Bakanlığın ilginç gerekçesine Bediüzzaman’ın yasal varisinden tepki!

Bediüzzaman’ın yasal vârisi yeğeni Seyda Ünlükul, haberleri olmadan Risale-i Nurların basımıyla ilgili yasal vâris söylemlerinin çıkarılmasından son derece rahatsız.

Bakanlığın ilginç gerekçesine Bediüzzaman’ın yasal varisinden tepki!

 Tek dileklerinin Risalelerin yayılması olduğunu söyleyen Ünlükul, bu konuda her isteyene kapılarının açık olduklarını belirtiyor.

Seyda Ünlükul, Bediüzzaman Said Nursi’nin kardeşi Abdülmecit Ünlükul’un torunu. Risale-i Nur’ların müellifi Bediüzzaman’ın yasal varisi. Bu konudaki tartışmalardan oldukça rahatsız olan Ünlükul, Risale-i Nur’ların serbestçe basılması ve yayılmasından başka isteklerinin olmadığını söylüyor. Kendilerinin haberi olmadan yasal vâris söylemlerinin çıkmasına ise alındıklarını ifade ediyor. Yaşanan olayları Müslümanların dua etmemelerine bağlayan Üstad’ın ikinci kuşaktan yeğeni, “Dua ediyorsak da demek ki elimizi açtığımız zaman öyle salih bir kul olarak dua etmek sıfatına daha erişemedik.” diyor.

Risale-i Nur’ların basımına ilişkin bandrol uygulamasını bir de sizden dinleyelim. Yasal vârisler olarak sizin bandrol uygulaması ya da telif hakkı gibi bir başvurunuz oldu mu?

Aile bireylerinden hiç kimsenin böyle bir başvurusu olmadı. Bakanlığın öngörmüş olduğu bu karar neden kaynaklanıyor bilemiyorum.

Bandrol uygulamasının yasal vârislerin isteği olduğu belirtildi. Birtakım vârislerden bahsediliyor. Üstad’ın asıl yasal vârisleri kimler?

Yasal vâris olduğumuzu belgeledik. Bunu bakanlığa bir dilekçe ile de aktardık. Çeşitli basın organlarında yasal vârislerin müracaatıyla bandrol verilmesini durduruyoruz şeklinde bir yayının çıkması bizi son derece yaraladı. Böyle bir başvurumuz olmadığı halde neden böyle söyleniyor. Bugüne kadar Risale-i Nur’ların ne bandrolü ne de telif hakkı ile ilgili bir müracaatımız olmadı. Başvuruda bulunmamamız; hakkımızı yitirdiğimiz algısına sebebiyet verdi. Normalde telif hakkımız var. ‘Niye yapmadınız bugüne kadar?’ denmeye çalışılıyor. Risale-i Nur’ların her yerde serbestçe basılmasını istediğimiz için müracaatta bulunmadık, durum bu noktaya geldi, böyle bir algı oluşturulmak istendi. Bunun önüne geçmek için dilekçeyle Kültür Bakanlığı’na müracaat ettik. Risale-i Nur’ların basılmasını engellemek için herhangi bir müracaatta bulunmadığımızı, herkesin basmasını istediğimizi belirttik.

Üstad’ın kaç vârisi var?

Üstad’ın vârislerini mahkeme kararı ile alınmış veraset ilamıyla belgeledik. Dedem Abdülmecit Ünlükul’un iki vârisi bulunuyor: Babam ve halam. Halamın çocuğu olmadığından vârisler annem Şükran Ünlükul, kardeşlerim Serkan Ünlükul, Semra Ünlükul ve ben. Aile adına vekâlet bende olduğundan müracaatları da ben yapmış oldum.

Getirilen bandrol uygulamasıyla yayınevlerinde bir tekelleşme korkusu oluştu. Bu, Risalelerin yayılmasını yavaşlatır mı? Basım işinin sadece devlet tarafından yapılması ya da belli bir gruba verilmesi ne derece doğru?

Maksadımız da bunu engellemek. Risalelerin sadece devletin kontrolüne geçmesi söz konusu olamaz. Üstad, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu kitapları basmasını istemiş. Devlet tarafından tekelleştirilsin, sadece devlet bassın dememiş. Abilerin basım için bugüne kadar gösterdikleri gayretler, kurulan vakıflar bu kitapların ne kadar çok basılması gerektiğini gösteriyor. Bunun önüne engel olarak yasal vârisler çıktı diye söylenmesi bizi rahatsız etti. Bir de basına verilen beyanatlarda abilerin 4’ünün vâris olduğundan bahsediliyor: Said Özdemir Abi, Abdullah Yeğin Abi, Salih Özcan Abi ve Hüsnü Bayram Abi. Bediüzzaman Hazretleri’nin vârisleri Risale-i Nur’larda aranacaksa, Emirdağ Lahikası’nda ‘Başta Abdülmecit kardeşim olmak üzere’ diye başlayan ve 12 kişiden bahsettiği bir bölüm var. Bu bölümde o 4 kişiyi ayırmamış Üstad. Hayatta olan Ahmet Aytemur Abi, Mehmet Fırıncı Abi de var ismi geçenler arasında. Bu ismi sürekli zikredilen 4 kişinin içerisinde bulunan Salih Özcan Abi, Acıbadem Hastanesi’nde yoğun bakımda yatıyor. Geçen gün kendisini ziyaret ettim. Kendisinin böyle bir talepte bulunması bile söz konusu değil. Bu insan bu durumdayken nasıl böyle bir başvuruda bulunabilir? O da ayrı bir soru işareti.

O halde burada manevi vâris ve yasal vâris ayrımı mı gözetilmiş?

Demek ki bir şeyler Kültür Bakanlığı’na yanlış aktarılmış. Bunun önünü kesebilmek için dilekçe yazdık. Burada bir manevi vârisler var, bir de yasal vârisler. Yasal vârislerden bahsediliyor ise sadece biziz dedik. Manevi vârislerden bahsedilir ise o zaman o manevi vârislerin başı da dedem Abdülmecit oluyor zaten. Bunların hepsi bir kenara atılıyor, sadece o 4 kişiden bahsediliyor. Öbür abileri, Mesnev-i Nuriye’yi, İşaratü’l-İcaz’ı tercüme eden dedemi nasıl bir kenara atarsınız? Bir dönem rahmetli babamın veraset ilamını çıkartırken dedemin Üstad’ın kardeşi olmadığı iddiasını bile ileriye sürdüler. Babam soyadı ‘Ünlükul’ olduğu için meydana gelen sıkıntıyı mahkeme kararı ile ispat etti.

‘Ünlükul’ soyadı nereden geliyor?

Soyadı Kanunu çıktığında dedem, Üstad’ın yanına gidiyor. “Soyadı olarak ne kullanacağız?” diyor. Üstad ise “Abdülmecit sana çok ilişecekler. İlişmelerini engellemek için soyadını adının aynısı yap. Abdülmecid’in karşılığı da ‘ünlü kul’ demek. Ben de Okur ve Nursi soyadlarını kullanacağım.” diyor. Kitaplarında bazı yerlerde Nursi, resmiyette Okur olarak kullanmış.

Bakanlığa verdiğiniz dilekçede ‘Bir yıl daha bandrol verilsin’ dediniz...

Bu bir yılı söylememdeki amacım; hükümetin resmi prosedürlerle ilgili çalışmasının ağır işlemesinden kaynaklanıyor. En azından net sonuç ortaya çıkıncaya kadar bir yıl basıma müsaade edilsin. Biz basılmaya karşı değiliz. Yasal vâris de biz isek böyle bir talebimiz oldu. Bu talebimizin değerlendirilmesini istiyoruz.

Kültür Bakanlığı’ndan dilekçedeki taleplerinize bir dönüş oldu mu?


Bu talebi diğer abilerle, yayınevleriyle paylaştınız mı?

Yayınevleriyle oturup konuşmadık henüz. Böyle bir çalışma olursa bu düşüncelerimi her yerde söylerim. Bu arada bizden aldığı belge ile baskı yapmak isteyen yayınevi olursa hiç karşılık beklemeden o belgeyi de hemen verebiliriz.

Daha önce Üstad’la çok fazla ilgilenmeyen kesimlerin birkaç aydır onun üzerinden birilerine yüklenmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Demek ki Risale-i Nur derslerini basının da yapması gerekiyordu (gülüyor). Risale-i Nur dersleri dünyaya mal olmuş bir şey, sadece dershanelerde kalmaması gerekiyor demek ki. En azından Risale-i Nur’u duymayan insanlar ‘Böyle bir adam varmış, kim bu adam? Nasıl bir kitap yazmış?’ diye merak edecek.

‘Risale-i Nur’ları kim bassın?’ tartışması nasıl engellenebilir?

Risaleleri basan ve basmak isteyen yayınevlerine kapılarımız sonsuza kadar açık. Ne zaman bitiyor bu vâris olayı, 16 yıl sonra. Telif için 16 yıllık sözleşme yapmaya hemen hazırız. Karşılığında da hiçbir şey beklemiyoruz. Yeter ki Risale-i Nur’ların yayılması engellenmesin. Risale-i Nur’lar 1993 yılında yasaklı kitaplar listesinden çıktıktan sonra saklı saklı basılmış. 1993’ten önce yasaklı olmasına rağmen binlerce basılmış, gittikçe çoğalmış bunun bir hikmeti var. Siyasi alanda yapılan atraksiyonlara bizim aklımız ermez.

Ülkenin geçirdiği fırtınalı günleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

İnsanlar plan yaparmış melekler gülermiş onların bu haline. Çünkü Allahü Teâla’nın bir takdiri var. Melekût âlemine, dünyada ne olup ne biteceğine dair Kadir Gecesi’nde bildirilir ve onlar da üstüne düşen vazifeyi yerine getirirler. Bizim her hâlükârda, İslâm âleminin, İslâm âlemi dışındaki insanlar tarafından zarar görmemesi için yapacağımız en önemli şey duadır. İslâm âleminin kendi içindeki ufak tefek karışıklıkları, bir ailenin içerisinde iki kardeşin kavga etmesi gibi görüyorum. Bu taraflar kardeştir. Ne birini, ne öbürünü dışarı atabilirsin. Dolayısıyla bu gibi konuları deşmemiz yanlış olur. Bunlara bu vazifeleri üstlenen insanların bilinçli bir şekilde bakmaları önemli. Bilinçli şekilde değerlendirecekler, sonunda farkına varacaklar, eğer onlar farkına varmazlarsa farkına varacak olan insanlar oralara gelecekler ve onlar farkına vardıracaklar. Ama buna ne sebep verecek bilemiyoruz. ‘Layık olduğunuz şekilde yönetilirsiniz’ diyor. Demek ki bir problem var ise o da bizden kaynaklanıyor. Demek ki iyi dua etmiyoruz. Elimizi açtığımız zaman, salih bir kul olarak dua etmek sıfatına erişemedik demek ki. O duamızı daha kuvvetli daha güzel yapabilirsek... Allahü Teala “Bir duanıza ya cevap veririm ya ertelerim ya daha iyisini veririm.” diyor. Yani “Cevap vermem.” demiyor. Mutlaka bu duaların karşılığı olacaktır.

Risale-i Nur’ların basımındaki sıkıntılar nasıl başladı?

Risale-i Nur’ların devlet eliyle de basılmaya başlanması seçim meydanlarının en çok konuşulan icraatları arasına girmişti. Ardından yayınevlerine bandrol verilmemesi bu icraatı gölgede bıraktı. Kültür Bakanlığı’nın Risale-i Nur basan yayınevlerinin bandrol taleplerine olumsuz cevap vermesiyle gündeme gelen sıkıntı medyada geniş yer aldı. 1 Kasım 2010’da yönetmelikte Risale-i Nur’ların basılmasına ‘Kanuni vârislerin izni olmadan bandrol verilmemesi’ şeklinde bir değişiklik yapılmış ama şimdi uygulanmaya başlamıştı. ‘Kanuni vâris’ olmadıkları gerekçesiyle bandrol alamayan yayınevleri, bunun haklı bir gerekçe olmadığını ve yasal vârislerin böyle bir talepleri bulunmadığını açıkladı. Barla Platformu ise yaptığı açıklamalarla farklı bir algı oluşturmaya çalıştı ve Risalelerin yasal mirasçılarının “Said Özdemir, Abdullah Yeğin, Salih Özcan ve Hüsnü Bayram” olduğunu ifade etti. Bu açıklamalar üzerine Yeni Asya Gazetesi, Üstad’ın yasal varisi olarak görülen Seyda Ünlükul ile görüştü ve yasal mirasçıların sayılan 4 kişi değil, Bediüzzaman’ın kardeşi Abdülmecit Ünlükul’un gelini ve 3 çocuğu olduğunu duyurdu. Medyada bu problemin çok ses getirmesi üzerine Kültür Bakanlığı bir açıklama yaptı ve Risalelerin orijinaline aykırı basıldığı konusunda şikayetler üzerine böyle bir karar alındığını açıkladı. Hükümet kanadından açıklama yapan Bülent Arınç ise konuyla alâkalı soruları cevaplamaktan kaçındı. Son olarak Kültür Bakanlığı,  Risale-i Nur’ları basan Mutlu Yayıncılık’ın sahibi İsmail Mutlu’dan 2005’te Risale-i Nur’ların basımı ile ilgili benzer bir sıkıntıdan dolayı açıp kazandığı davanın sonucunu istedi. Bakanlık, Üstad’ın, kardeşi ve yasal vârisi Seyda Ünlükul’un dilekçesine ise herhangi bir dönüş yapmadı.

Emirdağ Lahikası’nda Bediüzzaman’ın manevi vârisleri

“Aziz, sıddık kardeşlerim ve vârislerim!

Ecel gizli olmasından, vasiyetname yazmak sünnettir. Benim metrukâtım ve Risale-i Nur’dan olan benim hususî kitaplarım ve güzel ciltlenmiş mecmualarım vesair şeylerimin bütününü, Gül ve Nur fabrikalarının heyetine, başta Hüsrev ve Tahirî olarak o heyetten oniki (Kardeşim Abdülmecid, Zübeyr, Mustafa Sungur, Ceylan, Mehmed Kaya, Hüsnü, Bayram, Rüşdü, Abdullah, Ahmed Aytimur, Âtıf, Tillo’lu Said, Mustafa, Mustafa, Seyyid Sâlih) kahraman kardeşlerime vasiyet ediyorum. Onlara bırakıyorum ki; emr-i Hak olan ecelim geldiği zaman, benim arkamda o metrukâtım, benim bedelime o sadık ve mübarek ellerde hizmet-i Nuriye ve imaniyede çalışsın ve istimal edilsin. Kardeşlerim! Bu vasiyetten telaş etmeyiniz. Ben, teessürattan ve dokuz defa zehirlenmekten, pek çok zaîf olmakla beraber; gizli münafıkların desiselerle müteaddid sû’-i kasdları için bu vasiyeti yazdım. Merak etmeyiniz, inayet-i Rabbaniye ve hıfz-ı İlahî devam ediyor.”Zaman
<< Önceki Haber Bakanlığın ilginç gerekçesine Bediüzzaman’ın yasal... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER