Eski bankacıdan gündeme dair can alıcı açıklamalar

Eski bankacı, 12 yıldır da sivil toplumcu olan İbrahim Betil, isyanlarını dile getirdi.

Eski bankacıdan gündeme dair can alıcı açıklamalar

Eski bankacı, 12 yıldır da sivil toplumcu olan İbrahim Betil, isyanlarını dile getirdi: Topluma danışmadan alınan her karar patlıyor. Yerel halka sorulmadan işler yapılıyor, bu işin suçu da vahşi kapitalizme yükleniyor.

Bankaları yönetti, banka kurdu, sonra da bir sürpriz yaparak kapitalist dünyadan uzaklaştı. Kendisini “Neler yapacak ”diye bekleyenlere anlamlı bir cevap verdi ve Türkiye Toplum Gönüllüleri Vakfı’nı (TOG) kurup gençlere odaklandı.

Bugün'den Perihan Çakıroğlu'nun röportajı, Kurucu Başkan olarak uzun yıllar çalıştı, sonra da koltuğunu iki kadın eş başkana Mehru Öztürk Aygül ile Tuğba Jabban’a devretti. Böyle olsa da Betil, bir “süpervizör” konumunda yönetim kurulu üyesi olarak TOG’daki etkinliğini sürdürüyor.

Sivil toplum kuruluşlarının (STK) merkezi yönetimlere etkisinin çok da fazla olmadığı ülkemizde İbrahim Betil’in neler düşündüğünü, son gelişmeleri nasıl değerlendirdiğini merak ettik ve kendisiyle konuştuk.
'GENÇLER ÇOK İYİ YÜRÜTÜYOR'

İbrahim Bey, bugüne kadar neler yaptınız?

Türkiye’de biz 12 sene önce gençlere güvenerek TOG’u kurduk ve o günden bu yana geldiğimiz noktada 123 üniversitede 50 bine yakın toplum gönüllüsü genç her sene 950 proje yapar duruma geldi. Her sene 350 binden fazla insanın yaşamına etki yapıyoruz ülke genelinde. Böylesine yaygın ve etkin bir sivil kuruluş olduk.

Artık işleri tümüyle gençlere mi devrettiniz?

Gençleri toplumun hizmetine yönlendiriyoruz. Dolayısıyla gençler, bütün farklılıklara saygı duyarak herhangi bir ayrımcılık yapmadan bir araya gelip kendi yörelerinde topluma hizmet etmek için proje geliştiriyorlar ve bu projeleri de hayata geçiriyorlar. Biz onlara kaynak desteği, eğitim desteği veriyoruz. Teşvik ediyoruz ama proje empoze etmiyoruz. Kendi projelerini yerelin ihtiyacına göre üretiyorlar.

'FRANSA BİZİ SEKİZE KATLADI'

Ülkemizde sivil toplum kuruluşları (STK) yeterince güçlendi mi?

Bazı rakamlardan söz edersem güçlenmediğini açıkça görürüz. Türkiye’de dernek ve vakıflar, sivil toplum kuruluşları olarak tanımlanıyor. Bakın, dernek sayısı 101 bin, 5 bin de vakıf var. Yani 76 milyonluk Türkiye’ye 106 bin STK hizmet ediyor. Oysa, 8.5 milyon nüfuslu İsveç’te 190 bin STK var. Yani, Türkiye’nin yüzde 10’luk nüfusu kadar bir ülkede bizdekinin neredeyse iki katı STK bulunuyor. 55 milyon nüfuslu Fransa’da ise 800 bin civarında STK var.

Bu rakamlara cami dernekleri dahil mi?

Bizde cami dernekleri de dernek olarak bahsettiğim 101 binlik sayı içinde. Bu rakamın 16 bin tanesi cami ve dini derneklerden oluşuyor. 15 bini ise spor dernekleri, futbol kulüpleri filan. Bunları ayırdığımız zaman aslında gerçek manada toplumun güçlenmesine sivil hareket yapan STK’ların sayısının çok az olduğu görülüyor. Devletin ve yurttaşların da STK’lara güvenmemesi sonucu sayı burada az kalmış.

'BİZİ 50 YAŞIN ÜZERİNDEKİ ERKEKLER YÖNETİYOR'

Sivil toplumculukta neden geri kalıyoruz?

Merkezi devlet anlayışı, her şeyi devletten bekleme ve “devlet baba” kavramı, maalesef bizi sürdürülebilir bir sosyal toplum haline bir türlü getiremedi. Çünkü kadınlar ötelenmiş, gençler ötelenmiş bütün yönetim 50 yaş üzeri erkeklerin elinde. Nüfusun yarısı kadın ama Parlamentonun durumuna bakın, kaç tane kadın var? Türkiye’nin nüfusunun yüzde 60’ı 30 yaşın altında. Peki, 30 yaşın altında kaç tane insan var? Yönetim, 50 yaşın üzerinde erkeklere bırakılmış durumda, onlar da “Her şeyi ben bilirim” diyen bir anlayışla yönetiyorlar.
Gençlerin güçlendirilmesi, onlara yetki verilmesiyle bu toplumun gelişimine çok büyük katkı sağlayabileceğini düşünüyorum.

'DEVLET HER KONUDA TEK BAŞINA KARAR VEREMEZ'

Cum­hur­baş­ka­nı ken­di­si­ne Ak Sa­ray yap­tır­dı. Hem fi­ya­tı hem de ruh­sat­sız ol­du­ğu id­di­ala­rı bü­yük tep­ki do­ğur­du. Siz ne dü­şü­nü­yor­su­nuz?
 
O in­şa­at şir­ket­le­ri­nin dev­let­le baş­ba­kan­la cum­hur­baş­ka­nıy­la na­sıl bir iliş­ki­si ol­du­ğu­nu bil­mi­yo­rum. Ama cid­di so­run­lar ya­şan­dı­ğı­nı he­pi­miz gö­rü­yo­ruz ve bi­li­yo­ruz. Ruh­sat­sız in­şa­at­lar ya­pıl­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz. Bun­la­rı kim ya­pı­yor, ka­rar­la­rı­nı, izin­le­ri­ni kim ve­ri­yor? Vah­şi ka­pi­ta­lizm ver­mi­yor izin­le­ri­ni. Bun­lar, dev­le­tin ye­rel in­sa­na da­nış­ma­dan ver­di­ği ka­rar­lar. Me­se­la, “Ge­zi olay­la­rı­” pat­la­dı. Ne­den pat­la­dı? Bir baş­ba­kan çık­tı, bu ül­ke­nin bir il ve il­çe­sin­de ne­re­de ne ya­pıl­ma­sı­na “Ben ka­rar ve­ri­ri­m” de­di.

İSTANBULLU KARAR VERMELİ

Ge­zi Olay­la­rı, bir top­lum pat­la­ma­sı mıy­dı?

Ba­kın, 15 mil­yon in­san ya­şı­yor İs­tan­bu­l’­da. On­la­ra “Tak­si­m’­de AVM is­ti­yor­lar mı, is­te­mi­yor­lar mı?” di­ye bir so­rul­ma­lıy­dı. Ne ol­du, in­san­lar ayak­lan­dı­lar, in­san­lar öl­dü­ler. Ora­da vah­şet çık­tı or­ta­ya. So­nun­da da ge­ri adım atıl­dı. Bu ge­ri adı­mı at­ma­dan ön­ce in­san­la­ra so­rul­say­dı bel­ki To­ma­’lar­la ça­tış­ma­lar te­tik­len­me­ye­cek­ti. Şim­di­ki Baş­ba­kan çık­tı, “Tak­sim Mey­da­nı­’nı be­ğen­mi­yo­ru­m” de­di. Ben de be­ğe­ni­le­cek gi­bi gör­mü­yo­rum. Çün­kü be­ton yı­ğı­nı ha­li­ne ge­tir­ildi. Tak­sim Mey­da­nı­’nın ne ya­pı­la­ca­ğı­na 15 mil­yon İs­tan­bul­’lu ka­rar ver­me­li.

'İZİNLERİ VAHŞİ KAPİTALİZM VERMİYOR'

l STK’­la­rın sa­yı­sı art­mı­yor ama ölüm­lü iş ka­za­la­rıy­la “vah­şi ka­pi­ta­liz­m” uy­gu­la­ma­sın­da sü­rat­le iler­li­yo­ruz. Siz ne­ler dü­şü­nü­yor­su­nuz?
Bu vah­şi ka­pi­ta­lizm de­yi­mi­ni bi­raz sor­gu­la­ma­mız ge­re­ki­yor. Ka­pi­ta­liz­mi, pi­ya­sa eko­no­mi­si­ni vah­şi ha­le ge­ti­ren mer­ke­zi yö­ne­tim­de­ki izin ve ida­re mer­ci­le­ri­nin yap­tı­ğı yan­lış iş­ler­dir. Çev­re­yi yok sa­yıp 6 – 7 bin zey­tin ağa­cı­nı ke­se­rek ora­ya ter­mik san­tral yap­ma­ya kal­kar­sa­nız, üs­te­lik de ye­rel­de­ki in­sa­nın ih­ti­ya­cı­na ce­vap ver­me­den ya­par­sa­nız bu­nun “vah­şi ka­pi­ta­liz­m”­le fi­lan il­gi­si yok­tur.

'HER TARAF BLOK BLOK İNŞAAT'

Pe­ki, ney­le il­gi­si var bu ya­pı­lan­la­rın?

Bu o mer­ci­le­rin yak­la­şım­la­rın­da­ki yan­lış­lık­lar­la ve du­yar­sız­lık­la­rıy­la il­gi­li­dir. Siz kal­kıp in­san­la­rın kül­tür­le­ri­ni, ya­şa­ma me­kân­la­rı­nı yok eder­se­niz on­lar ge­le­cek­le il­gi­li gü­ven duy­maz­lar. Hem Tür­ki­ye­’nin fark­lı mo­za­ik­ler­den oluş­tu­ğu­nu id­di­a edi­yor­su­nuz hem de son­ra da o kül­tü­rü yok edip blok blok in­şa­at­lar ya­pı­yor­su­nuz. Trak­ya­’ya Gü­ney­do­ğu­’ya git­me­ye lü­zum yok. İs­tan­bu­l’­un için­de­ki semt­le­ri do­laş­tı­ğı­nız­da in­san­la­rın ne ka­dar bü­yük bir sı­kın­tı­da ol­du­ğu­nu gö­rü­yor­su­nuz

ARTIK YOKSUL ÜLKE DEĞİLİZ

Ül­ke­miz­de, 10 mil­yo­nun üze­rin­de yok­sul ol­du­ğu söy­le­ni­yor. Bu in­san­lar için ne­ler ya­pıl­ma­lı?

Dün­ya­da ger­çek­ten yok­sul olan ül­ke­le­re bak­tı­ğı­mız za­man bu­ra­da­ki en yok­su­lun bi­le o ül­ke­ler­le kar­şı­laş­tı­rıl­dı­ğın­da çok fark­lı bir ya­şa­mı var.
Ta­bi­i, dün­ya­da 1 mil­yar yok­su­lun için­de 10 mil­yo­nun yok­sul­lu­ğu­nun ge­lir dü­ze­yi­ni, bes­len­me­si­ni sor­gu­la­ma­mız la­zım. Fa­kat se­vin­me­li­yiz ki Tür­ki­ye ar­tık yok­sul bir ül­ke ko­nu­mun­dan çık­tı.

'TÜRKİYE YARDIMSEVERLİKTE 180 ÜLKE İÇİNDE 65'İNCİ'

Ülke olarak sadece içeride değil dışarıda da çok yardım yapıyoruz. Bu bizim gelişmişliğimizi gösteriyor mu?

Onlar, devlet yardımları. Oysa, araştırmalar gösteriyor ki, Türkiye insanı yardımsever bir insan grubu değil. Mesela, çeşitli anketler sonucu işte “Bir ayda tanımadığın birisine yardım ettin mi” veya “Son bir yılda kaç kişiye yardım ettin” gibi çok basit sorularla yapılan araştırmalarda Türkiye, dünyada yardımseverlik anlayışında 180 ülke içinde 65’inci sıraya bulunuyor. Eğer Türkiye dünyanın 17’inci ekonomisi ise yardımseverlikte 65’inci sırada görmek beni rahatsız ediyor.

'SOSYAL YARDIMLAŞMA BÜTÇESİ 28 MİLYARA YAKLAŞTI'

Türkiye’de herkes yardım istiyor. Bu yardım işinin suyu çıkmadı mı?

Sosyal Yardımlaşma Fonu’nun bütçesi 27 – 28 milyar liraya yaklaştı. 10 milyondan fazla insana yakacak yardımı, ihtiyaçlar yardımı deyip Sosyal Yardımlaşma Fonu’ndan ayda 100 lira, 200 lira olmak üzere yardımlar yapılıyor. Bunlar toplama vurulunca büyük paralar ediyor.

Yardımın iyi ve kötü yanları nelerdir?

Bir taraftan insanlara kaynak ulaşıyor ama diğer taraftan da bu tür beslediğiniz zaman insanların potansiyel enerjisini harekete geçiremiyorsunuz. O insanlara yardımı belki “mikro kredi” olarak vermek çok daha iyi. Sosyal Yardımlaşma Fonu’nun bir kısmını mikro krediye yönlendirsin hükümet.
<< Önceki Haber Eski bankacıdan gündeme dair can alıcı açıklamalar Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER