Gazetecilerin fişlenmesine tepki

28 Şubat sürecinde bazı gazetecilerin mağdur olmasına yol açan 'andıç' uygulamasının sürdüğü ortaya çıktı.

Gazetecilerin fişlenmesine tepki

Nokta dergisinin yayınladığı belge, Kasım 2006 tarihini taşıyor. Rapora göre Genelkurmay, basın-yayın organları ile gazetecileri 'TSK yanlısı' ve 'TSK karşıtı' olarak sınıflandırıyor. Silahlı Kuvvetler'i ilgilendiren haberlerin 'olumlu' ya da 'olumsuz' oluşuna göre gazetelere 'artı' ve 'eksi' notlar veriliyor. Olayın medyaya yansıması üzerine yazılı bir açıklama yapan Genelkurmay Başkanlığı, andıç hakkında 'adli soruşturma' başlatıldığını kaydetti. 'TSK karşıtı' olarak nitelendirilen basın mensupları ve gazeteci örgütleri ise andıça sert tepki gösterdi. Gazeteciler Cemiyeti, raporun demokrasi adına üzüntü verici olduğunu belirtirken, Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, konuya ilişkin eleştirilerini şu sözlerle dile getirdi: "Genelkurmay Başkanlığı yıllardır dikkat çekmeye çalıştığımız yanlış uygulamadan maalesef dönmedi. Genelkurmay'ın veya başka kurumun hangi basın kurumuna akreditasyon kapısını açacağı, hangisine kapatacağı gibi bir kararı, o basın kurumunun içeriğini puanlayarak vermesi yanlıştır, keyfiliğe kapı açar." 'İkinci andıç skandalı' siyasetçilerin de gündemindeydi. Başbakan Tayyip Erdoğan, Azerbaycan'a hareketinden önce gazetecilerin sorularını, "Gün boyunca Nevşehir'deydim. Sadece cep telefonuma adli soruşturma başlatıldığı şeklinde mesaj geldi. Konuyla ilgili ilk elden bir şey duymadıkça herhangi bir açıklama yapmayı uygun bulmuyorum." diye cevapladı. DYP lideri Mehmet Ağar, geçmiş dönemdeki sıkıntıların bir daha yaşanmayacağını vurgularken, AK Parti Grup Başkanvekili İrfan Gündüz, toplumsal akreditasyonun yanı sıra, sermaye ve basındaki akreditasyona da katılmadıklarının altını çizdi. CHP'li Mustafa Özyürek ise andıçtaki değerlendirmeye tepki gösterdi: "Hiçbir gazete veya gazeteci TSK'ya karşı-taraftar gibi gösterilemez." TSK'da 28 Şubat süreciyle başlatılan medya kuruluşlarına ilişkin akreditasyon değerlendirmesinin sonuncusu 'Akredite Basın ve Yayın Organları Yeniden Değerlendirmesi'nin basına sızması gündemi sarstı. 9 adet, 52 sayfa olan 'hizmete özel' yazılar arasında daha önce akredite olmuş gazete ve televizyonların yanı sıra yazarlar da sınıflandırılmış. Ocak-Eylül 2006 tarihlerini kapsayan 'Gazetelerde Yer Alan Haber ve Yorumların Değerlendirmesi' başlıklı EK-A belgesinde, gazetelere TSK'yı ilgilendiren haberleri için 'olumlu' ya da 'olumsuz' oluşuna göre 'artı' ve 'eksi' diye notlar verilmiş. TSK değerlendirmelerine göre, TSK'yı ilgilendiren haberlerde Posta'nın 65 artı notuna karşın 22 eksisi; Hürriyet'in 195 artısı, 46 eksisi; Milliyet'in 150 artısı, 40 eksisi; Radikal'in 66 artısı 84 eksisi; Yeni Çağ'ın 206 artı, 27 eksisi, Cumhuriyet'in de 156 artısı, 21 eksisi var. Star Gazetesi'ninse artı ve eksi puanları 71-71 eşit. 'Hizmete özel' bilgi notunda gazetelerin 'olumlu-olumsuz haber istatistikleri' bir de her ay için çizilen grafiklerle anlatılıyor. Basına, TSK yanlısı-karşıtı ayrımı Kasım 2006 tarihli belgede 'TSK yanlısı ve karşıtı' olarak sınıflandırılan gazetecilerin isimleri açıkça belirtiliyor. 'Askerin siyasete olan müdahalesine ve askerî harekatlara karşı oldukları bilinmektedir.' ibaresiyle oluşturulan listede yer alan yazarlar şöyle: M. Ali Birand, Cüneyt Ülsever, Hadi Uluengin, Ece Temelkuran, Çetin Altan, Hasan Cemal, Can Dündar, Nuray Mert, Yıldırım Türker, Murat Belge, H. Celal Güzel, Soli Özel, Ergun Babahan, Umur Talu, Mehmet Altan, Engin Ardıç, Faruk Mangırcı, Ö. Lütfi Mete, Oral Çalışlar, Hikmet Çetinkaya, Alican Satılmış, Lale Sarıibrahimoğlu, Derya Sazak, Taha Akyol, Nazlı Ilıcak, Ufuk Güldemir, Şakir Süter, Güngör Mengi, Bilal Çetin, Ruhat Mengi, Okay Gönensin, Nihat Genç. Belgede TSK yanlısı olarak belirtilen yazarlar ise şöyle: Ertuğrul Özkök, Özdemir İnce, Fatih Çekirge, Bekir Coşkun, Mehmet Y. Yılmaz, Fikret Bila, Melih Aşık, Semih İdiz, Doğan Heper, Güneri Civaoğlu, Nail Güreli, Yasemin Çongar, Güngör Uras, Güler Kazmacı, Yazgülü Aldoğan, Hakan Çelik, Kurtul Altuğ, Saygı Öztürk, Mehmet Türker, Rahmi Turan, Hüseyin Avuç, Ali Öztürk, Fatih Altaylı, Erdal Şafak, Aslı Aydıntaşbaş, Muharrem Sarıkaya, Hakkı Yalçın, İlker Sarıer, Mehmet Çetingüleç, Serdar Turgut, İsmail Küçükkaya, Güler Kömürcü, Ali Saydam, Servet Kabaklı, Sırrı Yüksel Cebeci, D. Ülke Arıboğan, Deniz Som, Ali Sirmen, Doğu Silahçıoğlu, İlhan Selçuk, Yılmaz Öztuna, Nuri Elibol, Fuat Bol, İsmet Giritli, Taylan Sorgun, Yıldıray Çiçek, Necdet Sivaslı, Ali Öncü, Orhan Karataş, Sadi Somuncuoğlu, Hayri Köklü, Altemur Kılıç, Y. Selim Demirağ, Altan Öymen, Behiç Kılıç. 'ANDIÇ' başlıklı belgede, akreditasyonun TSK açısından 'bölücü-yıkıcı unsurlara destek sağlayanlardan' korunma amacı taşıdığı belirtiliyor. Belge, İletişim Daire Başkanı Kurmay Albay Mustafa Oğuz imzasını taşıyor. Mehmet Altan: Bu olay, büyük bir skandaldır Bunu bir rezalet ve skandal olarak değerlendiriyorum. Beni burada en ferahlatan şey her şeye rağmen TSK ya da onun içindeki bir grubun bu anlayışını deşifre eden ve bunun bir rezalet olduğunu düşünen insanların varlığı. Kendisini saygı dağıtan kurum addedip oraya kabul etmediklerinin toplumdaki saygınlığını eritmeye yönelik abartılı konuma kendilerini koyuyor. Sanki alınmamakla saygınlığımız azalacak gibi. Nazlı Ilıcak: 28 Şubat sürecini andırıyor Asker karşıtı olarak nitelendirilmeyi değil, askerin siyasete müdahalesine karşı deniyorsa kabul ediyorum. Askerin sivil otoritenin altında faaliyet göstermesinin, demokrasinin bir gereği olduğunu düşünüyorum. 28 Şubat sürecindeki antidemokratik uygulamalar devam ediyor. Bunu cumhurbaşkanlığı seçimlerinde daha rahat göreceğiz. Erdoğan'ın seçilip seçilmemesi sürecin devam edip etmediğinin göstergesi olacak. Oral Çalışlar: Hukuk dışı bir uygulama Bunun hukuk dışı bir uygulama olduğunu düşünüyorum. Bir hukuk devletinde böyle bir şey olamaz. Hakkımda yapılan değerlendirmeyi de hukuk dışı buluyorum. Gazeteci arkadaşlarla bunu konuşacağız. Aynı zamanda Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu üyesiyim. Cemiyette de bir değerlendirme yapacağız. 28 Şubat sürecindeki andıça benzer olup olmaması önemli değil. Demokrasi adına üzüntü verci bir olay. Hasan Celal Güzel: Hazırlayanlar yargılanmalı Yapılan dosyalama çok yanlış. 28 Şubat sürecindeki andıç vakasından farklıdır. O dönemde iftira atılması vardı. Şimdiki sınıflama ise sübjektif yaklaşımla gazetecileri ayırma şeklindedir. Bu tutumuyla Genelkurmay Başkanlığı içindeki birim suç işlemiştir. Fişlemeyi gazeteciler seviyesinde yapmıştır. Benim TSK karşıtı gösterilmem saçma. Bu listeyi tutanlar darbe yanlısı mıdır? Yapılacak şey, yasal işlem yapılmasıdır. Oktay Ekşi: Akreditasyon yılların yanlışı Genelkurmay Başkanlığı'nın yanlış uygulamadan dönmediğini kaydeden Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, "Genelkurmay veya başka kurumun hangi basın kurumuna akreditasyon kapısını açacağı, hangisine kapatacağı gibi bir kararı, o basın kurumunun içeriğini puanlayarak vermesi yanlıştır, keyfiliğe kapı açmaktır. " dedi. Gazeteciler Cemiyeti ile Çağdaş Gazeteciler Cemiyeti de uygulamaya tepki gösterdi. Ömer Lütfi Mete: Fişleme, darbeci asker mantığı Ömer Lütfi Mete olarak, Metehan'ın, Bilge Kağan'ın, Fatih'in, Yavuz'un ve Mustafa Kemal'in ordusuna gönülden bağlıyım; ama NATO ordusuyla aram iyi değildir. Bu tasnifi yapan öyle görünüyor ki benim saydığım zincirdeki asker değildir. NATO askeridir. Ben de onları 3 bin yıllık Türk ordusunun karşıtı olarak görüyorum. Bu değerlendirmenin darbeci asker mantığı olduğunu düşünüyorum. Cengiz Çandar: Batı'da böyle bir ayrımcılık yok Geçmişte bize yapılanlar iftira üzerinden psikolojik savaştı. Yalan üzerinden bizi yıldırmaya çalışıyorlardı. Burada ise bir ayrım var. Genelkurmay'ın bu konuda bir ölçü koyması hoşa gitmeyebilir. Çünkü gazetecilikle ilgili bir kurum değil. Mesela ABD'de gazetecilere Pentagon'a çağrılıp çağrılmama konusunda bir ölçüt var mı, yok mu ona bakmak lazım. Böyle bir uygulama Türkiye'ye özgü bir uygulama mı yoksa? Cüneyt Ülsever: Demokrasi anlayışına ters Türk Silahlı Kuvvetleri, kullanılan ibareler çerçevesinde 'siyasete ordunun karışmasına memnun olmuyorlar' şeklinde bir çalışma yapmışsa bir rahatsızlık hissetmem. Ancak buradan bir yaptırım ortaya çıkıyorsa, yani 'bu adamlar madem bizi sevmiyor ,biz de onların akredite olmalarını engelleyelim' diye bir uygulaması söz konusu ise bu benim gibi düşünenlerin demokrasi anlayışına kesinlikle uymaz. Mehmet Ağar (DYP): Eski sıkıntılar olmaz Ülkesini seven hiç kimse TSK karşıtı olamaz. Bu coğrafya her zaman güçlü bir ordu ile savunulmuştur. Türkiye bunu demokrasi ile güçlendirerek yoluna devam edecektir. Geçmiş dönemdeki sıkıntılar bir daha yaşanmayacaktır. İrfan Gündüz (AKP): Akreditasyona karşıyız Adalet ve Kalkınma Partisi olarak toplumsal akreditasyona, sermaye akreditasyonuna ve basındaki akreditasyona katılmıyoruz. Bizim görevimiz her ferdin enerjisini artırarak toplumsal kalkınmayı hızlandırmaktır. Mustafa Özyürek (CHP): Doğru bulmuyorum Hiçbir gazete veya gazeteci TSK'ya 'karşı-taraftar' gibi gösterilemez. Değerlendirmeyi doğru bulmuyorum. Bu olay müsvedde olarak ele alınmışsa mesele yok. Dışa dönük fiilî sonuç veriyorsa, bunun üzerinde durmak lazım.
<< Önceki Haber Gazetecilerin fişlenmesine tepki Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER