İlhan Selçuk'un son umudu yine...

Taraf yazarı Alper Görmüş, İ.Selçuk'un 'demokrasisiz laik diktatörlük' için ABD'ye yalvarışını anlatıyor. İşte yazısı:

İlhan Selçuk'un son umudu yine...

İlhan Abi'nin rejimine evet diyen bir ABD, ulusalcıların başının tâcıdır Daha önce de yazmıştım; benim bıkmadan, usanmadan takip ettiğim konular var. Bunlardan biri de, Türkiye'nin ulusalcılarının taşıdığı "Amerikan yandaşlığı" potansiyeli... İlk bakışta "absürd" bir tını veriyor oluşu, beni, öne sürdüğüm bu iddia konusunda daha da kışkırtıyor. Ulusalcılık gibi, temelini Amerikan karşıtlığının oluşturduğu bir siyasetin "Amerikan muhibliğine" savrulması ihtimali ilk bakışta gerçekten de olacak bir şey gibi görünmüyor. Fakat işin "zâhir"ine değil de "bâtın"ına bakmaya başladığınızda iş değişir. O zaman, "anti-emperyalizm"in bir kabuk olduğunu anlarsınız. Ve ancak o zaman kabuğun altındaki "öz"ü algılayabilirsiniz; bu öz, otoriter-jakoben-laik bir yönetim-iktidar arzusudur. Ve bu "öz"e kim hizmet ederse, ulusalcılık onunla ittifaka hazırdır. Bu favori konuma bir kez daha dönmemin nedeni, Başbakan Erdoğan'ın Davos'ta İsrail'e yönelttiği ağır eleştirilerin sonrasında Türkiye'nin ulusalcılarının içine girdiği ruh hali... Öze değil de kabuğa bakarsanız, bu akımın Erdoğan'ın ABD'yi ve İsrail'i sert biçimde eleştiren çıkışlarına destek vermesini beklersiniz. (Hükümeti, ABD ve onun bölgedeki koçbaşı İsrail'e karşı boynu eğik durmakla itham edenler onlar değil miydi?) Peki, umduğumuz bu sonuca karşılık bulduğumuz sonuç ne? Ne olacak, tuhaf bir sevindirik olma hali: Yaşasın! Hükümet İsrail ve Amerika'yla papaz oluyor, böyle giderse bunların defteri yakında dürülür. Cengiz Çandar, Radikal'de kaleme aldığı, Davos sonrasını analiz eden bir dizi yazıda bu ruh halini güzel tespit etmişti: "Tayyip Erdoğan fotoğrafı üzerine İsrail çarpısının çekildiği anlaşılıyor. Tayyip Erdoğan'ın Türk hasımları, İsrail'de Tayyip Erdoğan fotoğrafı üzerine çekilen çarpının Washington'a da sirayet etmesi için ellerini ovuşturuyorlar. Ulusalcılığın, hızla 'Amerika ve İsrail muhibbi' haline dönüşmekte olduğuna işaret eden ilginç bir zaman dilimindeyiz. Amerika'nın İsrail'e karşı Davos'ta ifadesini bulan görüşlerinden ötürü Tayyip Erdoğan'ın ipinin Washington tarafından çekilmesinin, bazı çevrelerde istendiği bir sır değil." İlhan Selçuk ve "çevre"si... Çandar'ın satırlarını ve bilhassa da "Tayyip Erdoğan'ın ipinin Washington tarafından çekilmesini isteyen çevreler" bölümünü okuyunca, benim aklıma otomatikman ve öncelikle İlhan Selçuk geldi. Davos'tan sonra onun yazılarına hiç bakmamıştım. Baktım ve şunu gördüm: Türkiye'nin bu en anti-Amerikan abisi, İsrail'in Gazze'ye saldırısıyla ilgili olarak ABD'nin siyasetinin özünü aynen tekrar ediyordu. Yani: Hamas terör örgütüdür ve sadece terör örgütüdür. Kendi satırlarıyla: "(...) Türkiye'de teröre karşı gibi görünen AKP hükümeti, İsrail-Filistin coğrafyasında neden terörün yanında yer alıyor? (...) PKK'ye karşı olup da dünya âlemin, terörist olduğunda birleştiği Hamas'ın yanında olmak, kim bilir, belki de çok yüksek bir politikadır... Hem dış politikadır. Hem iç politikadır. Al birini vur ötekine, dağıt zıvanayı, parçala şirazeyi; çok uzak olmayan bir gelecekte ananı alıp da nereye gideceğini şaşırırsan aklın başına gelir, ama, iş işten geçmiş olur..." İlhan Selçuk "dünya âlem"in (siz onu ABD ve Avrupa Birliği diye okuyabilirsiniz, yanlış olmaz) politikalarına posta atan bir büyüğümüz değil miydi? Bu defa o "âlem"in bir politikasına bu denli meftun olmak, o politikanın "Tayyip Erdoğan'ın ipini çekme" yönünde işe yarar bir âlete dönüşme ihtimaliyle alâkalı olabilir mi? Bakmayın soru sorduğuma, durum bal gibi böyle. İlhan Selçuk ve Türkiye'nin ulusalcıları bir kez daha sevindirik olmuş durumda ve işlerin bu yönde ilerlemesi için dua ediyorlar. "Bir kez daha" dedim; evet, bir de 2007 seçimlerine doğru böyle bir umuda kapılmışlardı ve İlhan Selçuk, Amerika'ya ve Bush'a seslendiği, zaman zaman aktarmaktan tarifsiz bir zevk aldığım ünlü üçlemesini o zamanlar kaleme almıştı. 15, 16 ve 18 Kasım 2006 tarihlerinde Bush'a hitaben yazdığı yazılarda Selçuk, mealen, "AKP bitti, onu desteklerseniz kaybedersiniz, bakın ben ne yapmanız gerektiğini size güzelce anlatayım" diyor, ABD'nin bölgedeki çıkarının "Türkiye'de bütün iktidar ulusalcılara" sloganında yattığını ima ediyordu. Kısaca hatırlatayım: 15 Kasım 2006 tarihli ilk yazıda "topal ördek" Bush'un henüz topal değilken "RTE'yi Türkiye'de iktidarın başı" yaptığını söyledikten sonra yazı boyunca Bush'a veriştirip duruyor, "Türkiye'deki AKP operasyonu"nu onun yaptığını öne sürüyordu. Sonraki iki yazı ise Bush'un bu günahının telafisinin mümkün olduğuna ilişkindi... 16 Kasım 2006 tarihli, "Bush'un Türkiye siyaseti değişmeli" başlıklı yazıdan: "Bush, Ortadoğu'da bir yeni istikrar arayışına yönelmek zorundaysa bu işe Türkiye'den başlaması aklın yoludur. (...) Ortadoğu cehennem... Bu cehennemde ne yapacağını şaşıran Başkan Bush'un Türkiye'de dincilik ve bölücülük siyasetlerini bir yana bırakarak Atatürk'ün laik Cumhuriyetini Ortadoğu'da bir denge unsuru gibi düşünmesi gerekiyor..." Bu da 18 Kasım 2006 tarihli yazıdan: "Bush yönetimi ne yapmalı?.. Bir yandan Ilımlı İslam Devleti tasarımında dinci iktidarı, öte yandan terör örgütü PKK'yi kullanarak Türkiye'yi sıkıştıran Başkan Bush bu tutumundan vazgeçmelidir; zararın neresinden dönerse dönsün, kârdır... AKP'nin toplum temelinde oy desteği zayıflıyor, geriliyor; ülkede Amerika düşmanlığı yükseliyor, yoğunlaşıyor... ABD'nin Ortadoğu tasarımında 'revizyon' a, Türkiye'de ise yeni bir iktidara gerek var!.." Seçim sonrasında da bir hamle var! Az kalsın unutuyordum, bu yazılardan bir yıl kadar sonra, Şubat 2008'de Cumhuriyet'çilerin ABD yönetimiyle "iyi ilişkiler" kurma yönündeki çabalarını az kalsın unutuyordum. "Ulusalcılığın kalesi"nde, bu amaç doğrultusunda sadece gazetecilik değil, siyaset de yapıldığını gösteren bu bilgiyi de Ergenekon iddianamesine borçluyuz. Hürriyet, şöyle haberleştirmişti durumu: "İddianamede, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü İbrahim Yıldız'ın bir telefon görüşmesinde, İlhan Selçuk'a, 'Bugün (20 Şubat 2008) aynı zamanda zamanlaması da ilginç, bizim Amerika muhabiri Elçin Poyrazlar da Amerika Başkan Yardımcısı Dick Cheney'in bürosuna davet edildi. Biz ona bazı şeyler gönderdik, bir de şöyle soruyorlarmış, Erdoğan'ın karşısına kim rakip olabilir, gibi soru tahmin ediyoruz, bakalım şimdi daha toplantı akşamüzeri' dediği yer aldı. "İbrahim Yıldız'ın daha sonra İlhan Selçuk'a, şöyle dediği aktarıldı: 'Şimdi Abi Elçin ile konuştum, Elçin'in yaptığı görüşme 3 kişilik bir görüşme Amerika bu Cheney'in iki danışmanı, birinci ve iki numaralı danışmanları ile bir de Siyasi İşler Komisyonu'ndan biri. İsimlerini verdi kız. Görüşmenin içeriği biraz karşılıklı bilgi alışverişi şeklinde. Ama en çok merak edilen mesele AKP'ye karşı bir muhalefet Türkiye'de var mı yok mu? Ilımlı İslam meselesi, El-Kaide' class='textetiket' title='El Kaide haberleri'>El Kaide meselesi. Bunları sormuşlar, bundan sonra görüşelim demişler, bu görüşmelerimizi yazma demişler. AKP'ye kim muhalefet olabilir, kim yükselebilir, CHP'den umut olmadığını söylemişler. Daha çok AKP'den sonra ne olabilir, kim çıkabilir karşısına gibi sorular şeklinde geçmiş.'" İşte böyle... Siz bakmayın retorikteki Amerikan düşmanlığına... İlhan Abi'nin demokrasisiz laik diktatörlüğüne "he" diyen bir ABD, Türkiye'nin ulusalcılarının başının tâcıdır. ALPER GÖRMÜŞ-TARAF
<< Önceki Haber İlhan Selçuk'un son umudu yine... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER