1,5 milyar nüfusa sahip
İslam coğrafyası, uluslararası arenada yeterince temsil edilememektedir. Yoğun olarak
Müslüman nüfusa sahip ülkelerin bir araya gelerek
Ekim 1969'da kurdukları en önemli ve en büyük organizasyon,
İslam Konferansı Teşkilatı (İKT)'dır. 57 ülkeden oluşan
teşkilat, üye sayısı bakımından
Birleşmiş Milletler (BM)'in ardından dünyanın en büyük ikinci kuruluşu konumunda. 11
Eylül ile başlayan süreçte farklı bir kimlik kazandırılmaya çalışılan teşkilat, dünya
siyasetinde yeterli ölçüde etkisini gösteremiyor. Farklı siyasal, kültürel ve
ekonomik şartlara sahip ülkelerden müteşekkil İslam coğrafyasında, başarılı bir uluslararası organizasyon kurmak hiç de kolay değil.
Türkiye, önce 1
Mart tezkeresinin
Meclis tarafından reddedilmesi, sonra
Başbakan Erdoğan'ın ‘
İsrail devlet terörü işlemektedir' açıklaması ve en nihayetinde yine Erdoğan'ın ‘
Davos çıkışı' ile İKT üye ülkeleri arasında popülaritesini oldukça artırmıştır. Teşkilatın başına ilk defa seçimle bir Türk profesörün, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun getirilmesi de teşkilatın
AK Parti yönetimindeki Türkiye'ye bakış açısını gösteren önemli bir unsurdur.
İslam Konferansı Teşkilatı, dünya muvazenesinde daha etkili bir konuma gelebilmek için önce ismini değiştirmeli, daha sonra ise
katılım, temsil ve aktivitelerinin ivmesini artıracak yapısal reformlar gerçekleştirmelidir. Mevcut yapısı ile teşkilatı çok daha etkin bir noktaya taşımak mümkün görülmemektedir. Daha etkin bir teşkilat şüphesiz ancak güçlü ülkelerin bir araya gelmesi ile oluşturulabilir.
Bu noktadan bakıldığında İslam coğrafyasının en büyük sorunu olan az gelişmişlik ve fakirlik ortak projelerle aşılmadan bu ülkelerdeki siyasal değişimler gerçekleştirilemez. Bu kriterler güçlü bir uluslararası organizasyon kurmanın ön şartı olarak Müslüman
toplumların karşısında durmaktadır. Son iki yüz yıldır başarısızlığın nedenlerini dış etkenlerde (emperyalizm ve sömürgecilik) arayan bu toplum, kendi
kalkınma felsefe ve modellerini oluşturmadan, Batılı kavramların içlerini göstermelik ‘değerlerle' doldurarak etkin ve başarılı bir uluslararası organizasyona kavuşamazlar.
Başkanlığını Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yaptığı, İslam Konferansı Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK)'nin 25. Toplantısı, geçen hafta İstanbul'da gerçekleştirildi.
Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir'in Türkiye'ye gelip gelmeyeceği tartışmaları ile gölgelenen toplantıda önemli anlaşmalar
imzalandı. İKT üyesi ülkeler arasında serbest ticaret anlaşmalarını
teşvik eden sonuç bildirgesi, uluslararası
finansal mekanizmalar ile teşkilat arasındaki diyaloğa da önem veriyor.
Küresel finans krizinin olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla İKT ülkeleri arasında ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi, alınan bir başka önemli karar. İSEDAK, 25 yıllık geçmişinde umut verici başarılı organizasyonlara imza atamadı. İKT ile aynı kaderi paylaşan yapı yeni siyasal aktörler tarafından hareketlendirilmeye çalışılıyor.
Uzun bir neo-con iktidarı sonrasında uluslararası eksende İslam coğrafyası adına daha pozitif rüzgârlar esmektedir. Dünya ile
rekabet edip kendi çıkarları çerçevesinde siyaset yapabilecek bir oluşum için zaman çok iyi değerlendirilmeli. İslam coğrafyasında vuku bulabilecek muhtemel pozitif gelişmeler tüm dünya barışına
hizmet edecektir. Üzerinde çok ağır bir ölü toprağı olan bu coğrafya bakalım hangi adımlarla uyanışa geçecek?
Savaş Genç -
Aksiyon