Eski medya patronundan itiraflar

Türkiye'nin bir dönemler en büyük medya patronlarından biri olan Dinç Bilgin, Kanal 7'de Nazlı Ilıcak'ın sunduğu 'Sözün Özü'ne konuk oldu. Bilgin 'Çok da masum değiliz' dedi.

Eski medya patronundan itiraflar

Bir zamanların ünlü medya patronlarından Sabah ve ATV'nin eski sahibi Dinç Bilgin Nazlı Ilıcak'ın sunduğu 'Sözün Özü' programına konuk oldu. Bilgin Sabah'ın zirveye çıktığı yılları, medya savaşlarını ve Anavatan iktidarı döneminde hükümetle yaşadıkları krizleri anlattı. Hürriyet grubu ile yaşadığı olayları da anlatan Dinç Bilgin gazeteler arasında çetin dönemler yaşandığını kadroların bir gazeteden diğer gazetelere nasıl geçtiğini anlattı. Anavatan hükümetinin gazete kağıdına olan sübvansiyonu kaldırması ve Hürriyet'in eski sahibi Erol Simavi'nin Turgut Özal'a yönelik sert tepkilerine de değinen Dinç Bilgin, "Biz de Özal gibi gazetelerin kendi gelirleri ile ayakta kalamalarını istiyorduk. Ancak Bab-ı Ali'de yılların alışkanlığı vardı. Böyle bir değişim çok zor kabullendi ve Hürriyet Başbakan Özal'a yönelik ağır ithamlı başlıklarla çıktı." dedi. Bilgin gazete yönetiminde zaman zaman Genel Yayın Yönetmenleri ile çeliştiğini ancak yönetime hiçbir etkide bulunmadığını ileri sürdü. Gazeteler arasındaki tartışmalara da değinen Bilgin medya olarak çok masum olmadıklarını söyledi. Sabah gazetesinin medya dünyasına getirdiği farklılıkları da anlatan Dinç Bilgin tüm bunlar yaşanırken bazen gazetede çıkan haberler yüzünden çevresinde zor anlar yaşadıklarını da anlattı. Bilgin gazeteler arası savaşta herkesin kendisine uygun bir silahşör kullanmaya başladığını söyledi. Gazete patronluğu insanlara bazen imtiyazlı durumlar getiriyor. Bazen kontrol elden kaçıyor. Söylenmemesi lazım gelen, yazılmaması lazım gelen şeyler yazılıyor. Türkiye'de bir ara hemen herşey zıvanadan çıkmıştı. O dönemde yapılmaması gereken hemen herşeyi yaptık. Bir ara bütün kamu ihaleleri medya şirketlerine dağıtılır oldu. Elektrik dağıtım ihaleleri, başka ihaleler biz bunlara başlangıçta karşı çıktık. Bir banka almaya kalkıştık. Bir yazarın yazısı üzerine bundan vazgeçtik. Aslında yapılmaması gereken şeyler yapıldı. İnterbank'ın alınmasında siyaset bir şekilde medyadan intikamını aldı. Ben bankaya da karşı idim. Cavit Çağlar bankayı aldı beni ortaklığa davet etti. O dönemde medya sahipleri sürekli başka alanlarda yatırımlara giriyordu. Banka ile ilgili gizli planda neler olduğunu bilmeden bankaya ortak oldum ve ben kurban seçildim. Ama kimseyi suçlamıyorum çünkü sonuçta imzayı atan ben oldum." dedi. Bilgin, Sabah grubunun İnterbank'a ortak olmasından sonra gazetenin iktidarın lehine haber yaptığına ilişkin açıklamalar üzerine "Evet böyle durumlar yaşadık. Gazeteyi kurarken cesur olan kadro daha sonra başka bir alanda faaliyete başlayınca bütün ayarı kaçtı ve çok farklı haberler yapılmaya başlandı." Bilgin bankanın kaynaklarını kendi mefaatlerine kullanmakla suçlandığı iddalarına ise kullanılan kaynaklara karşılık fazla fazla teminat verdiğini ve hiçbir karşılıksız kredi kullanımı olmadığını söyledi. Dinç Bilgin 28 Şubat süreci ve Andıç olaylarını ilişkin ise 'çok büyük hatalar yaptık' şeklinde özetledi. Sabah'ta o dönem çalışan Mehmet Ali Birand ve Cengiz Çandar'la ilgili PKK ile ilişikli çıkarılan iddialar yüzünden zor anlar yaşadıklarını bu haberin yapılmaması için Hürriyet'e ricacı olduklarını ancak Hürriyet'in de benzer emri aldığı için haberi verdiğini açıkladı. Bilgin komutanlardan gelen haberlere bugün bile medyanın farklı gözlerle baktığını anlatırken "Ali Kırca böyle bir haber geldiğinde bir anda ciddileşir ve farklı bir ifade ile bu haberleri sunar" şekildinde anlattı. Bilgin insanlara haksızlık yapılmaması için uyarılarda bulunduğunu belirterek "Ben yaptığım haksızlıkların cezasını bu dünyada çekiyorum galiba." Çünkü bankası yüzünden tüm dünyası kararan benden başka kimse olmadı" dedi. Bilgin Özeleştirilerine şöyle devam etti: “Eski Dinç gazete sahipliği sırasında çok kırdı döktü, bilerek isteyerek kötülük yapmadım ama bu süre zarfında 4 gazetem vardı ve her haber birilerinin canını yaktı. Çok zaman söyleniyor bu dost meclislerinde de arkadaşlarım da söylüyor. Gazete sahipliği acayip bir şey, sonuçta gazetenin getirdiği koruma zırhınız var, suç işleme özgürlüğünüz olmasa da farkında olmadan bazen kırıp döktüğünüz oluyor. Bütün hayatım boyunca gazeteci oldum ve özeleştiri hep yaptım ama şu an daha fazla yapıyorum. Haksızlık yapmama konusunda herkesin özeleştiri yapma ihtiyacı var. Bazen bana da haksızlık yapılıyor ve ‘eskiden yaptıklarımın hesabını ben şu an çekiyorum’ diyorum. Bu kadar olaydan sonra, o günlerin üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen kocaman bürokrasi içinde ezildiğimi hissediyorum, banka sahipleri arasında her şeyini kaybeden benden başkası yoktur. Kamuyla olan ilişkimi noktalamadan gazete sahipliği yapamayacağımı biliyordum hemen bankama el konulduğu andan itibaren ben bu gayretin içinde oldum” Bilgin, Sabah gazetesinden koparak Vatan’ı kuran eski ekibiyle ilgili de açıklamalarda bulundu. Bilgin şunları söyledi: “Sabah Gazetesinden ilk ayrılmaların olduğu gün onlara kızdım sonra anladım ki o arkadaşlar benle kalsalar başı derde gireceğini düşündüler ve kendilerince doğru olanı yaptılar. Kaptanla birlikte boğulmayı göze alamadılar, samuray gibi efendiyle ölmeyi düşünemediler. Ama benim arkadaşlarım bir gazete ve dergi grubu kurdular ona seviniyorum. Ayrıldıktan sonra bir daha görmedim kendilerini. Benimle ilgili iyi duyguları olduğunu duyuyorum” Bilgin, hapishane günlerinin zor geçtiğini ancak ümitsizliğe kapılmadığını vurguladı: “Hüküm giymeden 11 ay hapis yattım, ilk mahkemeye ise ancak 4 ay sonra çıktım. Ağca’nın koğuşunda yattım tam 4 ay sonra Cavit Çağlar, Nail Keçili de benim koğuşuma geldi. Hapiste dostlarımla kitap okuduk, Cavit Çağlar işi üzerine çalışırdı, Nail Keçili kendini maneviyata verdi dini kitaplar okur namaz kılardı. Hapishane hayatımı hatırlamak istemiyorum ama çok büyük ümitsizliğe de kapılmadım” Samanyoluhaber.com / Haber 7
<< Önceki Haber Eski medya patronundan itiraflar Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER