Asker davul zurnayla mı dönecekti?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Baykal'a seslenerek 'Her şey parti siyasetinden ibaret değildir. Şehitlerimize saygısızlık yapmayın' dedi.

Asker davul zurnayla mı dönecekti?

Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, TBMM'den alınan tezkere çerçevesinde, Hükümetin verdiği yetkiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Irak'ın kuzeyindeki terör örgütü hedeflerine yönelik başlattığı kara harekatını başarıyla sonuçlandırdığını söyledi. Bu kara harekatından beklenen ve planlanan amacın hasıl olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Teknik değerlendirmesini dün Genelkurmay Başkanımız, basın mensuplarıyla toplantısında bizzat yaptı. Ben, harekatın sonuçlarıyla ilgili önemli birkaç siyasi tespitimi sizlerle paylaştıktan sonra, muhalefetten gelen bazı anlaşılmaz seslere de değinmek istiyorum. Türk ordusu, karakışta, gece karanlıkta, ayakta bile durmanın zor olduğu bir coğrafyada fevkalade başarılı bir operasyon icra etmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin başarısı, sadece zaman ve mekanın olumsuz şartlarından kaynaklanmıyor. TSK'nın başarısının önemli bir boyutu, tek bir sivilin dahi burnunun kanamaması, sivillere hiçbir zarar gelmemesidir. Bu duyarlılık, bu hassasiyet, her türlü takdirin üzerindedir. Ne yazık ki bu konuda bile muhalefet çevreleri istismarcı siyaset anlayışından vazgeçememiştir. Askeri birliklerimizin yurda dönmeleri üzerine yapılan spekülasyonlar gerçeği yansıtmayan, aksine gerçeği örten yorumlardır. Askerlerimizin yurda dönüşünün daha önce ilan edilmemiş bir tarihte gerçekleşmesi, yapılan işin tabiatı gereğidir. Herhalde haber vererek, 'dönüyoruz, döndük', davul zurnayla bunu bildirerek, en tehlikeli olan bir dönüş harekatı duyurulmaz. Bu işin güvenliği ve bunun icabı gereğidir. Harekatın bitiş tarihinin kamuoyuna açıklanmamasını zaafmış gibi gündeme getirenler, bilerek ya da bilmeden Türkiye'nin terörle mücadelesine gölge düşürmektedirler. Böyle birlik ve beraberlik gerektiren bir milli meselede, siyasi polemikler üretmek, haksız suçlamalarda bulunmak sorumluluk duygusuyla bağdaşmıyor. Sorumluluk sadece yönetenlere, Hükümete düşmüyor, bir ülkenin muhalefeti de ana muhalefeti de medyası da sivil toplumu da bu tür konularda sorumluluk duygusuyla hareket etmelidir.'' ''PARTİLER ÜSTÜ MESELELER'' Her millette, her ülkede partiler üstü tutulan meseleler olduğunu belirten Erdoğan, ''Ulusal güvenlik konuları, özellikle de terörle mücadele, bunların başında gelir'' diye konuştu. Bu meselede, iç siyasi mülahazalarla, rant hesaplarıyla hareket edilmeyeceğini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''(Sınır ötesi yapılan harekatta) Parti kimlikleri bir kenara bırakılır; hangi siyasi tercihten olursa olsun herkes, teröre karşı ortak bir irade etrafında kenetlenmek için çalışır. Çünkü bu meselede söz konusu olan birlik ve beraberliğimizdir. Vatandaşlarımızın can güvenliğidir, şehitlerimizin kanıdır, insan hayatıdır. Daha evvel de söyledim, o zaman şartlar farklıydı... Şimdi bu şartlar altında bir kez daha söylüyorum: Allah bize buradan gelecek oyu nasip etmesin... Muhalefete, özellikle de Sayın Baykal'a sesleniyorum: Sayın Baykal, her şey, parti siyasetinden ibaret değildir. Oy hesaplarının da üzerinde değerler vardır. Allah aşkına, bunu ne zaman öğreneceksiniz? 'Hükümete muhalefet edelim' diye, şehitlerimize saygısızlık yapmayın, o kahramanlara haksızlık yapmayın. Defalarca söyledik ama bakıyorum da size bunu hala anlatamamışız. Sınır ötesi harekat, öyle iç politika malzemesi yapılacak bir konu değildir. Seçmen tüketimi için, gaz almak için yapılmaz. Orada kalınması gerektiği kadar kalınır. Sayın Baykal, hatta sizi susturmak için bile daha fazla kalınmaz. Zaten her şartta konuşacak bir şey bulursunuz siz...'' ''TERÖR ÖRGÜTÜ İÇİN SÜRPRİZ OLDU'' Erdoğan, sınır ötesi harekatın, askeri gerekçe ve ihtiyaçlara göre yapılacağını belirterek, Türk Silahlı Kuvvetlerinin de son harekatta bunun en iyi örneğini verdiğini söyledi. Mehmetçiğin, zor bir coğrafyada, ağır kış şartlarında, hiç beklemediği bir anda terör örgütüne büyük bir darbe vurduğunu kaydeden Erdoğan, ''Ordumuz, her şartta, her mevsimde üstüne düşen vazifeyi en iyi şekilde yerine getirmeye hazır ve buna muktedir olduğunu, gerekli cesarete de kurmay zekasına da kabiliyet ve donanıma da fazlasıyla sahip olduğunu bu harekatta göstermiştir. Gidişi de dönüşü de terör örgütü için sürpriz olmuştur'' diye konuştu. ''SORUMLULUĞU BİZE AİT'' Erdoğan, harekatın siyasi sorumluluğunun kendilerine ait olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu: ''Siyasi muhalefet, sakın Silahlı Kuvvetlerimizi polemik içine çekmeye çalışmasın. Varsa söyleyecek sözü olan, varsa eleştirecek olan, onların siyasi muhatabı biziz. Ama size kötü bir haberim var; aklınıza her geleni sorumsuzca söyleyecekseniz, o zaman dinlemeye de hazır olun. Bizim de söyleyeceklerimiz vardır, elbette. Böyle bir harekatın nasıl yapılacağını, askerin neye ihtiyacı olduğunu, ne kadar kalınması gerektiğini bu beyefendiler mi biliyor? Bırakın, onu da Genelkurmayımız bilsin. Silahlı Kuvvetlerimiz, Hükümetimizle tam bir koordinasyon içinde bu harekatı mükemmel bir şekilde planlayıp icra etmiştir. Genelkurmay Başkanımız ve kuvvet komutanlarımız başta olmak üzere subayından erine, bu harekata katılan bütün kahramanlarımızı tekrar selamlıyor ve kutluyorum. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, gazilerimize şifalar diliyorum. Bu kahramanların hakkını, ne yapsak ödeyemeyiz. Askerlerimiz, başta da öngörüldüğü gibi en kısa sürede en iyi sonuçla geri dönmüştür. Kim ne derse desin, maksat büyük ölçüde hasıl olmuştur.'' ''DEVAM EDECEK'' Başbakan Erdoğan, terörle mücadelenin, teröristler silahı bırakmadıkça devam edeceğini vurgulayarak, ''zaman ve zemin neyi gerektirirse, bundan sonra da o yapılacaktır'' dedi. Terörle, teröristlerle, terörü doğuran kaynaklarla, terörün bağlantılarıyla mücadelenin kesintisiz, tereddütsüz devam ettiğini bildiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Kara harekatı, hava harekatı, askeri önlemler, teknik konulardır. Hükümetimiz, sınır ötesi operasyon yetkisini Meclisimizden almış, Türk Silahlı Kuvvetleri de bu çerçevede yetkilendirilmiştir. Bu süreç, halen devam ediyor. Meselenin teknik boyutlarına vakıf olmayan kesimlerin senaryo yazmaları, hedef belirlemeleri, görev tanımlamaları bir anlam taşımıyor. Bu görevi üstlenenler sorumluluklarına müdriktirler, işlerini en iyi şekilde yapmaktadır. Bu mücadele, askeri boyutuyla, diplomatik boyutuyla, siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik tüm yönleriyle sürdürülmektedir. Terörle mücadele, bütün bunları kapsayan topyekün bir mücadeledir. Önemli olan, doğru enstrümanları en doğru zamanda ve etkili bir şekilde kullanmayı bilmektir. Bütün bu alanlarda çalışmalarımızı daha da derinleştirerek sürdüreceğiz. Terörün istismar ettiği, sosyal ve ekonomik şartların iyileştirilmesi için devam eden çalışmalarımız, uygulamalarımız var. Terörle mücadele sadece askeri güç veya güvenlik güçlerini kullanarak yapılmaz. Terörle mücadelenin bir çok boyutu var. Bunun yanında diplomatik, ekonomik, siyasi, sosyal boyutu var. Önümüzdeki dönem bu alanda önemli adımlar atmaya devam edeceğiz. Bu konuda önümüzdeki en önemli somut projeler olarak söylüyorum, devam eden projelerimiz var. KÖYDES, BELDES bunun en önemli adımlarıydı ve eğitimde, sağlıkta, özellikle ihmal edilen bu bölgelerde attığımız adımlar, altyapıyla ilgili attığımız adımlar... Şimdi de Güneydoğu Anadolu Projesi dediğimiz GAP'la ilgili atacağımız adım... Bu konu uzun yıllar devam eden bir süreçti. İnşallah şimdi önümüzde 5 yıllık bir süreç içinde GAP'ı bitirmeyi hedefliyoruz.'' Projenin bitirilmesi için kaynak çalışmasını yaptıklarını bildiren Erdoğan, kısa bir süre içinde Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Nazım Ekren başkanlığındaki bir heyetin çalışmasını sürdürdüğünü anlattı. Erdoğan, adımları süratle atacaklarını ve bu bölgedeki çalışmaları sürdüreceklerini söyledi. GAZZE Erdoğan, konuşmasında İsrail'in Gazze'ye düzenlediği operasyonlara da değindi. İsrail'in Filistin halkına Gazze'de uyguladığı şiddettin, her türlü insaf ölçüsünü aşan bir boyuta vardığını ifade eden Erdoğan, Gazze'de yaşanan trajedi karşısında hissiyatını Pazar günü dile getirdiğini hatırlattı. Dünden bu yana Gazze'de sükunetin sağlanmış olmasından, İsrail'in operasyonu sona erdirmesinden memnuniyet duyduğunu belirten Erdoğan, ''Şimdi önemli olan, çatışmaların yeniden başlamasını engellemektir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Başbakanı olarak orada yükselen çığlığa karşılık vermeyi, Hükümetim ve milletim adına bir insanlık borcu kabul ediyorum'' dedi. Yalnızca mazlum Filistin halkının değil, hiçbir halkın, hiçbir milletin, hiçbir inanç grubunun kabul etmeyeceği gibi İsrail halkının da bu kadar kan ve şiddeti içine sindiremeyeceğini vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi: ''Bildiğiniz gibi önceki gece Filistin Ulusal Yönetim Başkanı Sayın Abbas ve dün de İsrail Başbakanı Olmert ile bir görüşme yaptım. Bu konulardan hassasiyetimizi, rahatsızlığımızı, beklentilerimizi ifade ettim. Ortadoğu'da barış sesleri ne zaman yükselse, karşılıklı adımlar ne zaman atılsa iki taraf da provokasyonlara açık hale getiriliyor ve şiddet egemen oluyor. Bu şiddetin kimseye, ama kimseye bir faydası yoktur. Ne Filistin'in, ne İsrail'in, ne de Ortadoğu'nun geleceği bu dehşet dengesiyle korunabilir. Bir an önce müzakere süreci başlatılmalı, herkes sorumluluk duygusuyla ve sağduyuyla hareket etmelidir. Sayın Abbas ve Olmert'le görüşmelerimde muhataplarımın barış süreci konusundaki yardım beklentilerine de aynı karşılığı verdim. Biz Türkiye olarak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Ortadoğu'da barış ve istikrarın tesisine, Filistin halkının acılarına son verecek çabalara her türlü katkıyı yapmaya devam edeceğiz.'' AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yerel hizmetlerin layıkıyla verilebilmesi için belediyelerin güçlü olması gerektiğini belirterek, ''Milletimize daha iyi hizmet götürmek ve demokrasi kültürünü zenginleştirmek için, güçlü, etkili, verimli yerel yönetim yapıları kurmamız gerekiyor'' dedi. Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, Türkiye'nin değişim iradesinin her geçen gün güçlendiğini, bu değişimde, vatandaşlara doğrudan hizmet veren yerel yönetimlerin de mutlaka önemli bir yeri olduğunu söyledi. Son dönemde yerel yönetimlerin hem temel hizmet alanlarında, hem şehircilikte, hem de sosyal çalışmalarda büyük bir atılım içinde olduğuna işaret eden Erdoğan, bu noktada yerel yönetimlere daha etkin ve verimli hizmet sunabilmelerinin sağlanması gereğini vurguladı. Bu gerçekten hareketle yerel yönetimleri yakından ilgilendiren, sıkıntılarını giderecek iki önemli yasal düzenlemenin Meclis gündeminde olduğunu hatırlatan Erdoğan, ''Son dönemde yerel yönetimlerimizin görev ve sorumlulukları oldukça genişletilmiştir, ancak bu görev ve sorumlulukların sınırlarındaki bazı belirsizlikler de yeni düzenlemeleri gerektirmektedir. Katılımcı ve çoğulcu yönetim anlayışının kökleşmesi için yerel yönetimlerin güçlendirilmesine, yerel demokrasinin güç kazanmasına büyük önem veriyoruz'' dedi. Bunları bir siyasi rant hesabıyla yapmadıklarını, Türkiye'yi belediyecilikte de ''çağdaş, muasır medeniyetler seviyesinin üstüne nasıl çıkarılır anlayışıyla yaptıklarını anlatan Erdoğan, ''Rakamlara baktığınızda, 'AK Parti bunu nasıl yapıyor' diye soracaksınız. Biz ülkemize hizmet sevdalısıyız. Bunun bedeli ne olursa olsun, bu bedeli ödeme pahasına biz bu adımı atarız ve atacağız'' diye konuştu. Erdoğan, bugün bütün dünyada yerelleşme eğiliminin arttığını, bunun güçlü yerelleşme olduğunu, buna bağlı olarak da yerel yönetimlerin sorumluluk alanlarının genişlediğine dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu: ''Şu anda nüfusu 2 binin altına düşmüş, nüfusu 500, 600, 800 olan yerel yönetimlerin, bir tane mimar, mühendis, arkeolog, sanat tarihçisi ve sosyal bilimci çalıştıramayan yerel yönetimler acaba bu sürece ne denli sağlıklı bir katkıda bulunabilir? Dürüst olalım, samimi olalım. Bazı siyasi parti liderlerinin kalkıp belli yerlerde halkı bir araya getirip miting yapmak ve halkımızı yanlış bilgilendirmek suretiyle bu yolla girmeleri bana göre dürüst bir davranış tarzı değildir. Çünkü biz oraları yerel yönetimlerden mahrum etmiyoruz ki tam aksine oraların daha da güçlenmesine imkan sağlıyoruz. Yerel yönetimler alanında bizim de günün gereklerine uygun değişimi gerçekleştirmemiz, yerel yönetimlerimizi daha etkin ve verimli hale getirerek yerel hizmetlerin kalitesini artırmamız şarttır. İnşallah bu yasal düzenlemelerle yerel yönetimlerimizin dinamizmini arttırmış, hizmetlerin daha hızlı verilmesine imkan sağlamış olacağız. Burada gayemiz, demokrasi ve katılımı güçlü kılmak, kamu kaynaklarının daha verimli kullanılmasını sağlamak, hesap sorma ve hesap verme mekanizmalarını etkin bir şekilde çalıştırmaktır. Milletimize daha iyi hizmet götürmek ve demokrasi kültürünü zenginleştirmek için, güçlü, etkili, verimli yerel yönetim yapıları kurmamız gerekiyor. Bu sebeple hükümet olarak yerel yönetimlerimizin yetkilerinin artırılmasına büyük önem verdik, bu konuda güçlü ve kararlı bir irade ortaya koyduk.'' ''KULİSTE FARKLI, MECLİSTE FARKLI...'' Erdoğan, yerel yönetimlerde yeniden yapılanma meselesinin kendi dönemlerinde başlamadığını, uzun zamandan beri konuşulduğunu, birçok hükümetin bu konuyu programlarına da alındığı halde bir türlü gerekli adımlar atılamadığını kaydetti. ''Ana muhalefet ve muhalefetten öyle milletvekilleri var ki... Bunlar milletvekili arkadaşlarımla kulislerde ve özel görüşmelerde, 'bu yaptığınız çok iyi ama biz bunu Mecliste böyle konuşmayacağız' diyor. Yani kuliste farkı, Mecliste farklı...'' diyen Erdoğan, bunun olmaması ve doğruya hep birlikte sahip çıkılması gereğine işarete etti. Erdoğan, ''Göreve geldiğimizden bu yana bu adımları atmanın mücadelesini veriyoruz. İnşallah bu dönemde attığımız adımlarla da önemli bir hayalimizi daha gerçeğe dönüştüreceğiz'' dedi. ''YÖNETİM ZİHNİYETİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ...'' Erdoğan, yönetim zihniyetinin değiştirilmesine büyük önem ve ağırlık verdiklerini belirterek, yerel yönetimlerin personel istihdamını kolaylaştırmak, kentsel dönüşüm projeleri uygulamak, sivil toplum kuruluşlarının mahalli idarelerin yönetimine aktif olarak katılmasını sağlamak konularında bugüne kadar cesur adımlar attıklarını söyledi. Yerel yönetim hizmetlerinin halkın ihtiyaçlarına göre belirlenmesi, karar sürecine halkın dahil olması, bilgi edinme hakkı, hesap verebilirlik gibi konularda çok temel düzenlemeler yaptıklarına dikkati çeken Erdoğan, İl Özel İdaresi Kanunu, Belediye Kanunu, Büyükşehir Belediye Kanunu ve Mahalli İdare Birlikleri Kanununun, 2004 ve 2005 yıllarında çıkardıklarını anlattı. Bu yasalarla birlikte, merkezi idare tarafından yürütülen bir çok görevin, yetki ve sorumluluğunu mahalli idarelere devrettiklerini ifade eden Erdoğan, ''Sorunların yerinden çözülmesi, taleplerin hızla karşılanması için atılan bu adımlar cesur adımlar olduğu gibi Türkiye'nin hak ettiği ölçüde kalkınması için yeni cesur adımların da atılması gerekiyor'' dedi. Anayasanın 127. maddesinin, mahalli idarelere görev ve sorumluluklarıyla orantılı gelir kaynakları sağlanacağını hükme bağladığına işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Hükümetimiz, bu ilkeye uygun olarak, yerel yönetimlerimizin mali yapılarını güçlendirecek her türlü tedbiri almayı öncelikli görevleri arasında görüyor. Çünkü belediyelerimizin verdiği hizmet, doğrudan vatandaşımıza sunulan hizmettir, burada bir tıkanıklığa, bir gecikmeye, bir ihmale asla izin veremeyiz. Yerel hizmetlerin layıkıyla verilmesi, aksamaması için belediyelerimizin güçlü olması şarttır. Sadece maddi açıdan değil, yapı ve işleyiş olarak da güçlü belediyelere ihtiyacımız var. Kendi ayakta duramayan, kendi sorunlarını çözemeyen bir belediye, halka gerekli hizmetleri götürebilir mi? Kendisi himmete muhtaç hale gelen, personelinin maaşını ödeyemeyen, hiçbir araç gereci olmayan belediyeler, nasıl iş üretebilir, nasıl hizmet yapabilir?'' ''MAHALLİ İDARE GELİRLERİ TEK KANUNDA TOPLANACAK'' Yerel yönetimlerin mali yapılarının kapsamlı şekilde gözden geçirilmesi ve güçlendirilmesi amacıyla İl Özel İdareleri ve Belediye Gelirleri Yasasını çıkaracaklarını ifade eden Erdoğan, düzenlemeyle, genel bütçe vergi gelirleri tahsilât toplamı üzerinden mahalli idarelere ayrılan pay miktarını yaklaşık yüzde 30 oranında artırdıklarını söyledi. Erdoğan, geçen yıl, mahalli idarelere gönderilen 13.3 milyar YTL'nin, yeni yasanın yürürlüğe girmesiyle 4 milyar YTL artarak yaklaşık 17.5 milyar YTL olacağını kaydetti. Daha önce pay matrahına dahil edilmeyen petrol, alkollü ve gazlı içecekler ile motorlu taşıtlar üzerinden alınan özel tüketim vergileri ve özel iletişim vergisinin tamamının pay matrahına dahil edileceğini bildiren Erdoğan, şöyle konuştu: ''Mahalli idare gelirleri tek kanunda toplanacak, konuyla ilgili muhtelif kanunlar kaldırılacaktır. Yerel yönetimlere aktarılan payların dağıtımında nüfusa ilave olarak 'performans ve gelişmişlik endeksi' gibi yeni kriterler getiriyoruz. Özellikle gelişmişlik endeksi kriteri, daha az gelişmiş belediyelerin daha fazla pay almasına imkan sağlayacaktır. Nüfusu 10 binin altında olan belediyelere mali yardım için Maliye Bakanlığı bütçesine denkleştirme ödeneği konulması öngörülmektedir. Denkleştirme ödeneği, mali yapıları yetersiz olan küçük belediyeleri rahatlatacak bir düzenlemedir. Merkezi idare tarafından toplanan vergilerde olduğu gibi, bu kanunda yer alan vergi ve harçlara ilişkin maktu miktarların, her yıl yeniden değerleme katsayısı oranında artırılması imkanını getiriyoruz. Bu bilgilerin hiçbiri mevcut belediye başkanları tarafından bilinmiyor. Vergi ve harçlar yeniden düzenleniyor, uygulama basitleştiriliyor ve kolaylaştırılıyor. Vergi ve harç uygulamasında da daha adil mekanizmalar getiriyoruz.'' Erdoğan, öncelikle belediyeleri beş gruba ayırdıklarını ve her grup içinde bulunan belediye sınırlarını da ayrıca 3 dereceye ayırarak vergi yükünü, gelişmişlik durumuna göre azalttıklarını belirterek, bürokrasi ve kırtasiyeciliği artıran uygulamaları da büyük ölçüde kaldırdıklarını kaydetti. ''NÜFUSLARIN NE KADAR ABARTILDIĞI,KABARTILDIĞI ORTAYA ÇIKIYOR'' Adrese dayalı nüfus kayıt sisteminin sonuçlanmasından sonra 2 bin 262 belediyenin nüfuslarında yüzde 1 ile yüzde 87 arasında azalma olduğuna işaret eden Erdoğan, ''Bununla bir gerçek ortaya çıkıyor; nüfusların ne kadar abartıldığı, kabartıldığı, bindirilmiş kıtaların bir yerden bir yere nasıl taşındığı ortaya çıkıyor'' dedi. Bu azalmaya paralel olarak genel bütçe vergi gelirlerinden belediyelere gönderilen paylarda da aynı oranda azalma görüldüğünü belirten Erdoğan, ''Belediye gelirlerinde düşme olmaması için gereken her tedbiri alıyoruz. Nüfusu düşen belediyelerin borçlarından yapılan kesintileri, sıfıra indirme konusunda Bakanlar Kurulu kararı hazırlanması için talimat verdik. Ne zamana kadar? Seçime kadar... Ondan sonra normal düzene gireceğiz'' diye konuştu. Bu çerçevede, İller Bankasından yapılan diğer kesintiler de gözden geçirilerek belediyelerin gelir kayıplarının büyük ölçüde önleneceğini ifade eden Erdoğan, uygulamanın, ''bu yıl başından itibaren geçerli olacağını ve yerel yönetimler genel seçimlerine kadar devam edeceğini'' kaydetti. İl Özel idaresi ve Belediye Gelirleri Kanununun Temmuz ayında yürürlüğe girmesini planladıklarını belirten Erdoğan, ''Böylece, nüfusu azalan belediyelerimiz, bu düzenlemelerden sonra yerel hizmetlerin sağlıklı bir şekilde sunabilmek için ihtiyaç duyacakları mali kaynaklara fazlasıyla sahip olacaklardır'' diye konuştu. Köylerde daha etkili yönetim yapısının kurulması ve idari kapasitelerinin artırılması amacıyla Köy Kanununun değiştirilmesine yönelik hazırlıkların da devam ettiğini hatırlatan Erdoğan, bu yıl sonuna kadar bu kanunu da yürürlüğe koymayı hedeflediklerini söyledi.
<< Önceki Haber Asker davul zurnayla mı dönecekti? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER