Ali Ünal 5 maddede Türkiye'nin içinde bulunduğu vehameti gözler önüne sererek, ehl-i İslam'ı vicdana davet etti ve sordu: "Ey iktidar etrafında saf tutan veya sâkit duran Diyanet, bilcümle “ulemâ”, meşayih, cevabınız nedir?"
Ayrıca, biliyorsunuz, küfre rıza küfür, zulme rıza zulüm, fıska rıza fısktır. Son yıllarda büyük boyutlara ulaşan manevî?ahlâkî erozyon ortada; lise gençliğinin yarısından çoğunun ya sigara, ya alkol, ya uyuşturucu kullanır hale geldiğini ve “resmî” fuhşun 7 kat arttığını resmî kurumlar açıklıyor; “resmî” kumara yeni “resmî” kumar şekilleri eklendi. Takvim gibi, bir iktidar gazetesi müstehcen yayınlar yapıyor. İktidara, Takvim’e bir hatırlatmanız olsun yok mudur?
2. Kur’ân, insanları bilhassa yalan, iftira gibi günah sözlerden ve haram yemekten âlimlerin ve mürşidlerin menetmesi gerektiğini buyuruyor (9:62). 17 Aralık’tan bu yana, dünyaya yayılmış ve yüzbinlerce mensubu, sempatizanı olan, sizin de yıllardır yakından tanıdığınız bir Cemaat ve onun, yine yakından tanıdığınız ilmî?manevî rehberine başta Başbakan olmak üzere, pek çok AKP yetkilisi ve medyası tarafından âlim müsveddesi, yalancı peygamber, içi boş velî, hain, çete, örgüt, casus, rantçı, haşhaşî, ur, virüs, alçak, sülük, söğüşçü, kan emici vampir, ihanet şebekesi, itikadî sapık gibi en âdice iftiralar atılıyor; her gün, onlarca yalan söylenip yazılıyor, doğrular gizleniyor. Dünya çapında yıllardır yüzbinlerce insanı âdeta birer ahlâk âbidesi olarak yetiştiren, ülkeye, Din’e ve insanlığa en büyük hizmetleri yapan müesseseleri kanunsuzca kapatılıyor, mensupları hakkında adlî?polisiye kumpaslar kuruluyor. Diğer yandan, 17 Aralık’a kadar bizzat iktidar tarafından göklere çıkarılan ve 10 yıldır bizzat iktidar kalemleri tarafından dile getirilen yolsuzlukları, rüşveti, kara para aklamayı soruşturan, yani yapmaları gereken vazifeyi yapan Yargı ve Emniyet mensupları emsali görülmedik uygulamalara maruz bırakılıyor. Savcılık fezlekeleri ve Polis raporları, belgeleriyle yüz milyarlarca liralık yolsuzluklardan sözediyor. Bu hususlarda da söylenecek sözünüz yok mu?
3. İktidar, dün savcısı olduğu darbe teşebbüsü davalarına 17 Aralık’tan sonra “Paralel yapı kumpası” der oldu; fakat AİHM’de kendini savunurken, yine bunların darbe teşebbüsleri olduğunu ifade ediyor. İktidar, hakkındaki onca suçlamadan kurtulmak için kanun üstüne kanun çıkarıyor. Yargı’yı ve Yasama’yı da Yürütme’ye bağlayarak keyfî kanunlar çıkarmanın İslâm’daki, hukuktaki, ahlâktaki yeri nedir, bir sözünüz olacak mı? Hakikatlerin iktidar nezdinde 17 Aralık öncesi ve sonrası itibariyle tersine çevrilmesi konusunda bir çift kelâm etmeyecek misiniz? Yoksa sizin için de hakikatler tersine dönebiliyor mu?
4. İktidarın bizzat temsil makamındaki bazı mensupları, her biri küfür ve şirk olan sözler sarfediyorlar: Hâşâ, “Tayyip bey, Allah’ın bütün vasıflarını toplamış bir liderdir; Tayyib’i üzmek, Allah’ı üzmektir; Başbakanımız’a dokunmak bile inanın bence ibadettir; R.T. Erdoğan, bizim için ikinci peygamber gibidir; Başbakan’ın yaptığını yapmak, sünnettir; Erdoğan, Türkiye’nin ezelî ve ebedî başkanıdır…” Egemen Bağış’ın Kur’ân’la nasıl alay ettiği de malûm. Bağış’ın Kur’ân’la alay ederken telefonda konuştuğu gazeteci ertesi günü milletten özür diler ve gazetesindeki işinden olurken, konuşmanın kaydedildiği tapeye TÜBİTAK gibi montaj deme gülünçlüğünde bulunmayı şahsiyetinizle bağdaştırır mısınız? İslâm’da biliyorsunuz, küfre rıza küfürdür; sükût da ikrardan gelir. Bunların hiçbirine Başbakan’ın bir tepkisini duymadık. Ya sizin tek bir sözünüz olmayacak mı?
5. Kur’ân’ın bazı âlimler için yaptığı “kitap yüklü merkep” ve “Üzerine varsan (kemik mi var diye) dili dışarıda soluyan, bıraksan (yine kemik mi var diye) dili dışarıda soluyan kelb” temsili, Allah’ın âyetlerini az bir paha karşılığı satmama ikazı, sizin için ne ifade ediyor?
Ey iktidar etrafında saf tutan veya sâkit duran Diyanet, bilcümle “ulemâ”, meşayih, cevabınız nedir?