Efendimiz, Ramazan aylarında neler yaşadı?- 4

Samanyoluhaber.com yazarı Dr. Ali Demirel okuyucusunun sorusu üzerine 'Peygamber Efendimiz'in Ramazan ayında neler yaşadığını' anlattığı yazı dizisinin dördüncüsünü yayınlıyoruz.

SHABER3.COM

ALİ DEMİREL 


Soru: “Peygamber Efendimiz’in hayatında dokuz Ramazan yaşadığını biliyoruz. Allah Resulü’nün yaşamış olduğu Ramazan aylarında mutlaka acı-tatlı pek çok hadise yaşanmıştır. Bu hadiselerden bahsedebilir misiniz?” (Murat B.)

Murat Bey’in sorusu üzerine Allah Resulü’nün (s.a.s.) Ramazan hatıralarını anlatmaya kaldığımız yerden devam ediyoruz.


Benî Gâmid, Kahtan’ın soyundan gelen Ezd kabilelerindendi. Gâmidoğulları temsilcileri, Peygamberimiz’in yanına hicretin 10. yılında, Ramazan ayınının sekizinde geldiler. On kişi idiler. Bakiyyu’l-Garkad’a indiler. Üzerlerinde en güzel elbiseleri vardı. Daha sonra Efendimiz’in yanına gittiler. İçlerinden yaşça en küçük olanını, hayvanlarının ve yüklerinin yanında bırakmışlardı. Ancak o kimse, uyuyakalmıştı. Bunu fırsat bilen bir hırsız gelip temsilcilerden birinin içerisinde elbisesi bulunan heybesini çaldı.


Bu arada Benî Gâmid heyeti, Peygamber Efendimiz’in huzuruna gelip İslam’a girdiklerini dile getirdiler. Ardından Efendimiz heyettekilere geride bıraktıkları kimsenin uyuyakaldığını, bunu fark eden bir hırsızın heybeyi çaldığını, ancak bu heybenin tekrar onlara iade edileceği haberini verdi. Bunun üzerine konaklama yerine giden heyet her şeyin Allah Resulü’nen anlattığı gibi olduğunu öğrenince çok şaşırdılar ve Efendimiz’in peygamber olduğunu bir kere daha ikrar ettiler.


Allah Resulü, yeni müslüman olan bu heyete İslam’ı ve Kur’an’ı öğretmesi için Hz. Übeyy b. Ka’b’ı görevlendirdi. Daha sonra da heyet memleketlerine geri döndüler. Benî Becîle Heyetinin Medine’ye gelişi (Hicrî 10, 11 Ramazan)


Bedevî bir hayat yaşayan Benî Becîle kabilesi mensupları komşu kabilelerle olduğu gibi zaman zaman kendi aralarında da savaşmışlar ve çeşitli kollara ayrılarak muhtelif bölgelere dağılıp oralardaki kabilelere iltihak etmişlerdir. Benî Becîle de diğer Arap kabileleri gibi putperest olup kendi putlarının yanı sıra kardeşleri Has’am kabilesinin putu Zülhalasa’ya da tapıyorlardı.


Hicri 10. yılın Ramazan ayında Medine’ye gelen 150 kişilik Becîle heyeti Efendimiz’le görüştü. Bir müddet Medine misafir edilen heyet daha sonra İslam’a girdiklerini açıkladılar. Becîle’nin bir kolu olan Ahmesliler de o günlerde 250 kişilik bir heyetle Medine’ye gelip Allah Resulü’ne bağlılık arzettiler. Her iki heyet mensuplarına da hediyeler verildi ve kabilenin zekâtlarını toplamak üzere de Ebû Süfyân (radıyallahu anh) görevlendirildi.

Medine’den Kervanı Takip İçin Hareket (Hicri 2, 12 Ramazan)


Kureyş, Muhacirlerin Mekke’de bırakmak zorunda kaldıkları mal ve mülklerine el koymuştu. Bunlar arasında ticaret açısından kıymetli gördüklerini de satmak için Şam’a götürüp değerlendirmek istiyordu. Kısaca Müslümanların malıyla yine Müslümanları vurma planları yapıyordu. Öyleyse Ebû Süfyân başkanlığında Şam’a giden Kureyş kervanı, mutlaka engellenmeli ve böylelikle onlara, sinsi planlarını rahat uygulama imkânı verilmemeliydi.


Bu tehlikeyi bertaraf etme adına Efendimiz bir ordu kurmak istedi. Medine’deki yaşlı genç herkes bu şerefe nail olmak istiyordu. Hatta çocuk denebilecek yaştaki insanlar bile. Onun için Efendimiz; Abdullah İbn Ömer, Üsâme İbn Zeyd, Râfi’ İbn Hadîc, Berâ İbn Âzib, Üseyd İbn Hudayr, Zeyd İbn Erkam, Zeyd İbn Sâbit ve Umeyr İbn Ebî Vakkâs gibi yaşı küçük olduğu hâlde kendisiyle birlikte gelmek isteyenlere seslenecek ve onlardan geri dönmelerini talep edecekti.


Yaşı küçük olduğu için arkadaşlarının geri çevrildiğini görenler, âdeta parmak uçları üzerinde yükselerek boylarını uzun göstermeye uğraşıyor ve birlikteliklerine son vermemek için büyükler sınıfında oldukları intibaını vermeye çalışıyorlardı.


Geride büyük bir burukluk, derin bir hüzün yaşıyorlardı. O’nunla birlikte gidemedikleri için gözyaşı döküyor ve haklarında verilen kararı feshedebilmek için âdeta yalvarıyorlardı. Bunu gören Umeyr İbn Ebî Vakkâs, hıçkırıklara boğulmuş; bir kenarda ağlıyordu. Onun bu hâlini gören ağabeyi Sa’d İbn Ebî Vakkâs yanına yaklaştı ve:


- Sana ne oldu, neyin var ey kardeşim, diye sordu.


Umeyr İbn Ebî Vakkâs:


- Resûlullah’ın, beni de küçük görüp bu kutlu yoldan alıkoyacağından korkuyorum. Hâlbuki ben, Allah’ın bana şehadet nasip edeceğini umuyor ve onun için de yola devam etmek istiyorum, dedi.


Çabaları netice vermişti; diğerlerine nispetle yaşı biraz daha olgun olan Umeyr İbn Ebî Vakkâs’a izin verilmişti. Elinde, uzunca bir kılıç vardı ve onu kuşanmakta zorlanıyordu. Ağabeyi geldi ve sevincinden uçacak gibi olan kardeşine yardım etti. Onu kuşanıp da giderken, kılıcın bir tarafı yerde sürükleniyordu.


Derken, bir pazar akşamı Efendimiz, Sükyâ denilen yerde ordunun son kontrollerini yaparak yola çıktı. Yanlarında sadece iki tane at, yetmiş tane de deve vardı. Nöbetleşe binerek yol alıyorlardı. Efendiler Efendisi de ashâbından farklı değildi; aynı deveye Hz. Ali ve Ebû Lübâbe ile nöbetleşe biniyordu. Hz. Ali ve Ebû Lübâbe:


- Sen bin yâ Resûlallah! Biz, Seninle birlikte yürürüz, diyerek kendi sıralarını vermek için ısrar etmişlerdi ama O (s.a.s.):


- Ne sizler yürüme konusunda benden daha güçlüsünüz, ne de Ben, vadedilen mükâfata sizlerden daha az ihtiyaç duyuyorum, diyerek bu teklifi geri çevirmişti.


Revhâ denilen yere geldiklerinede Efendimiz (s.a.s.), Ebû Lübâbe İbn Abdülmünzir’i Medine’ye geri gönderecek ve herhangi bir boşluğa meydan vermemek için onu Medine’de, yerine vekil tayin edecekti. Ebû Lübâbe, Medine’ye geri dönerken boynu bükük ayrılacaktı; ayrılmadan önce de, üzerindeki zırhı Efendiler Efendisi’ne bırakacak ve hüzün dolu adımlarla geri dönecekti.


Yola çıkmadaki ana hedef Kureyş’in kervanını takip olsa da atılan her adımda ashâb, yeni ve orijinal stratejilerle karşılaşıyordu. Zira kervanın geçeceği güzergâha doğru yürürken Efendimiz, Besbes İbn Amr ve Adiyy İbn Ebi’z-Zağbâ’yı öncü kuvvet olarak gönderecek ve onlar da tarif edilen mekâna ulaşıp gelişmelerden Efendimiz ve ashâbını haberdar edeceklerdi. Aynı zamanda, kendisiyle beraber bu sefere çıkanlara şöyle dua ediyordu:


- Allah’ım! Bu insanlar, yalın ayak; Sen onlara dayanma ve yol meşakkatlerine karşı tahammül gücü ver! Bunların üzerinde elbise yok; Sen onları giydir! Bunların elinde yiyecek imkânları da yok; Sen onları doyur! Ve bu insanlar yoksul; Sen onları fazl u kereminle zengin kıl!


TWITTER: @aliihsandemirel

 [email protected]

<< Önceki Haber Efendimiz, Ramazan aylarında neler yaşadı?- 4 Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER