Fransadaki protesto ve göçmen sorunu

Samanyoluhaber.com yazarı M. Ertuğrul İncekul'un yazısı

SHABER3.COM

M. ERTUĞRUL İNCEKUL 


Fransa'da Nanterre'de 17 yaşındaki Nahel'in polisin açtığı bir ateş sonrasında öldürülmesi ve polis kusurlarının üzerine gidilmemesiyle olaylar büyüdü. Le Point’in haberine göre olaylarda 6 bin araç yakıldı, 3 bin 300 kişi tutuklandı, 11 bin çöp bidonu yakıldı, bin bina kundaklandı. Olay 220 ayrı belediyeye yayıldı ve 45 bin polis görevlendirildi, verilen hasar bir milyar Euro olarak saptandı. Benzer olaylar yaşanmasın diye hükümet fakir bölgelere 3 milyar Euro kaynak aktarma kararı aldı. 

DAEŞ tarzı radikal yapılar Müslüman gençleri etkisi altına alabiliyor. Yalancı vaatlerle realiteden ve İslam’dan kopuk bir dünya sunuyor ve kısmen başarılı da olabiliyorlar. Fransa özelinde ama Belçika’ya da sıçrayan isyan özellikle gençler arasında 18 yaş altı gruplarda sosyal medya çağrıları ile büyüdü. Hukuk dışı, yıkıp yağmalamaya varan bir şekilde, haklı iken haksız duruma düşüldü. Aynı zamanda devlet düşmanı bir imaj çizilmiş oldu. Fransa protestolara aşina bir millet. Çok sert gösteriler ve sivil halk hareketlerine tarihten gelen bir tanışıklığı var. Aydınlanma Çağı, Sanayi Devrimi gibi pek çok önemli hareketin başlangıç noktası. 

İsyanın başlangıcında sosyal medya üzerinden ölüm çağrıları yapıldı. “Para veriyoruz, vergi veriyoruz ki daha çok öldürün” gibi mesajlar kitleleri tahrik etti. Nahel için ailesine yardım kampanyası düzenlendi. On binlerce dolar bağış gelmeye başladı  ve devlet kampanyayı durdurdu. Aşırı sağ partiler haklı olduklarını ve göçmen sorununun ülkeyi tehdit eder boyutlara geldiğini sert bir dille ifade ettiler. Hükümeti ciddi eleştiri yağmuruna tuttular. 

Fransa ayaklanmasında önemli sorulardan birisi şu olmalı; neden Fransa vatandaşı olan bu gençler bu kadar öfkeli? Neden yaşadıkları ülkeden nefret ediyorlar? Neden kendi ülkeleri gibi bir sahiplenme yok? Bu sorulara cevap bulunmadan entegrasyon meselesini çözmek çok zor olsa gerek.  Hak ve hukuk arama yolu bu mudur? 

Göç alan ülkelerin de yeniden göçmen politikalarını gözden geçirmeleri gerekiyor. Göçmen politikaları karmaşık ve çok yönlü bir konudur ve her ülkenin kendine özgü koşulları ve ihtiyaçları vardır. Ancak, genel olarak göçmen politikalarında aşağıdaki konuların gözden geçirilmesi ve düzeltilmesi gerekebilir:


Yasal Göç Yollarının Güçlendirilmesi: Yasal göç yolları açık, adil ve erişilebilir olmalıdır. Göçmenlerin güvenli ve düzenli bir şekilde ülkelere giriş yapmalarını sağlayacak politikaların oluşturulması önemlidir.

İnsan Haklarına Saygı: Göçmenlerin insan haklarına saygı gösterilmesi esastır. Göçmenlerin kötü muamele, ayrımcılık veya istismar riskiyle karşılaşmaması için önlemler alınmalıdır. Göçmenlerin adil yargılanma hakkına ve temel insan haklarına saygı duyulması önemlidir.

Entegrasyon ve Uyum Politikaları: Göçmenlerin sosyal, ekonomik ve kültürel olarak entegre olmalarını sağlamak için uyum politikaları geliştirilmelidir. Dil eğitimi, mesleki eğitim, istihdam imkanları ve toplum içindeki katılımı teşvik eden programlar oluşturulmalıdır.

İnsancıl Göç Politikaları: Sığınmacılar ve diğer koruma ihtiyacı olan göçmenler için insancıl politikalar geliştirilmelidir. Bu politikalar, mültecilerin güvenliğini sağlamak, temel ihtiyaçlarını karşılamak ve uyum sürecine destek olmak için tasarlanmalıdır.

İşbirliği ve Küresel Perspektif: Göç, küresel bir sorundur ve uluslararası işbirliği gerektirir. Ülkeler arasında bilgi paylaşımı, en iyi uygulamaların paylaşılması ve göç hareketlerini yönetmek için işbirliği mekanizmalarının güçlendirilmesi önemlidir.

Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticaretiyle Mücadele: Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti gibi suçların önlenmesi ve cezalandırılması için etkili tedbirler alınmalıdır. Sınırların güvenliği sağlanırken, insan kaçakçılarının faaliyetlerini engellemeye yönelik önlemler de alınmalıdır.

Göçmenlerin İnsan Kaynakları Olarak Değerlendirilmesi: Göçmenlerin potansiyellerinden yararlanılması için politikalar geliştirilmelidir. Göçmenlerin yetenekleri, deneyimleri ve kültürel çeşitlilikleri, yerel ekonomiye katkı sağlamak ve inovasyonu desteklemek için kullanılmalıdır.

Victimist

Farklı olmak ne demektir? Victimism, bir kişinin veya bir grubun sürekli olarak kendini mağdur veya kurban olarak görmesi ve bu durumu sürekli vurgulaması anlamına gelir. Victimizm, bireyin veya grubun sorumluluktan kaçınması, başarısızlıklarını veya zorluklarını dış etkenlere yüklemesi ve kendi hayatını veya durumunu kontrol edemeyen bir mağdur olarak algılaması şeklinde ortaya çıkabilir. Tam entegre olamayan gruplar ya da dışlanan gruplar her zaman bulundukları toplum için bir tehdit unsuru olmayı sürdürürler. 

10. Abant Toplantısı 2006 yılında Paris’te düzenlenmişti. O toplantının 'Ulusal Kimlik ve Avrupa Deneyimi' başlıklı oturumunda söz alan Fransa Anayasa Mahkemesi üyesi, sosyolog ve akademisyen Dominique Schnapper, Avrupa'nın ortak bir amaç bulmakta zorlandığını, ulusal ayrılıkları aşacak araçlara sahip olmadığını söyledi. AB'nin 'Avrupa'da demokratikleşmeyi sağlamak' amacıyla kurulduğuna işaret eden Schnapper, bu projenin Sovyetler Birliği'nin parçalanmasıyla tamamlandığını ve AB'nin projesiz kaldığını ifade etti. Artık Almanya'da ya da Fransa'da kimsenin savaş düşünmediğini bildiren Fransız sosyolog gelinen sıkıntılı süreci şu sözlerle açıkladı: 'Avrupa, kendi başarısının kurbanı oldu. Projesizlik Avrupa'da ulusal kimliklerin yeniden önem kazanmasına yol açtı. Bugün Avrupa'da 'ulusal seferberlik siyasi nedenlerden daha güçlü.' Avrupa Birliği'nin (AB) son yıllarda giderek belirginleşen 'ulusal ayrılıkları' aşacak araçlara sahip olmadığını, AB'nin kuruluştaki amacının Avrupa'da demokratikleşmeyi sağlamak olduğunu belirten Schnapper, bu projenin Sovyetler Birliği'nin parçalanmasıyla tamamlandığını ve AB'nin projesiz kaldığını, söylemişti. 

Aslında gelinen noktada Avrupa’nın müzakereci demokrasi, kültürel çoğulculuk alanlarında yeniden bir yapılanma ve göçmenleri, farklı kültürleri de dahil edeceği yeni birlikte yaşama politikalarına ve söylemlerine ihtiyacı var. Avrupa’nın üzerine kurulu olduğu demokrasi ve hukuk sistemi çok kıymetli. Sonradan gelenleri de eğitebildiği, sistemin tıkanık olduğu yerlerde beraber çözümler üretebileceği bir formül ile geleceğe daha sağlıklı yürüyebilecektir. Göçmenlerin de ev sahibi toplumlara saygı duyması, katma değerde bulunması ve yaşadıkları ülkeyi benimseyip, sahip çıkması yaşanılır bir dünya için hayati öneme sahip olsa gerek. 
<< Önceki Haber Fransadaki protesto ve göçmen sorunu Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER