12 Eylül'ün en çirkin yüzü

Eylül Darbesi'nin üzerinden 29 yıl geçti. Emir komuta zinciri içinde yapılan darbe toplumsal travmalara yol açtı. Türk demokrasisi rafa kaldırıldı.

12 Eylül'ün en çirkin yüzü

Tartışılan Anayasa, demokratikleşme, ekonomi, YÖK, Kürt sorunu, PKK terörü gibi konular büyük ölçüde 12 Eylül Darbesi'nden miras kaldı. 12 Eylül gecesi, dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren bakanlığında gerçekleştirilen darbe, çeyrek asırdan fazla olmasına rağmen Türk toplumunun hafızasında canlığını koruyor. Sadece resmi rakamlara göre darbenin ardından 650 bin kişi gözaltına alındı. Sıkıyönetim mahkemelerinde tam 230 bin insan yargılandı. 517 kişi ölüm cezasına çarptırıldı, 124 kişi idam edildi. İşkence sonucu 171 kişi hayatını kaybetti, 144 kişinin ölümü ise şüpheli olarak kayıtlara geçti. 16 kişi kaçarken vuruldu. 74 kişi ise 'çatışmada' öldü. 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı. Darbenin, toplumun hafızasında iz bırakan yüzlerinden biri ülkeyi adeta açık hava hapishanesine dönüştürmesi oldu. Binlerce masum insan sudan bahanelerle gözaltına alındı, yıllarca türlü işkencelere maruz kaldılar. 12 Eylül ile özdeşleşen cezaevlerinin başında Diyarbakır Cezaevi geliyor. Cezaevinde tam 53 kişi ölüm orucu ve işkence sonucu hayatını kaybetti. Binlerce kişi akla hayale gelmedik şiddet yöntemleri ile türlü işkencelere maruz kaldı. O dönemde 20 yaşında bir genç olan Bayram Bozyel, şu an Hak ve Özgürlükler Partisi Genel Başkanı. Bozyel, meşhur 5 No'lu koğuşta 10 yıla yakın çile doldurdu. Bozyel, yıllar geçmesine rağmen o günlerin izlerini hâlâ üzerinden atamadığını kaydetti. DİYARAKIR CEZAEVİ PİLOT BÖLGEYDİ Bozyel, toplum üzerinden bir silindir gibi geçen 12 Eylül Darbesi'nin gerçek yüzünü Diyarbakır Cezaevi'nde gösterdiğini düşünüyor. Bozyel, "Darbeciler vahşi ve insanlık dışı kimliğini orada ortaya koydu. Bir deneme tahtasıydı. Kafalarındaki bütün kirli planları orada gerçekleştirdiler. NATO, Avrupa ülkeleri ve Pentagon'dan alınan bütün işkence yöntemleri orada kullanıldı. Çok yönlü, arkası derin bir plan uygulandı. Darbe, Türklere ve Kürtlere yönelik zamana yayılmış bir toplu kırım uygulandı." diye konuştu. DİSKO İSMİ Bozyel, cezaevinde maruz kaldığı insanlık dışı uygulamaları bugün yaşıyormuş gibi anlatıyor. Cezaevinde yaşadıklarını bir kitapta toplayan Bozyel, "Yakalandığında 20 yaşındaydım. Suçumun ne olduğunu bilmiyordum. Tam 60 gün boyunca gözüm kapalı aralıksız işkencelerden geçtim. Tek suçum Roja Welat adlı bir gazete taşımammış." dedi. Bozyel, en şiddetli işkence yönteminin askıda vücuda elektik verme ve dışkı yedirme olduğunu kaydetti. Askerlikte cezalandırılan erlerin kaldığı yer için kullanılan 'disko' ifadesinin oradaki işkenceden geldiğini ileri süren Bozyel, "Geceleri, çıplak beton üzerinde, sırt üstü ve gözlerimiz kapalı vaziyette sabaha kadar üstelik 100'lerce kez dayaktan geçirilerek yattık. Gündüzleri ise işkence yapılırdı. En meşhuru askıydı. Elektrik veriliyordu. O zaman Diyarbakır'daki işkenceye disko denirdi. Elektrik vererek oynatıyorlardı. Normal diskolarda müzikle, orada elektik ile oynatılıyordu." şeklinde konuştu. Bozyel'in, maruz kaldığı bazı işkence yöntemleri ise şöyle: "Kış günü çırılçıplak hortumla sulanma, arkadaşlarına dövdürme, sabah erkenden asker marş ile kaldırılma, (50 marş ezberletilmiş), kafalarını lağım suyuna sokma, başkasının kusmuğunu sıra ile yedirme, idrar içirme, dışkı yedirme, canlı kurbağa yetirme, fare dışkısı yedirme, buz üzerinde süründürme." Bozyel, Türkçe bilmediği için annesiyle cezaevinde kaldığı süre içinde sadece göz teması ile iletişim kurduklarını anlattı. PKK DEMOKARTİK ZEMİNİ YOK ETTİ Bozyel'in anlattıkları 12 Eylül'ün bir başka yüzüne de ayna tutuyor. Bozyel'e göre, cezaevindeki uygulamalar nedeniyle PKK'ya karşı olan ve sorunların demokrasi ile çözülmesini isteyen birçok insanın daha sonra örgütün saflarına katıldığını anlattı. Bozyel, şunları söyledi: "O günlerde demokratik bir vardı. Her kesimde olduğu gibi Kürt kesimleri de sendika ve derneklerle birlikte çalışmalar yapıyordu. O zaman marjinal bir kesim dışında kimse ayrı bir devlet istemiyordu. Kürtlerin dil, eğitim ve kültür gibi sorunlarının aynı çatı altında ama demokratik haklara sahip olarak bir ülke olmasını istiyorlardı. Bu haklarını aynı sınırlar içinde de kullanabilirler. Demokratik bir ülkede hakların şiddetle alınamayacağını bunların demokratik ve barışçıl bir ortamda sağlanabileceğini düşünüyorduk. Hatta bu mücadelenin Türk kesiminin demokratik güçleri ile birlikte ancak mümkün olacağını biliyorduk. Devletin Kürtleri şiddete yönelttiğini dolayısıyla bunun bir tuzak olduğunu biliyorduk. Bunun demokratik ve meşru hak arama zeminini ortadan kaldıracağını düşünüyorduk. Kamuoyuna bir terör konusu olarak yansıtılacağını ve bunun daha da şiddetle bastıracağını biliyorduk. Derin devlet, sol hareketleri terörize etti. Kendi baskı sisteminin meşruiyeti için böyle şeylere ihtiyaç vardı. Sun'i düşman silahlı yapılar oluşturdu. Kürt hareketlerinin çoğunluğuna rağmen, marjinal olan Apocular şiddeti savunuyordu." PKK BİLİNÇLİ BİR PROJEYDİ Bozyel, PKK'nın derin devlet tarafından bilinç olarak ortaya çıkarılan bir proje olduğunu iddia etti. Demokratik Kürt gruplarının o dönemde karşı çıktığı projenin PKK üzerinden hayata geçirildiğini ileri süren Bozyel, "PKK o dönemde gençlik içinde, sendikalarda, derneklerde yoktu. Devlet böyle bir örgütün ortaya çıkmasını istiyordu. Zemini hazırladı. Devlet bilinçli olarak bütün yolları kapattı, şiddet yolunu açık bıraktı. PKK da oradan besleniyordu. Bunun için kurulmuştu. Yani işin doğuşunda silahlı mücadele amacıyla kurulmuş bir örgüttü. Müthiş bir toplumsal zemin sunuldu. Derin devletin bilinçli bir projesiydi." görüşünü savundu. Bozyel, Türkiye'ye ağır mal olan bu projenin en büyük faturasının ise Kürtlere çıktığını öne sürdü. Bozyel, şöyle devam etti: "Bölgenin insansızlaştırma politikası bu sayede hayata geçirildi. Kürt kültürünün merkezi olan kırsal yörelerden 3 bin civarında köy boşaldı. Halk üzerinden silindir gibi geçti üzerinden. Şehirlere giden Kürtler fuhuş bataklığına sürüldü, hırsızlık ve kapkaççı oldu. Gayri ahlaki işler arttı. Dayanışma duyguları yok oldu. Bölge adeta askerin tatbikat alanına dönüştü. Binlerce üniversite öğrencisi okulunu bırakıp dağa gitti. Demokrasi rafa kaldırıldı. Ergenekon türü illegal yapılar ortaya çıktı. Toplumun iç dokusuna müdahale oldu. Adeta Büyük bir çözülme yaşandı. Adeta genleri ile oynandı." (CİHAN)
<< Önceki Haber 12 Eylül'ün en çirkin yüzü Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER