Kerinçsiz'den Savcı Öz'e tehdit

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Alifeyyaz Paksüt'ün dinlendiği iddiaları üzerine ilginç bir işleme imza attı.

Kerinçsiz'den Savcı Öz'e tehdit

Bir ihbarı değerlendiren savcı Vahdet Polatkan, 'hukuksuz dinleme yapıldığı' iddiasıyla İstanbul Emniyeti'ndeki Organize Suçlar Şube Müdürlüğü'ne baskın yapılmasını istedi. Önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvuran Ankara savcıları, olumlu cevap alamadı. Bunun üzerine baskın izni Fatih Sulh Ceza Mahkemesi'nden çıkarıldı. Star gazetesinin haberine göre, iki savcı ve üç bilirkişiden oluşan heyet, Organize Şube'deki arama sırasında Ergenekon soruşturmasıyla ilgili belgelerin, ses ve görüntü kayıtlarını da almak istedi. Ancak Ergenekon savcıları, üst mahkemeye başvurarak, baskın ve el koyma işleminin sadece Paksüt'e ilişkin belgelerle sınırlandırılmasını sağladı. Konuyla ilgili sorularımızı cevaplayan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kendilerine haber vermeden, doğrudan Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı ile irtibata geçtiğini açıkladı. Olayı gazetelerden öğrendiğini belirten Engin, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Fatih Adliyesi'nden aldığı kararla işlem yaptığını vurguladı.

KAYITLARDA ARANAN DEVLET BÜYÜĞÜ KİM?

Star Gazetesi'nin haberine göre, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasa Mahkemesi üyesi Ali Osman Paksüt'ün dinlendiğine ilişkin iddialar üzerine geçtiğimiz ay soruşturma başlattı. Soruşturmayı yürüten Ankara savcıları, 22 Temmuz 2008'de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na 'gizli' ibareli bir yazı göndererek, İstanbul Organize Şube Müdürlüğü'nün Osman Paksüt'ü izinsiz dinlediği yönünde ihbar alındığını bildirildi. Bu sebeple 'gerekirse emniyetteki bütün bilgisayar ve kayda el konulması' talep edildi. Bu istediğine olumlu cevap alamayan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 20 gün sonra bu kez Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak istediği kararı aldı. Fatih 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 8 Ağustos 2008 tarihli kararı doğrultusunda Fatih savcıları Basri Taş, Sadık Gülyaz ve İstanbul Üniversitesi'nde görevli öğretim üyeleri Prof. Dr. Nizamettin Erduran, Prof. Dr. Aydın Akan ve Yard. Doç. Mehtap Yalçınkaya'dan oluşan heyet, 11 Ağustos'ta İstanbul Organize Şube Müdürlüğü'ne baskın yaptı. Ekip, önce garajdaki Organize Şube'ye ait araçlarda dinleme cihazı olup olmadığını inceledi. Daha sonra da Şube'ye giderek Ergenekon belgelerini, ses ve görüntü kayıtlarının örneğini alma girişiminde bulundu. Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar da bunun üzerine üst mahkeme olan İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurarak Fatih 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nin kararının kaldırılmasını talep etti. Üst mahkeme, Fatih 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nin kararı doğrultusunda sadece Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt'ün izinsiz dinlendiğine ilişkin belge olup olmadığına bakılabileceğini kararlaştırdı. Bilirkişiler de yapılacak işlemlerin dışına çıkarıldı. Bilirkişilerin çekilmesinden sonra incelemeye devam eden savcılar, Paksüt'ün dinlendiğine ilişkin herhangi bir belge bulamadı. BAŞSAVCI ENGİN: BASKINI GAZETEDEN ÖĞRENDİM Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Paksüt'ün dinlendiği iddiaları üzerine, Ankara'nın isteğiyle 2 savcı ve üç bilirkişi, Ergenekon'u araştıran emniyete gizlice baskın düzenledi. Ancak heyet hiçbir yasadışı dinleme bulamadı. Başsavcı Aykut Cengiz Engin kızgın: "Olayı gazeteden öğrendim. Bize haber verilmedi." BELGELER ALINSAYDI, SORUŞTURMA ENGELLENİRDİ Eski Yozgat Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek, Organize Şube'nin özel yetkili savcılara bağlı çalıştığına dikkat çekti. Buradaki evrakların gizli olduğunu vurgulayan Petek, "Bilirkişiler belgeleri alsaydı soruşturma engellenebilirdi. Meslek hayatımda bu tür bir baskına şahit olmadım." dedi. Savcı Öz'ü tehdit etmiş: Soruşturmayı hemen bitir Ergenekon iddianamesinin ek klasörleri arasında yer alan telefon kayıtları, operasyonun bitirilmesi için savcıya yapılan baskıları da ortaya çıkardı. Kemal Kerinçsiz, bir avukatla sohbet ederken savcıyla kavga ettiğini anlatıyor. "Burası babanın çiftliği değil, ben geleceğim, senden hesap soracağım." dediğini belirten Kerinçsiz, bunun üzerine Savcı Öz'ün odaya polis çağırdığını söylüyor. Daha sonra başsavcı vekiline gittiğini aktaran Kerinçsiz, soruşturmanın bitirilmesini istediğini vurguluyor. Kerinçsiz'in verdiği örnekler de ilginç: "Rahip Santoro cinayeti, Dink cinayeti, Danıştay saldırısı, Atabeyler ve misyoner davalarına ilişkin soruşturmalar 2-4 ay içinde bitirildi." Kemal Kerinçsiz'in Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıya baskı yaptığı daha önce gündeme gelmişti. Öz hakkında Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'ndan Genelkurmay'a kadar onlarca makama şikâyette bulunan Kerinçsiz, sözlü olarak da savcıya baskı yapmış. Kullanılan ifadeler Ergenekon iddianamesinin 69'uncu ek klasöründe yer aldı. Kerinçsiz, Ergenekon sanıklarından Ergün Poyraz'ın avukatı Hüseyin Buzoğlu ile 12 Aralık 2007'de yaptığı görüşmede savcıyla arasında geçen diyaloğu anlatıyor. Telefonda kullandığı ifadeler şöyle: "Bu olayın arkasında birtakım yönlendirilmiş tarikatların, gayri milli güçlerin olduğunu biliyoruz. Bu dosyanın arkasında hangi güçler vardır, kim kimlerin piyonluğunu yapıyor, dedim. Ondan sonra bir kavga ettik bununla. Ben dedi, polis çağıracağım, yok dedim, polis molis yok, burası senin babanın çiftliği değil, burası hepimizin yeri, hesap da vereceksin, ben geleceğim dilekçemi vereceğim, senden her zaman hesap soracağım." Bu sözler üzerine telefonun karşısında yer alan Buzoğlu "Çok ağır konuşmuşsun." ifadesini kullanıyor. Kerinçsiz de, "Çok çok of of of yani her şey çığırından çıktı." karşılığını veriyor. Görüşmede, savcıyı dosyaya vakıf olmamakla da suçlayan Kerinçsiz, Zekeriya Öz'ün "2 yıl süren soruşturmalar var." cevabını eleştiriyor. Kerinçsiz, "Bugün bir fırtına estirdim orda" deyince, Buzoğlu, "Bayağı olmuş, iyi yapmışsınız." sözleriyle onu destekliyor. Kerinçsiz, polisin odaya geldiğini ve bir MİT görevlisinin de orada hazır bulunduğunu ifade ediyor. Savcı Öz'ün odasından ayrılarak başsavcı vekiline gittiğini aktarıyor. 'Belgeler alınsaydı, Ergenekon soruşturması engellenebilirdi' İstanbul Organize Şube Müdürlüğü'ne yapılan şok baskını değerlendiren eski Yozgat Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek, Fatih 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nce verilen arama kararını sınırlandırmanın doğru olduğunu kaydetti. İstenilen evrakların yapılan soruşturmayla ilgili olması gerektiğini vurguladı. Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nün özel yetkili savcılara bağlı çalıştığını anlatan Petek, buradaki evrakların gizli olduğunu, ortaya çıkması durumunda soruşturmaların tehlikeye düşebileceğini kaydetti: "Bilirkişiler Organize Şube'deki belgeleri alsaydı Ergenekon soruşturmasını engelleyen bir durum ortaya çıkabilirdi. Ergenekon savcısı, delilden sonuca gittiğine iddianamede yer veriyor. Ergenekon soruşturmasının en önemli kısmı olan teknik takibi eğer başka bir soruşturma ile deşifre ederseniz, Ergenekon'da diğer sanıklara ulaşmayı engellersiniz. Sakıncalı bir durum." Şok baskını 'tehlikeli bir durum' diye tanımlayan Petek, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na bağlı olduğuna dikkat çekti. Petek, yasadışı bir durum olduğunda da gerekli işlemlerin ancak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılabileceğini ifade etti. Bunun da madde madde, ayrıntılı talimat yazısıyla gerçekleşebileceğinin altını çizdi. Organize Şube'deki evrak ve belgelere sulh ceza mahkemesi kararıyla el konulmasının da mümkün olmadığını belirten Petek, meslek hayatında emniyete yapılan bu tür bir baskına şahit olmadığının da altını çizdi. Ankara Polis Okulu Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bedri Eryılmaz da, mahkemenin sadece iddialara ilişkin sınırlı olarak arama kararı vermesi gerektiğini belirtti. Fatih Sulh Ceza Mahkemesi'nin işlemini sınırlayan İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi kararının doğru olduğunu aktaran Eryılmaz, arama kararında bilirkişi görevlendirilmesinin de hukuka aykırı olduğunu vurguladı. Danıştay saldırısı ve Atabeyler davalarının Ergenekon'la bağlantısı ortaya çıkmış ve Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Ergenekon savcılarından soruşturma evraklarını istemişti. Savcılar 'soruşturmanın selameti açısından' bu talepleri reddetmişti. ZAMAN *** Neden Fatih Sulh Ceza Mahkemesi? Neden İstanbul Başsavcılığı ya da özel yetkili savcılar eliyle değil, Fatih Sulh Ceza Mahkemesi üzerinden gidildi? Emniyet Müdürlüğü'nün bulunduğu ilçe gerekçesi makullükten uzak, zira bu herhangi bir dava olmadığı gibi, basılan yer de basit bir mesken değil. Baskın Başsavcılığa ya da özel yetkili savcılara güvensizlik izharı anlamı taşıyorsa bu hepten yanlış. Savcıların denetleme mekanizması, bakanlık müfettişleri veya Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'dur. Bir savcı meslektaşının alanına giremez, hele hele onu denetleme anlamına gelecek icraatlar yapamaz. Ankara'da ikamet eden bir kişiyi izlediği gerekçesiyle İstanbul Emniyeti'ne baskın yapmak ne kadar tutarlı bir davranış? Önce garaja gidilerek araçlar incelenmiş. Burada suç unsuruna rastlanmayınca şubeye geçilip Ergenekon'la ilgili bütün belgeler kopyalanmak istenmiş. Biz, Osman Paksüt'le Ergenekon arasında bir ilişki olmadığını biliyoruz. Baskına giden savcılar farklı bir bilgiye mi sahip ki Ergenekon belgelerini de incelemek ve kopyalamak üzere harekete geçiyorlar? Bayan Paksüt bir operasyonu deşifre etmişti, son baskın da az daha Ergenekon'un gizliliğine halel getirecekti. Bilirkişilerin varlığı, belgelerin mahremiyetini ortadan kaldırabilirdi. BÜLENT KORUCU - ZAMAN
<< Önceki Haber Kerinçsiz'den Savcı Öz'e tehdit Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER