında bulunan PKK, Doğu ve Güneydoğu'da şehir merkezlerinde molotofkokteylli eylemlere başladı. Örgütün “aylık rutin saldırı ve intikam saldırıları” adını verdiği yeni sürecin ilk kıvılcımı, çatışmalı geçen 20 yılda neredeyse hiçbir olayın yaşanmadığı Mardin şehir merkezinde çakıldı. 6 Ağustos'ta Mardin şehir merkezindeki polis kontrol noktasına yapılan bombalı ve silahlı saldırıda Nurşen Hacıoğlu ile Ramazan Yasdı adlı polis memurları şehit oldu. 8 Ağustos'tan sonra PKK terör örgütü tarafından sırasıyla Şırnak Cizre'de, Diyarbakır'ın Silvan ve Dicle ilçelerinde, Tunceli'de, Siirt'in Eruh, Mardin'in Gercüş ilçelerinde polis merkezleri ve kontrol noktalarına silahlı ve bombalı saldırı gerçekleştirildi. Bu saldırılarda 4 polis şehit edildi, çok sayıda polis de yaralandı. 1 Aralık 2003 tarihinde Mardin'in Nusaybin ilçesinde yine PKK terör örgütü tarafından yola döşenen mayının patlaması sonucu 5 asker şehit oldu, 4 asker de yaralandı. İstanbul'da ikiz El Kaide saldırılarının yaşandığı Kasım 2003'te İzmir ve İstanbul'da kanlı eyleme hazırlanan iki PKK üyesi canlı bomba yakalandı. Yeniden çatışma sürecine girilmesi PKK içindeki ayrışmayı da büyüttü. Örgüt üst yönetiminde Osman Öcalan, Nizamettin Taş, Halil Ataç, Hıdır Yalçın, Dursun Ali Küçük, Kani Yılmaz kod Faysal Dunlayıcı, Mehmet Eşiyok, Selahattin Gün gibi örgüt mensuplarının oluşturduğu “reformcular” ile Cemil Bayık, Murat Karayılan ve Duran Kalkan gibi örgüt mensuplarının oluşturduğu “gelenekçiler” isimli iki hizip ortaya çıktı. PKK içindeki mücadelede Öcalan'ın kararı asıl güçlü tarafı belirledi. Öcalan, 7 Nisan 2004'te avukatları ile yaptığı görüşmede şunları söyledi: “Arkadaşlara söyleyin, siz karar verin. Savaşabiliyorsanız savaşın!” Türk Silahlı Kuvvetleri'nin denetimindeki İmralı adasında tutuklu bulunan Öcalan'dan gelen sinyal doğrultusunda PKK 16-26 Mayıs 2004 tarihinde olağanüstü kongreye gitti. Kongreden 1 Haziran 2004 tarihinden itibaren cephe savaşına başlama kararı çıktı. Böylece Temmuz 2003'te başlattıkları çatışma sürecini topyekûn mücadeleye çevirdiler. Silahlı mücadele karşıtı yaklaşık 750 örgüt üyesi Nizamettin Taş, Faysal Dunlayıcı ve Osman Öcalan öncülüğünde örgütten ayrıldı. Bu ekiple birlikte örgütten ayrılan ve hâlen Kuzey Irak'ta yaşayan Şehnaz Altun, savaş yanlıları o kongrede karar çıkarmakta zorlanınca Abdullah Öcalan'ın avukatlarından Mahmut Şakar'ın yerinden kalkarak kamerayı kapattığını ve “Bu karar çıkmak zorunda!” dediğini aktarıyor. Mahmut Şakar, hatırlanacağı gibi 22 Temmuz 2007 genel seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı tartışmalarının hararetlendiği dönemde Öcalan'ın hapiste zehirlendiği iddialarını gündeme getiren avukattı. PKK itirafçısı Abdulkadir Aygan, Nasname adlı internet sitesine Mamut Şakar'ın Diyarbakır'da görev yaptığı dönemde kendisi hakkında istihbarat çalışması yaptıklarını ancak JİTEM komutanlarının “ona karışmayın” dediğini açıklamıştı. “İMRALI SİYASETİ” “Devlet de benim bu siyasi misyonumun, gücümün farkında. Neden devlet beni burada, bu koşullarda tutuyor, onların da hesapları var. Neden İmralı deniyor, İmralı siyasetinden bahsediliyor? Benim görüşlerimi cümle cümle kaydediyorlar. Devlet benim bu görüşlerimden 24 saat yararlanıyor.” Bu sözler Abdullah Öcalan'ın 24 Ağustos 2007 tarihli görüşme notlarında yer alıyor. Öcalan'ın cezaevinden PKK'yı avukatları, hatta cep telefonu aracılığıyla yönettiği iddiaları birçok kez gündeme geldi. Telefon iddiasını ilk kez Irak Kürdistan Demokrat Partisi yetkilileri gündeme getirmişti. 16 Eylül 2005'te Beyrut'ta yayınlanan ve Türkiye'ye ilişkin haberler vermesiyle tanınan El-Mustakbel gazetesindeki demeçte “PKK açık bir şekilde ortada. Lideri Öcalan İmralı'dan cep telefonuyla talimat yağdırıyor, istediğini yaptırıyor.” denmişti. Bu iddiayı Kürt yazar Ümit Fırat 10 Eylül 2007'de Yeni Şafak'a verdiği röportajda yeniden gündeme taşıdı: “Birgün İmralı'nın gardiyanları anılarını yazarsa çok şaşırtıcı bilgilerin çıkacağını görürüz. Uğur Mumcu da önemli bulgulara ulaşmıştı. Mumcu cinayeti ve ulaştığı bulgular bir gün açıklanırsa çok şaşıracağız.” PKK, 2003'te başlattığı eylemlerini geçen süreçte arttırarak devam ettirdi. Kritik dönemlerde devreye girerek iç siyaseti hükûmet aleyhine provoke etti. Seçimin yapıldığı 2007'de yaşanan gergin süreçte peş peşe mayınlar patlatıldı. Artan şehit cenazeleri ile birlikte tepki doruğa tırmandı. Çeşitli isimler altında bayrak mitingleri düzenleyen ulusalcı çevreler şehit cenazelerini hükûmet karşıtı gösterilere alet etti. 2008 ve 2009'da da benzer bir süreç yaşandı. PKK, eylemleri ve açıklamaları ile daha çok hükûmeti hedef aldı. Siyasi iktidarı zaafa uğratarak darbe ortamı hazırlamak isteyenlere hizmet etti. 2003'teki PKK eylemleri 6 Ağustos 2003-Mardin şehir merkezindeki polis noktasına bombalı ve uzun namlulu silahlarla saldırı sonucunda Nurşen Hacıoğlu ile Ramazan Yasdı adlı polisler şehit oldu. 30 Eylül 2003-Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde emniyet amirliği binasına uzun namlulu silahlarla saldırı düzenlendi. Polis Hayri Güler şehit oldu, 2 polis yaralandı. Çıkan çatışmada 1 terörist ölü olarak ele geçirildi. 13 Kasım 2003-Tunceli merkezde bulunan Şehit Nait Polis Karakolu'na el bombası atılması sonucu 1 polis ile 1 bekçi yaralandı. 29 Kasım 2003-Siirt'in Eruh ilçesi çıkışında polis kontrol noktasına PKK'lı teröristler iki el bombası attı, taciz ateşinde bulundu. Bir polis memuru yaralandı. 30 Kasım 2003-Mardin'in Dargeçit ilçesinde gerçekleşen terörist saldırısında çevre koruma nöbetçisi polis Ozan Demirkollu şehit oldu. 1 Aralık 2003-Mardin'in Nusaybin ilçesinde, askerî bir aracın PKK militanlarınca yola döşenen mayına çarpması sonucu 4 er ile 1 astsubay şehit oldu, 4 asker yaralandı. Şehit askerlerin isimleri şöyle: Jandarma Astsubay Üstçavuş Halim Bulut, erler Nuh Kaya, Adnan Yaslı, Görkem Taş ve Hakan Uyka. Bombacılar nasıl kaçtı? Balyoz darbe planında PKK gibi eylemlerine değinilen bir diğer örgüt de El Kaide. Kasım 2003'te İstanbul'da gerçekleştirilen El Kaide eylemleri ile ilgili Balyoz darbe planında yer alan iddialar sürecin perde arkası ile ilgili önemli bilgilere de ışık tutuyor. Emniyet Genel Müdürlüğü 2003 yılında 15 Kasım ve 20 Kasım tarihlerinde meydana gelen 4 bombalı saldırıdan hemen sonra patlamaların planlayıcılarını belirledi. Ankara Emniyeti'nce yapılan operasyonda 10 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan kişilerle bağlantısı olduğu düşünülen H.T.nin patlamaları organize ettiği iddia edilen Azad Ekinci ile Ankara'da görüştüğü belirlendi. H.T.nin 15 Kasım'da İstanbul'da meydana gelen patlamalardan kısa bir süre önce 11 Kasım'da Suriye'ye gittiği anlaşıldı. Aynı zamanda Azad Ekinci'nin de Suriye'ye kaçtığını ortaya çıkaran polis, H.T. ile Ekinci'nin Suriye'de buluşacağı bilgisine ulaştı. Polis, Ekinci'ye ulaşmada en önemli kozu H.T.yi yakın takibe aldı. İddialara göre H.T.nin Suriye'de izini kaybettirmesini önlemek isteyen Millî İstihbarat Teşkilatı ile İstihbarat Daire Başkanlığı, konuyu dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e bildirdi. Gül de bu bilgi üzerine Suriye Dışişleri Bakanı Faruk El–Şara'yı telefonla arayarak, bombalama olaylarını gerçekleştiren 6 kişinin Suriye'de bulunduğunun tespit edildiğini söyledi. Olaya karıştıkları düşünülen kişilerin isimleri ve fotoğrafları Suriye makamlarına verildi. Ancak iddialara göre büyükelçilikte bulunan jandarma görevlisinin gelişmelerden Jandarma Genel Komutanlığı'nı bilgilendirmesi soruşturmanın seyrini değiştirdi. Adana Mutabakatı gereği, iki ülke arasındaki suçluların takibi ve teslimi konusunda yetki Jandarma'da olduğundan, bu birim Suriye ile temasa geçti. Ekinci ile buluşması beklenen H.T, 1 Aralık 2003'te jandarmanın da katıldığı bir operasyonla yakalandı. Dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur'un bizzat devreye girdiği o dönemde yayımlanan haberlere konu oldu. H.T. Türkiye'ye getirildikten sonra Hatay'da sorgulanması sırasında ise iç güvenlik kuruluşları arasındaki gerilim kamuoyuna yansıdı. O dönemde basına bilgi veren üst düzey bir emniyet yetkilisi, “Jandarma açıklama yapmakta aceleci davrandı. H.T.den sorguda alabileceğimiz fazla bir şey yok. Bu kişi mahkemece serbest bile bırakılabilir.” dedi. Çok geçmeden de emniyet yetkilisinin söylediklerini doğrulayan gelişmeler yaşandı. H.T. birkaç ay sonra serbest kaldı. 2003 yılında yaşanan bu gelişmelerin iç yüzü ise Ergenekon davası kapsamında ortaya çıktı. H.T.nin yakalanmasından 2 gün sonra çok kritik bir görüşme olmuş. Dönemin Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Dairesi Başkanı Tuğgeneral Levent Ersöz 3 Aralık 2003 tarihinde dönemin Emniyet Genel Müdürü Gökhan Aydıner'i makamında ziyaret etmiş. 2. Ergenekon İddianamesi'nin 41 nolu klasöründe bu görüşmenin 13 sayfalık bir ses kaydı çözümü yer alıyor. Görüşme kaydına göre 22 Kasım'da (Konsolosluk ve Levent saldırısından 2 gün sonra) emniyet, dışişleri ve jandarma arasında söz konusu şahıslarla ilgili bir toplantı düzenleniyor. Ardından yakalama eylemi gerçekleşiyor. Levent Ersöz, Aydıner'e, yakalanan H.T.nin Azat Ekinci ile buluşacağına dair kendilerine bir bilgi verilmediğini söylüyor: “Anılan olaylarda lojistik ve ideolojik destek sağladığı değerlendirilen Azat Ekinci isimli şahısla ilişkili olan ve gerçekleştirilen eylemlerde rolü olduğu düşünülen şahsın yakalanarak ülkemize teslim edilmesi önem arz etmektedir. Yani Azat Ekinci'yle buluşacağına dair bizde hiçbir bilgi yok.” Konuşmanın ilk bölümlerinde bu bilginin olduğunu söyleyen Aydıner, Ersöz'ün bu ısrarlı “yok” açıklamaları üzerine “Olmuş artık, mühim bir şey değil.” karşılığını veriyor. MELİK DUVAKLI - AKSİYON
<< Önceki Haber PKK'yı ‘uyandıran' Balyoz Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER