Ekranlarda yeni yüz akı 'Mehtap TV'

Mehtap TV kurulduğu gündem beri yayın çizgisi ile herkesin takdirini kazınıyor Yeni Şafak yazarı ALİ MURAT GÜVEN bugünkü yazısında Mehtap TV 'nin başarısına dikkat çekiyor. İşte Güven'in yazısı

Ekranlarda yeni yüz akı 'Mehtap TV'

Kumandanızda bu kanala mutlaka yer açın Farkında mısınız bilemiyorum; Samanyolu grubunun kısa süre önce -öyle fazlaca gürültü patırtı yapmadan, gayet alçakgönüllü bir şekilde- yayına başlayan kardeş bir kanalı var. Bütünüyle kültüre, sanata ve sosyal bilimlere adanmış olan bu kanalın adı Mehtap TV. Ekran logosu ise kırmızı bir lale… “Sizin sesiniz olacağız, dâvânızı yedi düvele duyuracağız, bizimle temiz ekran görmenin hazzını yaşayacaksınız” deyip dindarların yüzüklerini bileziklerini toplayan kimi mücahit kanallar yıllar içinde -kendilerine göre haklı, bize göre ise haksız- gerekçelerle teker teker raydan çıkıp sanayi mahallesi pavyonlarına dönüşürken, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin manevî liderliğindeki bu yayın grubunun gerek beş kıtaya yayın yapan STV, gerekse Burç FM'de sergilediği ağırbaşlı duruş ve istikrar karşısındaki hayranlık duygularımı her dost sohbetinde dile getirmekten kendimi alamıyorum. Benim agresif fıtratım anılan ekibin hayata, dine ve siyasete dair kimi yaklaşımlarıyla tam olarak örtüşmese de, yayına başladıkları ilk günden itibaren hem televizyonda hem de radyoda sergiledikleri o sarsılmaz ciddiyeti takdir etmemek mümkün değil. Reklâm tiranlarının ve sistemin diğer kurumlarının her türlü baskısına rağmen, inandıkları yolda zımba gibi bir yayıncılık yapıyor bu kardeşlerimiz. Allah hepsinden razı olsun; onları bu tutarlılıklarından dolayı çok seviyorum. İşte, ta 1990'ların başlarından bu yana dindar kamuoyuna neyin sözünü verdiyse o çizgiden milim sapmaksızın ilerleyen bu disiplinli câmia, şimdilerde kamuoyuna pozitif yayıncılık yapma konusunda çok önemli bir adım daha attı ve geçtiğimiz aylarda Mehtap TV'yi yayına soktu. Yönetim merkezi Samanyolu binası içinde bulunan, ancak farklı stüdyolardan yayın yapan bu kanala son bir buçuk ay içinde ardarda üç kez konuk oldum. Bunlardan ikisi, daha önce STV'ye yaptığı bilişim programı “Byte” ile belleklerimize kazınan sevgili meslektaşım Ramazan Ümit Şimşek'in hafta içi her gün canlı olarak hazırlayıp sunduğu “Çınaraltı” programı, diğeri ise Rıdvan Kızıltepe üstadımızın imzasını taşıyan ve yine canlı olarak yayımlanan “Ufuk Ötesi”ydi. Her üç konukluğumda da müthiş keyifli saatler geçirdim; stüdyolarda görev yapan birbirinden ağırbaşlı, sıcakkanlı ve dost insanlarla tanıştım. Çok stratejik bir durum söz konusu olmadıkça, televizyon programlarında boy göstermeye bayılan biri değilim. Çünkü zaten bütün hayatım kameralarla yakın temasta geçiyor; bu tür faaliyetlerin beni heyecanlandıran herhangi bir yönü yok. “Solcu” bir konuk çağırdıklarında panikten elleri ayakları birbirine dolaşan, ama kendi kültür bahçesinin insanlarına karşı son derece saygısız davranan kimi mütedeyyin kanalların davetlerini ise zaten uzunca bir süredir kesinlikle kabul etmiyorum. “İçinden çıktıkları kabuğu beğenmeme” psikozuna girmiş, kendilerini var eden kitlelere ve sosyolojik realitelere karşı artık iyice yabancılaşmış olan böylesi kuruluşlar, ne denli yoğun bir çürümenin eşiğine geldiklerinin zerrece farkında olmadıkları gibi, bir de “arka bahçenin çocukları” olan bizlere “üçüncü mevki tren yolcusu” muamelesi yapmaya kalkışıyorlar. Ben ise böyle çiğlikleri kaldıracak yaşı da başı da çoktan geçmiş durumdayım. (Böylelikle, câmiada çalıştıkları yıllar içinde sözünü ettiğim kompleksin âdeta kitabını yazmış olan bazı ünlü şovmenlerimizi de kısaca yâdetmiş olduk. Böyle sorunlu tipleri ilerleyen zamanlarda çok daha geniş biçimde ele alacağız inşaallah…) Buna karşılık, Mehtap TV gibi bir kuruluşun programlarına bundan böyle yüzlerce kez davet edilsem, hiç üşenmem, iki elim kanda olsa yine gider ve kendi uzmanlık alanlarımda bildiklerimi izleyicilerle tekrar tekrar paylaşırım. Çünkü kafası iyice karışmış olan bu toplumun manevî kalkınması adına çok doğru işler yapıyorlar. Üstelik de düşük reklam gelirlerine yiğitçe direnerek… Mehtap TV'nin yayın kalitesi ve içeriğinden yana hiç bir sorunu yok, ekranları pırıl pırıl; ancak frekans tahsislerindeki belirsizliğin sürmesi nedeniyle henüz kablolu televizyon şekebesine dahil olamadılar. O yüzden de geniş kitlelerin bu kanalı izleyebilmesinin -şimdilik- tek yolu uydu antenler… Televizyonlarının başına geçtiklerinde her türlü görsel ve işitsel kirlilikten uzak, insan fıtratına uygun programlar izlemek isteyen okurlarıma, Mehtap TV'ye kalplerinde ve uzaktan kumandalarında tez zamanda mutlaka bir yer açmalarını öneriyorum. Uydu anteniniz yok ise en ucuzundan bir tane edinmeye bakın. Eğer ki var olmasına rağmen bu kanalı izleyemiyorsanız, o durumda anten ayarlarınızı gözden geçirin. Dört bir yandan kültürel kuşatma altındayız ve farkında bile olmadan çocuklarımızı bu çürümüşlüğe adım adım kurban veriyoruz. En trajik olanı da aramızdan bazılarının neredeyse her gün “Zaman sana uymuyorsa, sen zamana uy” diyerek bu beyin yıkayıcı sistemle uzlaşmaya gitmesi… Bazıları hiç kusura bakmasınlar; ama ben doğma büyüme bir İstanbul çocuğu olarak kendi yurdumda “zenci” konumuna itelenmeyi, sonradan sıkıyı görünce pes edip bu sistemin “beyazlarıyla” uzlaşmak için kabul etmedim. Daha verilecek çok savaşımız var. Hâl böyle olunca, bu kültürel talandan geriye kalanlar olarak bizler de birbirimizi eskisinden daha çok sevmeye mecbur ve mahkûmuz. Vakit, ayrılıkları değil ortak noktaları ön plana çıkartıp safları iyice sıklaştırma vaktidir. Katolik Papa 16. Benedikt ve Ortodoks Patrik Bartholomeus biraraya gelip yakın işbirliği deklarasyonu imzalıyorsa, bizler de cemaat taassubunu ve kibiri terkedip en kısa zamanda omuz omuza vermek zorundayız. Allah, bu acıklı parçalanmışlığın hesabını hepimize ayrı ayrı soracak çünkü… ALİ MURAT GÜVEN /YENİ ŞAFAK
<< Önceki Haber Ekranlarda yeni yüz akı 'Mehtap TV' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER