'Hayata dönüş' zaman aşımına uğradı

Hayata Dönüş Operasyonu kapsamında, ''tutuklulara kötü muamele yaptıkları'' iddiasıyla 1460 kamu görevlisinin yargılandığı dava, zaman aşımı nedeniyle düştü.

'Hayata dönüş' zaman aşımına uğradı

Eyüp 3. Asliye Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, sanıklardan katılan olmazken, bazı sanıkların avukatlığını yapan Tarık Kale ile müdahil avukatları hazır bulundu. Hakim Ali Belen, dava konusu suçlamaya ilişkin zaman aşımı süresinin dolduğunu tutanağa yazdırdı. Bu konudaki görüşü sorulan avukat Tarık Kale, zaman aşımı süresi doluğundan düşme kararı verilmesini istedi. Müdahil Hasan Demir'in avukatı Ömer Kavili ise müdahil taraftan önce sanık tarafına söz verilmesinin usule aykırı bir durum olduğunu söyledi. Müvekkilinin İstanbul Barosu'na kayıtlı bir avukat olduğunu belirten Kavili, olay meydana geldiğinde 180 gündür ''ölüm orucu'' eyleminde bulunan müvekkilinin, hareket etme ya da görevlilere karşı koyma olanağının bulunmadığını ifade etti. Kavili, ''O koşullar altında müvekkilime küfür, hakaret etmek, öldürücü, boğucu gazlarla saldırmak, tekmelemek, copla, sopayla vurmak eylemlerinin yapılmış olması hukuk düzeninde 'işkence ve zalimane davranış' olarak nitelendirilmektedir. İşkence ve zalimane davranış suçlarında, insanlığın ortak değerlerine karşı işlenen suçlar olması nedeniyle zaman aşımının hiçbir zaman işlemeyeceği bilinmektedir'' diye konuştu. İddianamenin özensiz hazırlandığını, sanık sayısının dahi mahkemece bilinmediğini savunan Kavili, sanıklara bu zamana kadar tebligat yapılmadığını, müvekkiline hangi sanığın ''zalimane davrandığı'' konusunda hiçbir ip ucuna ulaşılamadığını söyledi. Mahkemenin, olay tarihinde sanıkların görevlendirilmelerine ilişkin İstanbul Valiliğinden bilgi istediğini hatırlatan Kavili, idarenin buna cevap vermeyerek mahkemeyi hiçe saydığını öne sürdü. Kavili, bu konuda suç duyurusunda bulunmaması nedeniyle mahkemeyi eleştirerek, ''yargılama kuralları çiğnendiğinden adaletin gerçekleşmesi umudunun ortadan kalktığını'' söyledi. Duruşmanın başında hakimin ''dava zaman aşımı süresinin dolduğunu'' söylemesinin, kararını önceden açıklamak niteliğinde olduğunu belirten Kavili, ''Avukatlık meslek kuralları, kişisel ahlak ve onurumuz çerçevesinde duruşmayı terk ediyorum'' dedi. Kavili, konuşmasının ardından duruşma salonundan ayrıldı. Müdahiller Şadi Naci Özpolat ve Ercan Kartal'ın avukatı Taylan Tanay da ''davanın halkın belleğinde asla zaman aşımına uğramayacağını'' söyleyerek, ''Adalet arayışımız sürecektir. Bu dava adalet ihtiyacını gidermemiştir. Sorgu ve savunmaları tespit edilmeyen sanıklar vardır. Göstermelik bir yargılama bile yapılmamıştır'' diye konuştu. Avukat Ömer Kavili'nin sözlerine katıldığını belirten Tanay da duruşma salonunu terk etti. Diğer müdahil avukatları da Kavili'nin sözlerine katıldıklarını belirterek duruşma salonundan çıktı. ESAS HAKKINDAKİ GÖRÜŞ Esas hakkındaki görüşü sorulan Cumhuriyet SavcıMehmet Demir, suç tarihinin 19 Aralık 2000 olduğunu, eski TCK'nın 102. ve 104. maddelerinde gösterilen zaman aşımı süresinin dolduğunu belirterek, davanın düşmesine karar verilmesini istedi. Sanık avukatı Tarik Kale de mütalaaya katıldığını belirterek, davanın düşürülmesini istedi. Hakim Belen, sanıkların yargılandıkları suçlara ilişkin zaman aşımı süresinin 19 Haziran 2008 tarihinde dolduğunu belirterek, davanın düşürülmesine karar verdi. AA muhabirinin sorularını cevaplayan Ömer Kavili, kararı temyiz edeceklerini ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde (AİHM) de dava açacaklarını belirterek, şunları kaydetti: ''Mahkeme, sanık avukatları ve müdahil avukatları, davada tam olarak kaç sanığın yargılandığını dahi bilmiyor. Yaklaşık olarak 1600 sanık yargılanıyor. Mahkemeden bunun çözümlemesini istedik ama yapılmadı. İstanbul Valiliğine yazılan yazının cevabı verilmedi. Bu konuda da bir şey yapılmadı. Bilinen hukuk kurallarının tükendiği, bittiği noktadayız.'' DAVANIN GEÇMİŞİ Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı, 19 Aralık 2000 tarihinde Bayrampaşa Cezaevinde, yapılan müdahale ve operasyon ile 12 hükümlü ve tutuklunun ölmesine ilişkin yürüttüğü soruşturma sonucunda 2001 yılında infaz koruma memurları, jandarmalar ve cezaevi yetkililerinden oluşan toplam 1615 kamu görevlisi hakkında, ''kişiye kötü muamele yapmak'', ''görevi kötüye kullanmak'' ve ''görevi ihmal'' suçlarından 1 ile 6 yıl arasında değişen hapis cezaları istemiyle dava açmıştı. Davanın yargılama aşamasında müdahil avukatı Ömer Kavili tarafından, 650'nin üzerinde sanığın mükerrer yazıldığı ifade edilmişti. Davanın 2 Şubat 2007 tarihli duruşmasında, Cumhuriyet Savcısı, dava dosyasının ilk 155 sırasındaki sanıkların infaz koruma memuru olduğunu, bu sanıkların ''cezaevine alınması yasak silah ve diğer maddelerin cezaevine girişine göz yummak suretiyle görevi kötüye kullanmak'' suçundan yargılandıklarını bildirmişti. İddianamede diğer sanıkların üzerine atılı suçun ise ''cezaevinde yapılan operasyon sonrasında tutuklu ve hükümlülerin dışarı çıkarılması ya da nakilleri sırasında kötü muamele edilmesi'' yönünde olduğuna işaret eden Savcı, her iki suç arasında fiili ve hukuki anlamda irtibat bulunmadığını kaydetmişti. Bu nedenle 155 infaz koruma memuru hakkındaki dosyanın ayrılmasını isteyen savcı, diğer sanıkların da jandarma olduğunu, üzerlerine atılı suçu idari görevleri sırasında işlendiklerinin iddia edildiğini hatırlatarak, bu sanıklar yönünden davanın durdurulmasını, yasaya göre soruşturma izni alınmak üzere dosyanın ilgili makamlara gönderilmesi gerektiğini bildirmişti. 155 infaz koruma memuru hakkındaki dosyayı ayıran hakim, diğer sanıkların, suç tarihindeki görev ve sıfatları, ayrıca kendilerine verilmiş bir görev var ise bunun kapsamı, görevin niteliği, görev veren makamların belirlenmesi amacıyla İstanbul Valiliğine yazı göndermişti. AA
<< Önceki Haber 'Hayata dönüş' zaman aşımına uğradı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER